derguiz Geschrieben 8. Juni 2010 Teilen Geschrieben 8. Juni 2010 Ben kendimi Kur’an ile tashih ederim. Ben kendimi Resulullah ve onun ashabýnýn halleri ile tashih ederim Ben kendimi mürþitlerin tenbih ve ikazlarý ile tashih ederim. Ben kendimi Bediuzzaman ve Risale-i Nur ile tashih ederim. Ben kendimi Fethullah Gülen Hocaefendi ile tashih ederim. Ve ben kendimi, aklý-selim sahibi insanlar ile tashih ederim. ‘Tashih ederim’ diye baþladýðým bir cümle, zaten “yanlýþ da yapabilirim” demektir. Yanlýþ da yapabilirim ve yanlýþ yaptýðýmý vicdaným bana kabul ettirdiðinde dönerim, o yanlýþý tashih etmeye çalýþýrým. Tabii kýrýlan kalpler ne kadar düzeltilir bilinmez, fakat samimi bir þekilde peþimanlýðýmý ortaya koyarým… Yanlýþ yaptýðým veya aceleye geldiði için amaçlamadýðým bir neticede karar kýlmýþ cümleler, ifadeler dönüp sineme çarptýðýnda periþan olurum. Uykum kaçar, ahiret endiþesine düþerim. O zaman da hiçbir kýnayýcýnýn kýnamasýna aldýrmadan dönüp özür dilerim. Nitekim, maksadýmý aþmýþ iki vukuatým oldu bugüne kadar ve her ikisinde de dönüp hatamý tashih etmeye çalýþtým. Bunlardan biri Þeyh Nazým Kýbrýsî hazretlerinin, Risale-i Nur’a yönelik birtakým haksýz ifadelerine yaptýðým “sert” itirazdý. Diðeri de yine Risale-i Nur’un tahrif edildiði iddialarý üzerine bir zata yönelttiðim eleþtirilerin doðrudan Abdülkadir Badýllý aðabeye yöneltilmiþ gibi algýlanmasý idi… Döndüm ve özür diledim. Maksadýmý da ifade ettim. “Ne cihaddýr, ne deðildir” baþlýklý yazýmda da öyle bir cümle yer almýþ. Burada bir kere daha anmayacaðým o cümleyi… Muhterem Fethullah Gülen Hoca Efendi’ye bir tür ‘basiretsizlik’ isnadý gibi algýlanmýþ. Hâþâ! Öyle bir iddiam nasýl olabilir? Ümmetin büyük bir ekseriyetinin etrafýnda bir araya geldiði, milyonlarca insanýn kendisiyle dine baðlandýðýný böyle zatlara yönelik tenkitler insanýn ahiretine de zarar verebilir. Kendi akýbetinden emin olamayan ve ahiret kaygýsý had safhada bulanan benim gibi bir adamýn, böyle bir hatayý olsa olsa sehven yapar. Rahmetli Ömer Lütfü Mete, böyle zamanlarda suçu, ‘kalem þehveti’ne atardý. Ama ben onu da yapmayacaðým. Çünkü gerek Hoca Efendi hakkýndaki fikrim ve inancým, gerekse faaliyetleri hakkýndaki düþüncem çok nettir ve senâ doludur. Her zeminde, hatta kimsenin sahiplenmeye cesaret edemediði zamanlarda bile hiç tereddütsüz ondan yana tavýr koymuþluðumu bütün basýn camiasý bilir… ‘Ben Hoca Efendi’den daha iyi biliyorum’, ‘benim gördüðümü bile görememiþ’ gibi kibri tazammun eden ifadeler ve bilgiçlikler ise zaten bana göre deðildir. Bilen bilir. O zatlarýn her hali isabetli ve hikmete uygun olabilir. Hatta çoðu kere haklý olduklarýný zaman herkese kabul ettirir. Ama ilk anda, herkesin onlarýn her halini hemence anlayýp algýlamasý da beklenmemelidir… Benim bu yaklaþýmým da o türden bir çýkýþtýr. Hem de bu tür itirazlar, o makamlarda bulunan mübarek zatlara karþý dahi yapýlabilmeli. Edep dairesinde... Hatýrlayýn, Bedir ve Uhut savaþý sýrasýnda Peygamber Efendimize (asv), sýklýkla ‘Ya Rasulallah bu söylediðiniz vahiy mi? diye sorarlardý. Vahiy ise kayýtsýz þartsýz itaat ederlerdi. Deðilse “Böyle böyle olsa daha iyi olmaz mý?” diye kendi fikirlerini de beyan ederlerdi. Bence, bu tür meselelerde mürþide karþý bile insanlarda, itiraz etme cesaretini yok etmemek lazým... Mesela büyük bir Ýslam alimi olan Þeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, -içinde bulunduðu psikolojinin de etkisiyle- Anadolu’da baþlatýlan Milli Mücadele hareketine karþý, Ýstanbul Hükümetinin hatýrý için karþý çýktý ve ‘Bu, hurûc alessultandýr, yani isyandýr” dedi. Bediuzzaman ise o zaman sýradan bir âlimdi ve itiraz etti. Dedi ki “Sabri Efendi, esaret altýndaki bir þehrin müftüsüdür; fetvasý geçerli deðildir.” Acaba, Bediuzzaman’ýn o itirazý olmasaydý ümmet arasýnda ne tür ihtilaflar olurdu? Evet, ehlullahýn her hali hikmetlidir. Ama o hikmetli hali hemen anlamamak hakkýmýz vardýr. Çünkü biz sýradan insanlarýz. Aklýmýzýn basmadýðý bir meseleye itiraz hakkýmýz da bulunmasý lazým... Aksi, Ýslamýn hakikatine ters düþer. Nitekim, baþlangýçta hak ve hakikatin sümbüllendiði ocaklar olan tarikatlar, zaman içinde, mürþide itiraz hakkýný tamamen edep dýþý saydýklarý için o alandaki inkiþaf durmuþtur. Evet, benim de anlamadýðým bir hale itiraz etme hakkým vardýr. Fakat bana itirazlar gelince ben de meseleyi detaylý anlamaya karar verdim. Nitekim o yazýdan hemen sonra Amerika’dan bir kardeþle görüþtüm ve meselenin nasýl geliþtiði ve nasýl oluþtuðu hakkýnda detay bilgi aldým. Çoðumuzun, ‘çakma bir metin’ üzerinden konuþtuðumuzu anladým. Elbette Hoca Efendi’nin dünyada “terörle eþ anlamlý” kullanýlan ‘radikal Ýslamcýlýk ile ayný karede’ görünmeme gibi bir hakký var. Bu zamandaki Risale-i Nur çizgisindeki kimi yaklaþýmlarýn, asýrlardan beri süregelen geleneksel Ýslami anlayýþla her zaman mutabýk düþmediðini de görüyoruz. Zaten Risale-i Nur akýmýný diðer anlayýþlardan ayýran en büyük özellik de bu: Yani her zeminde ve her þartta ‘müsbet hareket etme’. Sulh-ý Umumîyi bozmamaya azami riayet! Bu yönüyle bildiðimiz cihad anlayýþýna dahi yeni þerhler getirmesi… Hoca Efendi de o açýklamalarý, müsbet hareket adýna yapýlmasý gereken þeyler varken onlar yapýlmadan böyle bir eyleme kalkýþýlmasýna itiraz ediyor… Sulh-ý Umumi adýna… Ona ben de katýlýyorum. Zaten ilk gün Moral FM’de yaptýðým konuþma da bu minval üzereydi… Anlamadýðým bir noktada itiraz ettim; þimdi onu da, -biraz gecikmeli de olsa- anladýðýmý söyleyebilirim. Yani bir kere daha anladým ki ehli halin her hali hakka ve hakikate uygun olabilir amma onlarýn her halinin herkes tarafýndan her daim doðru anlaþýlmasý beklenmemeli… Ben de dahil… M. Ali Bulut - Haber 7 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.