seneullah Geschrieben 14. August 2009 Teilen Geschrieben 14. August 2009 Hüzün ve ýzdýrap en makbul duadýr Günümüzde âlem-i Ýslâm'ýn yürek parçalayan durumu karþýsýnda çaresizlikten dolayý hüzün duyma, Allah'a inanmýþlýðýn, Kur'ân'a baðlý olmanýn, Efendimiz'e "Muhammedün Resûlullah" demenin gereðidir. Her mü'minde böylesi bir hüzn-ü daim olmalýdýr. Zaman, gülüp oynayacak zaman deðildir. Düþünün ki, bir kimse, anne ve babasýný ayný günde kaybetmiþ, evinde taziye ziyaretlerini kabul ediyor. Ama o, böyle bir ortamda þen þakrak, def vuruyor, gülüp oynuyor. Bu durum o insanýn akýlsýzlýðýna delâlet etmez mi? Hâlbuki hâlihazýrda Müslümanlýðýn maruz kaldýðý gadirler, yýkýmlar; annenin, babanýn, eþin, çocuklarýn hepsinin birden ölmesinden çok daha büyük bir felakettir. O zaman denilebilir ki hiç olmazsa günün belli vakitlerinde bu zulüm ve gadirleri mülâhazaya alýp tefekkürde bulunma, kurtuluþ yollarý için mahzun bir edayla Rabb'imize yalvarýp yakarma "Allah'a daha has mânâda inanmýþýz." demenin ve ihlâslýlar yolunda bulunmanýn gereðidir. Dolayýsýyla böyle bir dönemde hüzün, o hüzne baðlý bir ýzdýrap, Kâbe'de yapýlan dualardan daha makbuldür, denilebilir. Evet kanaat-i âcizânemce bir kimsenin Arafat'ta el kaldýrýp dua etmesinden daha büyük bir dua varsa, o da, ümmet-i Muhammed'in derdiyle kývrým kývrým, gece baþýný seccadeye koyup, "Ne olur Allah'ým, bahtýna düþtüm. Ümmet-i Muhammed'i bu mezelletten kurtar." diye inim inim inleyerek yaptýðý duadýr. Hüzünle tefekkürün kesiþtiði, iç içe girdiði konulardan biri de imanýmýz adýna akýbet endiþesi mevzuu olsa gerek. Mesela inanan bir gönül "Beni bir akýbet bekliyor ama acaba bu nasýl bir akýbet; su-i akýbet mi yoksa hüsn-ü akýbet mi? Acaba Müslümanlýk adýna þimdiye kadar çizgimi koruyabildim mi, bundan sonra koruyabilecek miyim?" duygu ve düþüncesi içinde bulunur. Þimdi bu düþüncedeki bir insan sürekli hüzün içinde demektir. Böyle bir hüzne karþý yapýlmasý gerekli olan þey de tefekkür-ü daimidir. Yani o mü'min, "Ýman adýna nasýl derinleþmeli, mârifet adýna nasýl enginleþmeli, muhabbet ve zevk-i ruhanî adýna Allah'la nasýl bir münasebete geçmeliyim ki su-i akýbetimi hüsn-ü akýbete çevirebileyim?" düþünceleri içinde ýzdýrap ve hüzünle kývrým kývrým kývranýnca bu durum onu tefekküre sevk edecektir. Böylesi bir tefekkür hüzün kaynaklý, hüzün televvünlü bir tefekkürdür. Onun için büyükler sabah-akþam sýk sýk: "Allahümme ahsin âkýbetenâ fi'l-umûri küllihâ ve ecirnâ min hizyi'd-dünyâ ve azâbi'l-âhirati- Allah'ým! Yapýp ede geldiðimiz bütün iþlerimizin neticesini güzel eyle! Bizleri dünyada rezil rüsva olmaktan ve âhiret azabýndan koru!" duasýný yapmýþlardýr. TEFEKKÜRÜ VE DUALARI UMUMA YAYMAK GEREK Ancak ben burada durup mevzû ile alâkalý önemli gördüðüm bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Elbette ki ferdî akýbetimiz adýna tefekkür ve hüzün küçümsenecek bir husus deðildir. Fakat þahsî akýbet endiþesi ve bundan kaynaklanan hüzün ve tefekkürden daha ziyade; bence asýl önemli olan ruhumuzda bulunan bu hüznü, dimaðýmýzdaki bu tefekkürü baþkalarýna da aþýlama, dert edindiðimiz esaslarý âlemin derdi hâline getirme, tefekkür ve hüznü herkesin ruhuna duyurma ve böylece bu zýmnî ve mânevî dualarý küllî birer dua enginliðine ulaþtýrabilmektir. Çünkü bilhassa umumu ilgilendiren meselelerde dualarýn kabulü, o duanýn külliyet kesbetmesiyle çok ciddi irtibatlýdýr. Vâkýa biliyoruz ki Cenâb-ý Hak, ferdin tek baþýna yaptýðý duaya da icabet buyurmakta, icabet buyuracaðýný vaat etmektedir. Bir mü'min, ferdî olarak istediði þeyi Allah'ýn ona lütfedeceðine inanarak yürekten, halisane isterse Cenâb-ý Hak onun isteðine icabet buyurur. Fakat þu husus da gözden kaçýrýlmamalýdýr ki, külliyet kesbetmiþ dualarýn reddedildiði çok az görülmüþtür. Bu sebeple hüzün ve tefekkürümüzün Allah indinde daha bir kýymetli hâle gelmesi, deðerler üstü deðerlere ulaþmasý onun umumîleþtirilip herkesin meselesi hâline getirilmesiyle yakýndan alâkalý bir husustur. Bana göre hüzün ve ýzdýrap en içten dualardan daha makbul bir duadýr. Hele bir de o hüzün baþkalarýnýn imaný, baþkalarýnýn ebedî hayatýný kurtarmak için ise. Denilebilir ki, böyle bir gaye için bir dakika çekilen ýzdýrap, yüz tane kurban kesmekten, birkaç defa nafile hacca gitmekten daha bereketli bir ameldir. Gönülden ah edenin her ahýna icabet edilmiþtir. O'na doðru içten yükselen hiçbir ses cevapsýz kalmamýþtýr; el verir ki biz sesimizi, gönlümüzün sesi hâline getirelim. Peygamber Efendimiz'e (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) "Hüzün Peygamberi" denmesi ne kadar manidardýr! Zira O'nun hâli daima hüzünlü idi. Vakýa insanlarla karþýlaþtýðýnda, sýrf onlarýn hatýrýna tebessüm buyuruyordu. Bûsîrî'nin Kaside-i Bür'esinde ifade ettiði gibi çehresinde tebessüm vardý. Fakat gülme meselesine gelince, O, hayatýnda üç kere gülmüþtü. Özetle: 1- Günümüzde âlem-i Ýslâm'ýn yürek parçalayan durumu karþýsýnda çaresizlikten dolayý hüzün duyma, Allah'a inanmýþlýðýn, Kur'ân'a baðlý olmanýn, Efendimiz'e "Muhammedün Resûlullah" demenin gereðidir. 2- Bir kimsenin en büyük duasý, ümmet-i Muhammed'in derdiyle, gece baþýný seccadeye koyup, "Ne olur Allah'ým, bahtýna düþtüm. Ümmet-i Muhammed'i bu mezelletten kurtar." diye inim inim inleyerek yaptýðý duadýr. 3- Külliyet kesbetmiþ dua-larýn reddedildiði çok az görülmüþtür. Hüzün ve tefekkürümüzün Allah indinde daha kýymetli hâle gelmesi, onun herkesin meselesi hâline getirilmesiyle alâkalý bir husustur. ZAMAN Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.