derguiz Geschrieben 19. Mai 2006 Teilen Geschrieben 19. Mai 2006 Kendini bil ki O’nu bilesin İnsanın kendisini bilmesi sadece anatomisini, şehvetini, gadabını, gayzını, hiddetini, şiddetini bilmesi demek değildir. Veya sadece vicdan mekanizmasını, ruh sistemi içindeki Rabbani latifelerini, şuurunu, hissini, iradesini bilmesi de demek değildir. İnsanın kendini bilmesi bunlarla birlikte her gün kendini farklı bir mülahazaya alarak yeniden okuması, sürekli kendisini yeniden tanıması demektir. Çünkü insan bir fotoğraf gibi tek bir karede sabitlenebilen bir varlık değildir. O büyüyen bir ağaç gibi her an yeni bir şekil almaktadır. Dolayısıyla insanın kendi ruh, idrak ve şuur ufku itibariyle kendisiyle doğrudan ilgili olan hadiseleri gözlemlemesi ve yorumlaması gerekmektedir: “Bugün şöyle olumsuz bir hadise geçti başımdan, sebebi herhalde şu hatam idi. Veya şu davranışımdan dolayı böyle bir İlâhî lutfa mazhar oldum. Liyakatim olmasa bile ihtimal yaptıklarım Cenab-ı Hakk'ın rızasına uygundu.” gibi düşünceler ile devamlı kendini mercek altında tutması gerekir. Ama burada şunu unutmamak lazım; bu muhasebeyi yaptığınız zaman dilimi de, yukarıda bahsini ettiğimiz bir kareden ibarettir ve bu durum bir saniye önce veya bir saniye sonrakinden farklıdır. İnsan bu çizgiyi yakalayabilirse mahiyetini koruyabilir ve özüne sadık yaşayabilir. Buna bağlı olarak da Allah'ın kudretinin, iradesinin, meşietinin, ilminin taallukunu görebilir. Evet, insan daima değişen, daima farklı renk ve desenlerle ortaya çıkan çok karmaşık bir kitaptır. Bundan dolayı onun sürekli mütalaasına ihtiyaç var. Kur'an'da buraya kadar söylediklerimizle zahiren çelişiyor gibi görülen bir ayet var; “Allah’ı unutanlar gibi olmayın ki, Allah da nefislerini onlara unutturdu." (Haşr Sûresi, 59/19) Dikkat edilirse bu ayette Allah'ın unutulması başta zikrediliyor ve bunu yapanlar için de nefsin unutturulması bir ceza olarak arkadan geliyor. Öyleyse şöyle denilebilir; nefsini bilen Allah'ı bilir, fakat Allah'a karşı lakayd kalana da Allah nefsini unutturur. Görüldüğü gibi burada, ifade etmeye çalıştığımız hususla bir çelişki yoktur. Öyleyse insan, Allah'ı unutmadığı ve her meseleyi O'na bağladığı zaman nefsi, okunacak bir kitap haline gelir. Bediüzzaman Hazretleri 23. Söz'de der ki: "İman bir nurdur". Evet iman tecelli ettiği zaman kainatta her şeyi okunur hale getirir, kainatı ve insanın iç alemini (enfüs) daha bir farklı okuma imkanı verir. İnsanın imanla nurlanmış iç âlemi, kainatı ve kainatta cereyan eden hadiseleri okuma mevzuunda bir büyüteç, bir mercek olur. Bu açıdan Allah'ın varlığının baştan kabülü ve O'na iman çok önemlidir. Bu kabul ile siz ister iç dünyanızda isterse bütün varlık aleminde çok rahat dolaşırsınız. Her şeyi bir kitap gibi okur, bir meşher gibi temaşa edersiniz. Aksi halde, yani meseleyi Allah'a vermediğiniz takdirde her şey karanlığa gömülür. 23. Söz'de ifade edildiği gibi; “Bir köprünün üzerinde, ürperten karanlıklar içinde ve dört bir yan korkunç cenazeler ve vahşi hayvanlarla çevrili bir müthiş halde iken insan, meseleyi Allah'a imana verdiğinde, O'nu duyması bir elektrik düğmesine dokunmak gibi olur ve o korkutucu hal birden değişiverir.” Demek ki, baştan Allah'ı bilme, insanın her şeyi daha derince okumasına çok önemli bir katkıda bulunuyor. Fethulah GÜLEN Zaman - Kürsü 19.05.2006 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.