Zum Inhalt springen
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Empfohlene Beiträge

Seytan Ayetleri Vakasi

 

Birkaç hafta önce Seyta Ayetleri kitabinin yazari Salman Rüsdi’ye Ingiliz Kraliçesi tarafindan sovalyelik nisani verildi. 1988 yilinda yayinlanan Seytan Ayetleri romani özetle Hz. Muhammed’in okudugu Kuran’a seytan tarafindan putlara övgüler karistirildigi iftirasini içeriyordu. Dolayisiyla ödül müslüman ülkelerin büyük tepkisine neden oldu. Pakistan ve Iran’in ingiltere büyükelçileri ünvanin verilmesini kinadilar. Malezya ve Pakistan’da protesto gösterileri düzenlendi, Rüsdi’nin kuklalari yakildi. Hatta Rüsdi hakkinda Ayetullah Humeyni’nin verdigii ölüm fetvasini hatirlatanlar oldu. Peki bu iftira, islami literatürdeki ismiyle Garanik olayi nedir?

 

Önce biraz hikayeyi dinleyelim:

 

Resûlullah, kavminin yüz çevirdigini görünce bu ona çok agir geldi. Allah’tan kavmi ile kendisini birbirlerine yaklastiracak bir sey inmesini temenni etti. Cenab-i Allah Necm suresini indirdi. O da okudu. Bu esnada Seytan gönlünden geçirip de kavmine getirmek istedigi seyi onun lisanina ati verdi: “Bunlar yüce kugu kuslari (tanriçalar)dir ve elbette onlarin sefaatleri umulur” Kureysliler bunu isitince sevindiler ve onu dinlemek üzere yaklastilar… O, sureyi bitirince secde etti. Onun secde ettigini gören mü’minler de onun getirdigini tasdik ederek secde ettiler. Mescitteki mü´srikler de secde ettiler… Secde haberi, Habesistan’a hicret etmis Müslümanlar’a da ulasti. Bir kismi orada kalip, bir kismi Mekke’ye hareket etti. Sonra, Cenab-i Allah, Peygamber’e, “Benim indirmedigim sey söyledin!” dedi. Resûlullah üzüldü, Allah’tan korktu. Bunun üzerine Allah bu âyeti (Hac, 52) indirerek onu teselli etti,seytanin ilka ettigini neshetti” (Taberî, 27/187-188).

 

Elbette bunlar bir müslüman açísindan kabul edilebilir degil. Zira anlatilanlar Kuran’da tarif edilen peygamber nitelikleri ile açikça çelisiyor. En temel mücadelesini putlara karsi vermis birinin bunlari isteyerek söylemesi mümkün olmadigi gibi seytanin da Kuran’a göre insanlar üzerinde böyle zorlayici bir gücü yok.Yine peygamberin sehven de böyle bir sey söylemesi mümkün degil. Fakat bu hikaye sadece müslümanlar için degil olayi tarafsiz inceleyecek herhangi bir arastirmaci için de son derece saçma.

 

Hikayeye göre hz. peygamber seytan ayetlerini araya koymus ve okumaya devam etmis. Sonra da müsrikler “simdi Muhammed ile aramizdaki farklilklar sona erdi” diyerek sevinmisler. Ayetler söyle:

 

Necm 19-20: Gördünüz mü o Lat ve Uzza’yi? Ve üçüncüleri olan ötekini, Menat’i.

 

Buradaki “Gördünüz mü?” ifadesi pesinden gelen seyi reddetmek ve tahkir etmek için Kuran’da kullanilan bir kalip.

 

Seytan Ayetleri : Bunlar yüce kugu kuslari (garanik) (tanriçalar)dir ve elbette onlarin sefaatleri umulur.

 

Necm 21-23 : Demek erkek size, disi O’na öyle mi? O zaman bu, insafsizca bir taksim! Bunlar (putlar), sizin ve atalarinin taktigi isimlerden baska bir sey degildir. Allah onlar hakkinda hiçbir delil indirmemistir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafindan yol gösterici gelmistir.

 

Çeliski çok açik. Önce putlar yeriliyor, sonra -sözde- övülüyor, sonra da tekrar yeriliyor. Bunu dinleyen o zamanin süpheci, radikal ve siddetli müsriklerinin kanmalari mantiklimi?

 

Simdi tetkik etmekte oldugumuz hikayeyi bize nakleden muhaddislerin sözlerine inanirsak, Müslümanlar birkaç Kur’ân âyetini alenen okurlarsa gayet siddetli fena muameleye maruz kaliyorlardi. O halde Muhammed’in bütün Kureysliler önünde koca bir sûreyi bastan acikca okumasi Kureyslilerin de ne söyleyecegini bilmeden dinî bir dikkat ile kendisini dinlemeleri manâsiz olmaz mi? … Muhammed hakiki bir devlet adami idi, kendisinde gayet ince biri fikr-i siyasî vardi insanlarla müzakerede, insanlari idarede fevkalâde maharet sahibi idi. Üç puta karsi ibadeti muvakkaten kabul etmek gibi kaba hatalari ondan sadir olmasi gayr-i kâbildir. Çünkü bu hareket geçmis senelerin cesur çalismalarni bir an içinde birden bire yikmaya ve kendi kendisini mahvetmeye müsavi idi. (Caetani, Islam Tarihi, 2/264-265).

 

Hikayeye göre garanik vakasindan sonra Isra/73-75 ile Hz. Peygamber azarlanmis. Daha sonra da Hac/52 ile teselli edilmis ve "seytan ayetleri” nesh (iptal) edilmis. Isin garibi Isra Suresi, yani sözde “azarlama”, Habesistandan dönüs olayindan 5-6 yil sonra; Hac Suresi, yani sözde “teselli” ve “iptal”, ise “azarlama”dan 2 yil sonra nazil olmustur. Herhalde seytanin karistirdigi ayetlerin düzeltilmesinin hemen yine Necm suresinde yapilmasi yerine 7-8 yil sonra Hac Suresine yamandigi bu senaryoyu akli basnda kimse kabul etmez. Zaten bu ayetlerin ait olduklari surelerin akisi içinde bu sekilde anlasilmalari da mümkün görülmüyor.

 

Aktarilanlar rivayet açisindan da oldukça zayif. Bir kere rivayetlerde Ibn Abbas hariç hiç sahabe adi geçmiyor. Yani hiç peygamberi görmemis kisiler olayi aktariyor. Ibn Abbas da olay esnasinda 2-3 yasinda. Rivayetlerde seytanin sözü 15-16 farkli sekilde naklediliyor. Hz. Peygamberin durumu ise bazen uyuklarken, bazen namaz kilarken, bazen de Kureys Kulüplerinde vs. seklinde 10-11 farkli sekilde nakledilmis. Rivayetlerin bu kadar farkli olmasi, hikayenin uydurma oldugunun açik delili.

 

Sahih hadisleri rivayet eden hiç bir kitabin bunu nakletmemesi, hiçbir sikanin bunu sahih ve muttasil bir senetle rivayet etmemesi, çürüklügünü göstermeye kâfidir. Nakledenler, sadece tuhaf seylerle oyalanmayi âdet edinen bazi tefsirciler ile tarihçilerdir. (Kâdî Iyad, Es-Sifa, 2/111).

 

Bazi hadisçilerin ne bulurlarsa toplamalari sebebiyle bu zayif hikaye bazi kitaplara girmis olabilir. Ya da “nesih” konusunda bir örnek arayan bazi tefsirciler yüzünden. Hatta Batili bir arastirmaci, John Burton, hikayenin “nesih” tartismalarinda kanit olarak kullanilmak üzere bizzat müslümanlar tarafindan uydurulmus olabilecegini söylüyor.

 

Hikayede bahsi geçen, Necm Suresi okunurken müsrikler dahil herkesin secde etmesi vakasinin genelde hadislerine güvenilen Buhari de naklediyor. Bu Kuran’in bir mucizesi olmus olabilir. Eger böyleyse garanik kissasi bunu kamufle etmek için uydurulmus demektir. Ya da Müsrikler kendi Tanrilarina secde etmis de olabilirler. Her halukarda bu rivayeti garanik kissasiyla birlestirmek, yukarida anlatildigi üzere, oldukça temelsiz ve muhtemelen art niyetli. Ayni sekilde bu kissayi Hac sûresi ile birlestirmek de. Zira Mekke’de ilk nazil olan sûrelerden bulunan Necm sûresi ile, bir kismi Medine döneminin baslangicinda, bir kismi Mekke döneminin sonlarinda inen Hac sûresi arasinda pek uzun bir zaman var.

 

Konu ile ilgili daha ayrintili bilgi edinmek isteyenlere yaziyi hazirlarken faydalandigim Prof. Suat Yildirimm ve Dr. Murat Kayacan’in makalelerini ve wikipedia’yi tavsiye ederim.

 

Iste Salman Rüsdi’nin bahsettigi “seytan ayetleri” hikayesi bu kadar uyduruk temellere dayaniyor. Kitaptaki tek hakaret bu da degil. Örnegin kitapta fahiselere Hz. Peygamberin eslerinin isimleri verilmis. Fakat ne yazikki Islam Dünyasindan yükselen bazi tepkiler bu alçakça iftira ve küfür karsisinda bizi hakliyken haksiz konuma düsürdü. Örnegin 89 Subatinda kitabi protesto eden binlerce insanin Islamabad’daki Amerikan büyükelçiligine saldirmasi sonucu 6 insan öldü. Romani satan kitabevleri saldiriya ugradilar. Ancak en vahimi süphesiz Ayetullah Humeyni’nin 14 Subat’ta yayinladgi Rüsdi’yi ve kitabi yayinlayanlari öldürmenin her müslümanin görevi oldugunu söyleyen fetva idi. Bu fetva üzerine yazar ve çevirmenler birçok defa saldiriya ugradilar, 91 yilinda Japon çevirmen öldürüldü. Bunun üzerine Japonya’daki Pakistanlilar Birligi çok mutlu olduklarini açiklamislar.

 

Daha yeni, karikatür krizi esnasinda Hizbullah lideri Hasan Nasrallah “Eger Imam Humeyni’nin fetvasi yerine getirilseydi kimse buna cesaret edemezdi, peygamberlerinin onuru için canlarini feda etmeye hazir milyonlarca müslüman oldugundan eminim” dedi. Islam dünyasinda bazi eylerin yanlis gittigi çok açik degil mi?

 

Ayetullah Humeyni’nin muhtemelen siyasi amaçlarla verdigi ölüm fetvasinin islami açidan dayaniksiz oldugunu da belirtmek gerek. En sert fikhi yorumlar bile tüm müslümanlari bir adamin üzerine salmayi mümkün kilmiyor. Islami literatürde dinden dönenlerin öldürülmesine dair dayanaklar bulmak mümkün olsa da bugün birçok ilahiyat uzmani dinden dönenleri cezalandirmayi islami bulmuyor. Bu baska bir yazinin konusu oldugu için ayrintiya girmiyorum.

 

Seytan ayetleri vakasi müslümanlarin ölçüsüz tepkileri nedeniyle islam’in imajini bir kez daha yaralarken Salman Rüsdi’ye de haketmedigi ün ve prestiji sagladigi ve bir anlamda kimligini belirledi. Bu yüzden verilen ödülün sadece Rüsdi’nin edebiyata katkilariyla ilgili oldugunu söylemek pek makul degil. Nuray Mert ödülün arka planina dair sunlari söylüyor:

 

Bu, siradan bir ödül degil, siyasi bir tavir. Hem mesele, sadece islam merkezli çatisma ortamina körükle gitmek ötesinde, Iran’in hedef oldugu bir çekisme içinde,Iran’daki rejime dikkat çekme çabasi. Bunu görmemek için aptal veya çok tarafgir olmak gerekir Dahasi, ingiliz Disisleri Bakanliginin sözcüsünün, ‘Bu ödülün bu kadar tepki yaratacagi düsünmediklerini’ belirtmesi kötü bir saka gibi. Ve dahasi, ödülün siyasi bir yönü olmadigini vurguladiktan sonra, ‘Tam tersine, Bombay dogumlu bir yazar oldugu için, aslinda Biritanya-Asya iliskileri açisindan olumlu bir adim’ olacagini düsündüklerini açiklamasi, fazlasiyla alayci bir yaklasim. Sanki, dünya çapinda bir krizin kahramanindan degil, Bombay dogumlu siradan bir yazardan söz ediliyor. Ayrica, Rüsdi, Islam bir yana, içine dogdugu kültüre son derece olumsuz bakan biri. 1999da bir ingiliz magazin dergisine verdigi röportajda (Tatler, Mayis,305;s 1999), “Küçük yaslardan beri Dogu bilgeligi denilen seyin at pisligi oldugu duygusu içindeyim” demisti. Dogu bilgeliginden kastettigi, sadece Islam degil, daha çok Hint alt kitasi ve ötesinin Hindu ve Budist gelenegiydi.

 

Bu kadar da degil, Salman Rüsdi, son bes yilda, Afganistan ve Irak müdahaleleri ve ABD dis politikasina tam destek vermis, karsi cikanlari asiri biçimde elestirmis bir isim.

 

Rüsdi 2005 yilinda da “Kuran kusursuz bir rehber degil, tarihi bir metin” demisti. Tüm bunlari birlestirdigimizde, ingilizlerin aslinda neyi desteklediklerini rahatça görebiliyoruz.

 

Sunu da not etmek lazim: ödülü alacaklar bagimsiz bir komite tarafindan belirleniyor, kraliçenin ise sadece sembolik bir rolü var. Elestiriler üzerine ingilizlerin açiklamasi ise saka gibi : “bu ödül ülkemizdeki müslümanlari onurlandirma arzumuzun bir parçasi”.* Batililar için müslümanlarin dinsiz olanin makbul oldugunu ve onlarin el üstünde tutuldugunu birkez daha anliyoruz.

 

Rüsdi’nin ödüllendirilmesine cevaben Pakistanli bir grup din adami Usame bin Ladin’e “Seyfullah” yani “Allah’in kilici” ünvanini verdiklerini açikladi. Bir yazara cevaben bir terörist. Ne kadar açiklayici degil mi?

 

Islam ve Bati dünyasi arasinda karsililkli düsmanlik, nefret ve korkunun belki de hiç olmadgi kadar artti, dolayisiya karsilikli anlayisi ve iyi niyete en çok ihtiyaç duydugumuz su günlerde ingilizlerin bu provoke edici, köprüleri yikici hamlesini anlamakta zorlaniyorum.

 

By Volkan Serin on Tem 2, 2007

http://www.derindusunce.org

Link zu diesem Kommentar
Auf anderen Seiten teilen

Dein Kommentar

Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.

Gast
Auf dieses Thema antworten...

×   Du hast formatierten Text eingefügt.   Formatierung jetzt entfernen

  Nur 75 Emojis sind erlaubt.

×   Dein Link wurde automatisch eingebettet.   Einbetten rückgängig machen und als Link darstellen

×   Dein vorheriger Inhalt wurde wiederhergestellt.   Editor leeren

×   Du kannst Bilder nicht direkt einfügen. Lade Bilder hoch oder lade sie von einer URL.

×
×
  • Neu erstellen...