Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Dr. Ramazan Balcý, "Bediüzzaman’ýn Osmanlý toplumunu ýslah projesi" çalýþmasýný Risale Haber okuyucularý ile paylaþtý

 

Dr. Ramazan Balcý'nýn yazýsý:

 

Bediüzzaman’ýn Osmanlý toplumunu ýslah projesi

 

Ýtiraf etmek gerekirse yüzyýlýn baþýnda Ýslam toplumu hayatýn bütün alanlarýnda geri kalmýþtý. Bu gerilik sadece batý karþýsýndaki teknik ya da bilimsel gerilik deðildi. Bizzat Ýslam medeniyetinin insanlýða emanet ettiði deðerleri temsil etme noktasýnda geri kalýnmýþtý. Cehalet diz boyuydu. Kabilecilik ve aþiretçilik koyulaþmýþ, komþu aþireti yaðmalama cihad sayýlýr olmuþtu. Kan davasý kabileler arasýnda bitmek tükenmek bilmeyen düþmanlýklarý beslemekte, devlet kendi yaptýðý yollarý ve köprüleri kendi vatandaþýna karþý korumakta zorlanmaktaydý.

 

Tasvir edilen tablo sadece bir ýrkýn deðil bütün Ýslam aleminin bir dönüþüme ihtiyacý olduðunu göstermekteydi. Þimdilerde entegrasyon denilen bu dönüþüm ihtiyacý çok güçlü dinamiklerin harekete geçirilmesi ile ancak saðlanabilirdi. Toplumun en canlý tarafý, ya da ortak deðerlerin ana kaynaklarý aktif hale getirilebilirse baþarýlý olma ihtimali vardý.

Yine itiraf etmek gerekirse bu ihtiyacý hissedenler olsa da galiba ne yapýlacaðýný pek bilen yoktu. III. Selim’den itibaren devam eden öncelikle orduyu modernleþtirip sonra ordu eliyle toplumu modernleþtirme projelerinin üzerinden yüz yýl geçmesine raðmen herhangi bir baþarý saðlanamamýþtý.

 

Bu bölümde çözüm önerileri ele alýnacak olan Bediüzzaman Said Nursi’nin, dönemin Kürt aydýnlarý içerisinde önemli bir yeri vardý. Genelde Osmanlý Devleti’nin özelde Kürt toplumunun ihtiyaçlarý üzerinde ciddi proje ve teklifler üretti. Bu görüþlerini aktif bir þekilde savunuyor, önemli çevrelerde tartýþmaya açýyordu. Aktif, canlý kiþiliði ve orijinal fikirleri ile yaþadýðý asrý etkilemiþ olan Nursi’nin Osmanlý toplumunu yenileme projesi, güncel bir takým sorunlara da iþaret etmesi yönüyle önemini korumaktadýr:

 

Nursi’nin görüþlerini ve maksadýný özetleyen program:

 

Birinci madde: Ýslâm âleminin hayat düðümü olan terakki ve kalkýnma meylini harekete geçirmek için benimsenen Meþrutiyet, adalet ve meþveretten ibarettir. Öyleyse Ýslam hukuku, Meþrutiyetin kaynaðý olarak kabul edilmelidir. Meþrutiyete milli bir elbise giydirilirse taassupla reddedilmesinin önüne geçilir.

Meþrutiyetin dine aykýrý olduðu iddiasýyla isyanlarýn yaþandýðý bölgede bu bakýþ açýsý son derece anlamlýdýr. Nursi, bölgenin buna hazýr olmadýðýnýn da farkýndadýr. Müthiþ bataklýða benzettiði cehalet, fakirlik ve düþmanlýðýn hakim olduðu bölgeye, bilgi ve fazilet yolu açýlmazsa meþrutiyet 100 sene sonra gelebilecektir.

 

Ýkinci madde: Ýslâm eðitim ordusunun üç ana kaynaðý olan tekke, medrese ve modern okullar arasýnda fikir birliði saðlanmalýdýr. Bunlardan birinin diðerini cahillikle, ötekinin öbürünü dinsizlikle suçlamasý, Ýslam ahlakýný sarstýðý gibi kalkýnmanýn önünde ciddi bir engel oluþturmaktadýr. Aralarýnda iþ bölümü saðlanmalý modern yüksek okullarda Ýslam hakikatlarý okutulmalý, medreselerde eski hikmetin bataklýðý yerine yeni modern bilimler ders verilmelidir. Tekkeler her iki dalda yetiþmiþ alimlere kapýlarýný açmalýdýr.

 

Üçüncü madde: Ýlim aleminde bilimsel özgürlük saðlanmalýdýr.

Ýlmî çevrelerde fikir hürriyeti saðlanmalý ve herkes fikrini özgürce savunmalýdýr. Aksi bir durumda ilim adamlarý herkese kendi fikirlerini benimsetme yoluna gidecektir. Bu durumda taklitçilik ortaya çýkacak ve bilimsel geliþmenin önü kesilecektir.

 

Dördüncü madde: Medreselerin ihtisaslaþmasý saðlanýlmalý, toplumsal bilimlerle, fikir mücadeleleri sonrasýnda ortaya atýlan genel fikirler, manevi Üstad kabul edilmelidir. Böylece talebeliðin hayat düðümü uyanacak, terakki ve yenilik meyilleri harekete geçirilecektir. Modern bilimlerin medrese kanalý ile eðitime dahil edilmesi bu sisteme ve isme alýþmýþ olan insanlarýn bilimsel geliþmelere karþý çýkmalarýný önlemiþ olacaktýr.

 

Ayný þekilde çalýþma hayatýnda iþ bölümünü, gerek ilmî gerekse maddi terakkinin bir esasý olarak kabul eden Nursi, insanlarýn yeteneklerine uygun meslek seçmelerine önem verir. Bir insanýn kabiliyetine uygun olan iþi terk edip, ehil olmadýðý bir iþe girmesini yaratýlýþ kanununa itaatsizlik olarak tarif eder. Ýnsandaki yetenek ile yaptýðý sanatýn uygun olmamasý durumunda ortaya ancak kargaþa çýkacaktýr. ( )

 

Beþinci madde: Halkýn rehberleri sayýlan vâiz ve hatiplerin eðitimine önem verilmelidir.

Vaizler halkýn öðretmeni olduklarý için araþtýrýcý bir alim olarak yetiþtirilmelidir. Parlak cümlelerle delilsiz sadece iddialarýn süslenmesi, hakikatý araþtýranlara bir fayda vermez. Ayný zamanda neyi nerede konuþacaðýný bilen ve dinin dengesini bozmayan hikmet sahibi bir eðitimci olmalýdýrlar.

 

Altýncý madde: Osmanlý toplumunda maddi geliþme düþüncesi harekete geçirilmelidir. Allah’ýn adýný yüceltme ve Ýslam medeniyetinin þerefini koruma her insan için en önemli bir görevdir. Bu görev ancak maddi terakki ile saðlanabilir. Nursi’nin düþündüðü idealist insan, milletin menfaatini, þahsi menfaatinin önünde tutan insandýr. Onu “kimin himmeti milleti ise, o kimse tek baþýyla küçük bir millettir” þeklinde yüceltir.

Ýçerdeki düþman olarak gördüðü, cehalet, fakirlik ve düþmanlýk ilim, çalýþma ve kardeþlik kýlýcý ile öldürülebilir. Medenî milletlerle savaþla deðil Kur’an hakikatlarý mücadele edilecektir. Bu kuralý “Medenilere galebe çalmak ikna iledir” þeklinde vecize yapmýþtýr.

 

Yedinci madde: Hilafet makamý ýslâh edilmelidir. Çeþitli Ýslam unsurlarýný bir arada tutan hilafet makamýnýn sahip olduðu manevi güç, halkýn eðitimi için kullanýlmalýdýr. Ýsrafýn önlenmesi ve maddi kalkýnmanýn teþvik edilmesi yine bu makamdan beklenir. Bir þahsýn fikirleri Ýslam aleminin problemlerini çözmek için yeterli deðildir. Halife kararlarýný bir þuraya dayandýrmalýdýr.

 

Sekizinci madde: Osmanlý unsurlarýnýn beylikler döneminde olduðu gibi parçalanmalarýný önlemek için hayata geçirilen Ýslam birliði fikrinden gayr-i müslim unsurlarýn korkuya kapýlmasý önlenmelidir. Avrupalýlarýn milliyetleri dinlerine galebe çalmýþsa da Müslümanlar böyle deðildir. En eski dönemlerden beri çok sayýda ýrk ve din, Ýslam medeniyeti içinde varlýklarýný koruya bilmiþtir.

 

Dokuzuncu madde: Kürtlerin ayrý bir yol tutmasý sebebiyle kaybedilen büyük kuvvetten yaralanmak için, eðitim yoluyla Ýslam kardeþliði içinde millî birlik fikri uyandýrýlmalý ve terakki meyli harekete geçirilmelidir.

Nursî’ye göre altý yüz seneden beri tevhid bayraðýný umum âleme karþý yücelten Türkler, istibdada gösterdikleri þiddetli itaat ve milli adetlerini terk ettikleri için ihtiyarlamýþtýr. Kürtler bu durumda kuvvet ve cesaretlerini þanlý pederleri olan Türklerin hizmetine vermelidir. Buna karþýlýk olarak Türklerin akýl ve bilgisinden devlet tecrübesinden istifade edeceklerdir.

 

Nursi, Kürtlerin eðitimi için yararlanýlabilecek yöntemleri þöyle sýralar:

Hamidiye alaylarýnda olduðu gibi askerlik yoluyla eðitmek.

Mektepleri medrese adýyla açýp din ilimleri ile birlikte modern ilimleri okutmak

Bir enstitü açýp medreselerde ders verecek Kürt hocalarý yetiþtirmek.

Zekatý eðitime yönlendirerek kaynak oluþturmak.

 

Onuncu Madde: Avrupa medeniyeti ile barýþý saðlamak. (2) Nursi, Ýslam aleminin Avrupa medeniyetinden ayrý yaþayamayacaðýnýn farkýndadýr. O yüzden baþýndan beri Avrupa’yý ikiye ayýrmýþ, fen bilimleri ve insan haklarý konusunda katký saðlayan kesimler ile dost olduðunu vurgulamýþtýr. Felsefe fenleri ile dini ilimlerin birbiriyle barýþmasý saðlanmalýdýr. Böylece Avrupa medeniyeti, Ýslâmiyet hakikatlarýyla tanýþacaktýr.

Nursî, "Amma ecnebilere düþman nazarýyla deðil, belki saadetimizi ve Ýslamiyet’in yüceltilmesine bu zamanda vasýta olan terakki ve medeniyete bizi teþvik ve icbar ettiklerinden dost ve hadim nazarýyla bakacaðýz...” derken dünya barýþý saðlanmadan tek yönlü bir kalkýnmanýn mümkün olmayacaðýný, çaðýný aþan bir bilinçle kavramýþ görünmektedir. ( )

 

Bediüzzaman on madde olarak esaslarýný ortaya koyduðu programý giderek olgunlaþtýrmýþ, onu köklü bir ihya hareketine çevirmeyi baþarmýþtýr. Önü kesilmemiþ olsaydý muhtemelen bu gün yaþanan problemlerin hiç biri yaþanmayacaktý.

Bediüzzaman’ýn modeli, bir yandan sosyal yapýyý modernleþtirme, diðer yandan aydýnlanma ve maddî kalkýnmayý saðlayacak dinamikleri harekete geçirme özelliðine sahipti. Ayný zamanda modern insanýn bütün ihtiyaçlarýný karþýlayacak þekilde dinî kavramlarý anlaþýlýr bir formatta sunmayý baþarmýþtý.

 

Bediüzzaman, bütün hayatý boyunca devletin birliðine önem verdiði gibi, üst kimlik olarak Ýslam milletinden olma þuuru ve sevgisinin canlý tutulmasýna da önem vermiþtir. Devletin bütünlüðü ve milli þuura zarar verecek uygulamalardan özellikle kaçýnýlmasý için toplumun her kesimini uyarmýþtýr.

Onun ön gördüðü iki büyük tehlikeden biri devletin uygulamak istediði ýrkçý politikalardýr. Diðeri Ýslam akaidini ve uygulamalarýný toplum hayatýndan silmeye yönelik çalýþmalardýr. Bu iki tehlike þayet önlem alýnmazsa büyük tehlikeler doðuracaktýr.

 

Irkçýlýk tehlikesi

 

Bediüzzaman ýslah hareketlerinde baþarýlý olma þansýný fýtrata uygun hareket etme þartýna baðlar. Ona göre dinin hakim olduðu topraklarda felsefenin sunduðu ýrkçýlýk ve dinsizlik gibi esaslar üzerine kurulan çözüm teklifleri, baþarýsýzlýða mahkumdur. Yaratýlýþ kanunlarýna karþý durmak mümkün deðildir.

Elbette Türk insaný, Türk kardeþlerini sevecek, onlarýn mutluluðu için çalýþacak, diðer unsurlarý da din kardeþliði, vatan kardeþliði, tarih kardeþliði için, ayný Allah’ýn kullarý, ayný peygamberin ümmeti olduðu için sevecektir.

Ancak ýrkýný yüceltmek için Ýslam milletini parçalayýp Ýman ve Ýslam kalelerini yýkmaya çalýþmak, bizzat Türklüðe yapýlmýþ bir ihanet olur. Tarihin þahitliðine göre Türklüðü Ýslamiyet korumuþtur. Ýslamiyet’ten çýkan kavimlerin Türklüðü unutulmuþtur.

Arap, Türk, Kürt, Arnavut, Çerkez ve Lazlarý bir millet yapan bað yalnýzca Ýslamiyet’tir. Bu baðý koparýp on dört asýr önce ölmüþ olan ýrkçýlýk baðýný onun yerine koymaya çalýþmak devlet ve milleti parçalamaya çalýþmak demektir. Bediüzzaman bu tehlikeyi çok ciddi gördüðü için, 1922 Kasýmýnda Ankara’ya gelmiþ, meclisin özel oturumunda þu hatýrasýný anlatmýþtýr:

 

“Ben Van'da iken, hamiyetli Kürt bir talebeme dedim ki: "Türkler Ýslâmiyet'e çok hizmet etmiþler. Sen onlara ne niyetle bakýyorsun?"

Dedi: "Ben Müslüman bir Türk'ü, fâsýk bir kardeþime tercih ediyorum. Belki babamdan ziyade ona alâkadarým. Çünki tam imana hizmet ediyorlar."

Bir zaman geçti o talebem, ben esarette iken, Ýstanbul'da mektebe girmiþ. Esaretten geldikten sonra gördüm. Bazý ýrkçý öðretmenlere tepki olarak, o da Kürtçülük damarý ile baþka bir mesleðe girmiþ. Bana dedi: "Ben þimdi gayet fâsýk, hatta dinsiz de olsa bir Kürtü, sâlih bir Türke tercih ediyorum."

Sonra ben onu birkaç sohbette kurtardým. Tam kanaati geldi ki: Türkler, bu Ýslâm milletinin kahraman bir ordusudur”. (4) Nursi, ýrkçý politikalarýn bütün Kürtleri ayný noktaya getireceðini, bundan özellikle kaçýnýlmasý gerektiðini daha o günlerde anlatmaya çalýþmýþtýr.

 

Dinî deðerlerin Türk Toplumundaki Yeri

 

Ýnsanlarýn kalbinden sevgi ve merhamet çýktýðý zaman, dünya yaþanmaz bir hale gelir. Millet olmak, milletin fertleri arasýnda karþýlýklý sevgi ve saygý baðlarýnýn yaþanmasýna baðlýdýr. Sevgi kalbin ameli olduðuna göre, bütün kalplerin sahibi olan Allah (cc) ve O’nun insanlar için sevgi ve merhamet rehberi olarak seçtiði Hz. Muhammed (sa) terbiyesi dýþýnda bu baðlarýn güçlendirilmesi mümkün deðildir.

Nursi’ye göre Türk topraklarý bin yýldan fazla Ýslam nuru ile yoðrulmuþtur. Allah rýzasý, fazilet, hakka saygý, insanlara merhamet, yardýmlaþma ve nefsini terbiye edip kötülüklerden uzaklaþma insanlarýn esas gayesi olmuþtur. Bunlarýn aksine, insanlarý menfaat üzerinde acýmasýzca boðuþturmak, kuvvetli olaný haklý gösterip mazlumlarý ezmek, bir ýrký diðerine kýrdýrýp kan dökeni alkýþlamak ve hayatý þehvetin arzularýný karþýlamaktan ibaret saymak ve bunlarý devlet rejimi haline getirmek Türk insanýna yapýlabilecek en büyük kötülüktür.

 

Irkçý politikalarla Türk milletinin sürüklenmek istediði yer tam da buydu. Bir Müslümanýn iman duygularý zayýfladý mý, o baþka dinden insanlara benzemez, hele dinsiz oldu mu artýk hiçbir terbiye sistemi onu ýslah edemez. Kalbinden bütün güzellikler çýkar. Vahþeti alkýþlar, elinden gelirse her türlü vahþeti yapar. Bunun sebebi Türk insanýnýn bütün ahlaki güzellikleri Ýslamiyetten almalarýdýr. Onlar Avrupa insanýnda olduðu gibi farklý kanallardan –felsefe, güzel sanatlar, farklý dinler gibi- edep öðrenmeye müsait deðildir. Hz Muhammed’in terbiyesinden çýkan O’ndan daha etkili bir ýslah edici ile karþýlaþma imkaný bulamayacaðýndan, insanî deðerlerini kaybeder.

 

Birlikte Yaþamak

 

“Kürt halkýnýn içtimai saadeti Türklerin siyasi, içtimai saadetine baðlýdýr.”

Bediüzzaman, Kürt toplumunun saadetini, Türklerin siyasî ve içtimaî saadetinde gördüðünü ýsrarla vurgulamýþtýr. Altýyüz seneden beri tevhid bayraðýný bütün cihana karþý dalgalandýran ve Kürtler gibi küçük kavimlerin babasý sayýlan Türkler, çeþit çeþit istibdatlar yüzünden milli adetlerini terk ederek ihtiyarlamýþtýr. Kürtler kuvvet ve cesaretlerini Türklere hediye etmelidir. Buna karþýlýk onlarýn aklý ve tecrübelerinden yararlanmalýlar. Böylece her iki tarafta eksik yönlerini tamamlayacaktýr.

“Türkler bizim aklýmýz, biz de onlarýn kuvvetiyiz, toplamýmýz bir iyi insan oluruz” diyen Nursi, her iki toplumu birbirine kaynaþtýran milli dokuya zarar verecek uygulamalarý þiddetle eleþtirir. Bu temel esas unutulmadan Kürt toplumumun kültürel ve sosyal problemleri çözülmeli, bölünüp parçalanmadan Kürtler medeni dünyadaki yerlerini almalýdýrlar.

 

Bu noktada Nursi, eyalet sistemi ve adem-i merkeziyet gibi uygulamalarýn Osmanlý Devletini parçalayacaðýný ileri sürer. Çünkü “Ýslam milletinden olma þuuru” henüz farklý etnik gruplarý bir arada tutacak kadar geliþtirilmemiþtir.

Kürtler ve Türkler arasýnda birlik ve sevgi baðlarý iman nurlarý ile hayatlanýrsa, bir maddenin zerreleri arasýndaki çekim kanunu gibi fertler birbirlerine yaklaþýrlar ve ayný ölçüde millî sevgi- Ýslam milletinden olma þuuru- güçlenir. Medeniyet yarýþý, ancak bu güç sayesinde kazanýlacaktýr.

Özetlemek gerekirse, Nursî üç dört temel esas üzerinde durmaktadýr. Ýslam milletinden olma þuuru ile milli birliði saðlayan Ýslamî eðitime önem verilmesi, milli birliði esasýndan bozacak olan ýrkçý uygulamalara son verilmesi, milleti teþkil eden unsurlardan her birini sosyal haklar ve maddi imkanlar açýsýndan geliþtirecek bir hukuk sisteminin kurulmasý.

 

Bunlardan ayrý olarak Nursi, ittihad-ý Ýslam’ýn, asya kýtasý, Osmanlý Devleti ve etnik unsurlar için bir kurtuluþ reçetesi sunacaðýný belirtir. Ýstikbal için de ayný sebeple umutludur. “Ýngiliz, Fransýz, Amerika siyasetleri ve menfaatleri ittihad-ý Ýslam fikrine karþýydýlar ve engel oluyorlardý. Komünistlik, masonluk, zýndýklýk, dinsizlik; gibi anarþistliði doðuran problemlerle yüzleþtiklerinde batýlý güçler, anarþinin ancak Kur’an hakikatlarý etrafýnda kurulacak olan ittihad-ý Ýslâm ile önlenebileceðini anlayacaklar ve bu siyaseti desteklemeðe mecbur olacaklar. Kur’an hakikatlarý bütün insanlýðý sayýlan tehlikelerden kurtaracaðý gibi, Ýslam birliði bu vataný yabancý istilasýna düþmekten kurtaracaktýr.” (6) Çaðýnýn ruhunu bu derece derinden okuyan bir idrake yabancý kalmak ve çözüm önerilerinden yararlanmamak Türk devlet tecrübesi açýsýndan önemli bir kayýptýr.

 

Geleceði Gören Bir Ýdrakin Feryadý

 

Nursi, çaðýnýn vefasýzlýðýna uðrayan bir düþünür ve muzdarip bir insandýr. Yanlýþ yolda gördüðü insanlarýn geleceði adýna, kaygýlarýný ifade ederken Türkiye’yi bekleyen büyük tehlikeyi çok önceden keþfedip haber vermiþtir. Nursi’nin ayný dönemde “resmi aðýzlarca bölücülükle suçlanmasý” ise her halde bir düþünüre yapýlabilecek en büyük vefasýzlýk olmalýdýr.

 

Nursi ýrkçý politikalarý eleþtirirken þu tespitte bulunur:

“Hem Türk unsurunda ebedî kabil-i iltiyam olmamak suretinde bir inþikak çýkacak. O vakit milletin kuvveti, bir þýk, bir þýkkýn kuvvetini kýrdýðý için, hiçe inecek. Ýki dað birbirine karþý bir mizanýn iki gözünde bulunsa; bir batman kuvvet, o iki kuvvet ile oynayabilir; yukarý kaldýrýr, aþaðý indirir.” (7)

 

Üzülmek gerekirse bu tehlike bu gün yaþanan bir gerçek olmuþtur. Türk milleti içinde kapanmayacak þekilde bir yara açýlmýþtýr. Bir þýk diðer þýkkýn kuvvetini kýrdýðý için milletin kuvveti hiçe inmektedir. Bu derdi yaklaþýk elli yýl önce gören Nursi, bütün hayatýný bu tehlikeyi önlemek için harcamýþ, ne yazýk ki dar görüþlerin ve gizli komitelerin kurbaný olmuþtur. Korkulan odur ki milleti birbirine düþman eden politikalar, gizli bir komite tarafýndan bilinçli bir þekilde uygulanmýþtýr. Bundan sonra da iyi niyetli giriþimleri engelleyecek, Ýslam’ýn son kalesini kendi evlatlarýnýn elleriyle parçalatmaya çalýþacaktýr.

 

Ýki Öneri

 

Bediüzzaman’ýn programýný tamamlarken iki önerinin dikkatlere sunulmasý yerinde olur: Açýktýr ki yýllardýr uygulanan inkar politikalarý ve ayrýmcý –ýrkçý eðitim sistemi, milletin en çok ihtiyaç duyduðu sevgi baðlarýný zayýflatmýþtýr. Bir çok yörede Türkleri ve Kürdleri birbirine düþman etmiþtir. Herhangi bir ýslah programý öncelikle bu nefreti ortadan kaldýracak çalýþmalar yapmalýdýr. En azýndan ilk ve orta okullara “Kardeþlik” dersleri konulmalýdýr. Çok sayýda tecrübenin iþaret ettiði þekilde bu derslerde -iki toplumun birbirini yeniden sevmesini saðlama potansiyeline sahip olduðu görülen- Risale-i Nurlar doðrudan ders kitabý olarak okutulmalýdýr. Risale-i Nurlarýn inkarcý felsefî fikirlerin verdiði zararlarý önlemesi, bölücü ýrkçýlýða engel olmasý, gerçek bilime ve maddî kalkýnmayý teþvik edici özellikleri bulunmasý bu ihtiyacý artýrmaktadýr.

 

Ýkinci olarak her türlü baskýlara raðmen doðuda yüz yýldýr varlýklarýný sürdüren medreseler eðitim programýna dahil edilmelidir. Medrese adý altýnda Ýmam Hatip okullarý statüsünde Türkçe-Kürtçe-Arapça eðitim verecek okullarýn önemli birkaç merkezde faaliyete geçirilmesi, kardeþlik baðlarýný güçlendiren en önemli adýmý teþkil edecektir. Halkýn sevdiði hocalarýn bu okullarda ders vermesi ayrýca önemlidir.

 

Dipnotlar:

1 Bediüzzaman, Muhakemat, Envar Neþ. Ýstanbul 2000, s. 55

2 Volkan 23 Mart 1909, nr. 83-84; Asarý-ý Bediiyye, s. 817, Ýttihad 1999, Ýstanbul. (Nþr. Abdülkadir Badýllý)

3 Ýbrahim CANAN, Ýslâm Âleminin Ana Meselelerine BEDÝÜZZAMAN'DAN ÇÖZÜMLER, Yeniasya yay. Ýstanbul, 1994

4 Emirdað Lahikasý, s. 224-225

5 Bediüzzaman, Ýçtimai Reçeteler, s. 256

6 Bediüzzaman, Emirdað Lahikasý, s. 25

7 Mektubat, s.440

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...