derguiz Geschrieben 18. Januar 2010 Teilen Geschrieben 18. Januar 2010 PROF. DR. ÞENER DÝLEK HOCAMIZLA NUR’UN TEDRÝS RAHLESÝNDE-1 Bilindiði gibi bundan yaklaþýk altý ay kadar evvel muhterem Þener Dilek beyefendi ile bir mülakat yapmýþ, ikincisinin de sözünü daha o zaman almýþtýk. Ancak baþta hocamýzýn validesinin vefatý olmak üzere araya bazý mânialar girdi. Ancak geçtiðimiz ay bu ricamýz yerine gelebildi. Mevla’ya hamdü senalar olsun. Tahkik mesleðinde tedris vazifesi gören bu dava adamýný yakýndan tanýyabilmek büyük bir bahtiyarlýk. Tabii; O'nun gösterdiði çemenzar-ý tefekkürün serhaddinde tereddüt ve tevakkufa düþmeden, sürekli üveykler gibi kanat çýrpýp yükselmek bundan daha derin bir bahtiyarlýk. Uzun soluklu bu söyleþiyi gerçekleþtirmemiz için çok kýymetli vakitlerinden fedakârlýkta bulunan deðerli hocamýza sitemiz cevaplar.org adýna çok teþekkür etmek istiyorum. Cenab-ý Hakk ilelebet kendilerinden hoþnut ve razý olsun. Saygýlarýmla. Salih Okur -“Efendim ilk sorum, biraz uzunca.. Birbiri içinde zincirleme birkaç soruyu barýndýran birkaç baþlý bir soru niteliðinde.. Müsaade ederseniz, ilkinden baþlayalým.” -Buyurun. -“Birinci sorum þu: Þeyh Ahmed Zerruk: ‘Akýllýnýn yükselmesi için kitap kâfidir; ancak nefsin yalpasýndan kurtaramaz!’ diyor. Bu cümleyi nasýl anlamamýz ve ne þekilde yorumlamamýz lazým? Ýkinci sorum: Risale-i Nur’daki yüksek Kur’anî hakikatler, ölçü ve mizanlar, mihenk ve esaslar nefsin taslit ve tahakkümünü izale edebilecek, nefsin yalpasýndan insanlarý kurtaracak güç ve dirayette deðil midir? Üçüncüsü: Kitaplar insanlarý nefsi yalpasýndan kurtaramýyorsa, o zaman nefsin tahakkümünü izale etmek için neler yapmak lazým?” Hemen ifade edeyim ki, Risale-i Nur’daki kuvvetli hakikatler, delil ve hüccetler nefsin serkeþliðini, lakayt ve laubaliliðini izale edecek güç ve dirayettedir. Çünkü Risale-i Nur’un hayattar marifet sofrasý ve takdim edilen hakikatlerin tad, kývam ve cazibesi, insanýn bütün his, duygu ve latifelerini doyuracak keyfiyet ve camiiyettedir. Nitekim, Risale-i Nur’un rahle-i tedrisine sýdk-ý hulûs ile diz çökenler ve bu Kur’anî varidattan tefeyyüz edenler Risale-i Nur’un bu keyfiyetine ariftirler. Ama isterseniz, öncelikle Þeyh Ahmed Zerruk’un sözleri ile ilgili bir açýklama yapalým. Daha sonra, Risale-i Nur’un muhataplarý üzerindeki etkilerini daha detaylý ve daha derinliðine deðerlendirmeye çalýþalým. Olur mu? -“Evet, daha güzel olur!” Öncelikle belirteyim ki; Þeyh Ahmed Zerruk ile ilgili herhangi bir bilgim yok. Meslek ve meþrebi hakkýnda yeterli bilgiye sahip olmadýðým bir þahsiyetle ilgili söz söylemek, fikir yürütmek ve derinliðine yorumlara giriþmek hikmete mutabýk deðil.. Hem tahkik mesleðine de uygun düþmez. Ama eðer, bu meselede ýsrar eder, “Bir þeyler söylemeniz gerekir” tarzýnda bir beyanda bulunursanýz; o zaman kanaatime göre, tahkik adýna atýlacak ilk adým ve yapýlacak ilk iþ; Þeyh Ahmet Zerruk’ýn bu kelamý hangi makamda, ne maksatla ve hangi muhataplar için söylemiþ olduðunu tetkik etmek olmalýdýr. Çünkü kelamýn makam, maksad ve muhatabýný bilmeden yapýlacak deðerlendirmeler, çoðu zaman yanlýþ düþüncelere kapýlar açabilir, maksadýný aþarak faydadan ziyade zarar verebilir. - “O zaman çok kýsa olsa bile, bir deðerlendirme yapmanýz mümkün mü? Þeyh Ahmet Zerruk’ýn bu beyanýna nasýl bakmamýz, fikren nasýl yaklaþmamýz gerekir?” Þeyh Ahmet Zerruk’un beyaný kapalý, muðlak.. Birçok noktalardan izaha muhtaç.. - “Nasýl yani?” Þöyle: Evvela, Þeyh Ahmet Zerruk “kitap” tabiri ile neyi kastetmiþ, ya da hangi tip kitaplarý murad etmiþ? Bunu bilmiyoruz.. Ýkinci olarak, “nefsin yalpasýndan kurtaramaz” diye tavsif ettiði kimseler ile hangi yaþ grubunu, hangi kültür seviyesini ve ne tip kimseleri kastettiðini de bu ifadeden anlamak mümkün deðil.. Üçüncüsü, Þeyh Ahmet Zerruk, nefsin yalpasýndan kurtulmanýn çaresi hakkýnda herhangi bir açýklama yapmamýþ. Kitaplarýn fevkindeki güç ve dirayetin, iktidar ve müessiriyetin kaynaðýnýn ne olduðu ile ilgili açýk bir beyanda bulunmamýþ. Bu bilgiler elimizde olmadýðý için, o zaman zihne ve fikre, ister istemez bazý mülahazalar gelebilir. Bu mülahazalar çerçevesinde açýklama yapmak gerekebilir. - “Mesela ne gibi?” Þöyle: Acaba, bu zat, kitaplarýn veremediði telkin, terbiye ve eðitimi kendisinin verebileceðini mi kastetmiþ? Ya da daha müessir ve daha muktedir bir tarz ve bir metod mu keþfetmiþ? Ya da yepyeni bir yol mu açmýþ? Eðer böyle bir yol varsa; o zaman o yol ile ilgili bir kýsým suallere cevap aramak, o yolu daha derinliðine ve inceden inceye tetkik etmek, araþtýrmak gerekir. Mesela, bu yolun vasýf ve hususiyetleri nelerdir? Rehberleri, piþdarlarý ve sâlikleri kimlerdir? Bu yol, umuma cadde olabilmiþ midir; kalb-i küllî ve vicdan-ý umumiye hitap edebilecek bir camiiyette midir? Bu yolun Ýslam akaidindeki yeri nedir? Ehl-i sünnet çizgisi içindeki konumu nasýldýr, gibi.. Evet, bu suallere tatminkâr cevaplar alýnamazsa, o zaman söylenen ifadeler, mücerred iddialar hükmünde olur. Zaten ilm-i mantýkta, mücerred iddialara fazla itibar edilmez. Böyle durumlarda en saðlam bakýþ, en saðlýklý deðerlendirme -eðer mümkünse- gözlem ve müþahede metoduna baþvurmaktýr. Yani, delil ve neticeye, yani hüsn-ü istikamet ve akýbete bakmak gerektir. Evet, çok önemli bir bakýþ açýsý ve deðerlendirme ölçüsü gözlem ve müþahede metodudur. Yani yapýlacak iþ; sözü söyleyenin ve o sözün takipçilerinin amellerine bakmak, hayattaki yansýmalarýný deðerlendirmektir. Yani muhataplar, söylenenlerden neler anlýyor, sözleri nasýl deðerlendiriyor, nasýl yorumluyorlar? Söylenen sözler muhataplarýn dimað ve kalplerine, hayat ve davranýþ biçimlerine nasýl yansýyor? Bu yansýmalar genellikle himmetleri tutuþturuyor mu? Hamiyetleri ayaða kaldýrýyor mu? Ubudiyet, istikamet ve takvaya güç veriyor, kuvvet kazandýrýyor mu? Evet, sözün, muhatabýn dünyasýndaki kabul ve yansýmasý çok önemli bir kriterdir. Dinleyenler ve söze muhatap olanlar, netice noktasýnda itikat çizgisinde müstakim, fiil ve amellerinde müttaki, hasbi ve samimi iseler, mesele yok. Yok eðer, söylenen sözler, hazmedilmemiþ gýdalar gibi, insanýn manevi sýhhat ve afiyetine hizmet edemiyor, hayatýn tekmiline kuvvet veremiyor; fertlerin fikir, amel ve itikat dünyasýna bulantý veriyorsa; o zaman aðýzdan dökülen kelamýn kaynak suyu gibi berrak olmasý, yanlýþ tevil ve tefsirlere kapý açmayacak bir biçimde, net ve açýk bir þekilde ifade edilmesi lazým.. Evet, her mide her taamý hazmedemediði gibi, her dimað da her hakikati hazmedemez. Hazmedemeyince de, çoðu zaman çarpýk fikirler, yanlýþ algýlamalar gündeme gelir; his dünyasýnda med ve cezirler yaþanýr. O med ve cezirler, o çalkantýlar, o istikrarsýz iniþ ve çýkýþlar belli bir müddet sonra, yanlýþ tevil ve tefsirlere kapý açabilir. Neticede bir kýsým insanlar ifrata yuvarlanabilir, bir kýsmý da tefrite düþebilirler. - “Mesela ne gibi yanlýþ tevil ve tefsirler, ifrat ve tefritler?” Hz. Ali’nin(r.a) bir sözü var: “Eðri cetvelden doðru çizgi çýkmaz” diye.. Evet, cetveli yanlýþ tutanlar, ya da eðri cetvel kullananlar, doðru çizgiye ulaþamazlar. Hikmetten mahrum, muhakemesiz ve mizansýz konuþan bazý çið fýtratlar, dinde mutaassýp, muhakeme-i akliyede noksan bir kýsým þahýslar, birçok yanlýþlara kapý açabilirler. Mesela, bazý þahýslar Þeyh Ahmet Zerruk’un bu sözünü bir hüccet kabul edip, bütün kitaplarý içine alacak bir biçimde þümullendirebilir, umum kitaplarý içine alacak tarza tamime cüret edebilirler. O zaman bu tip mülahazalar, her þeyden önce imanî ve Ýslamî hakikatleri incitir. Ýslam’ýn ders ve tedris sorumluluðuna, ilmî rusûhiyete, neþir ve talim hakikatlerine, araþtýrma faaliyetlerine, tetebbuata, tezekküre, tedebbüre, teblið ruhuna ve tamim görevlerine ters düþer. -“Bu noktayý biraz daha açar mýsýnýz? Malum.. Ýslam, kitap ile gelmiþ. Ýþte Kur’an-ý Azimüþþan, Kelam-ý Kadim.. Hidayet kitabýmýz, hayat rehberimiz ve ebedî kýlavuzumuz.. Her asýrda, her makamda, her meselede, mutlak mürþidimiz, rehberimiz, imamýmýz.. Ýþte Hz. Muhammed Aleyhisselatü Vesselam.. Muallim-i ekberimiz, mürþid-i ekmelimiz.. Ýþte O Resul-u Ziþan’ýn(s.a.v) sünnet-i seniyesini beyan eden hadis kitaplarý.. Baþta Kütüb-ü Sitte ve diðerleri.. O sünnetler ki; ahkâmýn me’hazleri.. Efendimizin(s.a.v) akval, ef’al, ahval, etvar ve harekâtý.. O sünnetler ki; onlara ittiba ve temessük etmek velayet yollarýnýn, marifet caddelerinin, hakikat kulvarlarýnýn, istikamet çizgilerinin en kýsasý, en keskini, en müstakimi, en makbulü, en kýymetlisi ve en þereflisi.. Evet, O Kur’an-ý Kerim, O Furkan-ý Hakîm ki; bütün asfiyalar, sýddýklar mesleklerinin esaslarýný O’ndan almýþlar, bütün evliyalar, arifler meþreplerini O’ndan istihrac etmiþler. Evet, O Kur’an ki; “Hem bütün evliya ve sýddýkîn ve urefa ve muhakkikînin muhtelif meþreblerine ve ayrý ayrý mesleklerine, her birindeki meþrebin mezâkýna lâyýk ve o meþrebi tenvir edecek ve her bir mesleðin mesâkýna muvafýk ve onu tasvir edecek birer risale ibraz eden mukaddes bir kütüphane hükmünde bir Kitab-ý Semavî'dir.” Evet, O Kur’an ki; “Hem bir kitab-ý þeriat, hem bir kitab-ý dua, hem bir kitab-ý hikmet, hem bir kitab-ý ubudiyet, hem bir kitab-ý emir ve davet, hem bir kitab-ý zikir, hem bir kitab-ý fikir, hem bütün insanýn bütün hacat-ý maneviyesine merci' olacak çok kitablarý tazammun eden tek, câmi' bir Kitab-ý Mukaddes'tir.” Evet, O Kur’an-ý Azimüþþan ki; “Þu âlem-i insaniyetin mürebbisi.. ve insaniyet-i kübra olan Ýslâmiyet’in mâ ve ziyasý.. ve nev-i beþerin hikmet-i hakikiyesi.. ve insaniyeti saadete sevkeden hakikî mürþidi ve hâdîsi...”dir. Evet, selef-i sâlihînden ta asrýmýza gelinceye kadar bütün müdakkik ve muhakkikler, bütün nurani akýllar, temiz kalpler, alî ruhlar Hak Teala’nýn emir ve ahkamýný kavramak, yaþamak ve yaþatmak için Kur’an’ý Azimüþþan’a müracaat etmiþler. O’nu esas almýþlar, O’nu merci tutmuþlar.. Bakýn..! Ulema ve meþayýhlara, alim ve kamillere, mürþid ve mübelliðlere, piþdar ve manevi rehberlere.! Onlar da, kitap ve sünnetin çizgisinde müminleri ibadet ve salaha teþvik etmiþler, kalp ve gönülleri tutuþturmuþlar. Kalplerin intibahýna vesile olmak için bütün himmet, gayret ve dualarýyla insanlarýn ýslahýna çalýþmýþlar, dinin kudsiyetini dikkatlere sunmuþlar, Ýslam’ýn güzelliðini fiilen teþhir etmiþ, temsil görevini yerine getirmiþler, ve “Din, nasihattýr” hadis-i þerifince Kur’an hakikatlerini sürekli tezkir etmiþler, hamiyet hissini tahrik etmiþler, ahkâm-ý kudsiyeyi ihtar etmiþler, lakayt ve laubalileri de ciddi bir biçimde ikaz etmiþler. Evet, tarih boyunca böyle kudsî bir görevin ifa ve icrasýna, pek çok istidatlar talip olmuþlar. Her bir istidat kendi kabiliyet ve mazhariyetine göre, ümmet-i Muhammed’e kýlavuzluk görevini deruhte etmiþtir. Neticede kütüphaneler dolusu kitaplar telif edilmiþ; derin sýrlar, ince hakikatler kaleme alýnmýþ, ümmete yol gösterilmiþtir. Evet, hak mesleðinde, Kur’an’dan çýkan ve Hakk’a giden istikametli yollarda, yanlýþ gitmemek için ölçü, mihenk ve mikyas olarak kitap ve sünnet esas alýnmýþ. Kitap ve sünnetin nurlu yolunda yürümek maksut ve matlup kabul edilmiþ.. Bu manalara kuvvet vermek için binlerce kitaplar, yüz binlerce risaleler telif edilmiþ.. Evet, maksuda, matluba kitap ve sünnet ile, takva ve amel-i salih ile, ilim ve marifet ile, sýdk ve sebat ile, ihlas ve samimiyetle varýlýr. Ýlimsiz ve marifetsiz, mihenksiz ve ölçüsüz, ibadetsiz ve taatsýz, istikametsiz ve çizgisiz yol alýnmaz, irþad olmaz, maksuda da varýlmaz. Kitapsýz, kütüphanesiz, ilimsiz, müzakere ve mütalaasýz bir dünya ruhlarý karartýr, insanlarý cehalet maðaralarýna taþýr. -Devam edecek- Salih Okur www.cevaplar.org Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.