Webmaster Geschrieben 5. März 2006 Teilen Geschrieben 5. März 2006 Ve Tahiri... ve Zübeyir..... Vakitleri daima Nur hizmeti içinde geçerdi. Risale-i Nur'un tashihi, neþri ve dersi, esas teþkil ediyordu. Fuzulî konuþmalarý yoktu. Hatta Tahirî Aðabey odasýnda yemek yerken dahi kendisine hizmet eden fedakâr Ekrem kardeþe Risale okutur dinlerdi. Ve böyle yemekte geçecek zamaný dahi ihya ederdi. Gelen ziyaretçilerden bazýlarý, fazlaca ve maslahatsýz oturup zaman iþgal ettiklerinde Tahirî Aðabey sýkýlýrdý. Fakat bunu hissettirmezdi. Bende bu durumu önlemek için Tahirî Aðabey'e: "Sizin hizmetleriniz var, isterseniz odanýza buyurun" diyerek odasýna gitmesine yol açardým. Tahirî Aðabey de mütebessimane kalkar, selâm verip cemaattan ayrýlýrdý. Hakikatten çok iktisadlý ve nizamlý bir hayatý vardý. Zübeyir ve Tahirî Aðabeylerin hayatlarý ekseriyetle medrese içinde geçmiþtir. Medreseyi ihya etmeyi esas almýþlardýr. Bir gün kiracýsý olduðumuz ev sahibinin Oðlunu kýramadýðým için, bir kardeþin arabasýyla Belgrad Ormanlarýna pilâv yemeðe gitmiþtik. Zübeyir aðabey odasýndan çýkýnca beni sormuþ, kardeþler de durumu anlatmýþlar. Öðleden sonra dersaneye dönüp zili çalýnca, kapýyý, pek üzgün olarak bekleyen Zübeyir Aðabey açtý. Beraber tashihat hizmetinde çalýþtýðýmýz zamanlarda, ben uyurken masamdaki eþyanýn karýþtýrmasýndan çýkan hafif seslerle nazikâne uyandýrmak isteyen bir Zübeyir Aðabey kapýyý açýnca bana: "kendini gezdirdin mi beyefendi!" diye hitab etti ve o asabî haliyle odasýna girip yattý. Ben Aðabeyin bu kadar üzüleceðini hesab etmemiþtim. Yaptýðým hataya üzülmekten daha çok, Aðabeyi üzdüðüme üzülmüþtüm. Odasýna girdim, bu hareketimin mahiyetini izah edince, üzüntüsü geçti ve yataðýna oturdu, ben de rahatladým. Ubudiyet Hayatlarý Zübeyir Aðabey: "Risale-i Nur okumanýn neticesi ibâdettir" derdi. Namazý dini kisve ile ve tam tadil-i erkân üzere ifa ederdi. Tesbihatta âdabý üzere otururdu. Saða-sola yaslanmak gibi durumlarýný hiç görmedim. Bir sohbette dua esnasýnda ellerin omuz seviyesine kaldýrýlmasý, ellerle ve parmaklarla, týrnaklarla meþgul olmak gibi lâkaydane hareketlerin yapýlmamasý hususunda tenbihatda bulundu. Hatta derste dahi ayni âdap üzere otururdu. Saatlerce süren halka dersinde, Hz. Üstad'a hizmette uykusuz kalmanýn neticesi þiddetli uykusu geldiðinde, kendine iðne batýrýp uykusunu kaçýrdýðýný anlatmýþtý. Ayný dairede oturduðumuz halde, odasý kapalý olduðu ve dershane ehli ile her zaman ihtilât halinde olmadýðý için bütün hayat seyrini bilememekle beraber, gece teheccüde kalktýðýna ve zikirde bulunduðuna bazan muttali olmuþumdur. Tahir Aðabey ise, Teeccüd namazýný ve evradýný bir düstur halinde ifa ettiðine yakýndan þahidiz. Bir kerre, teeccüd vakti bir husus için odasýna girdim. Minderinde kýbleye doðru oturmuþ, elindeki Hizb-ül Hakaiký, tarif edemiyeceðim bir hazin ve hafif sesle okuyor, gözlerinden damlalar düþüyordu ve simasýnda bir nuraniyet vardý. Bana baktý, tebessüm etti. Ben, "peki sonra konuþuruz" mânâsýnda el iþaretiyle konuþmayacaðýmý bildirip, rahatsýz etmeden dýþarý çýktým. Sonra bana bu zikirlerin manevî halâvetinden bahsetti. Tahir Aðabey bu teheccüdden sonra mutavassýt bir sure ile sabah namazýný kýldýrýr, tesbihattan sonra sabah dersini baþlatýrdý. Sýra ile herkes okur ve böylece kuþluk zamanýna girilirdi. Tahirî Aðabey biraz daha hizmete devam eder, ekseriya öðleden öncesi, bazanda öðlen sonrasý bir miktar uyurdu ki, buna kaylule denir. Zübeyir Aðabey de ibadet ve zikir hayatýnda hassastý. Bir zaman neþriyat hizmetinden dolayý Hizb-ül Hakaikden evradýmý okumaya zaman bulamýyordum. Bunun farkýna varan Zübeyir Aðabey bana: "Cevþenden bir miktar oku" dedi. Bende: "Ýþte görüyorsunuz, zamaným yok" dedim. Peki, o zaman onar ukte (Yani cevþenin ondabirini) oku dedi. Bende peki dedim, fakat tatbik edemedim. Bir zaman sonra tekrar ihtar edince, devam ettim. Anladým ki Hz. Üstad'dan aldýklarý terbiye ve Risale-i Nur'un verdiði kemalât ile, bu zatlarda zikir hayatý bir meleke ve bir hassasiyet haline gelmiþ. Diðer Nur Talebeleri ile Münasabetleri Þahsî hukukta a'zamî müsamahakâr davranýrlar, fakat umumî hukuka, dine ve Risale-i Nur'un hizmet ve düsturlarýna zarar veren fikir ve hareketlere karþý ise, gayet muhafazakârlýk, gayret ve hassasiyet gösterirlerdi. Hele Zübeyir Aðabey de gayret-i diniye çok yüksek seviyede idi. Nurun hususi hizmet hayatýnýn meslekî düstûrlarýna selâbet, sadakat, metanet ve sebat gibi meziyetlerin takviyesi yolunda tekrarlý telkinlerde bulunurdu. Fakat has dairenin dýþýnda bulunan müslümanlarla olan münâsebetlerde gayet mültefit, mütevazý ve dostane davranýrdý. Buna dair bazý hatalar varsa da, maslahat olmadýðýndan zikrine lüzum yoktur. Medrese hayatý içinde de kimseyi rahatsýz etmez ve incitmezlerdi. Hatta Zübeyir Aðabey, yatan kardeþlere rahatsýz etmemek için mecburiyet olmadýkça ýþýk yakmaz, kapýlarý açýp kapamada ve yürümede ses çýkarmamak için azamî dikkat gösterirdi. Tahirî Aðabey ise, Nur'un fedakârlarýna karþý çok mütevazi idi. Bir defasýnda ben abdest alýp odama doðru giderken baktým Tahirî Aðabey havluyu iki elinin üzerine alarak, ayakta bana havlu tutuyor. Birden þaþýrýverdim. Hz. Üstad'ýn vârisi, saff-ý evvel faziletine sahip ve benden 35 yaþ büyük olmasýna raðmen bu hareketi, bizi eritip yumuþatýyordu. Birkaç defa da Zübeyir Aðabey kendi eliyle bana çay getirmiþti. Þahsî münasebetlerde böylesine tam tevazu ve tefanî sýrrýna göre hareketleriyle beraber, hizmet düsturlarýna uymayan bazý hallerde, gayret-i diniyesinin neticesi olarak gayetle üzüldüðü ve hatta hiddet ettiði de görülürdü. Fakat sonunda bu haklý hiddetinin, haksýzlýðýný kabul edercesine ve tevazukârane kemalât gösterirdi. Benim intibalarýma göre, böyle durumlar, öyle kusurlarýn iþlenmesine karþý, vicdani hissiyat sahasýnda kapýlarý tamamen kapatýyor, hürmet, muhabbet ve kemalâta vesile oluyordu. Adetâ tezadi durum ve ahvalin zýddiyet cihetinde birbirini deðerlendirmesi kanunuyla hayatî ve canlý bir terbiye hadisesiydi bu. Risale-i Nur'un meslekî düsturlarýna aykýrýlýðý açýkça bilinen bir hatada ýsrar edilmesi halinde, hissi zýtlaþmayý tahrik etmeden ve gerekiyorsa, müdebbirlerle yapýlan meþveretle, hatada ýsrar edenden, tedricen alâka kesilir ve usulüne uygun olarak hizmet ehli ve nurcular bu durum hakkýnda ikaz edilirdi. Sevmedikleri Þeyler Sevmedikleri þeyler ise, baþta mezkûr hizmet esaslarýna aykýrý düþen düþünce ve hareketlerdir. Bu arada Tahiri Aðabeyin herkesten çok gýybetten çekindiðini görüyorduk. Hatta bir defasýnda, bazýlarý hakkýnda bir gýybeti istemediði halde duymuþtu. Bana, gýybey edilen arkadaþtan çaðýrmamý söyledi. Çaðýrdým ve arkadaþlar geldiler. Tahirî Aðabey onlara nazikane bir lisanla istemediði halde haklarýnda yapýlan gýybeti iþitmesinden dolayý haklarýný helâl etmelerini istedi. Asrýmýzda çoklarýnda pek az bulunan ve diyanetin de temeli olan Allah'a karþý mes'uliyet duygusunda Aðabey'in kazandýðý bu üstün derece, nümune-i imtisaldýr. Zübeyir Aðabey de, Risale-i Nur'un düstûrlarýna sadakatla ittiba etmeye bedel, maslahat anlayýþlarýyla bu düsturlara tasarruf edip deðiþiklik getirmek, en sevmediði þeydi. Bu meziyetinden dolayý Hazret-i Üstad, Aðabey'e "Camid kafa" diye iltifat edermiþ. Bir zaman yanýna gelen bir zat, maslahat anlayýþýna göre yaptýklarý iþlerin lüzumunu izah ederken, Zübeyir Aðabey tekraren: "Bu söylediklerini ben Risale-i Nur'da görmedim, Üstadýmdan iþitmedim, kafam çalýþmaz" diye cevab veriyordu. Hem derdi ki: Benden bir þey soracaðýnýzda: Bu mes'ele hakkýnda "Risale-i Nur'un hangi yerlerinde izahat var?" veya "Üstad Hazretlerinden duyduklarýnýz var mý?" þeklinde sorunuz. Bazan da: "Sadýrdan deðil, satýrdan"; çok kerre de: "Kardeþim kitabî olsun" derdi. Tahirî ve Zübeyir Aðabeyler, günün tarafgir ve menfî siyasetinden uzak dururlar ve merak uyandýrmazlardý. Zübeyir Aðabey gençlerin 20-25 yaþlarýna kadar, Hakaik-i Ýmaniye ve Fezail-i Diniye ve Hizmet-i Ýmaniyede inkiþaf edip meleke kazanmalarýnýn zaruretini beyan ve telkin ederdi. Bir gün siyasetle alâkalý bir zat ziyaretine gelmiþti. O zatý hemen odasýna aldý ve kapýyý içerden sürgüledi. Çünkü bu zat salonda gençler arasýnda siyasî, merakaver mes'eleler konuþabilir. Hem de Zübeyir Aðabey bu zata, siyasî istikamete ait bazý tavsiyeleri olacak. Böyle siyasî mes'eleleri, itimad ve hürmet ettiði zatlardan rahatlýkla dinleyen hizmet ehlinin, o mes'elelere meraký tahrik olacaðý bedihidir. Böyle hikmetler için, bu mânâda gelen zatlarý, hususi odasýna alýrdý. Fakat yine de gençler, acaba neler konuþuyorlar diye merak edebilirler ihtimalini nazara alarak, misafiri ile konuþtukdan sonra odadan çýkacaklarýna yakýn Zübeyir Aðabey, medresede devamlý konuþtuðu hizmet ve fedakârlýkla ilgili bir bahse, iþitilecek sesle baþlar. Tâ ki dýþarýda iþitenler, yine mûtad mes'elelerden konuþmuþlar deyip, nazarlarý âfâka daðýlmasýn. Bu ve buna benzer müdebbirlik hususiyetleri dikkatimi çekerdi. Bununla beraber, genç hizmet ehlinin de bilmesi gerekli bazý içtimaî mes'eleleri, hikmet ve ölçüsü dahilinde ve müdebbirlik dersi için beyan ve izah ettiði de oluyordu. Muhterem Rüþtü Tafral Aðabey ile yapýlan ve ittihad.com.tr adresinde yayýnlanan röportajdan alýnmýþtýr. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
derguiz Geschrieben 6. März 2006 Teilen Geschrieben 6. März 2006 Allah razi olsun bu yaziyi buraya tasidigniz icin vesselam Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.