derguiz Geschrieben 15. März 2010 Teilen Geschrieben 15. März 2010 - Risalelerin o dönemdeki inkiþafýnda aslýnda tek parti döneminin baskýlarýnýn rol oynadýðýný iddia edenler var.. Onlar: Böyle bir baský olmasaydý insanlar etkiye karþý tepki vermeyecekti ve Risale-i Nurlar da bu kadar yayýlmayacaktý, diyorlar. Bu düþüncelere ne diyorsunuz? -Tarih boyunca, zulmün dehþet ve þiddet fýrtýnasý hamiyet ateþini ve dava ruhunu alevlendirmiþtir. Bu açýdan bakýldýðýnda Tek parti döneminde yapýlan baský ve zulümlerin Nur talebelerinin hamiyetlerini kamçýladýðý ve istidatlarýnýn inkiþafýna vesile olduðunu söyleyebiliriz. Fakat bunun tersini varsayýp, eðer bu baskýlar olmasaydý, R.Nurlar neþr olmazdý diye iddia etmek, Risale-i Nur’un cihanbaha hazine-i kudsiyesini, envar ve hakikat-i imaniyesini görmemenin ve o hazine-i maneviyeden bihaber ve nasibsiz olmanýn bir alametidir ve bir basiret körlüðüdür. Neticede bu iddia bir varsayýmdan ibaret.. Ýþ, varsayýmlara kalýrsa; ne varsayýmlar biter, ne de iddialar tükenir. Ama, tahkik adýna yapýlacak deðerlendirmede ilk iþ, meselenin esasýný ortaya koymaktýr. Kanaatime göre meseleye þöyle bakmak icab eder: Risale-i Nur, bu asýrda, Kur’an-ý Azimüþþan’ýn eczanesinden alýnmýþ bir iksir-i manevîdir. Bu iksir, biiznillah, hem gýda, hem deva, hem þifadýr. Ýhtiyacýný hissedenler, susuzluðunu gidermek isteyenler, açlýk içinde kývrananlar, maddî ve manevî yara ve berelerinden kurtulmak isteyenler bu iksire koþuyorlar. Bu iksiri kullananlar, sýhhat ve afiyete, sürur ve saadete mazhar oluyorlar. Bu noktada, Risale-i Nur hizmetinin intiþarý açýsýndan baktýðýmýzda karþýmýza üç tabaka çýkmaktadýr: Birincisi, bu iksir-i Kur’aniye’yi henüz içme bahtiyarlýðýna ulaþmamýþ olanlar. Ýkincisi, bu iksiri içip baþkalarýna da içirtmeyi kendisine meslek edinenler, bu uðurda çalýþanlar, fiilen gayret gösterenler.. Üçüncüsü, bu iksiri içmek istemeyen nasipsizler; ya bilmediðinden, ya hazýmsýzlýðýndan, ya hasedinden, ya da temerrüdünden.. Bu tabakalar arasýndaki farklýlýk, kabul veya red, sýrr-ý kader canibinden bakýlýnca, bir imtihan.. Bir kanun-u mübareze.. Hz. Adem’den ta kýyamete kadar sürüp giden bir imtihan.. Hak ile batýl, hayýr ile þer, iyilik ile kötülük karþý karþýya gelecek.. Bu bir sünnetullah kanunu.. Bu imtihan bir sýr.. Zulüm, nifak, tasallut; sebatkârlarý sebatsýzlardan, ehl-i hamiyeti yalancýlardan, samimileri lakayt ve laubalilerden ayýran bir sýr.. Evet, bilmek gerekir ki, baský ve zulümlerin ziyade arttýðý dönemlerde korkaklar, rahatýný seven ve menfaatini düþünen insanlar hep gerilerde kalýrlar. Sýddýklar, fedailer, fedakarlar, halis ve hasbîler; inançlarýný ihlasla yaþar ve yaþatýrlar, her türlü zulüm ve ihanetlere göðüslerini siper eder, hamiyetlerini destanlaþtýrýrlar. Evet, bir destandýr Said Nursi’nin hayatý.. Bir ihlas kahramaný, bir hamiyet çaðlayanýdýr Said Nursi.. Gece gündüz, yaz kýþ dememiþ, bütün hayatý boyunca davasýný bestelemiþ.. Hapis sürgün dememiþ bahçe-i Kur’aniye’den marifet çiçeklerini destelemiþ.. Teblið görevini hayatý pahasýna sergilemiþ.. O dehþetli günlerde aziz ve sýdýk, hasbi ve samimi, fedakar ve hamiyetli bir avuç insan onun etrafýnda kenetlenmiþ, bir asra sýðacak bir hizmeti omuzlamýþ, akýllara sýðmaz bir sinerji oluþturmuþlar.. Dört kiþinin bir araya gelip 1111 olmasý misali, azim bir hizmeti, biiznillah tahakkuk ettirmiþler.. Evet, Ýslam tarihinde en sýkýntýlý ve en sancýlý dönemlerde hasbî, fedakâr ve hamiyetli insanlar teblið ve temsil görevlerini omuzlarýna almýþ, liyakatle taþýmýþlar.. Alemlerin zifiri karanlýk olduðu dönemlerde yüksek ruhlar ve kâmil istidatlar, hasbî fýtratlar meþaleyi yakmýþ, etraflarýný aydýnlatmýþlar.. Mahrumiyet ve meþakkatler, yüksek ruhlarý ayaða kaldýrmýþ, hasbî fýtratlarý ateþlemiþtir.. “Nice az topluluklar, Allah’ýn izniyle sayýca çok olan topluluklarý yenmiþlerdir.” (Bakara,250) ayetinin hükmünce, Cenab-ý Hak, o az topluluklarýn üzerine sabýr yaðdýrmýþ, ayaklarýna sebat vermiþ; o azgýnlara karþý o azlara zafer bahþetmiþtir. Ýþte Talut’un ordusu.. Ýþte Mekke dönemi.. Ýþte ilk müslümanlar.. O azlar kýsa bir müddet içinde Allah-ý Azimüþþan’ýn þan-ý celilini bütün dünyaya duyurmuþlar.. Evet, baský dönemleri ile ilgili bilinmesi gereken çok önemli bir sýr varsa, o da þudur: Baský dönemleri çok sancýlýdýr. Sancýlý dönemler, çile demektir; ýzdýrab, meþakkat ve sýkýntý demektir. Izdýrablý ve sýkýntýlý iklimlerde, hasbîler, fedakarlar yaþar. Ýki yüzlüler, nifak üretenler o atmosfere giremez, o iklimde yaþayamazlar. Onlar ancak, rahatta ve rehavette, lükste ve sefahatte ürerler. Evet, bu makamda söylenecek çok söz var.. Bu kadar ile iktifa edelim. Yalnýz bu meselede hakikat adýna bir baþka noktanýn da ayrýca altýný çizmek, o noktayý da bu makamda izah etmek lazým. Bu nokta izah edilmezse, zannederim belki de bu mesele bir cihette noksan kalýr. - “Nedir o nokta?” O nokta þudur: Bazý þeyler vardýr ki, onlarýn zýddý olsun veya olmasýn onlar nefsülemirde bizzat güzeldirler. Mesela küfür olsun olmasýn iman zatýnda güzeldir. Cehalet olsun olmasýn, ilim güzeldir. Fýsk olsun olmasýn edep güzeldir. Hakikatýn talimi güzeldir, hamiyet güzeldir. Risale-i Nur ilimle nakþedilmiþ, hikmetle tezyin edilmiþ.. Risale-i Nur hizmeti, halis niyetle yürütülmüþ, fedakârlýkla omuzlarda taþýnmýþ, hamiyet gücü ile inþa edilmiþ. Bu noktalar dikkate alýndýðýnda görülür ki, zulüm ve tahakkümler olsun veya olmasýn, imanda derinleþmek her zaman güzeldir; cehalet olsun olmasýn ilmin talimi her zaman lezizdir. Hamiyet libasýný giyip, ruhu marifet ile tezyin edip hakikatleri talim ve teblið etmek her zaman tatlýdýr. Ruhlarý ateþleyen bu noktalarý da unutmamak gerektir. Salih Okur Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.