derguiz Geschrieben 22. Oktober 2007 Teilen Geschrieben 22. Oktober 2007 Gülen cemaatinin sýrlarý Fethullah Gülen hareketinin bilinmeyenleri. Ýþte on yýl süren araþtýrmadan çýkan ilginç sonuçlar Türkiye, Kazakistan ve ABD’de, cemaatin vakýflarýna, þirketlerine, dershanelerine, kýz yatakhanelerine, “ýþýk evleri” ne gitti; Gülen hareketinin sýrlarýný çözdü Bugüne kadar Fethullah Gülen ve onun liderliðindeki hareket hakkýnda çok þey yazýldý çizildi. Ne var ki bunlarýn arasýnda “objektif” olarak tanýmlayabileceðimiz, yani Gülen cemaatini illa ki iyi veya kötü gösterme derdinde olmayan çalýþmalar çok az. Bunlara yeni bir örnek, ABD’de, Hampshire College’da öðretim üyesi olan Yrd. Doç. Berna Turam’ýn geçtiðimiz aylarda Stanford Üniversitesi yayýnlarý’ndan çýkan Between Islam and State: The Politics of Engagement (Ýslam ve Devlet Arasýnda: Uzlaþma Politikalarý) adlý kitabý. Boðaziçi Üniversitesi’nde hem sosyoloji, hem siyaset bilimi okuyan Turam, Kanada’da McGill Üniversitesi’nde doktora yapmaya baþladýðý 1997 yýlýndan beri Gülen hareketini inceliyor. Bu on yýlda Türkiye, Kazakistan ve ABD’de, cemaatin sýradan üyelerinden, Gülen’in kendisine kadar yöneticileriyle görüþen, cemaatin yurt içi ve yurtdýþý okullarýnda, kýz yatakhanelerinde, “ýþýk evleri” nde bulunan Turam’ýn kitabý çok zengin gözlem ve analizler içeriyor. Turam sorularýmýz þöyle yanýtladý: * Neden Gülen cemaati? Turam: Yani tamamen sosyolojik bir meraktan. Sosyal bilimlerde çok yaygýn bir yargý vardýr. Direnmeyen/çatýþmayan aktörlerin pasif olduklarý ve herhangi bir þey elde edemedikleri düþünülür. Ben bunu sorgulamak istedim. Gülen hareketinin hiç direnmeden ve baþkaldýrmadan çok büyük baþarýlar elde etmesini açýklamak senelerimi aldý. *Gülen’in direnmediði düþüncesine nereden vardýnýz? Turam: Gülen hareketinde laik rejime karþý duran ve baþkaldýran davranýþlar ve kimlikler aramak için girip çýkmadýðým kamusal ve özel alan kalmadý. Ama ana bulgum, devlet ve Gülen taraftarlarý arasýnda farklý farklý alanlarda uzlaþmanýn (engagement) bulunduðu oldu. Uzlaþma derken bazý konularda pazarlýk, bazý konularda uyum ve fikir ortaklýðý; bazý konularda da, mesela Orta Asya’daki etnik politikalarda iþbirliði... Gülen cemaati mensuplarýnda çok kesin bir biçimde “biz kavga etmeyeceðiz, çatýþma istemiyoruz” yaklaþýmý hakimdi. Ama bu her alanda böyle. Sadece devletle iliþkilerinde deðil, önlerine hangi sorunu koysanýz “bunu kavga etmeden nasýl halledebiliriz?” diye soruyorlar. Yýllar sonra, 2005’de görüþtüðümde, Fethullah Gülen’e “laik kesimin demokratlarýnýn bile karþý çýktýðý bazý uygulamalar konusunda siz niye suskun kalýyorsunuz?” diye sordum. Bana “Size býçakla gelene kollarýnýzý açarsanýz, býçaklarýný atarlar” dedi. *Tamamen özgür bir þekilde çalýþabildiðinizi düþünüyor musunuz, yoksa bazý engeller çýkarýldý mý? Turam: Baþka gruplarla karþýlaþtýrdýðýnýz zaman çok açýklar. Örneðin ben Yazýcýlar, Okuyucular gibi diðer Nurcu gruplara da ulaþmaya çalýþtým ama beni kabul etmediler. Bu bakýmdan Gülen hareketinin kollarýný kapadýðýný düþünmüyorum ama baþka birçok kiþi çok farklý zorluklarla karþýlaþtý. Bense sahaya girip çýkmakta hiçbir sorun yaþamadým, hatta oldukça destek oldular. Zaten sahaya çýkýp feminist feminist konuþmadým. Uslu bir kýz olarak davrandým. Fakat doktorayý bitirip sosyolojiyi profesyonel olarak yapmaya baþladýktan, yani o kýz öðrenci imajýndan çýktýktan sonra saðda solda makalelerim çýkmaya baþlayýnca cemaatten bazýlarýnýn rahatsýz olduðunu gördüm. “Keþke bu makale çýkmadan önce okusaydýk” veya “koca kitap çýkmýþ, hiçbirimiz daha önceden görmedik” gibi sözler edildi. Bir de, özellikle kadýn gruplarýnýn çok içine girdiðiniz zaman, bir yerde sosyolog olduðunuzu unutuyorlar ve aralarýna katýlmanýzý istiyorlar. Kesinlikle herhangi bir baský olmadý ama davet ettiler. Örneðin baþörtüsü hediye etmeler veya “artýk sen de namaz kýlýyorsun deðil mi?” gibi sözler. Cemaat doðal olarak muhafazakâr. Yakýn iliþkiler kurulunca, gece evden arayýp da bulamadýklarýnda tepki verenler oluyordu. Bekar genç bir kadýn gecenin bir saati nerde olur diye... Özel hayatýmý ayrý tutmanýn çok zor olduðu noktalara geldim zaman zaman. Ama bunun tam tersine, bir gece kulübünde elimde içki, cemaatten birine rastladýðýmda, gayet doðal muhabbet ettiðimiz de oldu. Hareket çok geniþ, genellemek çok zor. *Sizi “uzlaþma” (engagement) dediðiniz þeye laik kesimler pek inanmýyor ve cemaatin takiyye yaptýðýný savunuyorlar. Gülen’in o “beklenen gün” ü beklediðine inanýyorlar. Sizce de bu “uzlaþma” yaklaþýmý onlarýn içine sinmiþ durumda mý yoksa bu bir taktik ya da strateji olabilir mi? Turam: Her hareketin taktik ya da stratejileri olur. Bir hareketin stratejisinin olmasý onun ikiyüzlü olmasýný gerektirmez. Feminist hareketin de stratejisi var, milliyetçi hareketin de. Bunlarýn da çok baþarýlý stratejileri var. Mesela að oluþturma (networking) konusunda gayet uzmanlar. Bu iþ herhalde bundan daha iyi yapýlamaz. Týkýr týkýr iþleyen bir mekanizmalarý var. Ama ben uyum ve uzlaþmadan bahsederken çok spesifik bir noktaya parmak basýyorum: devletle olan iliþkileri. Laik aktörlerle, Kemalistlerle deðil, sadece devletle. Laik aktörlerle devleti özdeþleþtirmek ve ayný kefeye koymak adetten olmuþ, ama çok hatalý bir bakýþ acýsý. Ben Gülen hareketinin devletle olan iliþkilerinde stratejik ve hatta kasýtlý olmayan tutum ve hareketlerini mercek altýna koydum. Devletle aralarýnda iki tarafýn da dile getirmediði hatta farkýnda olmadýðý uyumlar var. Bu iþ stratejiyle filan olmaz, kimya meselesi. Devlete karsý olan tutumlarý, onlarý devletçi kýlmýyor, kendi özerk alanlarýný kýsýtlamýyor, ya da devleti tehdit etmiyor. Sadece birçok konuda giderek daha benzeþiyorlar. Ýslam’la da doðrudan ilgisi yok bunun. Devlet-toplum iliþkisi düzleminde düþünmek gerek. Çok samimi bir þekilde milliyetçiler mesela. * Peki milliyetçiliklerine raðmen Ýslami kimliklerinden taviz vermemeleri nasýl birlikte gidebiliyor? Bu çeliþki yaratmýyor mu? Turam: Bu bir çeliþki deðil, çünkü ümmetçi bir hareket deðiller. Büyük Ýslam ümmetini bir araya getirmek diye bir dertleri yok. Ýkincisi, laik devleti yýkýp yerine Ýslami bir devlet koymak gibi bir amaçlarý da yok. Daha farklý, bence çok daha idealist bir gündemleri var. Dikkat ederseniz, bu hareket hep laik ortamlarda yayýlýp büyüyor, Orta Asya, Amerika, Avrupa vs. Diðer Ýslami hareketlerden çok farklý olduklarý için de fazla zorlanmýyorlar. Kaldý ki Ýslam ile milliyetçiliði bir arada götüren baþka hareketler de var. *Þeriat istemiyorlarsa bütün bunlarýn ucunda neyi hedefliyorlar? Turam: Bence bu hareketin, ama sadece bu hareket için söylüyorum, en büyük amacý, laik düzen çerçevesinde Ýslami hayatlar sürmek isteyen insanlara daha geniþ alanlar ve özgürlükler açmak. Böylesine daha fazla özgürlük talebinin devleti Ýslamlaþtýrmakla hiçbir ilgisi olmadýðýný düþünüyorum. Zaten kendileri de bunu söyleyip duruyorlar. Yine de onlarýn takiyye yaptýklarýna inananlara þunlarý hatýrlatmak iyi olabilir: Ortadoðu’ya hiçbir ilgi duymuyorlar, Ýran’la hiç ilgilenmiyor ABD’ye yöneliyorlar. Ýslami devlet fikri en azýndan uygulamaya konulmuþ haliyle hiç hoþlarýna giden bir þey deðil. Fethullah Gülen’le konuþtuðumda Seyyid Kutup gibi tanýnmýþ radikal Ýslami düþünürlerle kendi görüþlerinin hiç baðdaþmadýðýný açýk açýk koyduðunu gördüm. Onlar için “çok radikal, çok politik” diyor, onlarý eleþtiriyor. Zaten o kadar büyük bir hareket ki isteselerdi siyasi bir parti kurarlardý, hiç de zorlanmaz ve epey de oy alýrlardý. Ama bilmeden Türkiye’de siyasi kültürün ve devletin dönüþümünde rol oynuyorlar. Bunu söylediðinizde de kendileri de kabul etmiyorlar ki haksýz da sayýlmazlar çünkü bu pek de planlý olarak yaptýklarý bir þey deðil. Devletin dönüþümü derken, o çok korkulan Ýslamlaþma ve Þeriat’tan bahsetmiyorum. Tam tersi katý ve taviz vermeyen laiklikten, toleranslý bir sekülarizme doðru olan dönüþümden bahsediyorum. *Ama devlet içinde çok ciddi sayýda kadrolarý olduðu da biliniyor özellikle emniyette’85 Özellikle takiyye diyenler bu kadrolaþmayý örnek gösteriyor. Turam: Bu harekette yer alan kimseyi devlet kademelerine sokmamanýn demokraside açýklamasý olabilir mi? Bunda ürkülecek tek þey, devletin ele geçirilmesi deðil, hareketin kendi amaçlarýndan taviz verip, devletin yörüngesine girmesi, yani iyice ehlileþip devletçileþmesi olur. Gülen hareketi ýlýmlý ve uyumlu, ama birçok kiþinin iddia ettiði gibi devletin uydusu da olmuyor. Hareketin devletten ekonomik baðýmsýzlýðý ve uluslararasý platformda tanýnan aktif bir aktör olmasý buna imkan vermiyor. KÝTAPTAN ALINTILAR Gülen’in en sevdiði fýkra Fethullah Gülen’le görüþmeden ayrýldýktan sonra yandaþlarý bana onun en sevdiði fýkralardan birini anlatýyor: “Küçük bir köyde iki kaynana, her gün dere kenarýnda kavga eder, derenin karþý tarafýndan birbirlerine küfreder ve taþ atarlarmýþ. Bu içlerinden biri hastalanýncaya kadar devam etmiþ. Hastalanan kadýn, kendi yerine gelinini gönderip, karþý kýyýdaki kadýnýn ettiði her küfür için iki katý küfretmesini öðütlemiþ. Gelin de dere kenarýna gidip öbür kadýnýn karþýsýna geçmiþ. Ama kadýn ne kadar küfrederse küfretsin gelin aðzýný açmýyor, tek bir kelime bile etmiyormuþ. Karþýdan yanýt alamayýnca iyice küplere binen kadýn, öfkesinden çatlamýþ. Eve dönen gelin olanlarý kaynanasýna anlatmýþ. Kadýn, küfürleri karþýlýksýz býraktýðýný öðrenince gelinine saldýrmaya baþlamýþ. Gelin yine karþýlýk vermeyince, o da sinirinden çatlamýþ.” Gülen’in gözünde ordu Hareketin güçlü milli duygularý direkt olarak devlet örgütlerine baðlýlýðý arttýrýyor. Buna ordu da dahil. Bir milliyetçi olarak Fethullah Gülen, devletin güvenliði için ordunun gerekli olduðunu düþünüyor. Þu anda yaþadýðý evinde, Pennsylvania’da yaptýðýmýz mülakatta Gülen, devletin ve ordunun en baþýndan beri okullardan haberi olduðunu ve bunlarý desteklediðini söyledi. Askerlik görevi ile ilgili kiþisel görüþlerini de sordum. Gülümsedi ve insanýn ülkesine hizmet etmesinin özel bir keyif verdiðini söyledi. Bu hizmetin, zorluklarýna raðmen hayatýnýn en önemli olaylarýndan biri olduðunu ifade etti. 1980’lerden beri birçok konuda fikirleri deðiþtiyse de orduya baðlýlýðý 80 öncesine kadar dayanýyor: “Asker olmak için doðan insanlar vardýr. Bu kiþiler asker olarak ölürler. Askeri görevlerine, fedakarlýða ve savaþlara aþýktýrlar. Devam eden zorluklara raðmen bir kýtadan diðerine giderler.” Cemaatýn kaç üyesi bulunuyor! - Kitapta 6 milyon cemaat üyesi olduðunu yazmýþsýnýz. Bu rakama nerden ulaþtýnýz? Turam: Sosyal bir hareket olduðu için taraftarlarý, baðýþ yapanlarý, öðrencileri sempatizanlarý hizmetteki kiþileri vs. saymak mümkün deðil ama bu sayý kendi tahminleri. Sanýrým Türkiye içindeki bütün etkinliklerine ve örgütlenmelerine bakýp böyle bir sayýyý tahmin ediyorlar. Amerika’daki konferanslarda bu sayý çok geçiyor. Bunun temel nedeni araþtýrmacýlarýn sürekli olarak bir rakam talebinde bulunmasý. Sonuçta onlar da böyle bir tahminde bulunmuþ olmalýlar. Pek güvenilir bir rakam deðil ama çok çok yanlýþ olacaðý da söylenemez. Burada ilginç olan, grubun yurtdýþýndaki gücü hakkýnda tahminde bulunmanýn daha zor olmasý. Örneðin ben burada ABD’nin en saygýn üniversitelerinden MIT’de okuyan öðrencilerle mülakat yapýyorum, çoðu Gülen hareketinden çýkýyor. Yurtdýþýnda çok çok güçlüler ve bu büyüyen potansiyelin uç limitlerinin kendileri de farkýnda deðil. Gülen, Orta Asya’ya hiç gitmemiþ mesela. Zaten bu çapta bir hareketin merkezden yönetilmesi imkansýz. YARIN * Kadýnlar kendilerine yönelik ayrýmcýlýða neden karþý çýkmýyor? * Gülen Nurcu mu? l Öðrenciler cemaate nasýl kazandýrýlýyor? * Fethullah Hoca’dan sonra cemaati nasýl bir gelecek bekliyor? Rusen Cakir - 21.10.2007, VATAN Vatan Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Webmaster Geschrieben 22. Oktober 2007 Teilen Geschrieben 22. Oktober 2007 Gülen cemaatinin sýrlarý-2 On yýl süren araþtýrmadan ilginç sonuçlar... Ruþen Çakýr yazýyor Kadýnlar cemaatte aktifler ama arka plandalar! 1997’den beri Gülen hareketini inceleyen Berna Turam: Cemaat okullarýnda baþarýlý bir eðitim veriliyor. Sýnýflara din sokulmuyor. Dinle ilgisi olmayan aileleler bile çocuklarýný bu okullara yolluyor. Ama yatakhanelerde çocuklara “Türk-Ýslam ahlaký” öðretiliyor. Kadýn konusunda ciddi çeliþkileri var. Kadýnlar çok aktif, ama kesinlikle ön plana çýkarýlmýyor. Kitapta 6 milyon cemaat üyesi olduðunu yazmýþsýnýz. Bu rakama nereden ulaþtýnýz? Turam: Sosyal bir hareket olduðu için taraftarlarý, baðýþ yapanlarý, öðrencileri, sempatizanlarý, hizmetteki kiþileri vs. saymak mümkün deðil ama bu sayý kendi tahminleri. Sanýrým Türkiye içindeki bütün etkinliklerine ve örgütlenmelerine bakýp böyle bir sayýyý tahmin ediyorlar. Amerika’daki konferanslarda bu sayý çok geçiyor. Bunun temel nedeni araþtýrmacýlarýn sürekli olarak bir rakam talebinde bulunmasý. Sonuçta onlar da böyle bir tahminde bulunmuþ olmalýlar. Pek güvenilir bir rakam deðil ama çok çok yanlýþ olacaðý da söylenemez. Burada ilginç olan, grubun yurtdýþýndaki gücü hakkýnda tahminde bulunmanýn daha zor olmasý. Örneðin ben burada ABD’nin en saygýn üniversitelerinden MIT’de okuyan öðrencilerle mülakat yapýyorum, çoðu Gülen hareketinden çýkýyor. Yurtdýþýnda çok çok güçlüler ve bu büyüyen potansiyelin uç limitlerinin kendileri de farkýnda deðil. Fethullah Gülen Orta Asya’ya hiç gitmemiþ mesela. Zaten bu çapta bir hareketin merkezden yönetilmesi imkansýz. Sesleri çýkmýyor Kitabýn kadýnlarla ilgili bölümünde çok derin gözlemleriniz ve vurgulu bir eleþtirel bakýþýnýz var. Bir yanda alabildiðine Batýlý ve modern olduklarýný ama kadýn konusundaysa çok tutucu olduklarýný söylüyorsunuz. Turam: Evet kadýn konusunda çok ciddi çeliþkileri var. Bu konuda çok sert eleþtiriler getirdiðim için, son zamanlarda cemaatten çok kiþi bana “benim karým evde oturmuyor” veya “eþim þurada çalýþýyor” ya da “bizim evde yemekleri eþim deðil ben yaparým” gibi açýklamalar yapýyorlar. Þimdi herkes savunma halinde. Yaþadýklarý çeliþkinin farkýndalar, en azýndan hareketin aydýnlarýna bunu söylediðinizde kabul ediyorlar. Ama bu konuda en çarpýcý husus, kadýn konusundaki çeliþkilerinin onlarý devletin laik erkek elitlerine daha yakýnlaþtýrmasý. Milliyetçilikte olduðu gibi, kadýn politikalarýnda da zýt düþmemeleri, baþka bir uzlaþmaya alan açýyor. Örneðin üniversitelerde kýz öðrencilerin baþýný açmada hiç direnmedi, hiç zorluk çekmedi bu hareket. “Peruk takýn, olmadý baþýnýzý açýn. Eðitim için yapýyorsunuz, ne olacak!” dedi çoðu. Fethullah Gülen kendisi bile “bu bir ayrýntýdýr esas olan imandýr” dedi. Bu konuda kadýnlarýn ihtiyaç, talep ve isteklerini göz önüne almadýlar. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, devletle Ýslami hareket arasýndaki uzlaþma alanlarý her zaman olumlu sonuçlar doðurmuyor, hatta çoðu zaman sivil topluma zarar verebiliyor. Yani hareketin kadýný ikinci plana atmasý, onun dýþa açýlmasýný kolaylaþtýrýyor diyorsunuz... Turam: Bu hareketin, mesela bir zamanlar Refah Partisi’nin yaptýðý gibi, Ýslami feminist bir hareket çýkartmýyor olmasý devletle uyum kurmalarýný kolaylaþtýrýyor. Þimdi AKP de benzer bir noktaya vardý. Hep baþý açýk kadýnlarý bünyesine alýyor ve onlarýn önünü açýyorlar. Baþörtülülerin sesi hâlâ çýkmýyor, kadýn hareketi oluþturmak ve direnmek de istemiyorlar. Kitabýn baþýnda bir Fethullahçý ile bir RP’li genç tartýþýyor ve aralarýnda çok büyük farklýlýklar olduðunu görüyoruz. AKP ile bu ara kapandý mý? Turam: Tayyip Erdoðan’ýn bugünkü söyledikleriyle on yýl öncekiler arasýnda çok büyük farklar var. Artýk çatýþmadan uzak durmaya, uyum saðlamaya özen gösteriyor. Fethullah Gülen’e bunda kendilerinin etkisi olup olmadýðýný sordum. Hiç olmadýðýný, zaten aralarýnda gidiþ geliþin de olmadýðýný söyledi. Türkiye’nin içinden geçtiði çok büyük bir dönüþümün uzantýlarý bunlar. Laiklik artýk devletin resmi politikasý olmaktan çýkýp, sokaklarda protesto eden bir sosyal harekete dönüþürken, AKP de yumuþayýp Fethullah Gülen’in durduðu yere çok yaklaþmýþ, devletle birçok mutabakata varmýþ durumda. Yani Gülen hareketinin öteden beri belli bir noktada olduðunu, esas dönüþümün AKP’de yaþandýðýný söylüyorsunuz. Turam: Evet ama Gülen hareketi de çok dönüþüm yaþamýþ, mesela 1970’lerde çok farklýymýþ. Nurculuðunun daha erken dönemlerinde, hatta Nurculuktan kopmalarýn baþladýðý dönemlerde, Gülen hareketi de yer yer radikal çýkýþlar yapmýþ, kasetlerde bunlar var. Laik kesimin korkuyla bahsettiði kasetler ve videolar oldukça eski. Politik kurumlar ve politik kültür dönüþürken, sosyal hareketlerin ayný kalmasý beklenemez. Kitapta Said Nursi’nin Risaleleri’nin okunduðundan sýk sýk bahsediyorsunuz. Bu hareketi Nurculukla süreklilik içinde görüyorsunuz deðil mi? Turam: Birçok kiþi böyle görüyor. Bense hiç görmüyorum. Risalelere saygýlarý devam ediyor ama “hayatýmda hiç Risale okumadým” diyen ve harekete ciddi katkýda bulunan çok sayýda iþadamý var. Bunlar çok pragmatik, aksiyoner insanlar. Said Nursi’nin Risaleleri o zamanýn metinleriydi, Fethullah Gülen ise tam bugünün adamý. Hareket, bilimde, siyasette, eðitimde, dünyada yaþanan her türlü geliþmeyi çok yakýndan takip ediyor. Ýki lider arasýnda çok büyük farklar var. Said Nursi zamanýnda Türkiye’deki modernleþmeyle uðraþýyormuþ, Gülen ise küreselleþme derdinde. “Açýlalým, büyüyelim” diyor. Bu þekilde karsýlaþtýrmalarý, Fethullah Gülen’e çok yakýn olan, onu sürekli ziyaret eden kiþilerin aðzýndan duyduðum da oldu. Ýki liderin aksiyon alanýnda dertleri ve amaçlarý farklý. Bu yüzden hareketi Neo-Nurcu olarak tanýmlamanýn indirgemeci bir yaklaþým olduðunu düþünüyorum. Rekabetçi eðitim... Cemaat okullarýnýn sýrrý nedir? Hem çok baþarýlýlar, hem de yerel yönetimlerle, bazý istisnalar dýþýnda sorun yaþamýyorlar... Turam: Hareketin Kazakistan gibi laik devletlerde gösterdiði baþarýnýn sýrrý eðitim ve öðretimi iki ayrý uygulama olarak ele almalarý. Çok güçlü, bilimsel bir eðitim veriyorlar. Hakikaten çocuklar çok rekabetçi ve çok baþarýlý yetiþiyor. Ama sýnýfa dini eðitimi hiç sokmuyorlar. Ben gittiðimde tüm dinlerin okutulduðu sadece bir tek ders vardý. Dini sýnýftan ve müfredattan çýkardýktan sonra meþrulaþýyorlar, özgürlük alanlarý geliþiyor. Onlar da ne yapýyorlar? Yatakhanelerde Türk Müslüman ahlaký ve hayat tarzlarýný öne çýkaran bir eðitim veriyorlar. Oralarda dini kitap okunmasý dindar hayatlar sürülmesi devletleri tehdit etmiyor. Öðrencilerin dini sosyalizasyonu sýnýf dýþýnda oluyor yani... Lise öyle bir dönem ki kimliðin þekillenmesinde çok etkili olabiliyor. Hiçbir zorlama olmadan o çocuklara yeni bir kültür veriyor ve sevdiriyorlar. Onlarý yeniden sosyalleþtiriyorlar. Bir þeyler iþlemek, ve kimlik formasyonu için bu yaþlar çok uygun. Gülen bu hareketin neresinde? Bir yandan çok cazip bir eðitim verip, diðer yandan öðretmenlerin vb. etkisiyle bu çocuklarýn en azýndan bir bölümü Ýslamileþiyor diyebilir miyiz? Turam: Diyebiliriz çünkü yatakhaneler ve ýþýk evleri, benim gözlemime göre çok tektip yerler. Ayný tür þeyler okunuyor, seyrediliyor, ayný tip konuþmalar geçiyor, ayný deðerler savunuluyor. Baþka yayýnlara açýk olmuyorlar, mesela kimse Cumhuriyet filan okumuyor. Ama baskýcý ve çocuklarý incitici yöntemlere de baþvurmuyorlar. Bu konuda zaman zaman dile getirilmiþ olan bazý iddialarýn genellikle asýlsýz olduðunu düþünüyorum. Hareketin yaptýðý, bunu almaya çok müsait olan çocuklarýn önüne “Müslüman-Türk” kültürü dedikleri bir hayat tarzý sunmak. Orta Asya’da, bu okullara girmek kolay deðil. Öðrencileri kabul etmeden önce, bir hafta kadar gözlemliyorlar ve eleme sistemi uyguluyorlar. Mesela Kazakistan’da çokça Kazak, biraz Türk, çok az da Rus öðrenci vardý. Hepsine tuvalet ahlakýyla ilgili olarak “taharet” öðretiyorlardý. Kiþinin özel alanýna girmenin bundan daha açýk örneði var mý? Daha da ilginci, Ýslamileþmeyle bitmiyor iþ. Bu okullarýn mezunlarýnýn Türkiye’ye çok büyük sempatisi oluyor. Ancak bu kullarda ve yatakhanelerdeki eðitimlerde bireysel özgürlüðe hiç yer vermiyorlar. Çok yekpare, otoriter olmasa da çok disiplinli yapýlar. Ýlerde belki bu çizgide sorunlar çýkabilir. “Bu cemaat yapýsý daha uzun süre dayanamaz. Bireysel arayýþlar nedeniyle çatýrdar“ dersek abartmýþ mý oluruz? Turam: Bu cemaat yapýsýný modernleþmeye o kadar adapte etmiþler ki, sanmýyorum. Kimseyle kavga etmeden yol almaya devam ediyorlar. Cemaatin içinde kiþisel özgürlüklere yer yokken, dýþarýdakilere veya cemaatle iliþkileri daha dýþ çemberlerde kalanlara son derece toleranslý davranýyorlar. Her konuda olduðu gibi, bu konuda da cemaatte istikrarlý bir fikir birliði var. Fethullah Gülen bu hareketin neresinde? O meþhur soruyu sorayým: Gülen vefat ederse ne olur? Turam: Evet çok merak edilen bir soru. Hatta cemaat içinde de en çok bu sorunun cevabý merak ediliyor. Örneðin Fatih Üniversitesi’ne gittiðimde hareket taraftarlarý da en çok bunu sormuþlardý. Yaptýðým araþtýrmanýn verilerine baktýðým zaman çok fazla kurumsallaþtýklarýný görüyorum. Çok sayýda okul, üniversite, vakýf, þirket ve að söz konusu. Kuþkusuz liderlerinin kaybýna çok üzülürler, ama çok saðlam geliþtiler, geniþlediler ve kurumsallaþtýlar. Dolayýsýyla, bu hareket kiþilerin ölmesiyle sarsýlacak bir hareket deðil. KÝTAPTAN ALINTILAR Okullarýn cazibesi Bu okul ve yurtlar sadece hareketin takipçileri ve onlarýn çocuklarýna hitap etmiyor. Farklý geçmiþleri olan öðrenciler de farklý nedenlerle bu okullara gidebiliyor. Yüksek güvenlik standartlarý, ahlak, temizlik, teknoloji kullanýmý, iyi eðitim ve rehberlik hizmetleri gibi din dýþý öðeler de bu okullarý veliler için çekici hale getiriyor. Bu þartlar altýnda bu okullar, çocuklarýnýn kentteki iyi ve güvenli bir okulda eðitim görmesini isteyen kýrsal kesimdeki insanlar için de bir cazibe merkezi haline geliyor. Aðabey ve ablalar hizmetlerini gönüllü danýþmanlýk yaparak tamamlýyor. Öðrencilere eðitim alanýnda yardým ettikleri gibi hayatlarýný düzenlemekte de rehberlik ediyorlar. Öðrenci bu yurtlardan ya da Iþýk Evleri’nden birinde yaþamaya baþladýðý zaman kendisini bu hareket ve onun sürükleyici dünyasýnýn içinde buluyor. Öðrencilerin ne yaptýðý, ne öðrendiði, ne okuduðu, ne giydiði, ne yiyip içtiði ve kimlerle arkadaþlýk ettiðine kadar farklý alanlarda kontroller var. Ayrýca bu hareket dini eðitimin verildiði yaz kamplarý da düzenliyor. Kamp programlarý hiç esnek deðil ve öðrenciler sert kurallarla karþý karþýya kalýyor. Okullarýn farklý eðitim felsefesi var Bu okullarýn farklý bir eðitim felsefesi var: ahlaki eðitimi akýlcýlýkla birleþtirmeye çalýþýyorlar. Öðretmenler ahlaký rasyonel olarak görüyor. Hepsi Durkheim’ýn ahlaki eðitim kavramýna hak veriyor gibi... Yani ahlaki eðitimin “yalnýzca mantýklý düþünce ve duygulardan gelen fikirleri” ortaya koyduðunu düþünüyorlar. Hedef, ahlaki olarak daha üstün ve uluslararasý arenada rekabet edebilecek bir gençlik yetiþtirmek olarak ifade ediliyor. Öðretmenlerden biri “Türk-Ýslam eðitimi öðrencilerin uluslararasý alanda rekabet edebilmesini saðlýyor. Eðer büyüklerine ve geleneklerine saygý duymayý öðrenmezlerse kendi kendilerine nasýl çalýþabilirler” dedi. Bir baþka öðretmen “uluslararasý eðitim laiktir... Eðer uluslararasý bilim alanýnda yarýþmak istiyorsak laik olmak zorundayýz” yorumunu yaptý. Ancak yaptýðým röportajlarýn çoðunda otoriter eðilimler, özgür býrakan tavýrlarý bastýrdý. Çay içerken öðretmenlerden biri “Bu çocuklarýn disipline ihtiyacý var. Ahlaki olarak tam bir karmaþanýn içine doðmuþ olmalarý ne kadar yazýk... Dinsiz Sovyet yönetimi insanlarý inançlarýndan, ahlaklarýndan kopardý. Zaman alacaðýný biliyoruz ama yavaþ yavaþ Ýslami ahlak disiplinini benimseyecekler. Þimdiden davranýþlarýnda deðiþiklik görmeye baþladýk. Aileleri eðitimimizin hýzlý sonuçlarýndan bahsediyor ve teþekkür ediyorlar” dedi. Evlerinden çýkmayan eþler Hareketin “içinde” cinsiyet ayrýmcýlýðý sosyal hayatýn merkezinde yer alýyordu. Uzun yýllar Gülen Hareketi içinde çalýþan ve þimdi hareketin kollarýndan birinde çalýþan Osman’a eþinin hareketin etkinliklerinde rol alýp olmadýðýný sordum. Bu soruyu sorduðum an savunmaya geçti ve eþinin ve evliliðinin iyi yanlarýný anlatmaya baþladý: “Eþim çalýþtýðým ve vakit geçirdiðim ünlülerin hepsinde çok daha güzel ve ahlaklý. Onun ahlaki standartlarý ve iffeti hiçbir arkadaþým ve meslektaþýmla karþýlaþtýrýlamaz!” “Peki sizinle hiçbir yere gelmez mi, bir etkinlikte tanýþamaz mýyýz” dedim. “Serap bu tip etkinlikleri sevmez. Zaten iki küçük çocuðumuz var. Bütün zamanýný alýyorlar” dedi. Sohbetimizin ortasýnda telefonu çaldý ve bir pop star aradý. Anladýðým kadarýyla bir etkinlikte sahne alacaktý. Konuþmasýndan hemen sonra Osman sözlerine devam etti: “Þunu anlamalýsýnýz. Bu benim iþim. Ben Gülen hareketi için çalýþýyorum. Serap bununla gurur duymalý ve zaten gurur duyuyor. Tek yaptýðým, iþi ve ev hayatýný ayýrmak.” Birçok erkek, özel hayatý ve iþ hayatýný ayýrmak konusunda, aslýnda cinsiyet ayrýmcýlýðýný açýkça ortaya koyan ayný yorumlarý yaptý. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Selim Geschrieben 28. Oktober 2007 Teilen Geschrieben 28. Oktober 2007 cok entersant bir reportaj. tsk Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.