Webmaster Geschrieben 12. Dezember 2009 Teilen Geschrieben 12. Dezember 2009 Ertelenmiþ Cinsellik Her aðaç, köklerini gönlünce derinliklerine salabileceði bir topraða, dallarýný da özgürce boþluklarýnda yükseltebileceði bir göðe ihtiyaç duyar. VE dahî her aðaç suyunu topraðýndan, ýþýðýný ise göðünden temin eder. Kendi topraðýndan... ve kendi göðünden... Bilgi aðacýnýn kaderi bu! Hayat aðacýnýn kaderi sanki farklý mý, o da böyle! Daralan topraðýmýzda bereket, kýsýtlanan göðümüzde aydýnlýk kalmadý. Ýþte bu yüzdendir ki suyumuz az, ýþýðýmýz yetersiz. O zayýf, o çelimsiz dallar, göðe yükselebilmek için ihtiyaç duyduklarý özsuyu emebilecekleri geniþ topraklardan mahrumlar. Biz zavallýlar, koca bir çýnarý, dibini çay bardaðýyla sulayarak yaþatabileceðimizi sanýyoruz. Gün-be-gün gözümüzün önünde çürüyor oysa. Kocaman ve fakat kof bir gövde. Kurtlanmýþ, kýrýlgan, cýlýz kökler. Ýstese de bir türlü çiçeklenemeyen hastalýklý ve güçsüz dallar. Bu çýnarýn etrafýna dökülen betonu nasýl kýrýp da topraðýný havalandýrabiliriz? Acaba çevresine örülmüþ o kalýn duvarlarý hâk ile yeksan edebilir, dallarýnýn göðe yükselmesine engel olan o mâhud çelik fileleri parçalamaya muktedir olabilir miyiz? * * * Bu soruya, herkes, kendi çabalarý miktarýnca cevap versin! Kendi tutkularý kadarýnca! Kendince. Benim cevabým þimdiden belli olmuþ olmalý. * * * — "Eðer benim bildiklerimi bilseydiniz az güler, çok aðlardýnýz. Yüksek tepelere çýkýp biteviye göðsünüzü yumruklar, salya sümük bir hâlde Rabbinize yalvarýp yakarýrdýnýz." Rivayet oldur ki Efendimizin bu hitabý üzerine Cebrail gelir ve kendisine der ki: — "Yâ Muhammed! Rabbin, sana, kullarýný daha fazla ümitsizliðe sevkedebilecek sözler sarfetmekten kaçýnmaný emrediyor." Bu uyarý üzerine, Efendimiz, çevresindekileri müjdelemeye baþlar. * * * Müjdeler iþitmeyi hak ettiðimizi sanmýyorum. Öyle ya, bizlerin teselli olunacak denli yoðun bir ýzdýrabýmýz hiç olmadý ki! Þifadan vazgeçtim, belânýn bile farkýnda deðiliz. Mirasçýsý olduðumuz hazinenin ancak fiyatýný bilebiliyoruz, deðerini deðil! Biraz hesaplýyoruz; sayýyor ve ölçüyoruz, ve fakat hissetmiyor, daha da önemlisi düþünmüyoruz. Hissetseydik veya düþünseydik, hiç kuþkusuz ki az güler, çok aðlardýk. Kýsaca, þekavetin iki sebebiyle baþýmýz belâda: gaflet'le ve cehalet'le. Yani kendimizden de bî-haberiz, çevremizden de. Dedim ya, suyumuz az (gaflet), ýþýðýmýz yetersiz (cehalet). Ýþte bu yüzden mesele çýkartmak zorundayým! Sýrf umudu hak edebilmek için! Baþka bir sebeple deðil, sadece topraðýmýza rahmet yaðmurlarýný celbedebilmek için! Sýrf insaný insana hürmet ve ihtimama davet edebilmek için! * * * Modern toplumlarda (kapitalist üretim biçimi nedeniyle) evlilik yaþý yükseldi. Gençler için neredeyse artýk 30 yaþ öncesinde evlilik yapmak bir hayal gibi! Serbest cinsellikten uzak duran dindar gençler için mesele çok daha vahim! Çünkü doðalarýný en az onbeþ sene kadar baskýlamak zorundalar. Bu durumda sadece cinsellik deðil, annelik-babalýk da otuz yaþýnýn sonrasýna ötelenmiþ oluyor. Niçin? Kapitalist üretim biçimi ve/veya modern toplum yaþamý böyle buyurduðu için! Peki bu baskýlamanýn bir bedeli yok mu? Var, hem de nasýl! Baskýlamayla geçen onbeþ yýlýn yol açabileceði ruhsal bozukluklarý tek tek sýralayacak deðilim. Ancak þu kadarýna iþaret etmek isterim ki modern toplumlarda iffeti bedensel olarak korumaya çalýþmanýn ruhsal maliyeti hiç de az deðil. * * * Ertelenmiþ cinselliðin tahrib ettiði ilk duygu, toplumsallýk duygusu. Kendi bedenini sevmek zorunda kalan milyonlarca genç! Kendi kendine bütünleþmeye çalýþan... kendi kendine yettiðine kendini inandýran... doðanýn bütün yükünü ruhlarýna taþýtmaya çalýþan milyonlarca zavallý beden! Tam ortadan ikiye ayrýlan bir bilinç! Kendi kendini tatmin etmek zorunda kalan bir beden, ve her defasýnda kendinden ve etrafýndan tiksinen bir ruh! Modern yaþamýn sözde zorunluluklarý, kendilerini kendi doðalarýnýn isteklerine karþý korumaya çalýþan dindar gençleri birer zorunlu rahib ve rahibeye dönüþtürmek emelinde! Üstelik onlara bir de manastýr imkâný sunuyor: güya internet aracýlýðýyla aydýnlanan loþ odalar. Þimdi o loþ odalarýn herbiri birer sanal manastýr! * * * Eþini bulamamýþ ruhlarýn kendi kendilerini tatmin etmelerinin deðil, tek baþýna bir bütün(lük) teþkil etmeyi bir halt sanmalarýnýn aðýr sonuçlarýna dikkat çekmeye çalýþýyorum. Toplumsallýk duygusunun (Gemeinschaftsgefühl) yaralanmasý nedeniyle hastalýklý bireysellikler ortaya çýkýyor. Meselâ fedakârlýk duygusu zayýflýyor. Diðergâmlýk. Çaðdaþ ve hodgâm nefislerde —tarihte pek benzeri görülmemiþ ölçülerde— yýkýcý bir bencillik yeþeriyor. "Ben... ben... ben..." diye diye benlikleri ezip geçen bir tür virüs sanal orgazmlara yol açýyor. Bu sürecin sonundaysa insanýn en deðerli hassasý, sahiciliði yok oluyor. Yeni dünyagörüþümüzün alâmet-i farikasý: simulakrum. Artýk sorunlarýmýz ahlâktan çok týbbý ilgilendiriyor. * * * Söyler misin ey talib, hangi ben bu? Tatmin edilen ben mi, tatmin eden mi? Tevazudan nasibini almamýþ, güya kendine yeten, mütekebbir ve müstaðni, çift baþlý ben midir o HAK olduðuna inandýðýn BEN! Bil ki bedenin kendi kendini tatmin etmesi bir yük, ruhun kendi kendini tatmin etmesi ise çok daha baþka bir yüktür! Nâdanýn homurdanmasýný önemseme de sen hayat aðacýna sahip çýk! Bedenine! Bilgi aðacýný ise sakýn güneþten uzak tutma! Ruhunu! Kýsacasý, vuslat-ý a'zamý geciktiren bu dünyayla kavgayý sürdür! Israrla olup bitene anlam vermeye çalýþ! Alma, bu sefer ver! Dücane Cündioðlu, Yeni Safak, 12.12.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.