Webmaster Geschrieben 4. Juli 2006 Teilen Geschrieben 4. Juli 2006 Anahtar, Bediüzzaman/da/dýr Son bir yüzyýlda Müslümanlarýn yetiþtirdiði iki büyük düþünür var: Biri Ýkbal, diðeri Bediüzzaman. Ancak Bediüzzaman, Ýkbal'den daha büyük ve daha esaslý bir düþünürdür. Bediüzzaman'ýn popüler olmasý, esas itibariyle iyi bir geliþme deðildir. Bilakis, bu, asýl iyi geliþmelerin önünde bir engeldir. Çünkü bu, Bediüzzaman'ýn anlaþýlmasýyla deðil, anlaþýlamamasýyla, hatta yanlýþ anlaþýlmasýyla sonuçlanacaktýr. Buradaki problem, Bediüzzaman'ýn herkes gibi okunmasý, herkes gibi tanýnmasý tehlikesidir. Herkes, hiçkimse demektir; hiçkimseyse, hiçbirþey. Bediüzzaman'ýn, herkese söyleyeceði çok esaslý þeyler var; bu muhakkak. Ama muhakkik olmayan herkes üzerinden Bediüzzaman'ýn bize söyleyeceði þey, söyleyebileceði þey olmayacaktýr. Bu nokta, önemli. Önemli çünkü Bediüzzaman'ýn yazdýklarý ve yaptýklarý avâmî ve umûmî þeyler deðildir. Avamý ve umûmu da hiç þüphesiz ki derinden ilgilendiren ama son derece husûsî þeylerdir; bir silkiniþ, diriliþ ve varoluþ projesidir. O yüzden Bediüzzaman'ýn asýl muhataplarý havass'týr. Bediüzzaman, heves için deðil, havass için yazmýþ ve yaþamýþtýr. Bediüzzaman'ýn "söz"ü asýl muhataplarýna hitap ettiði ândan itibaren, Bediüzzaman bihakkýn anlaþýlabilir ve anlatýlabilir. Ondan sonra Bediüzzaman'ýn popüler olmasýnýn hiçbir sakýncasý olmaz. Peki, Bediüzzaman neden son yüzyýlýn en büyük düþünürüdür ve Bediüzzaman'ýn yaptýðý þey nedir? Bediüzzaman'ýn ayný anda 4 çaðýn adamý olmasý ve iki esaslý dil kurmasýdýr. Bedizzaman, hem Osmanlý'nýn son çaðýnýn tanýðýdýr; hem Türkiye çaðý'nýn tanýðýdýr; hem Ýslâm tarihi çaðý'nýn tanýðýdýr, hem de dünya çaðlarýnýn tanýðýdýr. Hem bütün çaðlarý tanýyan ve bütün çaðlarýn tanýdýðý; hem de bütün çaðlarýn tanýðý ve kendisine tanýk olduðu bir figür. Bu, insana ne olduðunu hatýrlatan peygamberî sözü ve soluðu yaþayan ve yaþatan âlim, ârif ve hakîm figürüdür. Bediüzzaman, ancak âlim, ârif ve hakîm figürlerinin özelliklerini üzerinde barýndýran bir kiþinin yapabileceði bir þeyi yapmýþtýr: Ýki dil geliþtirmiþtir. Birinci dil, kendine mahsûs geliþtirdiði Türkçe'dir. Bu Türkçe, bugün Türkiye'de hiç kimsenin vâkýf olamadýðý ama en fazla vukûfiyet kesbetmeye ihtiyaç hissettiðimiz muhteþem ve muazzam bir Türkçe'dir; hem etimolojik, hem lingüistik, hem de semantik yapýsý açýsýndan sadece Bediüzzaman'a mahsus, sembolik ve metaforik dünyasý son derece derin ve zengin bir dildir ve Türkçe'nin bir anýt-eseri, bir þâhikasýdýr. Bugünkü Türkçe, mana ve ruh-köklerinden, dolayýsýyla sembolik derinliðinden ve dünyasýndan arýndýrýlmýþ, kendisiyle hiçbir özgün çabanýn ortaya konulmasý mümkün olmayan, sekülerleþtirilmiþ, sýð, hatta "piçleþtirilmiþ" bir dildir. Oysa bir dil, sembolik ("rûhî") derinliði varsa, varolabilir; yoksa, yokolur gider. Bediüzzaman'ýn Türkçe'nin bir anýt-eserini, bir þâhikasýný ortaya koymasýný saðlayan asýl þey, kurduðu ikinci dildir. Birinci dil, vasýta'dýr; ikinci dil, vasat'a aittir. Bu iki dil, birbiriyle kopmaz bir irtibat hâlindedir; biri olmadan, öteki de olmaz ve varolamaz. Bu ikinci dil, bütün bir Ýslâm medeniyeti birikimini, münhasýran da tefsir, hadis, akaid, fýkýh, kelam, tasavvuf, felsefe, tarih, gramer, mantýk, lisan gibi ilimlerden müteþekkil bütün bir Ýslâm düþüncesi geleneðini harekete geçirerek kurulmuþ bir dildir. Dünya ve hayat tasavvurumuzun kaynaðýný oluþturan kavramlarýmýzýn Ýslâmî bir düþünce inþasý ameliyesi ile þifrelenerek yeniden deþifre edilmesi çabasýdýr bu. Bedizzaman, Osmanlý'dan Cumhuriyet'e geçiþ sürecinde düþüncesini kuran, hem Ýslâmî ilimlere, hem de çaðdaþ dünyanýn bütün dünyayý büyük uçurumlarýn eþiðine fýrlatan felsefî sorunlarýna derinlemesine ve vukûfiyetle vâkýf, tek ve son düþünürdür: Yani anahtardýr. Ve her bakýmdan anahtar ondadýr. Ýslâm'ýn kapýsýný, Ýslâm düþüncesinin kapýsýný, Ýslâm medeniyetinin kapýsýný ve bütün bunlarý mümkün kýlacak, her alanda, Ýslâmî bir dil (bir varoluþ ve söyleyiþ biçimi) geliþtirebilme çabasýnýn kapýsýný Bedizüzzaman anahtarýyla açabiliriz ancak. Medeniyetimizin solmaya yüztutan dilini, bu dile hayatýný ve hayatiyetini kazandýran ruhu, ruh-kökünü kavrayabilmek ve yeniden üretebilmek için Bediüzzaman'ý tanýmak zorundayýz. Bir dil, týpký Bediüzzaman'ýn iki dil'i gibi, bir medeniyeti ifade ediyorsa ve bir medeniyetin -bütün boyutlarýyla- ifadesiyse hakîkî bir dildir; ve o dil üzerinden yeni yemiþler devþirebilmek için yürünebilir ve yeni koridorlar açýlabilir ancak. Yusuf KAPLAN ykaplan@yenisafak.com.tr Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.