Webmaster Geschrieben 24. Juli 2006 Teilen Geschrieben 24. Juli 2006 Hayret! Cesette hiç bozulma, çürüme yok Geçtiðimiz haftalarda bizzat Bandýrma'ya giderek, hadisenin þahitleriyle doðrudan görüþtük. Olup bitenleri birinci aðýzdan dinledik. Ýlk görüþtüðümüz kiþi, mevtanýn ailesini temsilen orada hazýr bulunan Dr. Osman Ataç. Onun dýþýnda, yine mezar nakli anýnda hadise mahallinde bulunan imam efendi ile bilfiil naaþ nakil hizmetini yapan mezarlýk görevlileriyle de görüþüp söylediklerini bir bir kaydettik. (Resmî memur olduklarý için isimlerini yazmýyor, mahfuz tutuyoruz.) Bütün bu þahitleri bizzat dinleyerek tesbit ettiðimiz vukuatýn aslý esasý þöyledir: Tayyar Alnýak'ýn yanlýþlýkla defnedildiði kabir, ilgili þahitlerin huzurunda mezarlýk görevlileri tarafýndan kazma kürekle açýlmaya baþlanýr. Nakledileceði kendi yeri de, zaten önceden hazýrlanmýþ durumda. Kazma iþi devam edip sýra tahtalarý almaya gelince, hiç umulmadýk bir durumla karþýlaþýlýr. Bakarlar ki, mevtanýn sarýlý olduðu kefen aynen duruyor. Hiçbir yeri bozulmamýþ, çürümemiþ, hatta rengi dahi bembeyaz þekilde... Yani, aynen mezara ilk konulduðu gibi duruyor. Üstelik, açýlan mezardan herhangi bir kötü koku da gelmiyor. Mezarlýk görevlileri ve orada bulunanlar, bu manzara karþýsýnda hayretler içinde kalýr. Çok yakýn mesafede olanlar, gayr-ý ihtiyarî ürperir, heyecana kapýlýrlar. Zira, aradan dokuz aylýk bir zaman geçmiþtir. Normalde, bu süre zarfýnda cesetle beraber kefen de çürür; geriye ise, aðýr çürüme kokusu ile kemik yýðýný kalýr. Fakat, buradaki durum bambaþka. Ayný heyecan içinde çalýþma devam eder. Naaþýn üstündeki toprak ve tahtalar tamamýyla kaldýrýlýp bakýlýr ki, kefen sapasaðlam durduðu gibi, cesette de hiçbir daðýlma, çürüme, bozulma yoktur. Tayyar Beyin naaþý, aynen vefat ettiði gün gibi duruyor. O vakit, orada bulunan cümle hazirûn kanaat getirir ki, veli makamýndaki bu zat, ayný zamanda þehiden göçüp gitmiþtir. Kefene sarýlý ceset, mezara konulduðundan daha fazla bir zorlukla çýkartýlýr. Zira, vücut normal aðýrlýðýndan da hiçbir þey kaybetmemiþtir. Bu esnada, ayak tarafýndaki ip baðlý olmadýðýndan, mevtanýn ayaðý kefenden dýþarý çýkar. Bütün vücut gibi ayaklarýn da tertemiz, bembeyaz ve sapasaðlam olduðunu, haliyle orada hazýr bulunan herkes görmüþ olur. Cesedin ayak tarafýný tutup kaldýran mezarlýk görevlisi de diyor ki: "Mübarek ayaklarý tam da gözlerimin önünde açýldý. Dikkatle baktým ki, et ile týrnak dahi birbirinden ayrýlmamýþ. Ayrýca, rahatsýz edici bir koku da gelmiyordu. Halbuki, normalde dayanýlmaz bir koku yayýlýr etrafa. Hayatýmda ilk kez böyle bir durumla karþýlaþýyorum. Demek ki, Allah'ýn çok sevdiði veli bir kulu imiþ..." Ýþte, böyle heyecan ve duygu yüklü bir atmosferde, Tayyar Beyin mezar nakli yapýlýyor. Annesi Hacer Hanýmýn solundan alýnýp sað tarafýna defnediliyor. (Mezar yeri no: 12499, yani 12500'ün bitiþiði, yani paftanýn tam ortasý.) Bizler de mezarýný ziyaret ettikten sonra dikkatle etrafa baktýk ki, Tayyar Beyin medfun bulunduðu nokta, o koca þehir mezarlaðýnýn tam da orta yerinde gözüküyor: Gerek umumî alan ve gerekse pafta itibariyle... Demek ki, Bandýrma'nýn medar-ý iftiharý olarak, hayatta iken bir manevî direk vazifesi gören Tayyar Alnýak, mezarlýðýn orta yerinde bulunan manevî þahsiyetiyle de, ayný vaziyetini muhafazaya devam ediyor. Ne mutlu, Tayyar Beyin örnek hayat hikâyesinden ibret dersi çýkaranlara. Ne mutlu, onun güzel hasletlerinden hissesi ziyade olanlara... Þahitlerin dilinden Temizliðe son derece dikkat ederdi Tayyar Bey, huy, karakter ve davranýþ itibariyle herkesi kendine hayran býrakan bir insandý. Temizliðe, bilhassa dershane temizliðine son derece dikkat ederdi. Zaman zaman çay ikramý veya ziyafet olurdu. Onlarca kiþiye yemek verilirdi. Misafirler gittikten sonra, Tayyar kardeþimiz tek baþýna temizlik faaliyetine giriþirdi. Ýþin garibi, hiçbir zaman baþkasýndan yardým teklifinde bulunmazdý. Ýsteyen kalýr, yardým eder, o baþka. Ama, kendisi söylemezdi. Üstelik, sitem de etmezdi. Bazan gece yarýlarýna kadar, bardaktýr, tabaktýr, bütün bulaþýklarý yýkar, etrafý temizler, ondan sonra evine giderdi. Bambaþka bir insandý. Yeni Asya'nýn temsilcisi olduðu için, zaman zaman onunla siyasî sataþmalara girmek isterdik. Ama, o asla münakaþa etmez ve muhatabýna kýrýcý sözler söylemezdi. Mübareðin sanki sinirleri alýnmýþ gibiydi. Þimdi düþünüyorum da, ben ondan fazla siyasetle ilgilenmiþ veya siyaset konuþmuþum. O bütün Nur Talebelerini muhabbetle baðrýna basar, dýþarýdan geldiyse alýr onu misafir eder ve hiç ayrým yapmadan Risâle�i Nur'daki hakikatleri onlarla paylaþmaya çalýþýrdý. Hasýlý, cidden her yönüyle örnek bir þahsiyet idi. Ne mutlu onun o güzel hasletlerinden istifadeye çalýþanlara. Kendi kaleminden Nurlu hatýralar (5) Diyarbakýr'da beþ sene görev yaptýktan sonra, 1963 yýlýnda Bandýrma'ya tayin oldum. Bandýrma'da beþ astsubayýn iþtirakiyle dersler devam ediyordu. Aramýza sivillerden ilk defa 12 yaþýnda Mustafa Ataç kardeþimiz katýldý. Muhterem babasý Ýbrahim Aðabey, bizlere çok yakýnlýk gösterdi. Ataçlarýn evlerinde ders yapmaya baþladýk. Sonra esnaf kardeþlerimiz de aramýza katýlmaya baþladý. Hikmet Ýþeri, Azmi Yýlmaz, Hayrettin Bayram, Yýlmaz Oktay, Sýdar Kocabay gibi kardeþlerimiz, burada saffý evveli teþkil etti. Malatya'dan Cerrah Altýntaþ kardeþimiz Bandýrma'ya tayin olunca, hizmetlerimiz daha da inkiþaf etti. Çevre il ve ilçelere derslere gitmeye baþladýk. Orada da güzel neticeler alýndý. 1967 senesinde Bandýrma'da ilk dersanemizi açtýk. Yýlmaz kardeþimiz, Risâle-i Nur dersleri sayesinde kötü alýþkanlýklarý terk ettiðinden, eski bitirim olan arkadaþlarýný derse getirmeye baþladý. Bize karþý çok saygýlý davranýyorlardý. Hatta, onlardan bir tanesi beni yolda çevirerek "Aðabey, sizi rahatsýz eden var mý? Söyle hemen kýrkalým" dedi. Ben de kimse rahatsýz etmiyor, dedim. Zübeyir Aðabey yere yýðýldý 1970 senesinde Ýstanbul'a astsubay Ýrfan Bulçum abiyle beraber Zübeyir Aðabeyin ziyaretine gitmiþtik. Biz talebelerin yattýðý odada onu bekliyorduk. Bizim oturduðumuz odanýn kapýsý açýktý. Kendisi odasýndan çýkýnca bizi gördü. Tam odadan içeri adýmýný atmýþtý ki, Ýrfan Abi ile ikimizin kucaðýna düþtü. Onu böyle halsiz ve baygýn vaziyette görünce, biz çok telâþlandýk. Hemen kendisini ayaða kaldýrdýk. Kendisi ise, bize hitaben "Telâþlanmayýn kardeþim" dedi ve ikimizin arasýna oturarak anlatmaya baþladý: "Bu durum Afyon hapishanesinin hatýrasýdýr. Afyon cezaevinde her birimizi ayrý ayrý tek kiþilik hücrelere koymuþlardý. Hücrenin tepesinden baþka ýþýðýn gireceði yer yoktu. O zaman gaz lambalarý lüks idi. Kandiller ile gece aydýnlatmasý yapýlýyordu. Hücrenin orta yerinde tuvalet vardý. Ýçerisi gayet rutubetli idi. Altý ay içinde üç defa yataklarýmýz çürüdü. Postallarýmýz rutubetten yemyeþil oluyordu. Onlar da kýsa zamanda çürüyordu. "Bir gün hapishane aðasýndan birisine bana gaz lambasý bulmasýný söyledim. Neyse Allah razý olsun adamcaðýz bana gaz lambasý bulup getirdi. Gaz lambasýnýn ýþýðýnda Kur'ân-ý Kerim'i okuyordum. Mahkûmlardan biri, elinde bir teneke su ile benim hücreme girip suyu tuvaletin deliðine boþalttý. Oradaki necis su baþýmdan aþaðý her tarafýmý ýslattý. Kimin bu iþi yaptýrdýðýný bilemedim. Üstümüzü baþýmýzý nasýl yýkarsýn kardeþim? Nerede kurutacaksýn? Cenâb-ý Hakk'a iltica edip 'Ya Rab! Halimizi görüyorsun. Bizi bu durumumuzla namazda kabul eyle!' diye yalvarmýþtým. "Ýþte kardeþim, oradaki aðýr rutubetten vücudumun her tarafýný romatizma kapladý. Onun için zaman zaman bu durumlar nüksediyor. Fazla ayakta kalamýyorum." Zübeyir Aðabey, baþýndan geçenleri anlatýnca, bizler gözyaþlarýmýzý tutamadýk. 24.07.2006 M. Latif SALÝHOÐLU Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.