Webmaster Geschrieben 7. Februar 2008 Teilen Geschrieben 7. Februar 2008 Yeni Ümit, Sayý : 73 Temmuz- Aðustos- Eylül 2006 Bediüzzaman Said Nursi'nin Mantýkla Ýlgili Bir Eseri: KIZIL ÝCAZ Abdullah Çelikkanat Bediüzzaman’ýn ve Risale-i Nur’un çeþitli yönleri üzerinde pek çok çalýþmalar yapýldý. Sözgelimi risalelerin tefsir, kelam, felsefe vd. ilimler yönünden bulunduðu yeri göstermek için makaleler, kitaplar ve tezler hazýrlandý. Ne var ki Bediüzzaman Hazretleri’nin ve risalelerin mantýk yönü üzerinde hemen hemen hiç durulmadý. Bediüzzaman’ýn mantýkla ilgili eserleri olan Ta’likat ve Kýzýl Ýcaz tercüme edilmedi. Bunun sebebi belki henüz zamanýnýn gelmemiþ olmasýydý. Belki de daha baþka sebeplerle bu önemli ihtiyaç yerine getirilmedi. Mantýk Üstad’ýn müstakil olarak eser yazdýðý önemli bir ilimdir. Yukarýda geçen iki eser, eski Said döneminde kaleme alýnmýþ ve ilim çevrelerinde ilgiyle takip edilmiþtir. Bunun yanýnda Risale-i Nur’un diðer eserlerinde de yoðun bir mantýk örgüsü göze çarpmaktadýr. Bediüzzaman, iman esaslarýný ispatlarken, mantýk terimlerini ve mantýkla ilgili delilleri çok fazla kullanýr. Bediüzzaman’ý klasik mantýðýn skolastik zihniyeti içerisinde kaybolmuþ bir medrese âlimi görmemek þartýyla, risalelerin temelinde yer alan ilimlerden birisinin de mantýk olduðunu söyleyebiliriz. Baþka bir ifadeyle, risaleler tefsir, hadis, kelam, belaðat, mantýk gibi dini ilimler ve fen ilimlerinin mezcedilmesiyle, Kur’ân’dan hareketle ve bir ilham eseri olarak kaleme alýnan kitaplardýr. Üstad baþta iman hakikatleri ve kelam ilminin meseleleri olmak üzere Ýslamî konularý iþlerken saðlam bir mantýk örgüsü kullanmýþtýr. Üstad’ýn tahsil hayatýnda çok kýsa bir süre içerisinde ezberlemiþ olduðu pek çok temel Ýslamî eser içerisinde mantýk kitaplarý da bulunmaktadýr. Nakledildiði üzere Üstad, bu kitaplarý her üç ayda bir kere ezberden tekrar ediyordu. Þimdi Bediüzzaman’ýn mantýk kitaplarýndan birisi olan Kýzýl Ýcaz’ýn tanýtýmýna geçelim. Bediüzzaman, Kastamonu Lahikasý’nda risalelerin mantýkla irtibatýnýn kurulmasý gerektiðini bir hedef olarak gösterdiði yerde Kýzýl Ýcaz’dan bahsetmektedir. Burada Üstad, Kýzýl Ýcaz’ýn mantýkta bir þaheser olduðunu, Ta’likat isimli eserinden süzülmüþ i’cazlý bir icaz olarak seçkin alimleri hayret ve dikkate sevk ettiðini söyleyerek ve bu eserin Risale-i Nurla irtibatýnýn kurulmasýnýn gerektiðini belirtmektedir: “Hem Eski Said’in ilm-i mantýk noktasýnda bir þaheser hükmünde bulunan gayr-ý matbu Ta’likat’tan süzülen i’câzlý bir îcâz-ý harikada müdakkik ulemalarý hayret ve tahsinle dikkate sevk eden matbu Kýzýl Ýcaz namýndaki risale-i mantýkiye Risale-i Nur’la baðlanmasýna ve þakirtlerinin, âlimler kýsmýnýn nazarýna göstermek lâyýk gördüm; fakat çok derindir. Bugünlerde, Feyzi’ye bir parça ders verdim. Belki bir zaman Feyzi kendisi, baþkasýnýn da anlamasý için dersini Türkçe kaleme alacak.” 1 Kýzýl Ýcaz, Abdurrahman Ahdarî’nin Süllemü’l-Münevrak isimli eserine bir haþiye olarak kaleme alýnmýþtýr. Bu eser, mantýk meselelerini ezberlemek için ve manzum olarak yazýlmýþ olup, yüz kadar beyitten oluþmaktadýr. Medreselerde okutulan mantýk kitaplarýndan birisidir. Süllem, merdiven anlamýna gelmektedir. Ahdarî, mantýk ilminin semasýna bu eserle çýkýlacaðý için Süllemü’l-Münevrak ismini verdiðini söylemektedir: Ona Süllemü’l-Münevrak ismini verdim. Mantýk ilminin semasýna onunla çýkýlýr. 2 Ahdarî, (Ebu Zeyd Abdurrahman b. Seyyidi Muhammed es-Saðir el-Ahdarî el-Bentiyusi), Cezayirli mantýk, matematik ve astronomi alimidir. 918 (1512-13)’de doðduðu tahmin edilemektedir. Cezayir’in Biskire þehrinde vefat etmiþtir. Kabri, þehrin güneybatýsýnda bulunan Bentiyus’taki zaviyede olup, halen ziyaret edilmektedir. Ahdarî, çok farklý konularda yazmýþ olduðu manzum eserleri ile tanýnmýþtýr. Süllem de bu eserlerden birisidir. Süllem, Ebherî’nin Ýsaguci isimli meþhur mantýk kitabýnýn manzum þeklidir. Süllem’in pek çok þerhi bulunmaktadýr. 3 Kýzýl Ýcaz, bir Süllem haþiyesi olmakla birlikte, diðer haþiye ve þerhlerden farklý müstakil bir eser gibidir. Bediüzzaman, Süllem’i açýklamaktan ziyade kendisinin mantýkla ilgili görüþlerini ortaya koyarak, öðrencilerinin dikkatlerini artýrmayý amaçlamýþtýr. Çünkü alet ilmi olarak diðer ilimlerin öðrenilmesinde bir araç olan mantýk, zihin býçaðýný keskinleþtiren bir biley taþý gibidir. Bu taþ ile zihin býçaklarýný keskinleþtirmeyenler, kör býçakla bir þeyler kesmeye çalýþarak, beyhude yorulanlar gibidir. Gazali de mantýk bilmeyenin saðlam bir ilmi yapýya sahip olamayacaðýný þu þekilde belirtmektedir: “Mantýk bilmeyenin ilmine güvenilmez”. 4 “Sathî nazar, muhali mümkün görür.” sözleriyle, yüzeysel ve aceleci incelemelerin insaný yanlýþ sonuçlara götüreceðini ifade eden Bediüzzaman, çare olarak da mantýk öðrenmeyi tavsiye etmektedir. Kýzýl Ýcaz’ýn baþýndaki þu açýklamadan bunu anlamak mümkündür: “Zihinlerin mülahazada dikkati ve nazarda im’aný alýþkanlýk haline getirmeleri için ala külli hal bu eseri yazdým. Madem yazýldý, en azýndan ‘bil ki!’ ile baþlayan konularýn mülahaza edilmesi için yayýnlansýn.” 5 “Kale-dedi, kýle-denildi” þeklinde þerh ve haþiye türü eserler yazmaktan hoþlanmayan Bediüzzaman, Kýzýl Ýcaz haþiyesini talebelerinin dikkatini artýrmak için kaleme aldýðýný ifade etmektedir. Gerçekten de Üstad’ýn þerh ve haþiye olarak yazýlmýþ eserleri birkaç tanedir. Kýzýl Ýcaz ve Gelenbevi’nin Burhan’ý üzerine yazýlan bir haþiye olan Ta’ likat bunlardandýr. Geriye kalan bütün eserleri, okuduðu kitaplardan öðrendiklerini özümseyerek ortaya konulmuþ müstakil çalýþmalardýr. Üstad, Kýzýl Ýcaz’ý yazmasýnýn gayesinin zihinleri dikkate teþvik etmek olduðunu, eserin sonunda da belirtmektedir. Buradaki açýklamalar, öðrenme meraklýlarýnýn kesinlikle kaçýrmamalarý gereken türdendir. Ýlmi bir gýdaya benzeten Üstad, aceleci zihnin, bilgileri hazmetmediðini, dolayýsýyla bu bilgilerin çoðalmasýnýn, geniþletilmesinin ve faydalý olmasýnýn mümkün olmadýðýný ifade etmektedir. “Bil ki! Þüphesiz ilim bir gýdadýr. Elbette ki hazmedilmesi gerekir. Rahvan ve aceleci zihin, hakikatlerin kaymaðýndan yer. Yani hakikate varýr, fakat onu almaz veya onu kazanýr ve alýr. Lakin hakikat onun zihninin elinde parçalanýr. Çoðalmaz, geniþlemez. Bilakis zihinden kaçak olarak çýkar. Sonra zihin, hakikatin parçalarýný toparlar, onlardan hafýzasýnda çoðalanlarýn özelliklerini soyar. Hazmetmez ve büyütmez. Bilakis hakikatler kusmuk olur veya zihinde bozulur. Zihnin yüzeyselliði, elem veren bir hastalýktan daha þiddetlidir. Ey okuyucu! Zihinlerin dikkate teþvik edilmek için, bu risaleyi veciz yazarak, sizleri aciz býraktým.” 6 Baþka bir yerde “Alim-i mürþid, koyun olmalý, kuþ olmamalý. Koyun yavrusuna süt, kuþ yavrusuna kay (kusmuk) verir” derken, ilmin hazmedilerek insanlara aktarýlmasýný koyunun otlarý süt haline getirmesine benzetmekte, hazmedilmemesini ise kuþun yavrusuna kusmuk vermesine benzetmektedir. Yukarýda ifade edildiði gibi, zihnin yüzeyselliði, en þiddetli hastalýktan daha aðýr bir hastalýktýr. Zihinleri bu hastalýktan kurtarmak için, Kýzýl Ýcaz, kýsa ve öz bir þekilde yazýlmýþtýr. Kýzýl Ýcaz’ýn bilinen bir tane þerhi vardýr. O da Üstad’ýn kardeþi Abdulmecid Nursi (Ünlükul) tarafýndan kaleme alýnmýþtýr. Bu þerh, Üstad’ýn vefatýndan sonra 1965 tarihinde Konya’da yazýlmýþ ve 1995 yýlýnda yayýmlanmýþtýr. 7 Üstad’ý en iyi tanýyanlardan ve bir alim kimliðine sahip olan bir kimsenin yazdýðý bu þerh, Kýzýl Ýcaz’ý anlamamýzý oldukça kolaylaþtýrmaktadýr. Aksi halde Kýzýl Ýcaz, sýnýrlý sayýda kimsenin faydalandýðý bir eser olarak kalýrdý. Kýzýl Ýcaz klasik mantýk çerçevesinde kalan bir eser deðildir. Klasik mantýk kitaplarýnda “Ýnsan konuþan hayvandýr” gibi önermelerle tümdengelim (dedüksiyon/talil) 8 metodu kullanýlarak sýnýrlý sayýda örnek verilirken, Üstad, insan vücudundaki hücreleri örnek olarak vermektedir. Hücrelerden hareket ederek insanýn ruh ve maddeden oluþan bütünü hakkýnda sonuçlara ulaþýlmaktadýr. Bu ise klasik mantýkta kullanýlmayan tümevarým metodudur. Klasik mantýk, tümdengelim metodunu tek akýl yürütme yolu olarak kullanmýþ, tümevarým ve temsili (örnekleme) 9 göz ardý etmiþtir. Klasik mantýða yapýlan temel eleþtirilerden birisi de budur. Rönesanstan itibaren bir kýsým batýlý filozoflar, tümevarým (istikra, endüksiyon) 10 metodunu öne çýkarmýþ ve batýda yaþanan ilmi geliþmeler de bu metod deðiþikliðinden sonra olmuþtur. Ýþte Bediüzzaman, klasik mantýðýn aksine, tümevarým ve temsil metoduyla bir kýsým sonuçlara ulaþmakta böylece skolastik düþüncenin hatalarýna düþmeyen bir yol ortaya koymaktadýr. Aþaðýdaki örnekte insaný, içerisinde Yasin suresinin yazýlý olduðu Yasin kelimesine benzeterek temsil metodunu kullanmaktadýr: “Bir þahýs ruhuyla birdir, cismiyle bir cemaattir. Canlý kýsýmlardan oluþan bir cemaattir. Öyle ki onun hücrelerinden her bir hücre, beþ duyu kuvvetine sahiptir. Bu þahýs, içerisinde Yasin suresi yazýlmýþ olan Yasin kelimesi gibidir. Onun canlýlýk derecesi ve kuvvetleri cirminin küçüklüðüyle ters orantýlý olarak artar. Ýstersen insanýn duyularýyla bir hücrenin duyularýný mikroskopla tartalým. Bin defa büyütüldükten sonra ancak görülebilen bu küçük canlý, parmaðýnýn baþýný görür, arkadaþý olan diðer hücrenin sesini duyar, diðer duyularýný ve kuvvetlerini takip eder. Halbuki bir insan bu küçük canlýnýn parmaðýný göremez ve sesini duyamaz. Maddi yapýsýnýn küçüklüðü nispetinde, canlýlýðý fazlalaþýr, sýnýrlanýr ve incelir.” 11 Mantýk öðrenmenin caiz olup olmadýðý konusunda da Bediüzzaman’ýn farklý bir görüþü vardýr. Felsefenin bir kolu olmasý sebebiyle mantýk, Ýslam âlimleri arasýnda tartýþma konusu olmuþ ve âlimlerin farklý görüþler ileri sürmelerine yol açmýþtýr. Ýbni Salah, Nevevi, Ýbni Teymiye gibi âlimler çeþitli gerekçelerle mantýk öðrenmenin haram olduðuna fetva vermiþlerdir. 12 Buna karþýlýk âlimlerin çoðunluðu ise mantýk öðrenmenin caiz olduðuna hükmetmiþlerdir. 13 Bediüzzaman ise mantýk öðrenmenin hükmünün kiþilere göre farklý olduðuna hükmetmektedir: “Mantýk öðrenmenin hükmü kiþilere göre farklýlýk arzeder: Mantýk ilmini öðrenmek menduptur, çünkü mantýk ilimleri tamamlayýcýdýr. Yine mantýk ilmini öðrenmek mekruhtur, çünkü akýllarý karýþtýrýr. Yine mantýk ilmini öðrenmek mübahtýr, çünkü bir ilmi bilmek bilmemekten hayýrlýdýr. Yine mantýk ilmini bilmek farz-ý kifayedir, çünkü mantýk akaidi techiz eder. Yine mantýk ilmini öðrenmek, gerekli ilmi altyapýya sahip olmayanlar için haramdýr.” 14 Bediüzzaman, bir kýsým mantýk terimlerini de kendisine has bir üslupla ve diðer mantýkçýlardan farklý þekilde tanýmlamaktadýr. Mesela, mantýkta iddialarý ispatlamaya yarayan delil olan hüccet, Bediüzzaman tarafýndan þu þekilde tanýmlanmaktadýr: “Bil ki! Hüccet, olaylarýn zürriyetlerini bilmek ve iliþkilerini ortaya çýkarmaktýr ve kainattaki iliþkiler silsilesinin merkezidir ve hakikat-ý uzmanýn aslýndan semerelerine giden hayat mecralarýnýn timsalidir.” 15 Bediüzzaman’ýn mantýk konularýndan birisi olan söz (lafýz) ile ilgili açýklamalarý da oldukça ilginçtir. Burada da Üstad, tümdengelim yerine tümevarým yolunu kullanmakta, hidrojenden, karbondan, ýsýdan, nefesten ve sesten söze ulaþmaktadýr. “Nefesin alem-i gayba girmesiyle, kimyevi aþk sebebiyle müvellidü’l-humuzanýn karbonla imtizacý sýrrýyla tahlil edici hücreler devreye girer ve kirli kan temizlenir. Ýki unsur imtizaç ettiði zaman, o ikisinden olan iki cüz’ün tamamý da ittihad eder. O ikisi ittihad ettiði zaman tek bir hareketle hareket ederler. Bu durumda diðer hareket baki olarak boþlukta kalýr. Hareketin ýsýya ve ýsýnýn harekete dönüþmesi sýrrýyla þu boþluktaki baki hareket, tabii ýsýya inkýlap eder. Yani hayvanýn (canlýnýn) hayat ateþine inkýlap eder. O þeyin arasýnda nefes zahmetli bir þekilde alem-i gaybtan alem-i þehadete çýkar. Çünkü mahreçlerde nefes, ses ile keyfiyetlenerek birleþir ve ses makta’larda harflere tahavvül ederek farklýlaþýr. O þeyin arasýnda, onun hareketi için ses kesilir. Çünkü latif cisimler olarak nakýþlarý acaip oldu, þekilleri garip oldu, garazlarýn ve maksatlarýn taþýyýcýsý oldu, duygularý terennüm ederek uçurdu, akýllar arasýndaki elçiler olarak Sani-i Hakim’in takdir ettiði yere kadar gönderdi. Söz, fikrin kaymaðýdýr, tasavvurun suretidir, teemmülün bekasýdýr ve zihnin iþaretidir. Hafifliði, birbiri ardýnca gitmesi, meunetinin azlýðý, zahmetsizliði ve kararsýzlýðý sebebiyle bu büyük nimet için söz tercih edildi. Bu nimetin kýymetini bilmemek, inkâr ve israf etmek ne büyük cehalet!” 16 Kýzýl Ýcaz’ýn içerisinde özellikle “Ý’lem-Bil ki” ile baþlayan bölümlerin her birisi, üzerinde önemle durulmasý gereken konulardýr. Gerek Kýzýl Ýcaz’ý ve Ta’likatý inceleyenler gerekse Risale-i Nurlarý mantýk gözlüðüyle okuyanlar, Üstad’ýn mantýktaki müstesna yerini anlarlar. Ayrýca Üstad, Kýzýl Ýcaz’da sembolik ve uygulamalý mantýðý bir araya getirmiþtir. 17 Halbuki Kýzýl Ýcaz’ýn yazýldýðý dönemde henüz sembolik ve uygulamalý mantýk ortaya çýkmýþ deðildi. Sonuç olarak Kýzýl Ýcaz, klasik ve modern mantýðý bir arada sunan bir eserdir. Kýzýl Ýcaz, Ta’likat ve diðer risaleler mantýk yönüyle de incelenmesi gereken hazineler olarak karþýmýzda durmaktadýr. *Araþtýrmacý Yazar acelikkanat@yeniumit.com.tr ______________ DÝPNOTLAR 1. Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatý, Nesil Yayýnevi, Ýstanbul 1996, c. 2, s. 1628. 2. Mahmud Nedim, Senedü’l-Muhkem fi Tercümetü’s-Süllem, Ýstanbul 1317, s. 10. 3. Naci Bolay, DÝA, “Ahdarî” md., c. 1, s. 508. 4. Necip Taylan, Mantýk Tarihçesi Problemleri, Ýstanbul 1996, s. 67. 5. Bedüüzzaman Said Nursi, Kýzýl Ýcaz, Ýstanbul 1995, Sözler Yayýnevi, s. 164. 6. Bediüzzaman, Kýzýl Ýcaz, s. 236. 7. Abdulmecid Nursi, “Þerhu Kýzýl Ýcaz”, Saykalü’l-Ýslam, tahkik: Ýhsan Kasým Salihi, Sözler Yayýnevi, Ýstanbul 1995, s. 163-238. 8. Tümdengelim (dedüksiyon, talil): Zihnin bir veya birden fazla hükümden hareket ederek mecburi bir sonuca ulaþmasýdýr. Tümdengelimde öncüller doðru ise sonuç da mutlaka doðru olur. Tümdengelimin en geliþmiþ þekli kýyastýr. Kýyas, öncül adý verilen birden fazla önerme ile sonuç adý verilen önerme arasýnda mantýkça geçerli bir iliþki kurmaktýr. Mesela, “Bütün insanlar ölümlüdür” (1. öncül), “Ahmet de insandýr” (2. öncül), O halde Ahmet de ölümlüdür. (sonuç) 9. Temsil (örnekleme, analoji): Zihnin olaylar ve eþyalar arasýndaki benzerliklerden hareket ederek bir sonuca varmasýdýr. Temsilde iki þey arasýndaki benzerlikten yola çýkýlarak, birincisi hakkýnda verilen hüküm, ikinci þey hakkýnda da verilmektedir. Temsilde, varýlan sonucun doðruluðu kesin deðildir. Ancak iki þey arasýndaki benzerlikler ne kadar fazla ise sonucun doðruluðu da o kadar fazla olmaktadýr. Mesela, “Güneþ bir tane olduðu halde nuraniyeti vasýtasýyla her parlak þeyin yanýnda yer alýr. Benzer þekilde melekler de nuraniyetleri vasýtasýyla ayný anda birden fazla yer bulunabilirler.” Burada melekler, nuranilik yönüyle güneþe benzetilmiþ ve her ikisinin de birden fazla yerde bulunabilecekleri sonucuna varýlmýþtýr. 10. Tümevarým (endüksiyon, istikra): Zihnin özelden genele, olaylardan kanunlara ulaþmasýný saðlayan akýl yürütme yoludur. Tümevarýmda ulaþýlan sonuç kesin deðildir. Mesela, gördüðümüz bütün kedilerin kuyruklu olduðuna bakarak, her kedi kuyrukludur, sonucuna ulaþýrýz. Halbuki, Man adasýndaki kediler kuyruksuzdur. Yine havadaki her cismin yere düþmesinden hareketle yer çekiminin varlýðý sonucuna ulaþýrýz. Halbuki geçmiþte bir zamanda ya da gelecekte bir dönemde yer çekimin olmamasý mümkündür. Bu sebeple tümevarýmda varýlan sonuçlar kesin deðildir. Yine Arþimed suyun üzerinde yüzen cisimlerden yola çýkarak yer çekimi kanunu bulmuþtur. Bu kanun sýnýrlý sayýda örnekten hareketle ortaya atýlmýþ olduðundan, geçmiþte veya gelecekte suyun kaldýrma kuvvetinin olmamasý muhtemeldir. Dolayýsýyla bu tümevarýmdan çýkan sonuç kýyasýn aksine kesin deðildir. 11. Bediüzzaman, Kýzýl Ýcaz, s. 170. 12. Nevevi gibi alimler aþaðýdaki sebeplerle Aristo mantýðý ile uðraþmayý haram saymýþlardýr: Ýlk önce mantýkla meþgul olmak tevhid ilmiyle öncelikli olarak uðraþmayý engeller. Ýkinci olarak geceleyin odun toplayan gibi mantýkla meþgul olan kimse de fasit þeylere kayar. Üçüncü olarak mantýk sahih ve batýl þeylerin karýþýmýndan ibaret bir batýldýr ve batýlla meþgul olmak haramdýr. Dördüncü olarak mantýk, fikri ve zihni doðruyu bulmaktan alýkoyar. Abdulmecid Nursi, s. 179. 13. Mantýkla meþgul olmanýn caiz olduðu görüþünde olanlara göre, ilim öðrenmeyi istemek tabiidir, kasýtla ilim talep edilmez, kendiliðinden talep edilir. Fýtrat ilme musahhardýr, yani ilimden kaçamaz. Týpký camid maddelerin fýtratý gibi. Mesela ateþ zaruri olarak yakýcýdýr. Ýnsan da fýtratý itibariyle zaruri olarak öðrenmeye meyillidir. Ayrýca mantýk vacibin yani tevhid ilminin mukaddimesidir ve küfrün reddidir. Yine mantýk þerrin delilidir. Yani þerri bilmeye yarar. Çünkü mantýkla meþgul olmayan kimse doðruyu ve yanlýþý ayýrt edemez. Batýlý tanýmak ve ondan korunmak için bu ilimle meþgul olmak gerekir. Çünkü bilmeyen korunamaz. Týpký þu þiirde denildiði gibi: Þerri öðrendim lakin þer için deðil þerden korunmak için, Hayrý þerden ayýrt edemeyen kimse þerre kapýldýðý için. Abdulmecid Nursi, s. 179. 14. Bediüzzaman, Kýzýl Ýcaz, s. 180. 15. Bediüzzaman, Kýzýl Ýcaz, s. 186. 16. Bediüzzaman, Kýzýl Ýcaz, s. 188. 17. M. Fethullah Gülen, Ýslamiyetim.com Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.