Webmaster Geschrieben 1. März 2010 Teilen Geschrieben 1. März 2010 Fadime’ye dair 13 yýllýk bir sýrrý açýklýyorum YENÝYETMELER belki hatýrlamaz, bir zamanlar bu memlekette “Aczmendiler” vardý. Sokaklarda ellerinde asalarýyla dolaþýrlardý. Uzun saçlý, uzun sakallý ve cüppeliydiler. Kýyafetleri, modacý Neslihan Yargýcý tarafýndan “seksi” bulunurdu. Camilerde tefli zikir törenleri yaparlardý. Köksüzdüler... 28 Þubat sürecinin baþlangýç dönemlerinde birdenbire ortaya çýkmýþlardý. Acayiptiler... Tuhaftýlar... Ve ne yalan söyleyeyim, “zararsýz” görünüyorlardý. Liderleri Müslüm Gündüz denilen Elazýðlý bir adamdý. 28 Þubat sürecinde “iþe yarar irtica görsellikleri” arayan medyaya, Fatih Çarþamba’daki “kara çarþaflý kadýnlar” görüntülerinden bile daha þahane görüntüler sunuyorlardý. * * * Derken... Bir gün... Dönemin birdenbire alevlenen “Eyvah! Ýrtica geliyor...” propagandasýnda kabak, ilk önce “Aczmendiler”in baþýna patladý. Polis “Aczmendi” avýna çýktý. Yakalandýlar, gözaltýna alýndýlar. Polis, gözaltýndaki “Aczmendiler”in görkemli saçlarýný ve sakallarýný zorla kesiyordu... Ben o zaman “dindarlarýn sesi” olma iddiasýndaki bir televizyon kanalýnda haberlerin baþýndaki isimdim. Savunmuþtuk haber bültenlerinde “Aczmendiler”i. Hatta Milos Forman’ýn “Hair - Býrak Güneþ Ýçeri Girsin” filminde yer alan, “ceberut saç kesme” olayýný anlatan bir bölüm koymuþ ve kendimizce “þýk bir itiraz”da bulunmuþtuk. Ýçten içe þöyle düþünüyordum: “Bunlar da Ýslami çiçek çocuklarý.” * * * Ýtiraf ediyorum: Ben o zamanlar, bu adamlara mesafeli bir sempati ile bakardým. Tamam... Cahil bulurdum, nobran bulurdum falan... Ama sonuçta kendilerine göre bir tarzlarý vardý ve ben bu tarza polis marifetiyle hunharca müdahale edilmesini içime sindirmezdim. Ama bu kanaatimi deðiþtiren bir olay oldu. Türkiye’yi sarsan bir olay... * * * Bir gece yarýsý hem bizim haber merkezine, hem de bütün haber merkezlerine “þok” görüntüler düþtü. Ýstanbul’da bir apartman dairesinde Müslüm Gündüz, yarý çýplak vaziyette bir kadýnla hemhal olmak üzere iken polisler tarafýndan basýlýyordu. Önde telsizli polisler, arkada onlarca kamera... Müslüm Gündüz ne yapacaðýný bilemez haldeydi. Odadaki kadýnýn kim olduðu belli olmuyordu. Elleriyle yüzünü kapatmýþtý... * * * Hemen kanaat notum oluþtu: “Fena halde kandýrýldýk. Bu herif tam bir sahtekârmýþ...” dedim. Ve noktayý koydum. Bazý arkadaþlar “mýrýn kýrýn” ettiler, bazý gerekçeler ileri sürerek adamýn savunulmasý gerektiðini falan söylediler ama ben kararýmý vermiþtim. Televizyonun yöneticileri de ayný düþüncedeydi. Ve böylece... “Aczmendi” defterini, kendimize bile itiraf edemediðimiz hafiften bir yenilmiþlik duygusuyla kapatýverdik. * * * Aradan üç hafta geçti. Bir öðleden sonra telefonum acý acý çaldý. Açtým... Sekreterim, “Fadime” isimli bir kadýnýn beni aradýðýný söyledi. “Baðla lütfen” dedim... Ýncecik bir kadýn sesi, “Selamünaleyküm” dedi. “Aleykümselam” diye cevap verdim, ardýndan da ekledim: “Buyurun, ne istemiþtiniz?” Bugün gibi hatýrlýyorum. Þöyle dedi: “Ben Fadime... Müslüm Gündüz’ün evindeki kiþiyim...” Bir an durdum... Sonra da baþladý bölük pörçük anlatmaya: “Ben kandýrýlmýþ bir kiþiyim Ahmet Bey. Fatih’te Ali Kalkancý diye bir þeyh var. O beni kandýrdý. Sonra Müslüm Gündüz çýktý piyasaya” falan diye gözyaþlarý içinde hikayesini anlattý. Ardýndan da ekledi: “Sizin televizyonda bunlarý anlatmak istiyorum.” Telefonunu aldým. Ve hemen televizyonun yöneticilerine koþtum, durumu anlattým. Çok dil döktüm... “Fadime’yi çýkarýp konuþturalým” dedim. “Ýçimizdeki sahtekarlarla mücadele edelim” dedim. Ama ikna etmeyi baþaramadým. * * * Ýki gün sonra Fadime, o dönem Uzanlar’ýn elinde olan Star Televizyonu’nda akþam haberlerinde çýkýp konuþtu. Gerisini biliyorsunuz zaten... Ahmet Hakan, Hürriyet, 01.03.2010 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.