Adem Geschrieben 22. Januar 2009 Teilen Geschrieben 22. Januar 2009 Ýslam dünyasý üzerindeki çirkin oyun Ahmet Selim,Ýslam Dünyasý'nýn kanayan yarasýný yazdý. Gazze katliamýný bir de bu gözle deðerlendirin. Anlatmak zor, ama "zorunlu" Aksiyon düþüncenin önüne geçmiþse; denge bozulmuþ, itidal imkânsýzlaþmýþ, basiret baðlanmýþ demektir. Düþünceyi ardýna atmýþ hiçbir tepkisellik aksiyonunu hiçbir teselli için ibra edip alkýþlamamalýyýz. Eleþtiri bazen en büyük yardýmdýr. Büyük ve haklý bir hassasiyet var olduðu için, konularýn bazý yönlerini çok ihtiyatla ve ekseriya, sonradan tamamlamayý düþündüðüm deðinmelerle yazma dikkati içindeyim. Ýran-Irak Savaþý, hâlâ hatýrladýkça içimi burgu gibi oyan bir savaþtý. Bir milyonun üstünde insanýn öldüðü söylenir; ne denilse azdýr. O savaþý hiç þu yönüyle düþündünüz mü acaba? Bence kimse pek düþünmedi, o savaþýn çok þaþýrtýcý bir özelliði fazla dikkat çekmeden öylece kaldý. Þunu demek istiyorum: Ýran ordusu, Irak’ýn içine girdi, þehirleri tahribe koyuldu. Irak ordusu da Ýran’a girip ayný þeyi yaptý. Ve bu hep böyle yürüdü! Yani ordu orduya karþýlaþmadýlar denilse yeridir. O zamanlar hep dikkat etmiþ ve düþünmüþtüm, tespitlerim arþivde yazýlý olarak da var. Savaþýn yýllarca sürmesinin sebebi de buydu. Ýki Müslüman ülkenin savaþmasý ve Müslümanýn Müslümaný öldürmesinde vahamet bir yana; bir de böyle bir durum vardý. Adeta her iki tarafýn ordusu da sivilleri yahut sivil merkezleri hedef alýyordu! Ýran ordusu Irak’ýn bilmem hangi þehrini vururken, Irak ordusu da Ýran’ýn þehirlerini vuruyordu. Bunun için on yýl sürdü, bunun için bir milyondan fazla insan öldü. Askerlerden ziyade siviller öldü! Geçelim baþka bir örneðe… … Irak ordusu Amerika’ya karþý direndi mi? Direnecek sanýlýyordu. Baðdat kuþatmasý sýrasýnda Amerika bile endiþeliydi, öncesinde daha da çok endiþeliydi ama “Baðdat’ta öyle olmaz” diyerek baþtaki endiþesinin özel bir biçimini yaþýyordu. Fakat Irak savaþmadý! Hâlbuki savaþmalýydý ve 10 bin, 20 bin, 50 bin þehid vermeliydi ve Amerika da dünya da bir þokla sarsýlmalýydý. Öyle yapmazsanýz, yüz katý kayýp verirsiniz kimsenin de haberi olmaz. Öyle yapmadýlar, zaman içinde güya direniþ eylemleri geliþtirdiler. Yýllar içinde muazzam kayýplar verildi. Üstelik direniþ de direniþe benzemedi. Kimlerin kimleri vurduðu belli olmayan kanlý ve menhus bir çark dönmeye baþladý. Bir de ilk defa Þii Sünni fitnesi girdi araya… Bugün Irak’ýn sosyal-beþerî durumu yürekler acýsýdýr. Maddi-manevi-ailevi kayýplar anlatýlacak gibi deðildir. El yazamaz. dil söyleyemez, göz bakamaz, gönül katlanamaz, Hangisi iyi? Savaþýn, 10 binlerce þehid verin, yenilirseniz de yenilin, tarih yazsýn, yeni durumu bütün dünya þöyle bir düþünsün. Böyle olsaydý, Amerika orada bu kadar kalamazdý. Ama yapýlan iþ, askerlerin-erlerin savaþmasý yerine, bir kör dövüþünde her þeyin bedelini kadýnlara çocuklara sivillere ödetmek oldu. Ýtidal ve entelektüel ciddiyet yokluðu bir popülist mugalata eþliðinde yüreðimizi sýzlatmaya devam ediyor. … Öncelikle sivilleri kullanan ve onlara bedel ödeten bir mücadelenin mantýðý da yoktur, baþarý þansý da. Dünyanýn her yerinde ve tarihin her döneminde böyledir. Biz Cihan Harbi’nde her cephede çarpýþtýk ve kaybettik. Ordu kaybetti asker kaybetti. Mütareke ve Sevr… Sonra, yine orduyla verdik mücadelemizi. Düzenli orduyu oluþturmak, yeniden ihya edip toparlamak amacý hep var oldu. Efelerin eylemleri falan da, sivil kullanýmý deðildir; sivil yerleþimlerden uzaklaþarak yürütülen ve düzenli orduya basamak olan hareketlerdir. * * * … Þimdi, kapýlar açýk olsa, biz, “Gazze’deki kardeþlerimiz bize gelebilir, onlar için bir yerleþim bölgesi oluþturacaðýz” desek, Gazze’de bir tek kiþi kalmaz; Hamas’tan baþka. Gazze’li kardeþlerim yaþamaya çalýþýyorlar. Dörtte üçü, belki daha fazlasý aç. Býrak Gazze’yi bütün Filistin benzer þartlar içinde. Ekonomi yok, iþ yok, insanca yaþamak imkânlarý yok. Bu konuda yapýlmýþ tek bir araþtýrma da yok. Bir tek sýcak samimi yakýn tanýtým röportajý yok. Bilinen sadece “direniyorlar” sözü. Onlar önce, yoksulluða yalnýzlýða mahrumiyete karþý direniyorlar ve yaþamak için direniyorlar. Onlar da senin benim gibi can taþýyor, üzerine titredikleri çocuklarýnýn yavrularýnýn canýný, açlýðýný tokluðunu titreyen ruhunu düþünüyor. Onlarýn canlý bomba olmasýný falan istemiyor. Benim kafam herhâlde baþka türlü çalýþýyor. Bugün Hamas bütün elemanlarýyla Gazze’den çekilse ne olur? Çekilsin gitsin, daha sonra yine gelir. Sanki orada, silah fabrikalarý kimya tesisleri falan mý var? Önde gelenleri zaten dýþarýda yaþýyor. Ama benim Gazzeli bacýlarým, yavrularým, kardeþlerim, canlarým; bombalara hedef oluyor, aç-bîilaç dehþet içinde travma nöbetleriyle titreyerek orada öylece duruyor. Böyle mücadele olur mu? Ýsrail’in þu hâlini tarife hacet var mý? Ama onlarla böyle mücadele edilmez. Þu vahþeti bu gafletle nasýl yeneriz biz? … Ortadoðu 1967 Savaþý’ný niçin ve nasýl kaybetti? Gün o gündü iþte. Amerika Vietnam’la uðraþýyordu, beri tarafta Rusya desteði vardý, savaþ arzusu ve psikolojisi daha baþlamadan canlýydý. Külli mücadeleye fikren ve ruhen yatkýn deðiller. Bunun bugün bir baþka planda yine tezahürleri var. Roket atmýþsýn, þimdiye kadar 10-15 Ýsrail’li ölmüþ; bu mu kesmek istemediðin ateþ? Unutulan þudur: Filistin, Hamas’ýn El-fetih’in Hizbullah’ýn deðil; bütün Müslümanlarýn meselesidir. … Filistin meselesini bütün Ýslam ülkeleri oturup konuþmalý. Orada bir ekonomi oluþmasý için planlý programlý yatýrýmlar yapýlmalý. Bugün hâlâ Filistin Batý’dan gelen paralarla yaþýyor. Böyle þey olur mu? Silahlý partilerden siyasi partilere geçmeli, tedricen. Ne güzel imkânlar, ne güzel ihtimaller ve tasavvurlar var… Ama kimse oraya doðru tek adým atmak istemiyor. … Bugün ve bu an için yazýyor deðilim ki. “Önümüzdeki yýllarda neler olacak?” diye bir düþünelim. Bu gidiþle ne deðiþecek? Hiçbir iyi niyet heyecaný ve coþkusu aklî yükümlülükleri terk etmenin mazereti olamaz. * * * Deniz Gezmiþ’ler FKÖ’de eðitim görmüþtü, çok kiþi hatýrlamaz. Orada eylem yapmanýn silahlý eðitimini aldýlar ve sýnýrdan silahlý ve postallý olarak içeriye girdiler. Filistin’le ne alakasý vardý onlarýn? Filistin’dekilerin onlarla ne gibi yakýnlýðý vardý? Sadece metot yoldaþý ve akrabasýydýlar! Mânâ ve sonuç ne olursa olsun. Þöhreti, parayý, silahý ve (kadýn için) güzelliði taþýmak zordur. Bunlarýn hepsi, nefsi, meþruiyet sýnavlarýna ve baskýlarýna tabi tutar. Eðer bir meþruiyet disiplini (ölçüleriyle kurallarýyla) yok ise, þiddet ve silah kiþiyi bozar. Ýyi niyetli de olsa bozar. Bizdeki eski sol-sað çatýþmasýnda bunun çok çarpýcý ve dramatik örneklerini gördük, birkaçýný ben yakinen de müþahede edebilmiþimdir. Birine þöyle dediðimi hatýrlýyorum: “Sen önce (bazen) taþýdýðýn o silahtan kendini koru!” Þiddete sürükleyen metodolojik oyun þuydu: Saðcýlarýn hepsi faþisttir, komünizm “anti faþist” olmak demektir. Solcularýn hepsi komünisttir, saðcýlýk “anti komünist” olmak demektir. Bunu adý, tek kelimelik solculuk, tek kelimelik saðcýlýktýr! Anti! Tabii ki þiddet alaný ardýna kadar açýlýr. Muhteva, kültürel donaným, kiþilik zenginliði, düþünce ufku, saðda da solda da sýfýr! Ýyi niyeti oturtabileceðin, yaþatabileceðin bir avuç yer bile kalmamýþ. Örgütlenmeler sonraki iþ, önce istismar iþlemleri yapýldý bazý eli kalem tutanlar tarafýndan. Ve ben en çok onlara kýzýyor, onlara içerliyordum. Ve bu istismar iþlemlerini, tepkisellik zaaflarýný içgüdülerini ve heyecanlarýný tahrik ve istismar ederek yapýyorlardý. Baþlangýçta, modernleþme geliþmelerinin de din üzerinden yapýlmasý, tarihî bir gerçektir. Hep öyle olmuþtur. Ýnsanlar bilgi ile, din baðý vesilesiyle tanýþtýlar. Kelime ve kelam ilgileri orada doðar ve tarih bilen bunu da bilir. Bu açýdan Ortadoðu þartlarýna bakýnca büyük bir tepkisellik tavrý görürsünüz… Ýmam-ý Azam’a bir eylem lideri (yahut liderciði) gelir, þikâyetlerini ve tepkisinin haklýlýðýný anlatýr. Ýmam-ý Azam sadece dinler ve genel tavsiyelerde bulunmakla yetinir. Fakat kiþi gittikten sonra “bir çok konuda haklýydý ama, tasvip ve tasdik ifade etseydim fitneye ve þiddete yönlendirmiþ olurdum” (mealen söylüyorum). Din âlimi böyle olur. Sorulan bir meseleyi sual-cevap soyutluðu ve yalýnlýðý içinde görmez. Onun toplumsal siyasi fiili umumi yönlerini ve muhtemel sonuçlarýný hassasiyetle gözetir. Fýkhýn nakli ve nazari varlýðýný çok iyi biliyor da olsa, fikrî ve umumi delaletleri olan bazý kavramlar üzerinde tek baþýna ahkam kesmeye kalkmaz. Yapabiliyorsa ýþýk tutar katký sunar; hükme baðlamaz. Þimdi bana söyler misiniz, “canlý bomba” fetvasý nasýl ve nereden çýkýyor? Belki bu kadar yalýn ve kestirme ifade edilmesi doðru deðil ama, ben yine de söyleyeceðim, çünkü içimden öyle geliyor. Ortadoðu‘da bir Fethullah Gülen vizyonu, ona benzer bir fikrî-manevi þuur tezahürü veya tecellisi, (kiþisel taþahhus örneði olarak demiyorum) paylaþýlan ve çeþitli nasiplerle ifadelenen fikrî bir ufuk deðeri halinde var olamýyor, yaþanamýyor. Çünkü kafalar ve gönüller, Batý’nýn oyunlarý paralelinde bir tepkisellik kýskacýna ve kýsýr döngüsüne sýkýþmýþ kalmýþ. Önder geçinenlerde entelektüel ciddiyetten eser yok. * * * … Haklýsýn ama, düþünceli ufuklu þuurlu deðilsin. Haklý olmak yetmiyor ki. Hem haklýsýn hem mazlumsun; lakin düþünceli ufuklu þuurlu, tutarlý, dengeli istikametli, itidalli deðilsin. Ve asýl dostluðun sana bunlarý söylemek olduðunu fark edebilecek durumda da deðilsin… Bu sözlerim Ortadoðu’daki çeþitli kategorilerdeki önderler içindir. Ýtidal hasleti, denge þuurunun iksiridir, ýþýðýdýr, sigortasýdýr. Ýtidalden uzaklaþan, meþruiyet ihlalleri cevabýna sarýlmýþ tepkiselliklere yönelmeye baþlar. Bu hâl, asla, zulmün, ýztýrabýn sýkýntýlarýn getirdiði bir zaruret deðildir. Çünkü itidal her hâl içindir. Sadece barýþta deðil savaþta da, sadece öfkede deðil sevgide de, sadece eðlencede deðil ibadette de itidal gerekir. Ve mutluluk, sadece rahat ve sýkýntýsýz olmak deðil, her türlü hayat þartlarý içinde “Ya Rabbi bana itidal ve istikamet üzere yaþayabilme takati ver” duasýnýn þuuru içinde yaþamaktýr. Bu hakikati sýradan insanlar bilmeyebilir, ama önde durmak konumunda ve tercihinde bulunanlar hem bilmek hem de bilmeyenlere anlatmak sorumluluðundadýr. Umut da iþte tam buradadýr. Buradaki emeklere, üretimlere, buluþmalara, birikmelere, fikrî yardýmlaþmalara baðlýdýr. Yani bu güne kadar olamayanlara doðamayanlara, üretilemeyenlere baðlýdýr. Bu hakikati anlatmak zordur, hatta muhataralýdýr ama; görevdir, mecburiyettir. Ýhtiyatla, dikkatle, rikkatle, sevgiyle, þefkatle, ama mutlaka kendi usulüyle ve üslubuyla, hepsinin üstünde de itidalle. Benzer sýkýntýlar elbette ki bizde de var; fakat oralardan yansýmýþ olarak var. Þunu hiç unutmayalým: fikren çözülemeyen meseleler fiilen çözülemez. Týkanmalara tepkiler göstermeden önce özeleþtiri aynasýna þöyle bir bakmalýyýz. AHMET SELÝM-AKSÝYON Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Adem Geschrieben 22. Januar 2009 Autor Teilen Geschrieben 22. Januar 2009 … Haklýsýn ama, düþünceli ufuklu þuurlu deðilsin. Haklý olmak yetmiyor ki. Hem haklýsýn hem mazlumsun; lakin düþünceli ufuklu þuurlu, tutarlý, dengeli istikametli, itidalli deðilsin. Ve asýl dostluðun sana bunlarý söylemek olduðunu fark edebilecek durumda da deðilsin… Bu sözlerim Ortadoðu’daki çeþitli kategorilerdeki önderler içindir. Yani bu kadarmi anlatilir yaw. Yaziyi okuyun arkadaslar cok önemli. BIz konusuyoruz, agliyoruz ama ne irakta ne Lübnanda nede Filistinde adamakilli bir direnis olmadi. Topyekun bir kurtulus savasi yasanmadi, halk cepheye kosmadi. Canakkalede biz kac milyon sehit verdik. Pekala mazlum psikolojisine girip yenilgiyi kabul edebilirdik. Acaba filistinde artik bunumu yapmali? Vesselam Adem Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.