Webmaster Geschrieben 28. April 2010 Teilen Geschrieben 28. April 2010 Uzaylýlar, Hawking ve Risale-i Nur Belgesel kanalý Discovery Channel için hazýrlanan bir programda konuþan dünyanýn en önemli bilim adamlarýndan biri olan fizikçi Stephen Hawking, evrende 100 milyar galaksi, bu galaksilerin her birinde de 100 milyonlarca yýldýz olduðunu söyledi. Bu þartlar altýnda sadece dünyada yaþam olduðunu düþünmenin imkânsýz olduðunu savunan Hawking, “Benim matematiksel beynime göre, bu rakamlar bile uzaylýlarýn varlýðýný gayet rasyonel kýlýyor. Esas soru, uzaylýlarýn neye benzediðini çözebilmek” dedi. Bu zeki yaþam formlarýnýn insanlýk için tehdit oluþturabileceðini söyleyen Hawking, bu canlýlarla irtibata geçmenin yýkýcý sonuçlarý olabileceðini vurguladý. Uzaylýlarýn dünyaya yapabileceði olasý bir ziyareti kaþif Christoph Colomb’un Amerika’yý keþfine benzeten evrenbilimci, “Ýþin sonu, Amerikan yerlileri için pek iyi sonuçlanmamýþtý” dedi. Hawking’e göre bu uzaylýlar zarar verebilirdi. HAWKÝNG’DEN BÝR ASIR ÖNCE BEDÝÜZZAMAN NE DEMÝÞTÝ? Hawking ve bir çok yorumcunun "uzaylýlar" diye nitelediði varlýklarla ilgili Bediüzzaman yaklaþýk bir asýr önce deðerlendirmelerde bulunmuþtu. Dünya dýþýnda uzayda ve gezegenlerde farklý varlýklarýn olduðunu söyleyen Said Nursi, onlarýn baþýboþ olmadýðýný Allah’ýn emri ile hareket ettiklerini ifade ediyor. Hayatýn sadece dünya ile sýnýrlý olmadýðýný açýklayan Bediüzzaman, “þu muhteþem burçlar… zîþuur (þuurlu) ve zevil’idrak (akýl sahibi) mahlûklarla elbette doludur” diyerek yýldýzlarda da hayat olduðunu söylemiþti. Bediüzzaman Said Nursi Hawking’ten farklý olarak bu canlýlarýn neye benzediklerini de açýklamýþtý. UZAYDA ÞUURLU ÝDRAK SAHÝBÝ MAHLUKLAR Konuyla ilgili Risale-i Nur Külliyatýndan Sözler adlý eserin 29. Söz’ünde þu ifadeler yer alýyor: “Hakikat kat’iyen iktiza eder (kesin gereklilik) ve hikmet yakînen ister ki, zemin gibi, semâvâtýn (gökyüzü-uzay) dahi sekeneleri (sakinleri) bulunsun ve zîþuur sekeneleri olsun ve o sekeneler o semâvâta münasip bulunsun. Þeriatin lisanýnda, pek çok muhtelifü’l-cins (çeþitli cinste) olan o sekenelere “melâike ve ruhaniyat” tesmiye edilir (isimlendirilir).” “Evet, hakikat böyle iktiza eder. Zira, þu zeminimiz, semâya nisbeten küçüklüðü ve hakaretiyle beraber zîþuur mahlûklarla doldurulmasý, ara sýra boþaltýp yeniden yeni zîþuurlarla þenlendirilmesi iþaret eder, belki tasrih (açýkça) eder ki, þu muhteþem burçlar sahibi olan, müzeyyen (süslü) kasýrlar (saraylar) misali olan semâvât dahi, nur-u vücudun nuru olan zîhayat (hayatlý) ve zîhayatýn ziyasý (ýþýk) olan zîþuur ve zevil’idrak mahlûklarla elbette doludur. “O mahlûklar dahi, ins ve cin gibi, þu saray-ý âlemin seyircileri ve þu kâinat kitabýnýn mütalâacýlarý ve þu saltanat-ý rububiyetin (Allah’ýn herþeyi kuþatan egemenliði) dellâllarýdýrlar (duyurucu). Küllî ve umumî ubûdiyetleriyle (kulluk), kâinatýn büyük ve küllî mevcudatýn (varlýklar) tesbihatlarýný temsil ediyorlar.” VE MELEKLER... Yine ayný eserde meleklerin nasýl mahluklar olduðu ile ilgili þu bilgiler veriliyor: “…ecrâm-ý ulviye (gökcisimleri) ve ecsâm-ý seyyare (hareketli cisimler) içinde küre-i arzýn (dünya) hakaret (küçüklük) ve kesafetiyle (yoðunluk) beraber bu kadar hadsiz zîruhlarýn (ruh sahibi), zîþuurlarýn (þuurlu) vataný olmasý ve en hasis (deðersiz) ve en müteaffin (kokuþmuþ) cüzleri (bölümleri) dahi birer menba-ý hayat (hayat kaynaðý) kesilmesi, birer mahþer-i huveynat (küçük canlýlarýn toplanma yeri) olmasý, bizzarure ve bilbedâhe ve bi’t-tariký’l-evlâ (en doðru ve tercihe deðer yol ile) ve bi’l-hadsi’s-sâdýk (doðruluðuna hemen hükmedilecek bir þekilde) ve bi’l-yakîni’l-kat’î (kesin bilgiye dayanarak) delâlet eder, þehadet eyler, ilân eder ki, þu nihayetsiz feza-yý âlem ve þu muhteþem semâvât, burçlarýyla, yýldýzlarýyla, zîþuur, zîhayat, zîruhlarla doludur.” “Nardan, nurdan, ateþten, ýþýktan, zulmetten, havadan, savttan (ses), râyihadan (güzel koku), kelimattan, esirden ve hattâ elektrikten ve sair seyyâlât-ý lâtifeden (akýcý ve cismanî olmayan, ruhla ilgili maddeler) halk olunan o zîhayat ve o zîruhlara ve o zîþuurlara, Þeriat-ý Garrâ-yý Muhammediye (Aleyhissalâtü Vesselâm) (Hz. Muhammed’in (a.s.m.) getirdiði büyük ve parlak þeriat, Ýslâmiyet), Kur’ân-ý Mu’cizü’l-Beyan (ifade ve açýklamalarýyla mu’cize olan Kur’ân), “melâike ve cân ve ruhaniyattýr” der, tesmiye eder (isimlendirir).” “Melâikenin ise, ecsâmýn (cisimler) muhtelif cinsleri gibi, cinsleri muhteliftir. Evet, elbette bir katre yaðmura müekkel (görevli) olan melek, þemse (güneþ) müekkel meleðin cinsinden deðildir. Cin ve ruhaniyat dahi, onlarýn da pek çok ecnâs-ý muhtelifeleri vardýr.” RisaleHaber, 28.04.2010 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.