Webmaster Geschrieben 2. März 2006 Teilen Geschrieben 2. März 2006 Unutkanlýk Üzerine Hani Rabbin meleklere demiþti ki: "Ben çamurdan bir beþer yaratacaðým. Ona suret verip yarattýðým ruhtan üflediðimde, hepiniz onun önünde secdeye kapanýn." Meleklerin hepsi birden ona secde etti. Ancak iblis müstesna. O büyüklük tasladý ve kafirlerden oldu. Allah buyurdu ki: "Ey iblis! Kudretimle yarattýðým þeye seni secde etmekten alýkoyan nedir? Kibir mi taslýyorsun; yoksa gerçekten yücelerden misin?" Ýblis "Ben ondan daha hayýrlýyým." dedi. "Beni ateþten, onu ise çamurdan yarattýn." Allah buyurdu ki: "Öyleyse çýk Cennetten. Artýk sen kovulmuþ biri sin. Kýyamet gününe kadar lânetim senin üzerinedir." Ýblis "Ey Rabbim, onlarýn diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver" dedi. Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin. Bu mühlet, Ýlâhi ilmimizde vakti belli olan bir güne kadardýr." Ýblis dedi ki: "Senin izzetine yemin olsun ben onlarýn hepsini azdýracaðým. Ancak onlardan ihlasa erdirdiðin kullarýn müstesna." Allah buyurdu ki: "Bu doðrudur ve Ben hakikati söylüyorum: muhakkak ki cehennemi sen ve sana uyanlarýn hepsiyle dolduracaðým." (Sa’d süresi 38:71-85.) VE ÝBLÝS huzurdan ayrýldý. Artýk þeytanýn hikayesi baþlamýþtý... Þeytan durdu ve bir süre düþündü. Ýþe nereden baþlanabilirdi? Neler, nasýl yapýlmalýydý? Ýnsanlara ‘haydi Cehenneme birlikte gidelim!’ demekle bu iþ olmazdý. Cehennemi, Cennet gibi göstermek gerekirdi. Ýnsanoðluna düþman olduðu halde dost görünerek onlarý kandýrmak þimdi elzem olmuþtu. Soldan yaklaþamadýðý birisine saðdan da yaklaþabilmeliydi. Strateji, ince ve hileli olmalýydý. Bu, pek de kolay görünmüyordu. Bir kibir uðruna üstlendiði vazifenin aðýrlýðý çöktü omuzlarýna. Vazifesini zorlaþtýran bir dizi faktörle karþý karþýya olduðunu þimdi daha iyi anlýyordu. Her þeyden önce insan, Ýslam fýtratýnda yaratýlýyordu. Ve içinde yaþadýðý kainat ta buna þahitlik ediyordu. Semavi kitaplar ve peygamberler de buna apaçýk deliller teþkil edeceklerdi. Ve azdýramayacaðý ihlasa erdirilmiþ insanlarýn her birisi onun yolunda aþýlmasý imkânsýz birer dað gibi duracaktý. Velhasýl iþi çok zordu. Ve kendi kibirlenmesini hatýrladý. Allahýn bir emrine kasten karþý gelerek sonra tevbe etmemekte direnmenin cezasý her halde ebedî cehennem olacaktý. Acaba bütün bunlara deðer miydi? Dönüp özür dilemek, bütün bu lânetli iþleri binlerce sene sürdürerek sonunda ebediyyen ateþte yanmaktan daha kolay olmasýndý? ‘Ama hayýr’ dedi, ‘bunu kesinlikle yapamam.’ Ben muhakkak ki üstün bir mahlûkum ve bunun anlaþýlmadýðýný düþünüyorum. Hem bunun artýk dönüþü olmadýðýný ve tövbemin de kabul edilmeyeceðini zannediyorum. Artýk vakit geçirmeden iþe koyulmalýyým! Ve bunun üzerinden bin yýllar geçti, zaman gele gele asr-ý saadet oldu. Þeytan, bu geçen zaman süresince yeryüzünün diðer topluluklarý gibi Arabistan toplumu üzerinde de, o ilk baþtaki iddiasýnda oldukça etkili olmuþtu. Son Kitabýn ve Peygamberin (s.a.v.) gönderildiði ortamda cahiliyet ve gericilik diz boyu yaþana gelmekteydi. Bu insanlýðýn en bedevi kavmini kendi kýz çocuklarýný diri diri topraða gömmeye kadar götüren azgýnlýk þekillerinden birisi de açýk saçýklýktý. Hatta öyle ki, Kabedeki putlar bile müþriklerce açýk saçýk biçimlerde ziyaret ediliyordu. Ýþte bu zamanda ve ortamda gönderilen Resul (s.a.v.) ve nazil olunan Kur’an, inananlara tesettürü emrediyor, nazarlarý helâl olmayana sarf etmeyi yasaklýyordu. Ve bu dairede hareket etmeye çabalayan mü’minlerin kuvve-i hafýzalarýndaki netlik hemen dikkati çekiyordu. Hz.Peygamberin (s.a.v.) kendisine Cebrail (a.s.) vasýtasý ile vahyedilen ayetler, bunlarý ilk kez ve bir kez duyan insanlarýn hafýzalarýna yanlýþsýz kaydediliyordu. Keza Resulullahýn (s.a.v.) sözleri ve halleri de bu keskin nazarlarda eksiksiz iz düþümünü derhal buluyordu. Bu insanlarýn kuvve-i hafýzalarý bir çocuk kadar saflaþmaktaydý. Onlar için bir þeyi bir kere görmek veya duymak, hiç unutmamacasýna öðrenmek için yeterliydi. Ve böylesi berrak nazarlarda ve keskin hafýzalarda kazýnan bu sözlü kültür birikiyor, birikiyordu. Yine günlerden bir gün hadis konusunda uzman on âlim toplanarak, hafýzasýnda bir milyondan fazla hadisin senetleri ile var olduðu söylenen Ýmam-ý Buhari’yi denemek için, herbiri senetlerini karýþtýrarak kendisine on adet hadisin doðruluðunu sorarlar. Hepsini baþtan sona dinleyen Ýmam, söz konusu yüz hadisi soru sýrasý ve doðru senetleri ile sýralar. Bu muazzam kültür birikimi ve öðrenileni unutmama hâli, mü’minlerin hakikat noktasýnda bildiklerinin bütünü ile düþünüp, bu bütünlük içinde yaþamalarýna imkân tanýyordu. Çoðunluðunu eðitimsiz hatta ümmî insanlarýn oluþturduðu bu toplumun birike gelen Ýslamî kültürü, onun fertlerinin günlük hayatlarýnda bir bilinç motifi olarak her zaman yansýmaktaydý. Mü’minler, aciz ve fâni olduklarý, bu dünyada bir imtihan yaþadýklarý, Allah ve ahiretin var olduðu gerçeðini hiç unutmadan yaþýyorlar, toplumsal iliþkilerini de bu gerçeklikle düzenliyorlardý. Ve ehl-i Ýslam, kendilerini insanlýðýn zirvelerine çýkaran bu halin bereketli meyvelerinden çok ama çok memnunlardý. Fakat bu durumdan hiç de memnun olmayan birisi vardý. Ýblis. O bu hali kýskanýyor ve içi içini kemiriyordu. Ýlk insanýn yaratýlýþýndaki isyanýna uygun olarak, düþmaný olan insanýn yaratýcýsý ve ahiret ile baðýný koparmasý, unutmadýklarýný unutturmasý gerekiyordu. Yoksa bu iddiasýný kanýtlamak ve kendisi ile ayný yolun yolcularýný bulmak çok zor olacaktý. Pek te aptal olmayan þeytanýn, tesettür ve harama sarf-ý nazar etmemek emrine ittiba ile, göz kamaþtýrýcý parlaklýktaki kuvve-i hafýzalar arasýndaki paralel iliþkiyi fark etmemesi imkansýzdý. Bu çerçevede neler yapabilirim diye kara kara düþünmeye baþladý... Þeytanýn mahiyeti ve düþünce sistematiði bütün detaylarý ile kendisine bildirilen Hz.Peygamber (s.a.v.) daha o zamandan, mucizevî bir tarzda, zaman içinde gitgide þiddetlenecek ve ahir zamanda doruða týrmanacak olan bir umumi hastalýða karþý mü’minleri açýkça uyarýyordu; "Ahir zamanda hafýzlarýn göðsünden Kur’an nez’ediliyor, çýkýyor, unutuluyor". Evet, bu þeytanî tasarýnýn adý ‘unutkanlýk hastalýðý’ olacaktý ve iblis planlarýný bu eksende hazýrlýyordu. ‘Benimle beraber cehennemlik olacaklarý belirlemek için ehl-i Ýslam ve Ýmana Allahý ve ahireti unutturmak gerekir’ diye kurgulamaya devam etti iblis. "Bu ‘unutturma’ iþini gerçekleþtirebilmek için þu ‘unutmayan’ parlak kuvve-i hafýzalarý bozmaya çalýþmalýyým. Bu da ancak harama nazar ile mümkün olabilir. Bunun için de tesettür emrine iliþmek þarttýr." Þimdi þeytanýn ehl-i Ýslam üzerindeki yeni planýnýn ana hatlarý belli olmaya baþlamýþtý. Ve bunun devamýnda ikinci bir safha baþlayacaktý. Bunlarý uygulama safhasý. Þeytanýn fikrince, tesettür emrini kýrmak için açýk saçýklýðý daha da teþvik etmek gerekirdi. Bunun için nefsinin heva ve heveslerine tabi olmuþ kiþilerden gönüllü yardým alýnabilirdi... Derken o zamanýn üzerinden bin dört yüz þu kadar sene geçerek vakit asrýmýza geldiðinde artýk medeni deðerler, kültür, moda, medya, tiyatro, dans vs. ile açýk saçýklýk umumileþti ve sokaða düþtü. Belki de medya ile evlere kadar girdi. Ve bu tuzaðýn farkýnda olmayan ehl-i Ýslamda harama nazar arttýkça nefsin hevesleri heyecana gelip, vücudunda su-i istimaller ile israfa girmesi ve haftada birkaç kez gusül abdesti almasý kaçýnýlmaz hale gelir. Bu durumda, günümüzde týbben de ispat edildiði gibi, kuvve-i hafýzasýna zaaf gelir, ve unutkanlýk baþlar. Adamýn birisi doktora gider. Doktor ‘Þikayetiniz nedir?’ der. Hasta ‘Unutkanlýk hastalýðý doktor bey.’ Doktor ‘Bunun belirtileri nasýl?’ Hasta ‘Neyin belirtileri?’ Doktor ‘Unutkanlýk hastalýðý dediniz ya!’ Hasta ‘Ne unutkanlýðý?’ ••• Harikulade parlak kuvve-i hafýzalarýn nereden nereye geldiðini anlatan bu misâl ayný zamanda ehl-i Ýslamýn yýpranmýþlýðýnýn boyutlarýný da ortaya koymakta. Günümüzde herkesin az ya da çok þikayet ettiði bu hastalýk, açýk saçýklýkla paralel þiddetini de arttýrarak devam etmekte. Zamanýmýz insanýný, baþladýðý bir iþi, hatta bir cümleyi bile tamamlayamayacak hale getirebilen bu unutkanlýk illeti, ciddiye alýnmazsa, çok kere ehl-i Ýslamda bu hayatýn gerçeklerini unutarak yaþama temayülleri ortaya çýkartmakta. Allah ve Resulü ise, ehl-i imana ve ehl-i hakikate yakýþmayan bu halden kaçýnmamýzý istemekte. Ve ilgili hadisten çýkardýðý dersle Ýmam-ý Þafii’ (r.a.) bu hükmü açýkça belirtmiþ; "Harama nazar, unutkanlýk verir". Bu derdin dermaný ise, mümkün oldukça harama sarf-ý nazar etmemektir. Murat Kazancý Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.