zehra Geschrieben 5. Oktober 2009 Teilen Geschrieben 5. Oktober 2009 Kenan Demirtaþ'ýn yazýsý: Bediüzzaman Ýle Kur'an Üzerine Bir Diyalog Hayatýmý Kur’an hakikatleriyle þekillendirmeyi ve Allah rýzasýna uygun bir hayat yaþamayý þiddetle arzu ediyorum. Peki, bunu nasýl yapacaðým? Kur’an’ý nasýl anlamalý ve hayatýma tatbik etmeliyim? En iyisi bunu bir mürþid-i kâmile sormak? Risale-i Nur gibi Kur’an’ýn imanî bir tefsirini yapan Bediüzzaman Said Nursî’ye sormalýyým sorularýmý... Ben de Kur’an hakikatlerini daha iyi anlayabilmek için ilk sorumu sordum Üstad’a… Bediüzzaman Said Nursî hayatta olsaydý, bir an bile durmaz, koþarak onu ziyarete giderdim. Hatta izin verse yanýnda kalýr, hizmetinde bulunmuþ aðabeyler gibi, bütün gücümle hem kendisinin hem davasýnýn hizmetçisi olurdum. Bu arada ahiret, iman ve Kur’an hakkýnda kendisine öyle sorular sorardým ki, cevaplarýndan, nasihat ve telkinlerinden istifade de ederdim. Sahibini trene yetiþtirmek için doludizgin koþan bir at gibi; onun yanýnda aklým, kalbim, ruhum daha da coþar; onun mazhar olduðu Kur’anî hakikatleri bütün insanlarýn gönlüne ulaþtýrmak için çatlatýrcasýna koþardým. Bu hayalim gerçekle karþýlaþsa ne kadarýný baþarabilirdim bilemiyorum, ama þuna kesin olarak inanýyorum ki, onun terbiyesi sayesinde bir yandan marifetullah, muhabbetullah ve lezzet-i ruhaniye ufuklarýnda kanat çýrpar; öte yandan huzur ve saadet cennetine bütün insanlarý sokabilmek için daha fazla gayret ederdim. Yani hayatýmý iman ve Kur’an hakikatleriyle daha fazla þekillendirme imkâný bulurdum. Hiçbir duygu insana boþuna verilmemiþ. Belki bu duygu da boþuna deðildir. Cenab-ý Hak, “Hannan” isminin tecellisiyle insaný ayrýlýk acýsýyla inletir, hasret ateþiyle piþirir. “Mennan” isminin tecellisine daha latif bir zemin hazýrlar. O da zamaný gelip tecelliye baþlayýnca kavuþma bir bayram olur, olgunluk da geçmiþin derelerinden geleceðin yüksek zirvelerine hoþ bir seyran... Onun için bütün ruhumla “Ya Mennan! Ya Mennan! Nefsin attýðý þu aldatýcý dünya gurbetinden beni kurtar! Kurtar da artýk sýlaya kavuþtur!” diye dua ediyorum. Uç fikirler ve gerçekler Ama iradenin de bir hakký var. Ona hakkýný verebilme adýna duadan baþka ben ne yapabilirdim? Bu sorunun cevabýný düþünürken çok çeþitli fikirler geçiyordu aklýmdan. Hatta bunlarýn arasýnda uç fikirler bile var. Bir ara bu duyguyu yoðun bir þekilde taþýyan birisiyle karþýlaþmýþtým. Bir gün bana þöyle dedi: “Bu derdin devasý, bir tasavvuf yoluna girmektir. Bir ayaðýn Risale-i Nur’da diðer ayaðýn bir tarikatta olmalý… Tasavvuf ehli bir mürþid-i kâmile intisap etmeli…” Ama Üstad onun dediði gibi demiyor: “Kur’an’ýn yüksek semasýna ulaþtýrdýðý için Risale-i Nur size yeter. Tasavvuftan elde edilecek sonuçlarý onun sayesinde elde edebilirsiniz” diyordu. Demek o zat Risale-i Nur’da bu noktayý atlamýþ, görememiþti… Yine bir gün Üstad’a saygýsý olan âlim bir zat da þöyle demiþti: “Üstad’ý örnek alýp onun bunun peþinden gitmek yerine, doðrudan Kur’an’a müracaat etmeli. Üstad gibi çeþitli tefsirleri okumalý, onun kaynaklarýna inmeli ve Kur’an’ýn semasýna yükselmeli. Zaten ayný risaleyi tekrar tekrar okumaya da anlam veremiyorum.” Evet, o zat böyle demiþti. Fakat bu Risale-i Nur’u yeniden yazmak gibi bir þey olur. Buna kimin gücü ve nefesi yeter ki? Hem etkili, hem de yetkili Mýsýrlý bir âlimle tanýþtým. “Dünyaca meþhur âlimleri toplayýp Kur’an’ý esas alarak dinî ilimlerle müspet ilimleri birleþtirme projemiz vardý. Maalesef baþaramadýk. Elhamdülillah Risale-i Nur bunu baþarmýþ” demiþti. Hangi meseleyi insan Üstad gibi kendi baþýna çözebilir ki... Bir baþkasýný da, “Her þeyden el etek çekerek evrad ü ezkârla meþgul olunmalý...” derken duymuþtum. Ýnsanda sadece kalp olsaydý belki bu söze kulak verilebilirdi. Pozitif ilimleri Ýslamîleþtirme düþünceleri ve Ýslamî hayatý yaþamak için dünyadan soyutlanmýþ sit alanlarý kurma çabalarý gibi (Pakistan’da denendi) kimini gördüðüm, kimini de iþittiðim çeþitli düþünce ve uygulamalar da var. Bana göre “uç” olan bu düþünce ve deneyimleri bir kenara býrakýp gelelim sadede... Usulde þöyle bir kaide var: “Usul, esasa takaddüm eder.” Yani, Konya’ya gideceksem, mutlaka Konya’ya giden bir araca binmeliyim. Ve beni selametle ulaþtýracak mý, ona dikkat etmeliyim. Eðer aracýn konfor ve cazibesine kapýlýp nereye ve nasýl gittiðine dikkat etmezsem kim bilir bu yolculuðun sonu nereye varýr? Bu kaideye göre Bediüzzaman Said Nursî’nin Kur’an’dan istifade ettiði Risale-i Nur yolu, yollarýn içinde “daha kýsa, daha selametli, daha umumiyetli”sidir. Maksada en kýsa yoldan ulaþtýrýyor. Hem Üstad “Risale-i Nur'u okumak, on defa benimle görüþmekten daha kârlýdýr. Zaten benimle görüþmek ahiret, iman, Kur'an hesabýnadýr. Dünya ile alakamý kestiðim için, dünya hesabýna görüþmek manasýzdýr. Ahiret, iman, Kur'an için ise, Risale-i Nur daha bana ihtiyaç býrakmamýþ” (1) diyerek bir mürþid-i kâmil olarak Risale-i Nur’u gösteriyor. O halde bana düþen de ona daha fazla sarýlýp daha fazla hizmetine girmek. Üstad’ým için hayal ettiklerimi o müþfik mürþitte tatbik etmektir. Hem o mürþidime öyle sorular sormalýyým ki, cevaplarýndan, nasihat ve telkinlerinden istifade etmeliyim ve bu sayede hayatýmý Kur’an ve Sünnet’in hakikatleriyle þekillendirmeliyim. Ýþte ilk sorumla istifade ve istifazaya baþlýyorum. Bediüzzaman’a ilk soru Soru: Ey mürþidim! Hayatýmý Kur’an ve Sünnet’in hakikatleriyle þekillendirmeyi ve Allah rýzasýna uygun bir hayat yaþamayý þiddetle arzu ediyorum. Bunun için bu kapýdayým. Ancak, elli senelik hayatým boyunca edindiðim tahsil, tecrübe, deney ve gözlemlere dayalý bir bilgi ve birikimim var. Bunlarý kapýnýn dýþýnda býrakýp da mý içeri gireyim? Yoksa bunlar ileride bir þekilde iþe yararlar mý? Cevap: Arapça Mesnevî-i Nuriye’de, akýl ve birikimini Kur’an gibi bir vahye tercih eden felsefeci bozuntusuna verdiðim cevabý burada sana da tekrar edeyim. Ona þöyle demiþtim: “Sen nakli (yani vahyi) tevil ediyor (ona asýl anlamýndan baþka bir anlam veriyor), belki tahrif ediyorsun (orijinal hâlini bozuyorsun). Zira gururunla bozulmuþ ve felsefî konularla meþgul ola ola kokuþmuþ olan aklýna onlarý sýðdýramýyorsun. Bir zamanlar ben de senin gibiydim. Sonra damý göðe deðen yüksek ve parlak bir saray gördüm. Baþladýðý ve bittiði yerler birbirinden farklý olan iplerle yüksek pencerelerinden çeþitli zembiller sarkýtýlmýþtý. (2) Bazýlarý yere yakýndý ve onlardan birine binmeyi baþaran insanlar en yüksek yerlere yükseliyordu. Bazýlarý daha aþaðýdan baþlayýp daha yüksekte bitiyordu ve hakeza... Sonra periþan vaziyette bazý maðrur insanlar gördüm. O zembillere ehemmiyet vermiyor ve onlara bedel taþ-maþ gibi bazý þeyleri toplayýp ayaklarýnýn altýna koyarak yükselmeye çalýþýyor, fakat biraz yükseldikten sonra her biri yere düþüyordu. Yükselme imkânlarý yoktu! Daha sonra kendi nefislerine itimat eden firavunlaþmýþ insanlar gördüm. Sarayýn duvarlarýna çiviler çakýyor ve onlara basarak týrmanmaya çalýþýyor. Fakat bir müddet sonra onlar da tepetakla düþüyorlardý ve hakeza… Sonra anladým ki, onlardaki o âlât ve müktesebat (aletler ve edinilen bilgiler, birikimler), sadece zembillere ulaþmak için –istidat ve muvaffakiyet seviyesine göre kullanýlsýn diye– onlara verilmiþ. O yüksek yerlere ulaþmak için deðil... Hülâsa, akýl ukâlindir, nakil de nâkilin. Yani, aklýn, dizgine gelir de seni Kur’an burakýna bindirmeye muvaffak olabilirse, onunla asýl maksadýna kolaylýkla varýrsýn. مَنْ تَوَكّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُ “Kim Allah’a tevekkül ederse, Allah onun her ihtiyacýna kafidir.” Bu cevapla elhamdülillah ben ders ve feyzimi aldým. Müsaade buyurursanýz ikinci sorumu sormadan bu konuyu iyice hazmetmeliyim. Demek ayetlerin kapýlarýný açmak için aletler lazým. Onlara ulaþmak için bilgi ve birikime ihtiyaç var. Yalnýz aklýn dizgine gelmesi, serkeþliði býrakýp belirli bir disiplin ve kural çerçevesinde hareket etmesi gerekiyor. Bakalým bu nasýl olacak? Daha sonraki derslerde bu soruyu mutlaka sormalýyým. Belki her ayrý konu için akýl nasýl disipline edilecek diye, konular iþlendikçe sormak gerekecek. Þimdi mürþidimin bana gösterdiði o ene bahsinin sonunu güzelce anlayýp bu dersi tekrar tekrar okumalýyým. Þu anda göremediðim incelikler varsa onlarý kaçýrmayayým. Bu ders gösteriyor ki, bu problem sadece benim deðil, galiba bütün insanlýðýn problemi… Eðer Bediüzzaman Said Nursî ile görüþme imkâný bulsaydýnýz ona neyi sorardýnýz? Bediüzzaman’a sormak istediðiniz sorunuzu kenandemirtas@gmail.com e-mail adresine gönderebilirsiniz. Dipnotlar: 1- Emirdað Lahikasý-I, Mektup: 112, s. 573, Söz Basým Yayýn. 2- Bu mesele Otuzuncu Söz’de, “Ene” bahsinin sonunda izah edilmiþtir. Temsilde geçen zembiller, Kur’an ayetlerine ve hakikatlerine iþarettir Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.