Webmaster Geschrieben 2. März 2010 Teilen Geschrieben 2. März 2010 Nazlý sevgili Üstad Nailî (ö.1666) yazdýðý nefis gazellerinden birine þöyle baþlýyor: Sâkî, fürûð-ý meyden rûyýnda tâb göster Germiyyet-i hayâdan hurþîdi âb göster Aþaðý yukarý þöyle demeye gelir: "- Ey sakî!.. Güzelliðinin þarap gibi sarhoþ eden aydýnlýðýný yüzüne bir ýþýk olarak yansýt (veya yakýcý bir ateþ gibi yanaðýna yansýt) da güneþ, hayanýn hararetinden dolayý bir su (ter damlasý) görmüþ olsun." Sufilerin sembollerle dolu dünyasýnda sýradan söyleyiþlerle alelade hayat hallerini anlatarak derin ruh meseleleri anlatýlabilir, felsefi çözümlemeler yapýlabilir. Yukarýdaki beyitte Nailî üstat da böyle yapýyor ve on kadar kelimeyle bir yýðýn meseleye çözüm getiriyor. Ona göre sevgilinin yanaðý, güneþin hem ýþýk, hem de sýcaklýðýný taþýr. Bu durumda yanaðýn üzerinde gösterdiði su damlacýðý o ateþi söndürme maksadýný güdüyor olacaktýr. Çünkü aradaki ateþ ortadan kalkýnca, âþýk da sevgiliye ulaþmaya yol bulur. Aradaki ateþin sönmesi sevgilinin âþýk ile arasýnda yürürlükte olan utanma ve hayayý bir kenara býrakmasý demektir ki bu durumda âþýk ile maþuk yekvücut olur (vuslat); ikilik ortadan kalkar "bir"lik baþlar. Seven ile sevilenin bu yolla buluþmasýna sufiler "fena (âþýkýn sevgilide yok olmasý)" derler. Fena ise her iki manada da aþkýn sonlandýðý nokta sayýlýr. Üstat, beyitteki kelimeleri sýralarken söz konusu ettiði su damlacýðýný sevgilinin yanaðý yanýnda âþýkýn gözünde de düþündürecek þekilde düzenlemiþtir. Bu durumda anlam bir kat daha güzelleþir. Sevgilinin güneþ yüzüne bakan âþýkýn gözünden hemen yaþ gelivermesi (çünkü güneþe bakanýn gözü yaþarýr), sevgiliyi ne derece çok sevdiðine iþarettir. Âþýk, eðer sevgiliyi görünce aðlamasý gelmiyorsa aþkýnda hakikat sýrrý yoktur. Bu yüzden âþýklar sevgiliyi görünce baþlarýný yere eðer, yüzlerine bakamazlar. Baksalar yanaklarýndaki güneþ parlaklýðý gözlerini alýr ve her þeyi sevgili olarak görmeye baþlar, onun nurunda boðulurlar. Beytin ikinci dizesindeki "hurþîde" kelimesi Nailî divanýnýn elyazmasý nüshalarýndan birinde "hurþîdi" biçiminde yer almýþtýr. Bu durumda beytin anlamý bambaþka bir þekle girer ve þöyle demek olur: "- Ey sakî!.. Güzelliðinin þarap gibi sarhoþ eden aydýnlýðýný yüzünde bir ýþýk olarak yansýt (veya yakýcý bir ateþ gibi yanaðýna yansýt) da utanma hararetinden dolayý güneþi bir su halinde göster (yani güneþ sendeki aþk parlaklýðýnýn, aþk ateþinin karþýsýnda hayasýndan su gibi erisin)." Pes doðrusu!. Mahza ateþ olan güneþin su gibi erimesini düþünebiliyor musunuz? Siz o sakînin aþk ile yoðrulmuþ nuruna ve gönül yakan aþk hararetine bakýn ki, güneþ onu görünce utancýndan su gibi eriyip akacak. O öyle bir sakî ki, mânâ ülkesinde gezinirken madde alemindeki en muhteþem varlýk olan güneþi kendinden geçirip eritiyor. O öyle bir sakî ki yüzüne bakan bütün güzellikleri unutuyor, kendini kaybedip ona tutuluyor; akýldan geçip kendini aþka teslim ediyor. O öyle bir sakî ki küçük bir tecellisi ile âþýkýn varlýðýný idrakine vesile oluyor ve kendini tanýmasýný saðlýyor. Divan þairlerine göre sakî, insana aþk ilham eden her þeyin ortak adýdýr. Sufiler onu Feyyâz-ý Mutlak, yani bütün feyz ve sevginin kaynaðý olan Allah veya mürþid-i kâmil olarak tanýmlamaktadýrlar. O ki içki meclisinde kadehlere içki doldurup daðýtandýr, içkinin adý aþk olunca elbette sakî de Sevgili oluverir. Nitekim onun sevgili olduðunu müteakip beyitte açýkça söyler: Dersin ki olmasýn râz-âgâh-ý neþve-i nâz Cibrîl'e çeþm-i mestin mahmûr-ý hâb göster Bu dahi zannýmýzca þöyle demek olur: "- Ey sevgili! Naz iþvesinin sýrrýný (nazlanmaktaki sýrrý) kimse bilmesin diyorsan, Cebrail seni çaðýrdýðýnda mest gözünü uyku mahmuru göster." Naz, bilindiði gibi insanýn kendisinde gizli olan, sükun halindeki güzelliði meydana vurmasýnýn adýdýr. Bütün sevgililer âþýka naz ederek güzelliklerini sunarlar. Üstelik naz, gönüldeki coþku ve ateþi arttýrýr. Âþýk bu coþku ve ateþten dolayý zevk ve lezzet içinde yaþar. Bu yüzden hakiki âþýk sevgiliden nazlanmasýný ister, o nazlanmazsa müteessir olur, o nazlandýkça aþkýný arttýrýr. Sufiler naz deyince Sevgili'nin cilve ile tecellisini, âþýkýný bilmezlikten gelip yüz vermemesini (âþýkýn kemali için yakarýþlarýn geri çevrilerek baþka lütuflarla icabet edilmesi) anlarlar. "Eþikte niyaz, huzurda naz!" kuralý bunun için konulmuþtur. Beyte göre Naili üstadýn Sevgili'ye atfettiði naz, Hz. Peygamber'in Mi'rac gecesinde Cebrail'e gösterdiði naza benzer. Çünkü Habibullah, Mi'rac esnasýnda uyku mahmuruydu. Ýmdi, kainatýn bütün tecellileri Sevgili'nin bir naz kýrýntýsýndan ibaret olup bu sayede bütün kainat O'na âþýktýr. O'nun insanlara aksetmesi ise iþin mana boyutuyla alakalýdýr. Mutlak Sevgili'nin kullarýna sunduðu þarapta aþk iksiri vardýr. Zaten bu yüzden güneþ bile bu tecelliden utanýp su gibi erir. Eðer Sevgili aþkýný naz ile vermeseydi âþýk bundan bir þey anlamazdý. Bir þey naz ile verilirse ancak o vakit bütün güzellikleri ortaya çýkar ve âþýk da ondan zevk alýr. Doðrudan verilen bir þeyin kýymeti zaten fazla anlaþýlamaz. Arzularýmýzý yerine getirirken naz eden Sevgili'ye þükürler olsun!.. Iskender Pala, Zaman, 02.03.2010 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.