derguiz Geschrieben 8. März 2010 Teilen Geschrieben 8. März 2010 “Bir yerde þöyle diyorsunuz: “Evet çok yakýn bir zamanda cemiyet hayatýnda yaþanan bunalýmlarý çözmek isteyen kafalar, toplum mühendisleri, sosyologlar, yöneticiler, devlet-siyaset adamlarý bu reçeteyi –Risale-i Nur’u- arayacak, alacak ve ondan ciddi bir biçimde istifade edeceklerdir.” Ama bazýlarý þöyle diyor: “Bediüzzaman toplumsal sorunlarýmýza nasýl reçeteler sunmuþ. Bir medrese hocasý nasýl reçeteler sunabilir?” Bu asýrda en dehþetli kokuþma ve bozulma insan unsurunda yaþanmaktadýr. Asýr dehþetli.. Ýnsan kokuþuyor ve çürüyor. Mevcut eðitim sistemleri kokuþma ve çürümeyi izale edecek güç ve dirayette, yetki ve salahiyette deðil.. Eðitim kurumlarýnda verilen teknik bilgiler, iþin sadece bir cephesi.. Bugünkü mevcut sistemde eðitim kalitesini artýrarak, belki çok iyi bir fizikçi, bir matematikçi yetiþtirmek mümkün.. Ama, tek cepheli eðitim, tek kanatlý kuþ gibidir. Maneviyattan tecrid edilmiþ bir eðitim aksaktýr, topaldýr; akýl-kalb dengesini muhafaza edemediði için çið ve yetersiz, tatsýz ve kývamsýzdýr; ruhu okþamaz, kalb ile barýþmaz, his dünyasýnýn açýlýma kuvvet veremez. Akibet noktasýnda insanlarý mefluç eder. Yaþlandýkça bu eðitimin dehþetli zararlarý gün geçtikçe hissedilmeye baþlar; Allah’tan kopuk bir kalb.. Ýbadetten uzak bir hayat.. Kömürleþmiþ bir ruh.. Dua ve ilticadan, istiðfar ve münacattan yoksun bir dil, bir lisan.. Soluk bir yüz, somurtkan bir çehre, en yakýnlarýndan þefkat görmeyen bir biçare.. Ve bütün ümitlerini tüketmiþ bir zavallý.. Evet, teknik donanýmlarý yanýnda genç kuþaklara gerçek anlamda “karakter eðitimi” verilmelidir. Bu eðitim, hem gençlerin ahlak ve davranýþlarý açýsýndan hem de toplumun umumi hak ve hukukunun gözetilmesi açýsýndan çok ciddi bir ihtiyaç, hayatî bir zarurettir. Bu eðitim ihmal edilirse, toplum hayatýnýn problemleri katlanarak ve hýz kazanarak büyür. Neticede toplumun þirazesi bozulur; hukuk batar, hak zayi olur, kul hakkýný çiðneyenler çoðalýr; rüþvet alan, çalýp çýrpan kiþiler ziyadeleþir; sahtekârlar, düzenbazlar, üçkâðýtçýlar, dolandýrýcýlar, yalancýlar, riyakârlar toplumu istila eder. Þiddet, gerilim, anarþi ve terör týrmanmaya baþlar, toplum her an patlamaya hazýr bir bomba halini alýr. Ýpler fitili çektirenlerin eline geçer.. Þimdi düþünelim biraz.. Akl-ý selimle.. Þirazesi bozulmuþ bir toplumu düzeltme görevini kim yapabilir? Ýnsanlara sorumluluk ruhunu kim üfleyebilir? Akýlsýz baþlarý kim ayýltabilir? Evet, imandan baþka reçete yoktur. Ýman kalbe girerse, sorumluluk gelir, vicdana teyakkuz iner; Allah inancý ve ahiret hesabý, insanlarý istikamet çizgisine getirir. Bu görev ve sorumluluðu aþýlamak tek yönlü, þeklî ve ruhsuz eðitim sistemleri ile mümkün deðildir. Maalesef günümüzde, toplum ile ilgili sorunlarýn çözümü ile alakadar olanlarýn pek çoðu hep kýþýrda dolaþýp durmakta, iþin özüne, esasýna inememektedirler. Ýþin temeline inmedikçe gerçek çözümlerin de üretilemeyeceði açýktýr. Gerçek çözüm, tabandan tavana doðru olmalýdýr. Açýlým fertten baþlatýlmalýdýr. Çünkü iþin baþý, ferdî sorumluluktur; ferdî sorumluluðun da esasý, insanýn Allah’a karþý kulluk þuur ve duyarlýlýðýdýr. Bu þuur ve duyarlýlýðý geliþtirecek, yol ve üsluplarýn, tarz ve metotlarýn önleri açýlmadýkça, muhtemel ki, insan unsurunu inþa etme görevi hep muattal olacak, hep muallakta kalacaktýr. Evet, vicdanî ve kalbî muhasebe sorumluluðunu geliþtirmeyenlerin cemiyet içindeki iliþkileri hep çarpýk, yýkýcý ve tahrip eksenli olacaktýr. Evet, insana ulaþmadýkça, onu itikat çizgisinde müstakim tutmadýkça ve iman ve ahlak noktasýnda tekmil etmedikçe sosyal sorunlarýn çözülmesi ile ilgili yapýlacak çalýþmalar hep satýhta kalacak; zayýf düþen bedenin mikroplarýn istilasýna uðramasý gibi, iman ve ahlak itibariyle yeterli ölçüde beslenmeyen toplumlarda sürekli kargaþa, anarþi, kaos, fitne ve fesat mikroplarýnýn istilasýna uðrayacaktýr. Ýþte, Said Nursi, cemiyeti param parça edecek bu sýkýntýlarý yýllar önce görmüþ, yaþanacak sancýlarý yýllar önce teþhis etmiþ; toplumun hastalýklarýna deva ve þifa olacak reçeteleri kaleme almýþ, o günün yetkililerini, büyük kafalarý ikaz etmiþtir. Fikirde, hayatta bir anarþizmin geleceðini söylemiþ; bugünkü insanlardan ziyade, elli sene sonra gelecek nesilleri düþündüðünü ifade etmiþtir. Evet, Said Nursi, iman hakikatleri ile beslenmeyen gelecek kuþaklarýn akýbetinin vahþet, dehþet, anarþi ve tahrip olacaðýný; iman ve itikat zincirinden kopanlarýn sefahat ve anarþinin kucaðýna düþeceklerini, ta 60–70 sene önce keskin feraseti ile görmüþ, gerekli ikazýný yapmýþtýr: “Sedd-i Zülkarneyn'in tahribiyle, Ye'cüc ve Me'cüclerin dünyayý fesada vermesi gibi; þeriat-ý Muhammediye (A.S.M.) olan sedd-i Kur'anînin tezelzülüyle de Ye'cüc ve Me'cüc'den daha müdhiþ olarak ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarþilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada baþlýyor” demiþtir. Bakýn Said Nursi’nin þu sýzlanmalarýna, þu ikazlarýna: “[Kendi kendime hasbihal namýndaki parçaya lâhika olarak] Adliye Vekiliyle Ve Risale-i Nur'la Alâkadar Mahkemelerin Hâkimleriyle Bir Hasbihaldir. Efendiler! Siz, ne için sebebsiz bizimle ve Risale-i Nur'la uðraþýyorsunuz! Kat'iyyen size haber veriyorum ki: Ben ve Risale-i Nur, sizinle deðil mübareze, belki sizi düþünmek dahi vazifemizin haricindedir. Çünki Risale-i Nur ve hakikî þakirdleri, elli sene sonra gelen nesl-i âtîye gayet büyük bir hizmet ve onlarý büyük bir vartadan ve millet ve vataný büyük bir tehlikeden kurtarmaða çalýþýyorlar. Þimdi bizimle uðraþanlar, o zaman kabirde elbette toprak oluyorlar. Farz-ý muhal olarak o saadet ve selâmet hizmeti bir mübareze olsa da, kabirde toprak olmaða yüz tutanlarý alâkadar etmemek gerektir. Evet hürriyetçilerin ahlâk-ý içtimaiyede ve dinde ve seciye-i milliyede bir derece lâübalilik göstermeleriyle, yirmi-otuz sene sonra dince, ahlâkça, namusça þimdiki vaziyeti gösterdiði cihetinden; þimdiki vaziyette de, elli sene sonra bu dindar, namuskâr, kahraman seciyeli milletin nesl-i âtîsi, seciye-i diniye ve ahlâk-ý içtimaiye cihetinde, ne þekle girecek elbette anlýyorsunuz. Bin seneden beri bu fedakâr millet, bütün ruh u canýyla Kur'anýn hizmetinde emsalsiz kahramanlýk gösterdikleri halde, elli sene sonra o parlak mazisini dehþetli lekedar belki mahvedecek bir kýsým nesl-i âtînin eline elbette Risale-i Nur gibi bir hakikatý verip, o dehþetli sukuttan kurtarmak en büyük bir vazife-i milliye ve vataniye bildiðimizden; bu zamanýn insanlarýný deðil, o zamanýn insanlarýný düþünüyoruz. Evet efendiler! Gerçi Risale-i Nur sýrf âhirete bakar; gayesi rýza-yý Ýlahî ve imaný kurtarmak ve þakirdlerinin ise, kendilerini ve vatandaþlarýný i'dam-ý ebedîden ve ebedî haps-i münferidden kurtarmaya çalýþmaktýr. Fakat dünyaya ait ikinci derecede gayet ehemmiyetli bir hizmettir ve bu millet ve vataný anarþilik tehlikesinden ve nesl-i âtînin bîçareler kýsmýný dalalet-i mutlakadan kurtarmaktýr. Çünki bir müslüman baþkasýna benzemez. Dini terkedip Ýslâmiyet seciyesinden çýkan bir müslim; dalalet-i mutlakaya düþer, anarþist olur, daha idare edilmez. Evet, eski terbiye-i Ýslâmiyeyi alanlarýn yüzde ellisi meydanda varken ve an'anat-ý milliye ve Ýslâmiyeye karþý yüzde elli lâkaydlýk gösterildiði halde; elli sene sonra, yüzde doksaný nefs-i emmareye tâbi' olup millet ve vataný anarþiliðe sevketmek ihtimalinin düþünülmesi ve o belaya karþý bir çare taharrisi, yirmi sene evvel beni siyasetten ve bu asýrdaki insanlarla uðraþmaktan kat'iyyen men'ettiði gibi; Risale-i Nur'u, hem þakirdlerini, bu zamana karþý alâkalarýný kesmiþ; hiç onlarla ne mübareze, ne meþguliyet yok. Madem hakikat budur, adliyelerin deðil beni ve onlarý itham etmek; belki Risale-i Nur'u ve þakirdlerini himaye etmek en birinci vazifeleridir. Çünki onlar bu millet ve vatanýn en büyük bir hukukunu muhafaza ettiklerinden, onlarýn karþýsýnda, bu millet ve vatanýn hakikî düþmanlarý Risale-i Nur'a hücum edip, adliyeyi þaþýrtýp, dehþetli bir haksýzlýða ve adaletsizliðe sevkediyorlar.” - “Ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarþilik ne demek?” Hayatta anarþi, bir bakýma radyasyonun yayýlýp çevreye zarar vermesine benziyor. Radyasyon hava tabakasýnda yayýlýnca herkesi vurur, herkese zararý dokunur. Rusya’da Çernobil’den sýzan radyasyonlar, bizim Karadeniz Bölgesi’ni de içine alan çok geniþ bir alaný etkilemedi mi? Küfür ve fýsk ile kirlenmiþ, kokuþmuþ ve tefessüh etmiþ insan suretindeki canavarlarýn yaptýklarý tahripler, iþledikleri cürümler, insanýn kanýný donduran kirli eylem planlarý, insanlarý birbirine kýrdýrma senaryolarý, hukuk düzenbazlýklarý, dinden ve ahlaktan sýyrýlmýþ insanlarýn sergiledikleri faaliyetler, lakayt, sorumsuz kitlelerin yaptýklarý tahripler; doðruluk, emniyet, adalet, þefkat ve merhamet, yardým ve müzaharet gibi vasýflarýn silindiði ve niteliðini kaybettiði toplumlar hayatta yaþanan anarþinin dehþet ve boyutlarýný gözlere göstermektedir. Evet, insanda iman olmazsa, o insan canavardan daha dehþetli bir canavar oluyor, tahribatý küllîleþiyor. Peki, ahlakta yaþanan bu çöküþ ve yýkýlýþa karþý toplum duyarlý mý? Bu dehþetli tahribat ve idraklerin bombardýman edilmesine karþý, aileler ne yapýyor? Cemiyeti ýslah etmeyi amaç edinenler neler düþünüyor? Maalesef, bugün pek çok ana ve babalar yavrularýndan habersiz.. Çocuklarý neler yapýyor, nerelere gidiyor, neler ile meþgul oluyor? Haberleri bile yok; bir kýsmýnýn aldýrdýðý da yok.. Ýnsanlar tahribatýn dehþetini de göremiyorlar. Ýþte internet, korsan yayýnlar, CD, DVD’ler, ahlak dýþý oyunlar vs.. Bunlar çocuklarýmýzýn hayatýný karartýyor.. Ciddi bir denetim yok. Ta ilkokuldan itibaren o masum yavrularýn zihinleri sürekli bombardýman ediliyor, gözleri, hafýza, hayal ve ruhlarý kirletiliyor. Önlerine ölçü ve mihenk konulmamýþ, örnekler gösterilmemiþ, güzellikler sergilenmemiþ.. O çocuklar sorumsuz ve mesuliyetiz büyüyorlar. Anne ve babalarýndan gerekli eðitim ve terbiyeyi almayan o masumlarý, sokaklar kirletiyor; internet, CD ve DVD’ler ufuklarýný karartýyor. Bu bataklýða batan çocuklar da adým adým anarþiye sürükleniyor ve patlamaya hazýr bir bombaya dönüþüyorlar.. Böylece toplum huzur ve sükûnunu kaybediyor, insaniyet aðýr darbe alýyor, ahlakî rabýtalar kopuyor.. Cemiyet yýkýlýþ ve bitiþe sürükleniyor.. Evet, ahlak ve hayatta sergilenen bu anarþinin izalesini düþünen kafalar, her þeyden önce þu insan unsurunu ciddi bir biçimde analiz etmelidirler. Çünkü insana ulaþamayan ve onun tekmil ve tekâmülüne kuvvet vermeyen toplumlar, uzun vadede çok büyük faturalar ödemek zorunda kalacaklardýr. Bilmek gerektir ki, insanýn yýkýlýþý ve çözülüþü, ekonomideki yýkýlýþ ve çöküþe benzemez. Çünkü o tefessüh ederse, ortada baþka bir þey kalmaz. Ýþte, bu asýrda toplumun yapamadýðý, devlet kademelerinin yeteri kadar yönelemediði, anne ve babalarýn ihmal ettiði bu görev ve sorumluðu Risale-i Nur yapýyor. Bu dehþetli tahribata karþý Risale-i Nur, bir sedd-i manevi oluþturuyor.. Allah inancýný kalblere nakþediyor, ahlaký tahkim ediyor, gençliðin elinden tutuyor, onlarýn enerjisini müsbete çeviriyor, hakikatlere yönlendiriyor, marifete raptediyor. Ýþte Said Nursi, “Þahsýmýn mâruz kaldýðý zahmet ve meþakkatleri düþünmeðe bile vaktim yoktur. Keþke bunun bin misli meþakkate mâruz kalsam da îman kalesinin istikbali selâmette olsa!” diye ýzdýrabýný beyan etmiþ, bu milletin imanýný kurtarmak adýna hayatýný, izzet ve itibarýný feda etmiþ, bu acý ve sancýlarýn dinmesi için çok hakimane reçeteler sunmuþtur. Vatanýný seven akl-ý selim sahiplerinin bu reçetelere karþý lakayt kalmasý düþünülemez. -Devam Edecek- Salih Okur Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.