Webmaster Geschrieben 11. März 2007 Teilen Geschrieben 11. März 2007 Imaný mi, Islam'i mi anlatalim? (Ahmet Sahin) Hicri 538'de Cürcan'da vefat eden büyük Türk âlimi Zemahþeri bir ara Mekke'ye gitmiþti. Orada Ebu Kubeys Daðý'na, çýkarak seslenmiþti: - Ey evlad-ý Arap, geliniz dedelerinizin dilini benden, bir Türk âliminden öðreniniz!.. Gerçekten de Zemahþeri, Araplara dillerini öðretecek seviyede bilgi sahibi olmuþ, onlara uzun zaman dillerinde üstadlýk da etmiþti. Bu misali, birlikte yolculuk yaptýðým bir Alman Müslüman'la konuþurken hatýrladým. Alman Müslüman, týpký Zemahþeri'nin Araplara dillerini öðrettiði gibi bana da Ýslâmî tebliði anlatýyor, hatta itiraf edeyim, öðretiyordu. Hem öyle uzun cümlelerle filan da deðil. Tek cümle içinde ifade ediyordu bizim eksiðimizi. Bakýn teblið konusunda ne diyordu Alman Müslüman: - Sizler hep Ýslâm'ý anlatýyorsunuz Ýslâm'ý! Þunu ekliyordu cümlesine: - Halbuki insanlarýn ihtiyacý Ýslâm'a deðil, imanadýr imana!.. Gözlerini gözlerimin içine dikerek bakýyordu yüzüme. Ne anladýðýmý merak ediyordu besbelli. Ben ise bir þey anlamadýðýmý ifade eder tarzda bakýnca izah etmeye çalýþtý sözlerini: - Türkiye'ye geldiðimde dikkat ettim. Hemen bütün Müslümanlar Ýslâm'ý anlatýyorlar, imaný anlatma gereði asla duymuyorlar. Eðer bana da Almanya'da hep Ýslâm'ý anlatmýþ olsalardý büyük ihtimalle ben Müslüman olma saadetine eriþemezdim. Çünkü Ýslâm mükellefiyetler zinciri demektir. Þunlar, þunlar haramdýr. Þöyle yaparsan caiz olur, þöyle yaparsan caiz olmaz. Þunu yaparsan haramdýr, þunu yaparsan helaldir, gibi hep vazife, hep görev sýralamasýdýr. Halbuki vazifeler, görevler birer yük, birer mükellefiyettirler. Yükler, mükellefiyetler saðlam insanlara yüklenir. Bünyesi zayýf olanlara yük yüklenmez, mükellefiyet tahmil edilmez. Önce iman kuvvetlendirilmeli, sonra Ýslâm anlatýlmalý, yani yük yüklenilmelidir. Geçenlerde bir camide bir hocaefendiden dinledim imaný. Þöyle anlatýyordu bu muhterem hocaefendi: - Yeryüzü bir kitaptýr. Bitkiler, varlýklar da bu kitabýn harfleridir, satýrlarýdýrlar. Bu kitap iyi okunmalý, ifade ettiði mânâlar iyi anlaþýlmalýdýr. Bu kitaba dikkatle baktýðýnýzda görürsünüz ki, bütün bitkiler çamur yemekte; ama insanlara çok lezzetli gýdalar vermekteler. Kendisi çamur yesin de bizlere üzüm, elma, muz, portakal sunsun bu nasýl olur? Bunlarýn þuuru mu vardýr ki, kendileri çamur yiyor, bizlere ise lezzetli meyveler sunuyorlar? Bunu bir yaptýran yok mu? - Hayvanlar ot yiyorlar, bizlere et yediriyorlar. Kan ve fýþký arasýndan gelen tertemiz süt veriyorlar. Bunlarý kim sunuyor bizlere? Ýþte bu hocaefendi Ýslâm'ý deðil imaný anlatýyordu. Benim beklediðim anlatým da böyle olmalýdýr. Ýhtiyaç bunadýr çünkü... Muhatabým sözlerine þunlarý da ekliyordu: - Beðendiðim kitaplarýn içinde yerini almýþ olan Risale-i Nur Külliyatý hep imandan bahsediyor, Ýslâm'dan deðil. Çünkü imaný anlayan insan, Ýslâm'ýn bütün emirlerine uyma aþk ve þevki duyar, yeter ki imaný anlamýþ olsun... Bilmem bu yaklaþýma siz nasýl bakýyorsunuz, bana pek yabancý gibi gelmedi. Gerçekten de biz hep Ýslâm'ý anlatýyoruz, imaný deðil. Kaybýmýz da buradan oluyor, itirazlar da buradan geliyor galiba. 21 Þubat 2007, Çarþamba Ahmet Sahin Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.