Webmaster Geschrieben 5. Oktober 2009 Teilen Geschrieben 5. Oktober 2009 “Tarihin kayýp çocuklarý”, þifreleri kýrýp, sistem kurabilecek mi? (1) Bilge adam Socrates, “üzerinde düþünülmeyen hayat, yaþamaya deðmez” demiþti. Öðrencisi de, Socrates gibi bir bilgenin öðrencisi olduðunu kanýtlarcasýna, þöyle karþýlýk vermiþti üstadýnýn sözüne: “Yaþanmayan hayat, üzerinde düþün/ül/meye deðmez.” Bu iki bilgeden ilham alarak, bendeniz de, “bu dünyaya söyleyeceðiniz bir çift sözünüz yoksa, bu dünyada yaþamanýzýn anlamý da yoktur” diyorum, demesine de, eðer bu dünyada yaþa/ya/mýyorsak, bu dünyaya söyleyecek bir þeyimiz olabilir mi, diye de sormadan edemiyorum. * * * Çaðýmýzýn büyük tarihçilerinden Braudel, Türkleri “tarihin kayýp çocuklarý” diye tarif etmiþti. Ama sor/ul/masý gereken soruyu atlamýþtý üstad: 2000 (iki bin) yýllýk insanlýk tarihi boyunca, Asya'nýn içlerinden Avrupa'nýn içlerine kadar iki kez büyük “yürüyüþ” gerçekleþtirebilen tek kavim olan Türkler, ne oldu da, nasýl oldu da, tarih yapamayacak kadar tarihten “silindiler”? Asya steplerinden Avrupa'nýn içlerine kadar yaptýðýmýz ilk “yürüyüþ”te, büyük ölçüde yakýp yýktýk sadece. Ama ikinci yürüyüþümüz tarihi de harekete geçiren çok yönlü, çok katmanlý, muazzam bir yürüyüþ oldu: Bu ikinci yürüyüþümüz, sadece Ýslâm tarihinin deðil, bütün insanlýk tarihinin akýþýný deðiþtiren tarihî sonuçlar doðurdu. Her þeyden önce, Ýslâm medeniyetinin yaþadýðý birinci büyük medeniyet krizinin aþýlmasýnda bizim Müslümanlýkla tanýþmamýz ve Müslümanlýðý, mekânýn yanýsýra zamana da taþýma iradesi ortaya koymamýz birinci derecede rol oynadý. Eðer Türk kavmi, Ýslâm'la tanýþmamýþ olsaydý, Ýslâm tarihten taþýnabilirdi: Nitekim, 1256 yýlýnda Baðdat'ýn Moðollar tarafýndan istila edilmesiyle, 1492 yýlýnda da Ýspanyollarýn omurgasýný oluþturduðu Katolik birleþik gücünün, Endülüs'ü tarihten silmesiyle Ýslâm tarihten silinme tehlikesiyle burun buruna gelmiþti. Öyle ki, Ýbn Haldun'un “Avrupalýlar, Akdeniz'de bir tahta parçasý bile yüzdüremiyorlar” dediði zamanlardan, Müslümanlarýn karalardan bile sürüldükleri yok oluþ zamanlarýnýn eþiðine gelinmiþti. Bu durumu, Toynbee “Ýslâm, sanki tarihten çekilmek üzere gibiydi” diye tasvir eder. Ýþte Ýslâm'ýn Doðu'dan Moðol saldýrýlarýyla, Batý'dan Haçlý saldýrýlarýyla maruz kaldýðý bu tarihten uzaklaþtýrýcý taarruzu, Türk kavminin Ýslâm'la þereflenmesi durdurdu. Medeniyetlerin tekevvününde birincil þart, hem dâhilî, hem de hâricî temastýr: Dâhilî temas, bir medeniyetin yaratýcý ruhla mücehhez olmasýný, dünyaya söyleyeceði sözü, önce kendisine söyleyebilecek, özü hâline getirebilecek bir vasat kurmasýný; hâricî temas ise, fiil ve hâl hâline getirdiði, kurucu iradeye dönüþen, mekân'ýný ve imkânlarýný tekevvün ettiren bu vasatýn yaydýðý ruhu, titreþimi, canlýlýðý baþka vasatlara da taþýyabilmesini icbar eden, birbirini tamamlayan, biri olmadan öteki de olamayan, var olamayan iki zorunlu ve yaratýcý süreçtir. Eþzamanlý ve çift yönlü iþlemesi gereken bu süreçleri, ancak tarihte büyük yolculuklar gerçekleþtiren aktörler hayata geçirebilir, herkese hayat bahþeden bir medeniyete dönüþtürebilirler. Ýþte Türk kavmi, tarihte, farklý zamanlarda ve mekânlarda çok yönlü ve dinamik yolculuklar yapan, deyim yerindeyse tarihin çilesini çeken, tarihin ateþinde piþen, demirinde “dövülen” nâdir kavimlerden biri olduðu için, Müslümanlýkla tanýþtýðý zaman nasýl muazzez bir þeyle tanýþtýðýný iliklerine kadar idrak etmiþti. Ve insanlýða insanlýðýný, vicdanýný, ruhunu bahþedecek; hayat iksiri sunacak; Hz. Adem'den bu yana türlü engelleri aþarak gürül gürül akýp gelen umman'a ulaþtýracak vahiy ýrmaðýndan kana kana içmesini, bu ýrmaðýn herkesin susuzluðunu giderecek kanallara kavuþmasýný saðlayabilecek bir yolculuða çýkmasýný bilmiþti. O yüzden Türk kavmi, Selçuklu'nun yaratýcý ruhuyla donanan Osmanlý'yla kurucu bir irade ortaya koyabilmiþti. Abbasî ve Endülüs'ün zihni fetheden, Acem ve Hind'in ruhu fetheden Ýslâm medeniyet yolcuðuna, zamaný, mekâný ve hepsinden önemlisi de zamana ve mekâna da nakþettiði gönlü fethetme iradesi ve iþtiyaký ortaya koyarak, hem Ýslâm medeniyetinin yaþadýðý birinci bunalýmý aþmaya muvaffak olmuþ, hem de barbar Avrupalý kavimleri tarihe kýþkýrtmayý baþarmýþtý. Þu ân Ýslâm medeniyeti, birincisinden daha derin bir buhranla boðuþuyor. Bu buhranýn aþýlmasýnda da, bu topraklarda hayata nakþedilen yaratýcý ruhla ve kurucu iradeyle teçhiz olduðu zaman, bu “millet”, yeniden belirleyici rol oynayacak. Ýyi de, nasýl? Kendi þifrelerimizi bile çözemediðimiz þu “k/ayýp” hâlimizle mi? Bu sorunun cevabýný Cumhurbaþkaný Gül ile Baþbakan Erdoðan'ýn Türk elitokrasisinin þifrelerine iliþkin yaptýklarý çözümlemeleri tartýþarak vermeye çalýþalým, Cuma günkü yazýda… Yusuf Kaplan, Yeni Safak, 05.10.2009 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.