Webmaster Geschrieben 31. Dezember 2007 Teilen Geschrieben 31. Dezember 2007 Nazým Kýbrýsi: Risale okuma zamaný geçti Nazým Kýbrýsi olarak bilinen Nakþibendi þeyhi, tartýþýlacak bir iddiayý gündeme getirdi. Nazým Kýbrýsi, "Risale-i Nur okuma zamaný geçti. Bunlarýn kimseye faydasý yok" dedi. Þeyh Nazým Kýbrýsi, bir sitede kendi sesinden yayýnlanan sohbetinde Risale-i Nur; Said Nursi ve Fethullah Gülen hakkýnda çok tartýþýlacak açýklamalarda bulundu. Þeyh Muhammed Nazým Adil El-Kýbrýsi, www.naksibendi.net sitesinde kendi sesinden yayýnlanan bir sohbette, Risale-i Nur ; Said Nursi ve F. Gülen hakkýnda konuþtu. 'RÝSALELER MÝLLETÝ UYUTUYOR' Kýbrisi, 8 Kasým 2007 tarihli konuþmasýnda özetle þunlarý söyledi: "Risale-i Nur okumanýn zamaný geçti. Risale-i Nur'un kimseye faydasý yok. Yukardan þiddetli bir talimat geldi bana. Risaleler, bir miktar gençlerimize bir miktar fayda etti, ama ondan öteye geçemedi. Okuduklarý onlara ne fayda veriyor. Hiçbir faydasý yok. Okuduklarýndan ne fayda umuyorlar. Meclis'te oturup Risale okuyup uyuklama ne fayda verir. Ýçinde bulunduðumuz hal, iyi midir deðil midir? Bunu bilecek, dinleyecek çok kimse var þimdi. Hadisi Þerif okumaktan da fayda yok onlara. Bu vartaya nasýl düþtük. Bu millet aldatýldý mý aldatýlmadý mý? Kütüphanende isterse bin tane Risale-i Nur olsun. Bir faydasý yok. Onlarý al Said-i Nursi'nin mezarýnýn baþýna götür sen oku de. Laiklik bir vartadýr. Risase'de laiklik geçmiyorsa bundan ne anladýk. Risaleler milleti uyutuyor. Risaleleri müzeye koymalý. Said Nursi'nin yazdýðý kitaplarý 5 defa yazdým. " Haber7 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 31. Dezember 2007 Autor Teilen Geschrieben 31. Dezember 2007 Üstadin talebelerinden olan Berlindeki Konaviden Seyh Nazima mektup: Biismihi Sübhanehu Esselamü Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühü Ebeden Daimen Aziz Muhterem Aðabeyim Þeyh Nazým Hakani Kubrusi Efendim ve Kýymetli Kardeþim Abdullah Ve Rýsale-i Nurun neþrinde fedakarane çalýþan hizmet arkadaþlarým Þükran Vahide Haným ve Mehmed Güleç Fýrýncý Efendiler, Eski devirlerde sulh yapan devletler sulh alameti olarak oðullarýný birbirlerine rehin olarak verirlermiþ, Hititlerle Mýsýrdaki Firavunlar böyle yapmýþlar Aciz biçare ve serseri kardeþiniz Konyalý Muhsin Alev, Abdül-Muhsin Alkonavi olan ben de 60 seneden beri ve son 52 seneden beri de Almanyada çeþitli guruplar arasýnda böyle çalýþmaya çalýþtým. Hoca Selým oðlu, Molla Mehmad oðlu olup sonradan Konyaya gelip yerleþen babam Bakýrcý Hafýz Mustafa Efendinin ve Osman Hodoðlu kýzý ve annem Konyalý Fatma Hanýmýn oðlu olarak 1931’ de Konyada doðup 1949’ da liseyi bitirip Istanbula tahsile gittim. Konyaya gelip hizmet eden aslen Filibeli Mevlevi Þeyhi Sýddýk Efendi ve Konyada Arablar mahallesýnde mukim Mehmed Bilal Efendiler sayesinde rahmetli babam Mevlevý Tarikatýna intisapla zikir ve ibadetle yaþadý, Konyada Arablar mahallesýnde mukim Mehmed Bilal Efendiyle Kuran’ý hatim ettim. Konya lisesinde okurken Ahmet Atak, Hatipoðlu ve Salahattin Erdoðandan Eskiþehirde Iþýk matbaasýnda basýlmýþ Gençlýk Rehberini ve Ineboluda Nazýf Çelebi’nin daktiloda mumlu kaðýda yazýp teksirle bastýrdýðý Asay-ý Musayý alýp okudum, çok beðendim. 1948 yaz tatilinde Konyada Halýcý aslen Erzurumlu Sabri Efendi Afyon hapsinde iken oðlu Mehdi Halýcý babasýnýn eskimez yazýyla yazýlmýþ bütün Risale-i Nur Külliyatýný bize, lisede okuyan 4 gence, teslim etti; biz de Hayat Apartýmanýnýn karþýsýnda küçük ve modern bir caminin yukarýsýnda müezzin mahfelinde 3 ay gündüzleri okuduk. Konyada Ermenekli Telgraf memuru Ziver, Zübeyir Gündüzalp ve Konya lisesinden mezun Yusuf Ziya Arunla tanýþýp Nur’a çalýþmaða çalýþtýk. 1949/1950 Kýþ sömestresinde Istanbul’da Fýndýklý’da okuduðumuz Edebiyat Fakültesinin karþýsýndaki yokuþtaki Hurýiye Hanýmýn evinde kiralýk bir odada Ziya Arun, Ziver Zübeyir Gündüzalp ve ben beraber oturduk. Zübeyir Gündüzalp aðabey her gün iktisad için yaya olarak Fýndýklý’dan Sirkeciye Bab-ý Alideki Sebil-ür Reþad yazýhanesine Eþref Edip Beyin yanýna giderdi. Üstadýn biraderzadesi Abdurrahman’ýn yazýp neþrettiði Tarihçe-i hayatla ve ona ilaveler yaparak yeni bir Tarihçe-ý hayat yazarak Eþref Edip Beye verdi. O da 1952 de Akþehir Otelinde Üstadla olan görüþmesini ve mahkeme sahnelerýni ve Gençlik Rehberinin Bereat haberini yazarak neþretti. Üstad Bediüzzeman Said Nursi hazretleri bir lahika mektubunda Eþref Edip Beðin Zübeyir Gündüzalpten alýp ilavelerle neþrettiði bu yeni Tarihçe-ý hayatý ‚Üniversitecilerin’ neþrettiðini yazdýlar. O zaman ne Ankara ve ne de Istanbuldaki üniversitelilerden bu kitebý yazacak veya Konferans verecek Zübeyir Gündüzalpten baþka bir ‚Üniversiteci’ veya üniversiteli yoktu. 1953 senesinde Üstadýmýz hazretleri Samsundaki Büyük Cihat Gazetesinde neþrolan bir makalesi sebebiyle açýlan davaya gitmek için Istanbula gelip Samsuna Vapurla Yusuf Ziya Arunla Ahmet Aytimur ve beni alýp gidecekti. Biçare ben ise 19 Mayýs 1919’da Samsuna Vapurla vataný kurtarmaða gidene rekabet olmasýn, Risale-i Nur’un mesleði müsbet hareketle kendi mesleðini sevip baþkalara adavet etmez diyerek Samsuna Vapurla gitmeðe itiraz ettim. Istanbuldan ayrýlamaz diye rapor alýnýp Isatanbul’a nakledilen davanýn yapýlacaðý günün ön gecesi Üstad hazretleri çok hiddetliydi Ziya Arun, Abdullah Yeðin, Ahmet Aytimur ve Hüsnü Bayram ayakta iken ben ise önünda otururken hepimize ‚Hayatýmýn en üstün gayesi olarak Ýmana, Kurana ve Risale-i Nura hizmet edeceðim’ diye yemin ettirdiler. Ama ertesi günü mahkemeye sadece beni alýp götürdüler. Mahkemeye girmeden koridorde yanýnda Avukatýmýz Abdurrahman Þeref Laç ve Tahiri Mutlu Aðabeyin akrabasý Istanbul zenginlerinden manifatura tüccarý Nazif Çelebi ile beraber otururlarken ben ise önlerinde ayakta duruyorken, Üstad hazretleri içerde mahkemedeki hakime suç görülen makalesini okuyacaðýný söyleyince: ‚Aman efendim bunu hiç okumayýn çok zarar verir’ dediler. Bu sözlerinin hiç tesiri olmadýðýný görünce bana ‚Üstadýna söyle sakýn okumasýn yoksa çok zarar verir.’ dediler. Ben ise dün geceki fýrtýnaya nisbeten bu makale hiç hükmünde kalýr diye düþünüp hiç cevap vermeden yüzlerine aptal aptal baktým. Ýçerde hakimin önünde Üstad hazretleri suç mevzuu makalesini okudular. Ben de saðýnda ve arkasýnda durarak hakimim yüzüne bir tanýdýk gibi bakarak içimden ‚lütfen bu Ihtiyar ve hastanýn kusuruna bakmayýn’ diye düþündüm. Bu yakýnlarda Alman ‚Spiegel’ mecmuasý insanýn alnýnýn arkasýnda kafasýnýn içinde ‚Ayna sinirleri’ varmýþ ve insanýn karþýsýndakilere düþüncelerini nakledermiþ. Üstad hazretleri de dýþarý çýkýnca ‚Keçeli hakimi nasýl kandýrdýn’ dediler. Bundan sonraki diðer iki Afyon Makemelerine Istanbul’dan her seferinde bir avukatla gidip yine Üstad hazretlerinin yanýnda durarak hakimlerin yüzlerine bir tanýdýk gibi bakarak içimden ‚lütfen bu Ihtiyar ve hastanýn kusuruna bakmayýn’ diye düþünmekle berata bir vesile oldum. Elhamdü lillah. 1953 ile 1954 arasýndaki güz,kýþ ve baharýn baþýnda altý ay kadar Ispartada Üstad hazretlerinin evinde ayrý bir odada kalarak daktilo ve teksir makinelerimle bir çok eserlerni basýp neþir ettim. Isparta Sorgu hakimliði hakkýmda dava açýyordu. Afyon hapishanesinde bir müddet kalan Mustafa Oruç Ramazanoðlu büyük bir salonda yere serili yataklerda nasýl ikamet ettiklerini ve yataklarýnýn arasýna konmuþ bir tahta kulübede zaruri hacet ve yýkanmayý nasýl yaptýklarýný anlatmýþtý. Hapse düþmeyeyim diye harice Almanyaya kaçmaða karar verdim. Üstad hazretlerinin yanlarýndan ayrýlýrken. ‚Gitme Uhuvvet Risalesini yazýp bas’ buyurdular. Altý ay evvel bunu Istanbul’da yapmýþtým. Üstad hazretleri durmayacaðýmý görünce ‚‚Abdül-Muhsin, Uhuvvet Risalesini hayatýna düstur edinmiþ onun tatbikine çalýþýyor’’ buyurdular. Almanyaya, Batý Berline Yunanýstan ve Yugoslavya üzerinden tirenle Gümülcine, Üsküp.. þehirlerinde bir müddet kalýp oradaki müslümanlarý biraz tanýyýp geldiðimden Üstad hazretlerine‚Oralarda Risale-i Nur’a çok ihtiyaç var bir kardeþimizi lütfen oraya gönderiniz’ diye yazdým. Üstad hazretleri buna cevaben ‚ Abdül-Muhsin üniversite tatillerinde oralara gitsin’ diye bildirince artýk Türkiyeye dönmeme bir ihtiyaç kalmadýðýný anladým. Maalesef sadece 1964,1966 ve 1972 senelerinde gidip bir müddet oralarda kalarak Risale-i Nura hizmet ettim. 1964 Aðustos ve Eylül aylarýnda Yunanistanda Gümülcine Þehrinde bir kiralýk evde yeni iki yaþýný doldurmuþ olan oðlumuz Selim Said Hamdi ve annesi Cemile Rotraud Scheer ile oturduk. Açýk hava çay ev ve bahçelerinde oturan kalabalýk müslümanlara ’Risale-i Nur’lardan okuyup ’’ Risale-i Nur artýk davasýný kazandý.’Yargýtay’, ’’bir defa beraat eden eserler tekrar dava edilip yasak edilemez’’diyor. Diyanet Dairesi de bu eserlerde zararlý hiç birþey yok diye rapor veriyor’’, diye tekraren açýkça ilan ettim. Oradan Ankara’ya idarede olan Ýsmet Ýnönü’ye daima haber veriliyordu. Sonradan kati kanaatim geldi ki; o sýrada Ýran þahý Rýza Pehlevi, Ýnönüye ’’bizde hapiste dik kafalý bir molla var onu ne yapayým’’ diye sormuþ. Ýnönü de ’öldürme bize gönder, ben onlarý tanýyorum. Ahirete gidenlere pasaport vermeye çalýþýyorlar. Yoksa Avrupa bize fena muamele eder’, deyip Ýmam Humeyni’yi Bediüzzeman Said Nursi hazretlerine benzetmiþ. Böylece Ýmam Humeyni Ekim ayý baþýnda önce Bursaya gelip ve yedi ay kalýp ondan sonra önce Irak’a sonra Fýransa’ya geçmiþ.Daha sonrada 1979’da Ýrana dönüp devrim yapýp Þahý kaçýrýp baþa geçmiþ. 1964 Aðustos ve Eylül aylarýnda Yunanistan’da Gümülcine þehrinde ’Ýsbat’ adý altýnda 8 sahifelik 3 Buroþür, ikisi eskimez Kuran hatlarýyla birisi yeni harflerle olarak neþir ettim. Artýk ’Yumuþak yastýk gibi kalýnmayýp din namýna sert kuvvete topuza sarýlýnacak ’devrim yapýlacak’’. Ama Risale-i Nur’un topuza, sert kuvvete, ihtiyacý yok. Bediüzzeman Said Nursi hazretleri Risale-i Nur’da ‚Yüz elimiz de olsa ancak Nur’a kafi gelir. Topuzu tutacak elimiz yok. Hem topuz olsa kafir yüz derece daha fena olan münafýk olur hiçbir daha idare ve terbiye edilemez.’ diye yazýyor. Hem idareci dünyevilere diyor ki: ’Efendiler benden korkmayýnýz, çünkü benim idealim 300 sene sonra tehakkuk eder. Sizler ise o zamana kadar yaþayamýyacaksýnýz. Ama bana mani olursanýz bu hayatýnýzda çok kötü felaketler baþýnýza gelecekler. ’ 11.12.1965’de oðlumuz Hamdinin bir kýz kardeþi Anisa Saida Nuriye dünyaya geldi. Anneleri Cemile Rotraud Alkonavi Haným 1966 yaz aylarýnda beni tek baþýma hizmet seyahatine gönderdi. Viyana’da bir iki ay Dr. Ýsmail Baliç Beyin ’Sosyal Dienst’ dairesinde kaldým. Ben ona Türkçeden Almancaya oda bana Almancadan Boþnakcaya, ’Serbo Kroatiþ’e tercümeler yaptý. Onun ’Sosyal Hizmet’ dairesinde mumlu kaðýda daktilo ile yazýp teksir makinesinde Almanca, Türkçe ve Boþnakça olarak bir buroþür neþrettim. Bunlarý alýp Yugoslavya’ya götürdüm. Saray Bosna’da daðýttým ve mahkemeye verildim 21 gün hapis veya 70 Alman marký para cezasýna çarptýrýldým. Bir hýrvat olan hakim ’kendi neþrettiðin güzel hakikatlara kendin muhalif hareket etmiþsin.’ Bak ne güzel yazýlmýþ deyip þöyle bir parçasýný okudu:’ Milletin ve vatanýn hayat-ý içtimaiyesini anarþilikten kurtarmak ve büyük tehlikelerden halas etmek için beþ esas lazýmdýr ve zaruridir. Birincisi:Merhamet, Ýkincisi:Hürmet, Üçüncüsü: Selamet, Dördüncüsü: Haramý helalý bilip haramdan çekinmek, Beþincisi: Serseriliði býrakýp iteat etmektir.’ Dýþarda basýp burada daðýtmakla kanunlarýmýza muhalif hareket etmiþsin. Bizde burada basýp daðýtsaydýn hiç mani olmazdýk.’ dedi. Maalesef 1972’de bir daha gidip tam hizmet edemedim. Berlinde 1925’de bütün müslümanlarýn birlikte kurduðu fakat Hindistandan Ahmedilerin sahip çýktýðý Berlin Camisinde 1955’de bir Cuma günü bir misafir olan müslüman Þam alimi Profesor Mustafa Sibai Efendi orada namaz kýlmýþ olan 4 müslüman alman gencine tercümanýyla ’Sizler Ahmedi olarak mý müslüman oldunuz’ diye sordu. Ben de yanlarýnda olduðumdan bunu inkar ettiler. Ben de orada hemen bu büyük misafire Risale-i Nur’dan 20. Lem’a ’Ýhlas Risalesi’nin arabcasýný hediye ettim. Onda Bediüzzeman ’Ýslamiyet dairesinde hangi meslekten olursa olsun ittifak etmeyi,..Ehl-i Hak ile ittifakýn ’Tevfik-i Ýlahiye’nin ve dindeki Ýzzetin sebebi olduðunu’ hatýrlatýyordu. Mustafa Sibai Efendi bu davete icabet ederek hayatýnýn sonuna kadar ’Hadarat-ý Ýslamiyet’ mecmuasýnda Risale-i Nur’dan makaleler neþretti. Üstadým Bediüzzeman Said Nursi hazretleri 1952’de Istanbulda benim matbaada neþrettiðim ’Gençlik Rehberi’ mahkemesi esnasýnda kaldýðý ’Akþehir Oteli’nde bu aciz, biçare ve serseri Abdül-Muhsin’e ’Ben seni Mustafa Sungur gibi varislerimden kabül ettim fakat kimseye söylemedim.’ buyurdular. Ben de iyi ki söylemediniz daha da söylemeyiniz diye düþününce bana ’Senin cesaretin fýtratýndan mý yoksa imanýndan mý’ diye sordular. Ben de ’Efendim ben çok korkaðým, ama Ýmanýmýn telkini ile kendimi cesaretlendiriyorum.’ diye cevab verdim. Bunun üzerine ’Benim ölüm haberimi alýnca dünyanýn neresinde olursa olsun hemen gel!’ buyurdular. Bu emirlerine ’Ýhtiyaç olunca ben hayatta olduðumda ne söyleyip ne yepacaksam aynen onu Risale-i Nur’dan anlat ve onun tatbikine çalýþ!’’ manasýný vererek Risale-i Nur’dan onu anlatýp tatbikine çalýþýyorum. Muhterem Aðabeyim Þeyh Nazým Hakani Kýbrýsi Efendim Hazretleri! üstadým Bediüzzeman Said Nursi hazretleri Sizin gibi Þeyh Efendilere ’Eðer benim kardeþlerime alaka duyarsanýz bu dairemize girin, Risale-i Nur’larý okuyup neþirlerine çalýþýn,Eðer Meziyetiniz varsa kardeþlerime Aðabey olursunuz!’ davetinde bulunuyorlar. ’Nurcular Risale-i Nur’larý çoklar okuyup anlamadýklarýndan Mevlevilerin Mesneviyi okuyup anlattýklarý gibi yapsýnlar’ diyerek Meziyeti göstermiþsiniz! Lütfen Bediüzzeman Said Nursi hazretlerinin Kuranýn mucizelerini gösteren ’Ýþaret-ül Ýcaz’ eserinin arabça aslýný ve ingilizce tercümesini televizyon, radyo ve internette okuyup ilan ediniz. Almanya vekiliniz Abdullah Halis Dornbrach kardeþimize terðib ve teþvik ederek ’Ýþaret-ül Ýcaz’ eserinin almancaya tercümelerini yaparak televizyon, radyo ve internette neþirlerini yapmasýný emir buyurunuz. Uzun zamandan beri Risale-i Nur’larý arabcaya tercüme ve neþreden üstad Said Ramadan al-Buti’den geri kalmayýp daha mükemmel ve üstün olunuz! 21.7.2006 Cuma/Cumartesi Aciz, biçare ve serseri kardeþiniz Abdül-Muhsin Alkonavi 14057 Berlin, Suarezstr. 14, Telefon:030-30103490 E-Mail:a523@fpk.tu-berlin.de Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 31. Dezember 2007 Autor Teilen Geschrieben 31. Dezember 2007 Þeyh Nazým ve Bediuzzaman Adamýn biri çok sýkýlýyormuþ. Hali vakti yerinde; yediði önünde, yemediði arkasýnda imiþ ama yine de kendisini huzursuz hissediyormuþ. Çevresindekilerin, kendisine hak ettiði deðeri vermediklerini düþünüyormuþ. Ne yapayým ne edeyim diye sýkýntýsýna çare ararken ünlü medyum dostu aklýna gelmiþ. Onu aramýþ, ‘sýkýlýyorum üstad’ demiþ. ‘Gel bana’ demiþ medyum, ‘bakayým, niye sýkýlýyorsun, ne çare bulabiliriz’ diye… Adam medyumuna gitmiþ. Medyum uzun süren bir trans durumundan sonra, gözlerini açmýþ ‘üzgünüm dostum, yarýnýný göremiyorum. Senin yarýnýn yok artýk!’ demiþ. Sýkýntýsýna çare arayan adam, daha da derin bir umutsuzluða gömülmüþ: -Demek benim için her þey bitti ha! Diyerek medyumdan ayrýlmýþ. Þimdi her þey çok daha güzel ve þirin görünüyormuþ. Eve gelmiþ, aðzýna kadar yem yiyecekle dolu buzdolabýný açmýþ bir þeyler yapýp yemek için fakat ‘aman’ demiþ, ‘yarýna çýkmayacaðým nasýl olsa, yemesem de olur’. Vazgeçmiþ. Gardýroptan en temiz pijamalarýný çýkarýp giymiþ ve yataðýna girmiþ… Derin uyuduðu bir gecenin ardýndan, gözlerini parýl parýl parýldayan bir sabaha açmýþ. Cennete geldiðine karar vermiþ. Büyük bir keyifle yataðýndan çýkmýþ. Fakat bir tuhaflýk varmýþ. ‘Burasý benim evim, nasýl olur?’ diye düþünürken bilinçsizce gidip kapýya bakmýþ. Sütü ve gazetesi kapýdaymýþ. Bir anlam verememiþ. Gazeteyi alýp mutfaða geçmiþ. Bir yandan da gazeteye bakýyormuþ! Aa… bir de bakmýþ birinci sayfanýn alt sýralarýnda Medyum’unun resmi ve altýnda bir baþlýk: ‘Ünlü Medyum Öldü!’ Adam gayri ihtiyari gülmüþ: ‘Yazýk, kendisinin yarýný olmadýðý için benim yarýným yok zannetmiþ! * * * Þeyh Nazým Kýbrýsi’nin Bediuzzaman, Risale-i Nur ve Fethullah Gülen hakkýnda söylediklerini duyunca bu kýssa geldi aklýma… Ne demiþ Kýbrýsi hazretleri: "Risale-i Nur okumanýn zamaný geçti. Risale-i Nur'un kimseye faydasý yok. Yukardan þiddetli bir talimat geldi bana. Risaleler, bir miktar gençlerimize bir miktar fayda etti, ama ondan öteye geçemedi. Okuduklarý onlara ne fayda veriyor. Hiçbir faydasý yok. Bulduklarýndan ne fayda umuyorlar. Mecliste oturup Risale okuyup uyuklama ne fayda verir." ‘Yukarýdan gelenler(!)’ bitmemiþ olacak ki devam ediyor mübarek: "Ýçinde bulunduðumuz hal, iyi midir deðil midir? Bunu bilecek, dinleyecek çok kimse var þimdi. Hadisi Þerif okumaktan da fayda yok onlara. Bu vartaya nasýl düþtük. Bu millet aldatýldý mý, aldatýlmadý mý? Kütüphanende isterse bin tane Risale-i Nur olsun. Bir faydasý yok. Onlarý al Said-i Nursi'nin mezarýnýn baþýna götür "Sen oku" de. Laiklik bir vartadýr. Risale'de laiklik geçmiyorsa bundan ne anladýk. Risaleler milleti uyutuyor. Risaleleri müzeye koymalý’ * * * Bu cümleleri okuyunca, gayri ihtiyari bir esef, bir üzüntü içime doldu. Çünkü bu ifadeler þeyhe bir þey katmadýðý gibi Bediuzzaman’a ve Risale-i Nur’a da zarar vermez. Risaleyi bilenler ise þeyhin kendisini düþürdüðü halden dolayý üzülür Bu nasýl bir haldi ki, mübarek bir zata, Kuran’a, Ýslam’a bunca hizmeti geçmiþ diðer bir mübarek zat için böyle þeyler söyletebiliyor! Demek ki ya kendisi mübarek deðil ya da ötekini mübarek bilmiyor. Yahut kýskanýyor. Çünkü kýskanmak insan tabiatýnýn en bariz özelliðidir ki, ilk cinayet, üstelik de kardeþ cinayeti onun yüzünden iþlendi! Yine de merak ettim. Niye kýskanmýþ olabilir diye, Mübarek Google efendiye sordum ve anladým. Çünkü “Nazým Kýbrýsi” diye sorguladýðýmda, 3 bin 440 sayfa karþýma çýktý. “Þeyh Nazým Kýbrýsi” diye sorguladým ise bu kere de 4 bin 230 sayfa ile karþýlaþtým. Merakým daha da arttý. Acaba Bediuzzaman, Fethullah Gülen veya Risale-i Nur ekolünün bir baþka mecrasý olan Adnan Oktar’ý sorgulasam ne çýkacak karþýma. Mesela Risale-i Nur ile ilgili kaç site var veya kaç sayfada ondan söz edilmiþ, merak ettim sordum. Ýþte size sonuçlar: “Said Nursi”: 199 bin sayfa. “Bediuzzaman”: 156 bin sayfa “Bediuzzaman Said Nursi” 135 bin “risalei nur” : 4 milyon “Risale-i Nur” 2 milyon 610 bin “Fethullah Gülen” : 2 milyon 110 bin “fethullah Gülen” 2 milyon 480 bin “Adnan Oktar” 532 bin “Harun Yahya” 213 bin Mübarek Þeyhimiz bu asla kýyas kabul etmez farktan dolayý kýskanmýþ olabilir mi? Olabilir. “Caným ehli hak birbirini kýskanýr, birbiriyle didiþir mi” demeyin. Sahabe arasýnda Cemel ve Sýffin savaþlarý yaþandýðýna göre, demek ehli hak da birbiriyle mübareze edebilir. Nitekim tarih boyunca Müslümanlar arasýnda sayýsýz kavgalar da olmamýþ deðil. Ne ise. Aslýnda Þeyh Nazým Kýbrýsi, bu çýkýþý ile Said Nursi’nin bir kerametini isbat etti. Bakýn ne demiþ: “Aziz, sýddýk, müstakim kardeþlerim, Gayet ciddî bir ihtarla bir hakikati beyan etmeye lüzum var. Þöyle ki: “Gaybý sadece Allah bilir” ayetinin sýrrýyla, evliya, gaybî olan þeyleri, bildirilmezse bilmezler. En büyük bir velî dahi, hasmýnýn hakikî halini bilmedikleri için, haksýz olarak mübareze etmesini Aþere-i Mübeþþerenin mabeynindeki muharebe gösteriyor. Demek, iki veli, iki ehl-i hakikat birbirini inkâr etmekle makamlarýndan sukut etmezler. Meðer, bütün bütün zâhir-i þeriate muhalif ve hatâsý zahir bir içtihadla hareket edilmiþ ola. Bu sýrra binaen “(Gerçek müminler) Öfkelerini yutanlar ve insanlarýn kusurlarýný affedenler(dir)” (Ali Ýmran, 134) ayetindeki alicenap prensiplere uyarak halkýn þeyhlerine duyduklarý hüsnü zanný kýrmazlar. Onlarýn baðlýlýðý bozulmasýn diye o þeyhleri eleþtirmezler. Çünkü o þeyhleri eleþtirmek, müminlerin imanýný zedeler. Ben risalei nur talebelerini, Risale-i nura karþý haksýz saldýrýlarda bulunacak þeyhlere karþý hiddetle hareket etmemeleri için bir ihtar ile bunu yazmak zorunda kaldým. Çünkü iki hak taifenin birbiri ile münakaþa etmesi iman düþmanlarýnýn elini güçlendirir. Birinin, diðerinin elindeki hakikatleri yaralamasý, gözden düþürmeye çalýþmasý zýndýkanýn iþine gelir. Ehli küfür, taraflarý birbirine saldýrtarak, birini diðerinin silahýyla yaralamak ve ikisini de yere sermek ister. Ýþte ben Nur talebelerinin böyle bir duruma sebebiyet vermekten alýkoymak için uyarýyorum ki risale-i nura bir saldýrý vuku bulduðunda tehevvürle hareket etmesinler. Nur talebeleri, bu mezkûr esaslara binaen, muarýzlara hiddet ve tehevvürle misliyle mukabele etmemeli. Sadece risale-i nuru savunmak babýndan itiraz edilen noktalarý o þeyhe ve taraftarlarýna izah ile cevap versinler. Çünkü bu zamanda enaniyet (kibir ve gurur) çok ileri gitmiþ. Kimse bir buz parçasý nisbetinde olan enaniyetini ve gururunu eritmek istemiyor bozmak istemiyor. Herkes kendini mazur biliyor, ötekini hatalý. Bundan da kavga çýkýyor. Bu kavgalardan da hak ehli zarar görüyor ama din düþmanlarý istifade ediyor… Ýstanbul’daki malûm itiraz hâdisesi (O zamýnýn þeyhlerinden bir zat, Risale-i Nur’u bidat olarak nitelemiþ ve yakmýþtý) ima ediyor ki, ileride, meþrebini (kendi yolunu, kendi irþad þeklini) çok beðenen bazý zâtlar ve hodgâm (kendini beðenmiþ) bazý sofi-meþrepler ve nefs-i emmaresini tam öldürmeyen ve hubb-u cah vartasýndan (þöhret þehvetinden) kurtulmayan bazý ehl-i irþad ve ehl-i hak, Risale-i Nur’a ve þakirtlerine karþý kendi meþreplerini ve mesleklerinin revacýný ve etbâlarýnýn hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle (yani kendi mesleðini korumak ve taraftarlarýnýn daðýlmasýný önlemek için) Risale-i Nur’a itiraz edecek; belki dehþetli bir þekilde mukabele edecek. Böyle bir hadise olduðunda Nur talebelerine düþen, soðuk kanlýlýkla hareket etmek, sarsýlmamak ve asla düþmanca hareket etmemek ve o itiraz eden taifenin reisini ve önderini çürütmemektir. ……. Risale-i Nur, Ferdiyet makamýnýn mazharýdýr. Bu gizlenmeye lâyýk olan bu sýrr-ý azime binaen Mekke-i Mükerremede dahi—farz-ý muhal olarak—Risale-i Nur’un aleyhinde bir itiraz kutb-u âzamdan dahi gelse, Risale-i Nur þakirtleri sarsýlmayýp, o mübarek kutb-u âzamýn itirazýný iltifat ve selâm suretinde telâkki edip, teveccühünü de kazanmak için, medâr-ý itiraz noktalarý o büyük üstadlarýna karþý izah etmek, ellerini öpmektir. Evet kardeþlerim; bu zamanda öyle dehþetli cereyanlar ve hayatý ve cihaný sarsacak hâdiseler içinde hadsiz bir metanet ve itidal-i dem ve nihayetsiz bir fedakârlýk taþýmak gerektir. (Kastamonu Lahikasý, (yer yer sadeleþtirerek) s.150-151) Mehmet Ali Bulut Haber 7 - 24.12.2007 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Talha Geschrieben 31. Dezember 2007 Teilen Geschrieben 31. Dezember 2007 Risale okuma zamani gectimi Kardesim, okuma zamani daha yeni basliyor.... Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Legend Killer Geschrieben 31. Dezember 2007 Teilen Geschrieben 31. Dezember 2007 Aziz ve muhterem seyhimize sormak gerek, acaba Risaleden simdiye kadar ne zarar gördüde böyle ortalikta konusuyor. Birlik ve beraberlik zamaninda neden bu sözleri sarf ediyor? Kim ve ne namina bunlari diyor? Hedefi nedir? Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
nihal Geschrieben 31. Dezember 2007 Teilen Geschrieben 31. Dezember 2007 hayret dogrusu... bir seyhin böyle seyler sölemessi hic uygun degil,ayip ya... Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Adem Geschrieben 31. Dezember 2007 Teilen Geschrieben 31. Dezember 2007 Ben bu adam hakkinda olumsuz duyguklar besliyordum ama hep hüsnüzan edip onu bastiriyordum.Maalesef gercek yüzünü göstermis. Allah akil fikir versin. Bu olay aklima su meshur sözü getirdi: "Fare daga küsmüs.." Adem Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 31. Dezember 2007 Autor Teilen Geschrieben 31. Dezember 2007 Evet durum anlasilir gibi degil. Yinede genellendirme yapmaktan kacinmamiz gerekiyor. Kimse cümle tarikatlari suclamasin. Mesela Dortmund´daki Yarbay tam bir Risale-i Nur hayrani. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Gast Geschrieben 1. Januar 2008 Teilen Geschrieben 1. Januar 2008 böyle seylere hemen inanmak bizim zararimiza olur bence, tarikat ve seyhler bu zamanda "kötüleniyor", bazi insanlar tarafindan, maksatlari nedir bilemem ama ALLAH bu insanlari islah etsin diyelim baska birsey demekde düsmez zaten... evet dortmundaki yarbay "mehmet ildirar" sohbetlerinde mutlaka risaleden bahseder...risale "iman hakikatleridir" bunun hic birzaman bitmiycegini hepimiz biliyoruz...vesselam Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Gast Geschrieben 1. Januar 2008 Teilen Geschrieben 1. Januar 2008 sunu da söylemek istiyorum, risale ve tarikat veya tasavvuf, elmanin iki yarisi gibi birseydir bence...!!!!! Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Talha Geschrieben 1. Januar 2008 Teilen Geschrieben 1. Januar 2008 Evet tüm tarikatlari ayni kefeye koymayalim. hatta bu seyhin bagli oldugu tarikati dahi kötülemek yanlis olur. "Risale zamani gecti" düsüncesi sadece seyhin kendisini baglar. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Fatih.I. Geschrieben 1. Januar 2008 Teilen Geschrieben 1. Januar 2008 Bu söylenenlere gercekten fazla bisey demek gerekmiyor,hatda sukut ederim daha iyi. Üstad zamaninda böyle durumlarda nasil davranilcagini söylemis ve nedenlerinide yazmis.... Böyle bir hadise olduðunda Nur talebelerine düþen, soðuk kanlýlýkla hareket etmek, sarsýlmamak ve asla düþmanca hareket etmemek ve o itiraz eden taifenin reisini ve önderini çürütmemektir. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Adem Geschrieben 2. Januar 2008 Teilen Geschrieben 2. Januar 2008 "iman hakikatleridir" bunun hic birzaman bitmiycegini hepimiz biliyoruz... evet tomurcuk cok dogru bir noktaya parmak basmis. Risalei nur tertisilmasi dahi mümkün olmayan Kurandan cikma iman hakikatlerini ispatlayan ve aciklayan bir kuran tefsiridir. Ifade ettigi hakikatler yorum bile degil, beyana girer ve geneldir. Mesela su cümleyi ele alalim: "Iman insani insan eder, hakiki imani elde eden adam kainata meydan okuyabilir"" Simdi bu cümlenin mi zamani gecti? Bu cümlemi pasiflestiriyor? Bu örnegi hic düsünmeden risalenin tamami icin bile verebilirim. Kirkinci Hoca kendisine risaleler pasif diyen biriki gence söyle diyor: "Karadenizin dalgalari kayaliklara carpar ortaligi inletir ama hicbir ise yaramaz.Ama günes hic ses cikarmadigi halde herkese sirayet eder, her canliya fayda saglar. Iste siz o dalga gibi bos bos gürültü cikartmak istiyorsunuz, risale ise nur gibi sessiz sedasiz herseye aksediyor." Adem Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 7. Januar 2008 Autor Teilen Geschrieben 7. Januar 2008 KIBRISLI ÞEYH NAZIM’IN BÝR TAKIM ZELLE-Ý AKDAMI (Sýrat-ý müstakimden inhiraf ve ayak kaymalarý) Þeyh Nazým Efendi aslýnda mübarek ve temiz bir insan, fazýl bir þahsiyettir. Kendileri, tarikatýn düstur ve adabýyla ameli sahada dine hizmet etmiþ ve halende eden bir zattýr. Biz Risale-Nur talebeleri, bu mübarek zattan; Risale-i Nur’un iman-ý tahkiki ve esasat-ý Sünnet-i seniyeye hizmeti hakkýnda hep senalý ve sitayiþli sözler ve haberler duymakta idik Enaniyetli bir kýsým ehl-i ilim ve ehl-i tarikat gibi meslek ve meþreb taassubu adýna bilmeden aleyhte konuþmak, cahilane itiraz etmek ve Risale-i Nur’a dil uzatmak gibi abes þeyleri Þeyh Nazýmýmýzdan duymamýþtýk. Biz Nur talebeleri Þeyhimizi Nur ailesinin bir büyüðü olarak kabul etmiþtik, ona dualar ediyorduk. Amma þimdi ne oldu ise oldu. Ýhtiyarlýk ýthýmý galebe çaldý, bilemiyoruz, Çok sevdiðimiz, saydýðýmýz ve hep dua ettiðimiz dost Þeyh Nâzýmýmýz birdenbire yön deðiþtiri verdi. Mübarek Þeyhin þu Menfi yöne yönelmesi,yani din düþmanlarýnýn istekleri istikametinde tavýr göstermesi, herhalde bir takým sebeplere dayanmaktadýr. Nasýl ki 1942’lerde Ýstanbul’da Þeyh A.Hakim-ý Arvasinin ve 1958 yýlýnda Urfa’da meþhur alim ve mutasavvýf Buluntu Abdurrahman hoca ismindeki zatýn,camilerde Hz. Üstad Bediüzzaman aleyhinde ( ama çok galiz ve acemice ) konuþmalarýnýn temelinde sinsice aldatýlma ve kandýrýlma olduðu, zaman içersinde tahakkuk etmiþ olduðunun ispatlý delilleri Mufassal Tarihçe-i Hayat eserimizde detaylarýyla kayýtlýdýr. Mazide cereyan etmiþ þu mezkûr belirgin iki vak’a gibi birçok hadiseler zaman þeridinin halkalarýna takýlýp zuhura çýkmýþ ve göstermiþlerdir ki; bizim Kýbrýslý Þeyh Nâzýmýmýz tarzýnda- ya ýtýh getirmekten, ya da bazý mihraklar tarafýndan sinsice-aldatýlmaktan – meselenin merkez-ý aslisinin kapýsýndan içeri giripte, ilmi, hikmeti ve mantýki gerçek bir araþtýrma yapmamýþ aldatýlmaya kabil ve müsaid, saf kalpli ve ileri yaþlý bazý hoca ve þeyhler zaman zaman imtihan sahnesinde bulunmuþ ve bulunmaktadýr. Ýþte, þimdi vasýflarý yad’a getirilmiþlerden birisi de bizim Þeyh Nazým-ý Kýbrýsimizdir ki: internetlerde hem görüntülü – sesli, hem de yazýlý olarak, Risale-i Nur mesleðine ve Nur talebelerinin hizmetine karþý menfice,ama tahkiksiz, delilsiz, ispatsýz ve hatta mantýksýz bir þeyler tefevvüh ederek neþrettirmiþtir. Kýbrýslý Þeyh efendinin durup dururken, Risale-i Nur’a ve Nur mesleðine karþý menfice olan þu hurucunun,elbette kandýrarak onu elde etmeyi baþaran ve sinsi düþmanane propagandalarýna alet etme teþebbüsünde bulunmuþ olan gizli bazý komitelerin iþi olmasý kuvvetle muhtemeldir, sebepleri ise þunlar olabilir: Risale-i Nur’un Ýsm-i Azamdan muktebes olan nuru Türkiye’nin sýnýrlarýný aþarak umum alem-i Ýslam’a hatta tüm dünyaya nevvarane yayýlmasý ve kýrka yakýn dünya dillerine tercüme edilerek aleme intiþar etmesi ve insanlýðýn her kesiminde takdir ve hüsn-ü kabul görmesi ve umum ulema-i islamca bil-ittifak ve bil-icma Bediüzzamanýn ve eserlerinin mutlak ulul-azm müceddidiyeti teslim edilmiþ olmasý karþýsýnda þeyh Nazýmýmýz gibi merciiyet meftunu, makam-perest bazý kimselerin çocukça hasedlerini celbe sebep olmuþ olabilir diye düþünüyoruz. Evet, þahsi merciiyet ve makam-perestlik sevdasýný taþýyan, amma hakikatte> (Yani velayet basamaklarýnda seyr-i suluk ile uruc ederek, nihayete ulaþýp vazýfedar olarak dönen zatlar gibi) halis ve fenay-ý etmem mazhar bir mürþitlik makamýna ulaþamayýp yarý yolda kalan kimseler, bulanýk ayineli olduklarýndan, arýzalý ve þeytanýn tuzaðýna takýlmaya amade ve giriftar olmalarý her zaman muhtemel bulunan bu gibi kimselerin ilham namý altýndaki çatlak hatýratlarýnýn maddi âlemde ma’kes bulamadýðý zaman, bin derece hadlerini aþarak müceddid ve müctehid zevat-ý kýrama ve mesleklerine tenkid oklarýný atabilmektedir. Amma o hakikatsýz ve hedefsiz ve yersiz oklar, çoðu kere yalpalayýp geri döner, tam aks-ý maksadýyla biçare muterizlerin sinesine saplanýr, onu alemde ve adl-ý ilahi huzurunda periþan edip nefretli istiskala maruz býraktýrýr. Evet, Kýbrýslý muhterem þeyhimizin 88 yaþýnda bulunmuþ olmasýndan ve hikmet-i islamiye ve gerçek müstakim mantýk noktasýnda, tahkiki bir iman ile meleke-i akliyesi istikamet üzere inkiþaf etmemiþliðinin belirtileri gösterilmekte olduðundan; ve hurafat ve hayalate açýk, belkide onlarla bulaþýk þeyleri ‘’ ilham ve üstten inen ihtar‘’ diye nitelediði kýrýk ve çatlak bir takým hatýrat a ve þahsýn mizacýna göre tahavvül edebilen tevilsiz rüyalara bel baðladýðý için; ayný zamanda þeyhin vaziyet ve halý itibarýyla içtimaiyattaki birçok kimselerle ihtilata maruz bulunduðundan; kandýrýlýp menfi bazý þahýslarýn emellerine alet edilmiþ olabilmesi kuvvetle muhtemel ve evleviyetle derkardýr. Þeyhin durumu hakkýnda ileri sürdüðümüz bu iddialar, az sonra onun durup dururken füceten aleyhdar bir tavýr alýp Risale-i Nur’a ve alem- þumul hizmetine karþý giriþtiði menfi tutumu ile ilgili konuþmalarýndan vereceðimiz baþlýklarda bariz þekilde görülecektir ki; þeyhin o isnadlarý baþtan sona mantýksýz, tahkiksiz, mizansýz, tutarsýz ve ispatsýzdýr. Bu haliyle þeyhin o kabil isnad ve iddialarý,dediklerimizin ayrý bir delilidir. BU MAKAMDA HZ. ÜSTADIN BU GÝBÝ HADÝSELERLE ÝLGÝLÝ ÞÝDDETLÝ BÝR ÝHTARI Bizim haksýz tenkid ve tahkiksiz iliþmelere karþý, mukabele-i bilmisil ile hareketlenip taþkýnlýklardan tehevvüre kapýlmamýzý meneden hz. Üstadýn fevkalade mühim ihtarýnýn vurud sebebi ve sureti þöyledir: 1942 de hz. Üstad Kastamonu’da çok aðýr þartlar içinde sürgünlük hayatý yaþamakta iken, Ýstanbul’da bulunan þarklý ve hanedan sahibi bir þeyh (þu andaki þeyhimiz gibi) kandýrýlarak camilerde hz. Üstadýn aleyhinde konuþturulduðu günlerde, Nur talebelerinin manevi olarak þiddetlice karþý koyup beddualara hazýrlandýklarý sýrada, hadise ile ilgili o dellal’ý kur’an birkaç mektup yazdýktan sonra, istikamet çizgisini gösteren þu ihtarý da kaleme alýp talebelerine göndermiþtir. [ ] daki ulüvv-u cenap dusturuna ittibaan; ve avam-ý mü’minin’in þeyhlerine karþý hüsn-ü zanlarýný kýrmamakla imanlarýný muhafaza etmek ve Risale-i Nur’un erkanlarýnýn haksýz itirazlara karþý haklý, fakat zararlý hiddetlerinden kurtarmak luzumuna binaen; ve ehl-i ilhadýn iki taife-i ehl-i hakkýn mabeyinlerindeki husumetten istifa ederek, birinin silahýyla, itirazýyla ötekini cerh edip ve ötekinin delilleriyle berikini çürütüp ikisini de yere vurmak ve çürütmekten ictinaben; Risale-i Nur þakirtleri bu mezkür “dört esas” a binaen, muarýzlara hiddet ve tehevvürle ve mukabele-i bil misille karþýlamamalý. Yalnýz kendilerini müdafaa için müsalahakarane, medar-ý itiraz noktalarý izah etmek ve cevap vermek gerektir…] (Kastamonu-envar neþriyat sh. 196) Hz. Üstad Risale-i Nur’da bunun gibi daha bir birçok ihtar ve ikazlarý vermektededir. Eðer o zat-ý kerimin bizi frenleten kudsi ikazlarý olmamýþ olsaydý, biz Niyazi-i Mýsri gibi: Nice canlar olur onun fedasý Niyazi’nin kadimi aþinasý Haber ver bize Canan illerinden >> deyip çok þiddetli baðýracaktýk. Çünkü yapýlan ittiham son derece aðýr ve nihayet derece insafsýzca ve tahammül edilemez seviyededir. Hazret-i Üstad ayný ikaznamesinin devamýnda þu çok mühim ihbarý da yapýyor ki,bir ihbar-ý bil-ðaybdýr.Gelecekte –þimdi olduðu gibi-bir çok enaniyetli þeyh ve hocalardan;1942’ de vuku’ bulan hadise gibi olaylar olacaðýný haber vermektedir.Þöyle devam ediyor Hazret-i Üstad: “…Ýstanbul’da malum itiraz hadisesi ima ediyor ki: ileride meþrebini çok beðenen bazý zatlar ve hodgam bazý sofi-meþrebler ve nefs-i emmaresini tam öldürmeyen ve hubb-u cah vartasýndan kurtulmayan bazý ehl-i irþad ve ehl-i hak,Risale-i Nura ve þakirtlerine karþý kendi meþreblerini ve mesleklerinin revacýný ve etba’larýnýn hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler,belki þiddetli mukabele etmek ihtimali var.Böyle hadiselerin vukuunda,bizlere itidal-ý dem ve sarsýlmamak ve adevete girmemek ve o muarýz taifenin rüesalarýný çürütmemek gerektir.”(Ayný me’haz ayný sahife) Görüldüðü gibi,Hazret-i Üstad þu Kýbrisi þeyhin hadisesini sanki 46 sene öncesinden dört etrafýyla tarif edip gözler önüne koyuyor.Aslýnda bu harika keþif ve berrak müþahede ehl-i feraset için Kýbrisinin abes olan itirazlarýna kafi cevabtýr.Lakin ne çareki,saf kalblilerimiz çok; Kýbrisiyi veliyy-i kamil zannederek,sözlerine bila-kaydüþþart inanýp,Risale-i Nurun Kur’an ve imanýn zevk-i hakikisini veren tilavetinden ve nurundan mahrum kalabilirler diye þeyhin müstenedi olamayan sözlerinden bi-mana nitelikli birkaç nümunesini arzedeceðiz.Bu arada Kastamonu Lahikasýndan olan üstadýn bu mektubunun devamýný dikkatle gözden geçirmek gerekmektedir. Çünkü onda çok mühim,çok derin ve çok büyük hususiyetler,has teveccühler vardýr.Bunlara, dar açýlý görüþler,mahdut keþifcikler, kýsa nazarlar eriþemez,ulaþamaz.Her neise… Þimdi Þehy Nazým efendinin infiali sözlerinden bazý baþlýklar 1- “Yukarýdan talimat geldi bana þiddeli…” 2- “ Risale okumanýn zamaný geçti.Risaleden hiçbir fayda yok þimdi,kimseye fayda yoktur.” 3- “Risaleler ( Nur risaleleri) gençlerimize azýcýk bir uyanýklýk verdi,bir miktar yaklaþtýrdý.Lakin öteye götüremiyor,öteye kuvveti yok. 4- (Mealen) Uyanan bir gençlik var,okumuþ sýnýfý var,düþünen insanlarýmýz var.Bunlarýn yazdýklarý yazýlarý bir yere toplanýp okunmasý lazým. Ve Risale-i Nur talebelerini ve nurlarýný okumalarýný hor gören,aþaðýlayan þeyhin sözleri 5- “ Risale-i Nuru ne için okur bunlar?Okuduklarýndan( ne anlýyorlar)ne yapýyorlar? Ve ne fayda buluyorlar?Ýlim amel içindir.Okuduklarý ilmi biliyorlar mý?Onlara ne gösteriyor? 6- “ Mecliste oturup sabahtan akþama ,akþamdan sabaha risale okuyup uyuklayýp durmak ?..Bu risale-i nurun size gösterdiði ýþýk,iþaret,beþaret bu ise olamaz. 7- “ Ýçinde bulunduðumuz hali bilmemiz lazým.Bu mühimdir.Halýmýz iyimidir,deðil midir?.Bunu bilecek,bilmeyecek çok kimseler var þimdi. Ve Þeyhin çok galiz,sapkýn ve yakýþýksýz laflarý 8- Þu (mevcut) vartaya nasýl düþtük veya düþürüldük?. Risale-i Nur bunu söylüyor mu? Kütüphanede isterse bin tane Risale-i Nur olsun, benim sorduðum süalin cevabýný (risalede) bulamazsan, o okuduðun on para kýymeti yoktur. Götür onlarý Said Nur’sinin kabri baþýna, ona: “Sen kendine oku” de. Ya da bize yol gösterecek adam gönder. Ve Þeyhin laiklik hakkýnda çelle-çepe sözleri 9- “ Mesela “laiklik” var.laiklik bir vartadýr… Risale-i Nur bunu söylüyor mu? laiklik kelimesi geçiyor mu risalede?. E, ne anladýk Risale-i Nurdan?.. 10- Bu vartaya nasýl düþtük?. Yukarýdan, büyük Zatlardan bana da dün akþam þiddet geldi. Ve Nurlarýn nevvar olan irþadkar futuhatýna karþý gelen þeyhin þetahat-alud sözleri… 11- Bir sürü gençler gidip geliyorlar, bunlar risale-i nur talebesi?.. Bu gençlerimizde bir hareketlilik yok,(menfi olan) bu hareketlere karþý bir aksül-amel yok. 12- “Bu gençler hislenip kendi hallerini biliyorlar mý?. Düþtüðü vartadan haberi olmayan adam, nedir o ?. Bu baþka bir tuzak. Söylendi: (Yani þeyh efendiye yukarýdan büyük zatlardan söylenmiþ.) “Risale-i Nur baþta tuzaktýr, uyuttu.” Bunlar ilk dokuz dakikadan…” (Yani þeyh efendiye gelen manevi ve Ýlhami konuþmalarýn ilk dakikasý imiþ?!.) 13- Söylendi: (yani þeyhin zü’muna göre yukarýdan söylendi imiþ?!. “Risale-i Nur baþta tuzaktýr. Ses çýkarmadý 80 senelik… býraktý, uyuttu.” (Yani, þeyhin þarlatan zu’muna göre, Bediüzzaman bizleri 80 sene varta içinde ses çýkarmadan uyuttu ve býraktý.) (þeyh tekrar ediyor:) 14- “Uyanan gençlik var. Güzel yazýlar, acayip makaleler var. Bunlarý kitap yapýp onlara okutmak lazým. Risale-i Nurda þimdi hiç fayda yok.” 15- “Risale-i Nur bu milleti uyutuyor demektir… Risale-i Nur beni doyurmuyor… Benim istediðim Risale-i Nurda yoktur.” 16- “Bu vartadan kurtulmamýz lazým. Nasýl kurtulacaðýz? Risale-i Nurdan göstersinler bana. Risale-i Nuru 1940’tan beri bilirim. 70 sene oluyor. Eskisini de yenisini de bilirim. Said Nursi hazretleri hayatta idi o zaman.” Hasýl-ý kelam: Tarikten bahsediyorum.(Yani tarikatten bahsediyor.) Farz olan ilim… Üç makale vardý…. Güzel tahliler yapmýþ.. onlarý okutmak lazým. Risale-i Nuru müzahaneye.” 17- “neler, neler!.. (yani, “üç makale” dediði ismi var, cismi yok þeylerde bulunan meseleler.) Bunlarýn hiçbirisi Risalede var mý? Haþa minel.huzur!.. Allah benliðimize býrakmasýn, Lakin söyleyecek olursak; Said Nursinin yazdýðý kitaplarýn 5 katýný yazdýk. Hem vaký’an, yani içinde halý göstererekten, Kurtuluþ yollarýný göstererekten. Bunlarda þimdi yok.” 18- “ Hasýl-i kelam: ilim dediðiniz yoklukta. Ferdi ve cemaatý kurtaracak ilimdir, dünyada ve ahrette…” 19- “ Onun için bana þiddet geldi. (yani –sözüm ona- kendisine þiddetli ilham ve ihtar gelmiþ?) istikbalimizi yükleyeceðimiz bu çocuklardýr.(yani nur talebeleri) bunlar bilemiyorlar, vakitlerini öldürüyorlar, zayi’ ediyorlar, (öðrendikleri) malaya’ni sayýlýr. Bu cahilliðe, bu bataklýðýn içerisine nasýl düþürüldüðümüzü; ve ýsrarla bu bataklýktan çýkmamýzý istemiyorlar… ilh…” Þeyh nazým-ý Kýbrýsinin görüntülü ve yazýlý konuþmasý ve sözlerinin –baþý,sonu belli olmayan,intizamsýz,mizansýz laflarýnýn-içinden çýkardýðýmýz þu l9 baþlýklarý kaydedip göstermemizin gayesi aleme ibret nümunesi olmak içindir.Yoksa,abur-cubur olan bu abes laflara önem veripte cevap vermek için deðildir.Þeyh Nazým gibi kendi kabuðu içerisinde hapsolmuþ bildikleri basit malumatýn dehlizinde kalmýþ þeyhler ,hocalar vesaireler;Risale-i Nurun doðrudan Kur’ana dayanan ve onun mertebe-i arþiyesine baðlanan ulum-u aliye-i kudsiyesine akýllarý ermez,fehimleri kavrayamaz,keþifcikleri ulaþamaz.Aslýnda bunlar abes ve beyhude olan ve sinek výzýltýsý kadar deðeri olmayanþeyle olup bu gibi itiraz ve tenkitlere karþý önem veripte kala alýp cevap verecek mertebeden çok çok uzaktýr. Biz Risale-i Nur talebeleri hikmet,akl-ý selim ve mantýk ehliyiz. Kazayay-ý makbule denilen hürriyet kýrýcý, akýl ve mantýðý azledici kaydýn mahkumu deðiliz. Yani, filanca þeyh, filanca hoca dediði için, mutlaka mutaberdir, sahihtir, ittiba’ lazýmdýr gibi kayýtlarýn esiri deðiliz. Eðer þeyh, hoca, alim, mürþid gibi vasýf ve isimler taþýyan zatlar, hakikaten veliyy-i kamil, muhakkýk alim iseler, iddialarýný akýl, þeriat ve sünnet-i seniye dairesinde icma-i ümmete dayanarak ispat edip ortaya koymasý labbüdd ve zarüridir.. ve illa geçersiz, itibarsýz bir kavl-ý mücceredden ibarettir. Bu deðiþmeyen muhkem kaideye,binaen deriz ki: Kýbrýsi þeyhimizin dediklerinin hiç birisi saðlam esasa, muteber kaideye,geçerli düstura dayanmamaktadýr. Bunu az sonra ispat edeceðiz bi-iznillah. Demek þeyhin ta’anlý, tenkitli, tecavüzlü iddialarý tamamen indi ve þahsi ve delilsiz birer kavl-ý mücerreddir;ehl-i tahkik ve ashab-ý hakikatý baðlayýcý hiçbir yaný yoktur. Peki, hal böyle iken, niçin ehemmiyete alýp cevap veriyoruz? Cevap: Ýnsanlarýmýzýn %80 ni ehl-i tahkik deðildir.Saf kalbli ve hüsn-ü zanlýðýndan, þeyhi bir veliyy-i kâmil addedip, dediklerine: “Acaba!” diye vesveseye düþebilir ve dolayýsýyla Nur-u kur’an olan Risale-i Nurdan mahrum kalabilirler. Ýþte þeyhin hakikat meydanýnda hiç bir deðeri olmayan vahi iddialarýna ehemmiyet verip cevap vermek için deðil, ma’sum saf kalblilerin hatýrý için bazý cevaplarý vermeye mecbur kaldýk. Bu makamda þeyhe þöyle bir çaðrýda bulunmak istiyorum:“Ey þeyhim, eðer þu menfi iddialarýnýz sizin hissi hale maðlubiyetinizden, yada ihtiyarlýk ýthýnýzýn fikrinizi sarsmasýndan veya bir harici parmakla aldatýlmaktan deðilde, sahve içinde ve hüþyar ve bilerek ve ne dediðini bilen halinizden neþet etmiþ ise, o durumda kemal ve kamilliðin þe’ni odur ki, Risale-i Nur talebedenlerin bir heyet çaðýrýp, bir meclis huzurunda, iddialarýnýzý tartýþmalý bir merhalede ispatýný yapmalýsýnýz. Bu fakir böylesi bir davete her zaman icabet etmeye amadeyim aksi halde þu tavrýnýz bize zatýnýz hakkýnda þüpheler verecek, sinsi bir mihrakýn minhaysü la yeþ’ür bir aleti olduðunuz hakkýnda bir kanaatýn husul bulmasýna sebep olacaktýr. Þimdi Kýbrýsi Þeyhin menfi iddialarýna karþý cevaplarýmýz 19 adet baþlýklarla sýraladýðýmýz þeyhin menfi, hatalý, mütecaviz iddialarýný burada ay- nýlarýný tekrarlamadan hülasa meallerini kaydedip altýnda yine oldukça kýsa cevaplar yazacaðýz. Ýddialarýn þekil ve menfi içeriðine göre, sertçe def’edici cevaplarýn gelmesi yadýrganmamalýdýr. Bu cevaplarýmýz, ihtiyar ve saf kalpli þeyhin zatýna karþý deðil, onu kandýrýp kendi namlarýna konuþturan sinsi mihraklara karþýdýr. Ýþte baþlýyoruz. 1. ve 2. numaralar: “Yukarýdan bana talimat geldi ki; Risale-i Nuru okuma zamaný geçmiþtir. Þimdi onlarda hiç kimseye fayda yoktur?..>> El-cevap: Önce, þu yukardan þeyh hz.lerine gelen ta’limat -Eðer olmuþsa- acaba bunlar melekimdir, þeytanýmdýr diye þeyh efendi þeriat ve sünnet-i seniye ve asfiyay-i ümmetin kaide ve kýstaslarýn dan geçirip tarta bilmiþmidir? Ben bunu hiç zannetmiyorum. Þeyhin sözlerinin 12. ve 13. maddelirindede, “þu yukarýdan gelen talimat” a ek olarak, “Büyük zatlardan þiddetlice gelen ta’limatta: “Risale-i Nur baþta tuzaktýr.” Baþka bir yerde: “ Risale-i Nur bir vartadýr.”yi- ne baþka bir yerde: “Risale-i Nur 80 yýldýr bizi ve gençleri uyutmuþtur.” demektedir. Þeyhin bu þarlatanlý sözlerinden kesinlikle anlaþýlýyor ki;þu “yukarýdan talimat geldi”dediði þeyler,Kur’ana,sünnete ve icma-ý ümmete muðayýrdýr,muhaliftir,tersdir.O halde olsa olsa,ya bir nezða-ý þeytaniyedir,ya da sinsi din düþmanlarýnýn,masonik mihraklarýnýn bir telkinatýdýr. Eðer Risale-i Nurun okunmasýnýn zamaný geçmiþ ve bir faydasý kalmamýþ ise,Kur’anýn da-El-iyazübillah-zamaný geçmiþ,faydasý kalmamýþ demektir.Çünki Risale-i Nur,Kuranýn iman,tevhid ve akideye bakan ayetlerinin en berrak,en nevvar,en halis ayineli bir tefsiridir.Kur’an-ý kerimin baþtan sona Allah’ýn Vucub-u vücud,tevhid,vahdet ve ehadiyetinin ispat,tesbit ve telkinini yapmaktadýr.Yani,her þeyden evvel ,Kur’an-ý hakim iman ve akide dersini vermektedir.Onun bu dersi, ahkam-ý þeriat hakkýnda gelen ayatlerin hatimelerinde de Tevhidi bir fezleke ile baðlanmaktadýr.Demek ki Kur’anýn ve risaletin en baþta gelen talimi ,irþad ve vazifesi,vucub-u vücud,tevhid ve imandýr.Daha sonra,en az bin ayetiyle haþri, ahireti ve cennet ve cehennemi ders verir,ispat eder. Daha sonra Peygamber ve kitaplara imanýn ders ve ta’limini telkin eyler.,daha sonra da Melaikeye ve ruhanilere ve onlarýn vücud ve vazifelerine bakan,ders veren pek çok ayetleri vardýr.Daha sonra ,kader ve cüz’-i ihtiyari ve Allahýn ilim ve iradesi hakkýnda pek çok ayetleri vardýr. Ýþte ey þeyh efendi! Risale-i Nur Kur’anýn mezkür ayetlerinin en yüksek bir tefsiridir,en berrak bir ayinesidir.Öyle ise,Kur’an-ý Mu’ciz-ül Beyan kainatta durduðu müdetteçe ve manevi hükümranlýðý devamda kaldýðý sürece,Risale-i Nur da okunacaktýr,Kur’anla beraber kalacaktýr. Kur’an-ý Hakim söndürülmediði müddetçe,Risale-i Nur’da sönmiyecektir.Çünki Risale-i Nur Kur’ana baðlýdýr,onun malýdýr,onun nurudur.Hal böyle iken ,Risale-i Nurun kesadýna,sukutuna çalýþmak,onun revacýna karþý gelmek,-eðer aklý baþýnda ise,eðer þuuru iþliyorsa ,eðer saðý-solu fark etmeyen meczubinden deðilse-hiç çaresi yok o,din düþmanlarýnýn ,Kur’an muarýzlarýnýn tuzaðýndadýr ve onlarýn yanýndadýr. Bunuda iyi bilesin ki ey Þeyh !Mazide dinsizliði din ittihaz eden laikçiler nurlarý okutmamak,yasaklamak için bin bir tuzak kurdular,binden ziyade mahkemelere sevkettiler,bin bir iftiralar ürettiler,21 defa müellifine zehir verdiler,25 sene menfalarda þurundürdüler zindanlara attýlar ne ettiseler ettiler;amma Risale-i Nuru söndüremediler.Tam aksine,onu söndürmek için üfledikçe parlattýlar.Bugün elhamdülillah Risale-i Nur galibiyet ve zaferini ilan etmiþtir.Siz þimdi kalkýpta onu kösteklemeye çalýþanlara yardýmcý pozisyonuna girseniz de ,ancak zararý,hüsraný kendinize verir,manevi ve uhrevi mesuliyeti siz çekersiniz,parlayan bir nura zarar veremezsiniz,veremeyeceksiniz. Bunu da ilaveten deriz ki,ey Þeyhim,Risale-i Nurun makamý maneviyat aleminde ve esrar-ý gayb perdeleri içinde ;Baþta Kur’anýn,sonra Cenab-ý Alliyül Murtazanýn(RA) ve hazret-i sultan-ül evliya Esseyyid þeyh Abdülkadir-i Geylani’nin binden fazla iþaret, remz ve imalarýyla [1] müeyyeddir,mübeþþirdir.Demek ki,size eðer öylesi bir ilkaat olmuþsa,o durumda yukarýdan seslenen,talimat verenler;ervah-ý mukaddese ve ibad-ý mükerreme deðildir.Olsa-olsa ,ervah-ý habiseden gelen nezða-i þeytaniye olabilir.Bu makamda size düþen iþ:Estaizü billah,la havle vela kuvvete illa billah ve estaðfirullah çekmektir ve yaptýðýn hatayý tamir etmektir. Amma Þeyhin: “yukarýdan talimat aldým,dediler ki: “Risale-i Nur baþta tuzaktýr,vartadýr;gençleri ve bizleri 80 senedir uyutmuþtur”gibi sözlerine gelince,deriz ki:Bu sözler ya bir divaneliðin þatahatlý hezeyanlarýdýr..Ya da, yukarýda temas ettiðimiz gibi,ehl-i dalaletin onu tuzaklarýna almýþlýðýnýn iþaretleridir. Evet,bütün dünya biliyor ve þehadet ediyor ki;hatta din düþmanlarý da itiraf ediyorlar ki ;ehl-i küfür ve nifak tarafýndan ,Hilafet-i islamiye merkezi olmuþ olan Türkiye’de ekilmek istenen küfri tohumlarýn ve onda yerleþtirilmek istenen inkar-ý uluhiyet ve küfr-ü mutlak kanunlarýnýn önünü kesen,yeþermeden kurutan,bel kemiðini kýran yegane ve tek amil Risale-i Nurdur ve onun müellifi cenab-ý hazret-i Bediüzzaman ve onun fedekar,kahraman talebeleri olan Nurculardýr.Türkiyede bugün dini hayatý ve tarikatlarýn uyanýþ ve inkiþafý varsa ,Risale-i Nur sayesindedir.Her sýnýf ehl-i imanýn Bediüzzaman ve Risale-i nurlarýna elpençe-i divan durup: “ lebbeyk,sad merhaba ,sana binler tahiyye ve þükranlar ey nur-u Kur’an!” demeleri- eðer kadir þinas iseler-üzerlerine vacibtir.Bu mevzu’da daha fazla tatvil-i kelam etmiyecek ve takdirini erbab-ý irfan ve ashab-ý vicdana býrakýrken,þeyhime dönüp sorarým ki ; Ey þeyh efendi ,sen böyle uyanýklýðý uyuma,feyiz ve nur saçmayý varta,halaskarlýk ve kurtarýcýlýðý tuzak addedersen ,amma iþin farkýnda olarak ve bilerek böyle telakki ediyorsan ;hiç kusura kalma,senin feyizden,nurdan,ýþýktan,intibahtan,haberin yok demektir. 3.ve dördüncü maddeler:Þeyhimiz demiþ ki:“Risaleler gençliðimize azýcýk bir uyanýklýk verdisede,öteye götüremedi.Öteye götürmeye gücü yoktur.(öyleyse)uyanan,okumuþ bir gençlik var,düþünen insanlarýmýz var.Bunlarýn yazdýklarýný bir araya toplayýp okunmasý lazým..”ve 14. Maddede: ayný þeylerin tekrarýyla beraber,diyor ki:“uyanan gençliðin yazdýklarý güzel yazýlarý,acayib makaleleri vardýr.Bunlarý bir araya toplayýp gençlere okutmak lazým.Artýk Risale-i Nurda hiç fayda yok.” Ve 16. Maddedenin sonunda : “üç makale vardý …güzel tahliller yapmýþ,onlarý okutmak lazým.Risale-i Nuru müzahaneye?!..” Cevap: Ya Þeyh-i Kýbrisi ! bahsettiðin güzel ve acayip makaleler veya o “üç makaleler”nerededir,hangileridir,kimlerindir ve neyi güzel tahlil etmiþlerdir? Bize de göstersene.Ya da sizin:> dediðin þeyleri.Bize gösteremezsen ,muhakkik birkaç alimi çaðýr ,onlara göster,Risale-i Nurla karþýlaþtýrýp mukayese etsinler.Kaziye hakikaten dediðin gibi mi,deðil mi,karar versinler .Eðer o muhakkik din alimleri de sizin gibi deseler ve icma-ý ümmet hüccetiyle karara baðlasalar,o zaman beraberce Nur risalelerini dürüp bükelim,dediðin gibi bir müzahaneye tevdi edelim.Amma eðer kaziye tam tersine tahakkuk ederse; o zaman zatýnýzý mezaristan mahzenine,o makaleleri de abes vadisine defedip býrakmaya ne dersiniz?.. 5. ve 6. maddeler: “ Risale-i Nurlarý okurlar, bir þey anlamazlar. Bunlar okuyup ta ne anlýyorlar? Ne fayda buluyorlar. Ýlim, amel içindir. Okuduklarý ilim onlara ne gösteriyor..? mecliste oturup sabahtan akþama, akþamdan sabaha risale okuyup, uyuklayýp durmak Risale-i Nur’un size gösterdiði ýþýk, iþaret, beþaret bu ise olmaz.” Ve 11. maddede : “ gidip gelen bir sürü gençler var. Bunlar Risale-i Nur talebesi?!. Bunlarda bir hareketlilik yok. Bu hareketlere karþý bir aksül-amel yok.” Ve 19. maddenin son kýsmý: “ …. Bunlar, ( yani nur talebeleri ) bilmiyorlar, vakitlerini öldürüyorlar, zayi ediyorlar. Öðrendikleri malayani sayýlýr… bu cahilliðe, bu bataklýðýn içerisine nasýl düþtük.? Bu bataklýktan ýsrarla çýkmamýzý istemiyorlar.ýlh?..” ( yani, zu’m-u meþihat-penahilerine göre, Risale-i Nur bir bataklýk imiþ..? yüz bin kere haþa sümme haþa!..) Elcevap: Az yukarýda þeyhin Risale-i Nur için : “ Tuzak, varta” þimdide “ bataklýk” gibi yakýþtýrmalarýna müstehak olduðu kadar tokmaklý müskit cevaplar vermiþiz, tekrar etmeyelim. Amma þeyhin Nur talebeleri için “ onlar Risale-i Nur’u okurlar,bir fayda görmezler, bir þey anlamazlar. Meclislerde Risale dinlerken uyuklayýp dururlar. Risaleler, okuyucularýna bir iþaret, bir ýþýk, bir beþaret göstermiyor, onlara bir hareketlilik bir canlýlýk vermiyor ilim, amel içindir. ilh.” þeklindeki tefevvühleri için deriz ki: Ey þeyh efendi : Risale-i Nur talebeleri risaleden aldýklarý feyiz, iman, þuur,tefekkür ve canlýlýk ile sahabelerin meslek ve meþrebini temsil ediyorlar. Berzahlarýn dehlizinde dolaþanlar bu mesleði terk edip anlayamazlar. Hele Risale-i Nur’daki tefekkür sistemini ise, hiç ama hiç kavrayamazlar. Bilhassa Nurlarýn kendi talebelerine telkin edip aþaladýðý ihlâs sýrrýný ise, ey þeyhim siz onu anlamaktan çok uzaksýnýz. Sonra,“ ilim, amel içindir” diyorsanýz siz amelden neyi kastediyorsunuz?.. Risale-i Nur kendi talebelerine ilmi de, ameli de öðretmektedir, takvayý öðretmektedir, dindeki amellerin mayesi olan ihlâs-ý etemmi aþýlamaktadýr. Riyakârlýðý önlemektedir. Evet, imandan sonra amel-i Salih gelir, amel-i Salih ise,ihlâs ile kemalini bulur. Bunlar da gerçek ilim ile, yani en baþta tahkiki iman ilmi ile elde edilebilir. Ýþte bu ilmi de, hakiki manada Risale-i Nur vermektedir. Hem amel-i Salih in en baþta gelenleri, namaz, zekât, oruç ve hacdýr. Bunlarý Nur talebeleri yapmýyorlar mý ki, dil uzatýyorsunuz… Hem hareketten gayen nedir? Memlekette kargaþa çýkarmak mý?. Ya da Menemen de olduðu gibi, hadise çýkarak birçok masumlarýn zulme uðramalarýna sebep olmak mýdýr?.. sizce acaba amel ve hareket nasýldýr, hangisidir? Söylermisiniz. Hayýr, þeyh efendi hayýr!.. Risale-i Nur ve onun talebeleri irþad, ikna ve tenvir vazifesiyle vazifedardýr. Neticesi meþkuk maceralara ve çok mazlumlarýn kanýný akýtacak teþebbüslere tevessül etmezler. Fitneye badi olacak hareketlere giriþmezler vesselam… Þeyhin geri kalan hatalý yorum ve yanlýþ anlamalarýna karþý- tahmin ediyorum- cevap vermeye gerek kalmamýþtýr.gerek kalmýþ olsada, umumi efkarýn takdirine býrakmak istiyorum. Yalnýz þeyhin konuþmalarý içinde birkaç defa: “Risale-i Nur, düþtüðümüz vartadan çýkýþ yolunu ve neden bu vaziyete düþtüðümüzün sebeplerini ve ayrýca “ laik” liðin mahiyetini açýklayan, gösteren, bildiren dersleri var mýdýr diye istifhamlý sormuþ. Bizde cevap veriyoruz ki; Ey þeyh efendi! Risale-i Nur’da her derdin dermaný, her müþkilin hallý, her çaresizliðin çaresi vardýr. Yeter ki siz isteyin. Risale-i Nur’a aþina iki üç talebeyi yanýnýza çaðýrýn ve konuþturun,amma ve lakin samimiyetle dinleyin!.. Evet, Risale-i Nur þu ahir zaman asrýndaki insanlýða Kur’an ‘ýn nurlu bir dersidir, bir irþadýdýr, bir rehberidir. Lakin tahmin ediyorum ki, Þeyhimiz Risale-i Nur’u duymuþ, ama okumamýþ. Belkide bakmýþ, lakin tetebbu ederek mutalaa etmemiþtir. Yoksa þeyhimiz Nur’u Kur’an olan Risale-i Nur’a bu ta’n ve tenkid oklarýný atmazdý. Þimdi her þeye raðmen, Þeyhimiz Risale-i Nur mevzuunda bizlerden iki-üç kiþiyi çaðýrsa ve meseleleri samimice istifsar eylese, biz Þeyhimizi baþýmýz üstünde tutar, ellerini öperiz. Vesselam. 29.12.2007- ÞANLIURFA Abdülkadir BADILLI Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Gast Geschrieben 7. Januar 2008 Teilen Geschrieben 7. Januar 2008 Nasýl ki 1942’lerde Ýstanbul’da Þeyh A.Hakim-ý Arvasinin ve 1958 yýlýnda Urfa’da meþhur alim ve mutasavvýf Buluntu Abdurrahman hoca ismindeki zatýn,camilerde Hz. Üstad Bediüzzaman aleyhinde ( ama çok galiz ve acemice ) konuþmalarýnýn temelinde sinsice aldatýlma ve kandýrýlma olduðu, zaman içersinde tahakkuk etmiþ olduðunun ispatlý delilleri Mufassal Tarihçe-i Hayat eserimizde detaylarýyla kayýtlýdýr. Burada ne denilmek isteniyor ?? Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Gast Geschrieben 7. Januar 2008 Teilen Geschrieben 7. Januar 2008 Benim anliyamadigim nokta su, yani bu seyh bunlari gercekden söylemismi? yada bu bir tuzakmi? biliyoruzki artik internet araciligiyla videolar sesler kayit edilebiliniyor. acaba diyorum buda mi öyle birsey? cünkü yazidan anlasiliyorki, bu tasavvuf büyügü önceden risale hakkinda cok iyi seyler demis konusmusdur, birden bire böyle seyler söylemesi diyorum, acaba hem risale hemde tasavvuf alemine birer tuzakmidir?? bu iki büyük cemaatin birer kardes degil düsman olmasi icin? Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Legend Killer Geschrieben 7. Januar 2008 Teilen Geschrieben 7. Januar 2008 Nasýl ki 1942’lerde Ýstanbul’da Þeyh A.Hakim-ý Arvasinin ve 1958 yýlýnda Urfa’da meþhur alim ve mutasavvýf Buluntu Abdurrahman hoca ismindeki zatýn,camilerde Hz. Üstad Bediüzzaman aleyhinde ( ama çok galiz ve acemice ) konuþmalarýnýn temelinde sinsice aldatýlma ve kandýrýlma olduðu, zaman içersinde tahakkuk etmiþ olduðunun ispatlý delilleri Mufassal Tarihçe-i Hayat eserimizde detaylarýyla kayýtlýdýr. Burada ne denilmek isteniyor ?? Bu alimler o zamanlari devlet tarafindan kandirilmislar. Yani onlara "risale Islam dinine aykiri" denmis. Bunlarda okumadan inanmislar ve antipropaganda yapmislar. Sonradan hatalarini anlamislar. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Legend Killer Geschrieben 7. Januar 2008 Teilen Geschrieben 7. Januar 2008 Benim anliyamadigim nokta su, yani bu seyh bunlari gercekden söylemismi? yada bu bir tuzakmi? biliyoruzki artik internet araciligiyla videolar sesler kayit edilebiliniyor. acaba diyorum buda mi öyle birsey? cünkü yazidan anlasiliyorki, bu tasavvuf büyügü önceden risale hakkinda cok iyi seyler demis konusmusdur, birden bire böyle seyler söylemesi diyorum, acaba hem risale hemde tasavvuf alemine birer tuzakmidir?? bu iki büyük cemaatin birer kardes degil düsman olmasi icin? Evet Seyh Hazretleri maalesef bunlari söylemis. Iste sohbeti: http://www.naksibendi.net/sohbetler/SeyhNazim08-11-07.wma Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Gast Geschrieben 7. Januar 2008 Teilen Geschrieben 7. Januar 2008 ben dinledim onu, ama benim demek istediigim acaba bu video bi oyun olmasin? bu zamanda internet üzeri yani böyle birsey yapilamazmi sizce? seyhin böyle birsey diyecegine ben inanmiyorum, ama suda var insaniz sonucda belki kandirildi, yada nefsine uydu. bilemiyorum artik, ama sunu söylemek isterim yinede, dunya ve insanlar ne risalesiz nede tasavvufsuz olabillir, bunlar ayrilmayan ikizdirler, misal vericek olursak benim tanidigim tasavvuf büyügü gavsi kasrevi (k.s) söyle buyuruyor: "Tasavvuf ilimsiz olmaz, Risale-i Oku" emrini veriyor... büyüklerin dedikleri bazen oluyorki yanlis anlasiliyor, misal vericek olursak, üstadin bir sözü vardir: Simdi tarikat zamani degildir, hakikat zamanidir" bunu bir tarikat ehli "bilgisiz" birisi ilk duydugunda diyebilirki üstad tarikata karsi nedemek istiyor neden tarikat zamani olmasin?? ama bunun arkasinda farkli seyler vardir bunu biz biliyoruz elh. bununda öyle birsey olacagi belki bi ihtimaldir. ama bende dinledim, evet dogru onlar söylenmis sözler. bence kalbimizi biz bozmuyalim tarikatlara karsi " cunku hepsi bir degil" insaniz beseriz sasariz... Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Adem Geschrieben 8. Januar 2008 Teilen Geschrieben 8. Januar 2008 Nazim kibrisinin sözleri yanlis anlasilamayacak kadar acik. Tarikatta bazi dönemler vardir ki insan gördükleri ve yasadiklari karsisinda dengesini koruyamaz. Bir manada cezbe hali olur, eger öyleyse söylediginden mesul olmaz. Bildigim kadariyla Seyh Nazim Kibrisi his dengesini kurabilmis biri degil. Bu onun iyi bir mümin olmadigini göstermez. Lakin kendisinde tarikattaki derecelere has bazi haller ortaya cikinca kendisini bir cesit mehdi sanmis olabilir. Su birikintisinin karincaya okyanus gelmesi gibi kendisinde bir mehdiyet ve kurtaricilik hissetmis olabilir. Iste bu haldeki birisi bir kutbul Azami bile siradan bir mümin gibi algilayabilir. Bu insanlarin sorunu tarikattaki zevk halinin Islami kaidelerin bile önüne gecmesidir. Artik o hissetigini Islamin kurali zanneder. Kendini büyük görür ve karsisindakinin yaptiklarina büyüklügüne ragmen onu babanin oglunu azarladigi gibi la söyleyebilecegini düsünür. Bence Seyh Nazim Kibrisinin bu tuhaf cikisi (ki elestirilerinde tutarli bir yaklasim yok) böyle aciklanabilir. Bu durumlar hakkinda Üstad Mektubattaki Telvihati Tisa risalesinde cok genis tahsidat yapmistir. Orada ayrintilar okunabilir... Adem Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Gast Geschrieben 8. Januar 2008 Teilen Geschrieben 8. Januar 2008 sunu da unutmamak gerekirki, cezbe hali insana yanlis seyler söyleticek diyede bir durum yoktur!!! ve ben bunun cezbe halinden olacagina inanmiyorum, ya kasdi sözler ( insaniz nefis var sasabiliriz) yada bilemiycem artik Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Adem Geschrieben 8. Januar 2008 Teilen Geschrieben 8. Januar 2008 cezbe hali insana yanlis seyler söyleticek diyede bir durum yoktur! kesinlikle vardir öyle bir durum. Adi üzerinde cezbe demek akil kontrolden cikma hali demektir, muhakeme duygusunun gecici veya sürekli ortadan kalkmasidir, bazen cezbe hali yillarca sürebilir, kisi normal yasamina devam eder ama hal cezbedir. Mesela Muhyiddin arabide yillarca sürmüstür bir ara "ben nerdeydim, noldu bana" demistir yillar sonra. Nazim Kibrisi zaten sahis olarak buna yatkin biri, cok televizyonda gördüm normal bir hali yoktu, adeta ucmus gibi konusuyordu, sanki karsisindakini farketmiyor gibi bir hali vardi. Tabii nefsani birseyde söz konusu olabilir, hakikatini Allah bilir. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Gast Geschrieben 8. Januar 2008 Teilen Geschrieben 8. Januar 2008 cezbe hakdir dogrudur, inanirim gunlerce aylarca senelerce sürebilenbirseydir bu, gercek cezbe ALLAHdandir bunu unutmamali insan. eger ki bu seyhin hali cezbe haliyse ve iman esaslari icin ugrasan üstadi bu derece kötülediyse bunun rahmani degilde seytani bir hal olduguna bende inanirim. dediginiz gibi herseyi ALLAh bilir Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Yusuf Esen Geschrieben 12. Juni 2011 Teilen Geschrieben 12. Juni 2011 Sayın Yönetici sitenizde bulunan http://forum.misawa.de/archive/index.php/t-4259.html şu haber gerçeği yansıtmamaktadır. Nazım Kibrisinin Risale-i Nur hakkındaki konuşması aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz. http://www.harunyahya.tv/videoDetail/Lang/1/Product/41857/SEYH_NAZIM_KIBRISI;___RISALE-I_NURLAR_ILIM_DERYASIDIR,_ILIM_YUKLUDUR.__ - Risale-i Nur’lar için ne dersiniz? Şeyh Nazım Kıbrısi: Efendim? - Risale-i Nur’lar için ne dersiniz? Şeyh Nazım Kıbrısi: Ağırdır. - O da ağırdır. Şeyh Nazım Kıbrısi: Yüklü, o da ilim deryası onlar. Benim yanımda var bir tane, efendim. Ben tahaccüm ederim ki, bu insanlar bunu nasıl okurlar. İlim yüklüdür o. İlim yüklüdür. Yani Said-i Nursi Hazretleri ilim denizi gibidir. Göl değildir onlarınki, toplama su da değil; pınardır. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 12. Juni 2011 Autor Teilen Geschrieben 12. Juni 2011 sagolun aciklama icin Yusuf bey. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.