Webmaster Geschrieben 12. März 2008 Teilen Geschrieben 12. März 2008 Na to kafa ine na to mermeri Þimdi herkes Tansel Çölaþan'ý tartýþýyor ya, Danýþtay baþsavcýsý, çaðdaþ kadýn, Emin Çölaþan'la evli... O da çaðdaþ bir adam, "gugýl mugýl" tanýmýyor... Bayan Çölaþan, Menderes, Polatkan ve Zorlu'nun idamlarýnýn toplumda coþkuyla karþýlanmýþ olduðunu söyledi, kýyamet koptu ya... (Ben hatýrlarým, derin bir sessizlikle karþýlanmýþtý, üstelik haber gazetelerin en dibinde tek sütuna, minicik verilmiþ, ortalýk dalgalandýrýlmamýþtý... Menderes'ten nefret edenler bile sessizce üzülmüþlerdi... Ýþin buraya varmasýný istememiþlerdi...) Ben çocuktum, belki Ankara'da, memur mahallesi Bahçelievler'de coþku yaratmýþtýr, onu bilemem. Neyse, ben size daha bir "ibretlik vaka" anlatacaktým. Bir baþka çaðdaþ cumhuriyet kadýný... Emekli albay Þenay Güray... Þenay Haným, geçenlerde "idrak ettiðimiz" Dünya Kadýnlar Günü dolayýsýyla Ýstanbul'da, Çaðlayan'da düzenlenen mitinge katýldý. (Biz Kaç Kiþiyiz Hareketi partisi... Partiyi küçük harfle yazdým.) Kürsünün arkasýnda birtakým kalpaklý adamlar, bunlar gazi olsalar gerek ama yaþlarý tutmuyor... En yaþlýsý benden azýcýk büyük... "Temsili gazi" herhalde. Bu tür mitinglerin vazgeçilmez, deðiþtirilmez ve deðiþtirilmesi teklif edilemez baþoyuncusu Tuncay Özkan'dan önce sahne alan, pardon, kürsü alan Þenay Haným, bu gibi konuþmalarda gelenek olduðu üzere, Atatürk'e seslendi. Dedi ki: "Sen ki Atam... Can çekiþen bir hastaya þifa vermek üzere Allah tarafýndan görevlendirilmiþ bir elçi, bir adý konmamýþ peygambersin... Sen, sarý saçlým, mavi gözlüm, neredesin?" Sarý saç mavi göz edebiyatý zerre karar ilerleme kaydedememiþ. Belki de Deniz Baykal gibi adamlar kumral saçlý, kahverengi gözlü olduklarý için seçim kazanamýyorlardýr. Rahmetli Ecevit de kara kuru, kavruk bir adam olduðu için 1977 seçimlerinde 213 milletvekilinde kalmýþtý... Fakat Cem Uzan'ýn yüzde üçte kalmasýna ne demeli o zaman? Sakarya'da mý bir yerlerde, bir pankart hatýrlarým bir Genç Parti mitinginden (bu sefer büyük harfle yazdým): "Senin de saçlarýn sarý, senin de gözlerin mavi... Yoksa sen ikinci Atatürk müsün?" Stockholm'e belediye reisi mi seçiyoruz kardeþim? Fakat, sarý saç mavi göz edebiyatý bütün hýzýyla sürse de, artýk "sen kalk da ben yatam" numarasý bayatlamýþ, yapmýyorlar. Herkes kalkmasýný istiyor ama, kimsenin yatmaya niyeti yok. Onun yerine, "uzun uzun kavaklar, dökülüyor yapraklar, ben Atam'a doymadým, doysun kara topraklar" yaklaþýmý öne çýkýyor. Ya da, iþini yapmayan doktora kýzacaksýnýz: "Doktor doktor kalksana, ýþýklarý yaksana, Atam elden gidiyor, çaresine baksana!" (Doktor kim, Profesör "Fisanje" mi? Hani þunun aslýnýn nasýl yazýldýðýný bana öðretecektiniz yahu? Özdemir Bey, sen Fransýzca bilirsin, alo?) Neyse, bu arada hiç olmazsa Atatürk'ün "adý konmamýþ bir peygamber" olduðunu böylece öðrenmiþ olduk. O zaman bana "Anýtkabir'i peygamber türbesine, Nutuk'u kutsal kitaba çevirdiniz" dediðim zaman kýzmasýnlar. Ben Þenay Haným'ýn yalancýsýyým. Aaah ah, sevgili bürokrasi... Telefonlarýmý dinleyeceðine lafýmý dinleseydin bu kadar gülünç duruma düþmezdin! Engin Ardic, 12.03.2008 SABAH Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.