Webmaster Geschrieben 8. Februar 2006 Teilen Geschrieben 8. Februar 2006 Hakla boðuþaný, hak yere çalar Baþlýktaki veciz ifade ilim þehrinin kapýsý, özlü sözleriyle tanýdýðýmýz Sahabenin önde gelen âlimlerinden, Âl-i Beytten dördüncü halife Hz. Ali�ye ait. Dünyada bile güçlü kiþi ve devletlerle boðuþmaya, sürtüþmeye kalkan kimse ve devletlerin akýbetinin nasýl noktalandýðýný anlamak için çok zeki olmaya gerek yok. Tarih, masumlarý ezmeye kalkan güçlülerin de acý akýbetleriyle doludur. Çünkü bunlar karþýlarýnda hak ve hakikatin sahibi Cenâb-ý Hakk�ýn bulunduðunu unutmakta, maksatlarýnýn aksiyle tokat yemektedirler. Evet, hakkýn çiðnendiði, zulmün hükmettiði noktada Ýlâhî adalet devreye girer, miadý dolan zulmü yerinden yurdundan, iþinden, gücünden edip yerinde yeller estiriverir. Yer ve gökleri adaletle ayakta tutan Kudrete kim meydan okuyabilir ki? Âlemi sahipsiz, her istediklerine ulaþacaklarýný sanan bu zalimlerin her devirde burunlarý sürtülmüþ, ibretli örnekler sergileyip tarih sahnesinden silinmiþlerdir. Hakkýn þaný yüce olmaktýr. Ona galebe çalýnamaz. �Elhakku ya�lû velâ yu�le aleyh=Hak yücedir. Onun üstünde hiçbir kuvvet yoktur.� Hakkýn sahibi hak olan Allah�týr. Hak er geç galip gelir. Her ne kadar zayýf düþse, zayýf ellerde kalsa, gizlense de� Ýþte en güzel örneklerinden biri, çaðýmýzda bütün meselelerini hakka, hakikate dayandýran, envâ-i çeþit, dayanýlmaz zulümlere maruz býrakýlan ve bütün bunlarý harika bir sabýr ve tahammülle karþýlayan büyük müceddid ve mücahid Bediüzzaman Hazretleri. Tarihte emsaline ender rastlanan onca zehirleme, yok etme taktik ve tuzaklarý sonuçsuz kalmýþ, Cenâb-ý Hakk'ýn izniyle bayrak edindiði, ruh ve kalplere nüfuz eden hakikatler dünyanýn dört bir yanýna yayýlmaya baþlamýþtýr. Onu muzaffer eden en önemli unsur hiç þüphesiz haklý olmasý, hak ve hakikate dayanmasý, onu maddî ve manevî hiçbir þeye âlet etmemesi, ihlâs ve samimiyetle davasýný baþlar üstünde tutmaya çalýþmasýydý. Nitekim onun bu hakikati, �Konuþan yalnýz hakikattir, hakikat-i imaniyedir� cümlesiyle özetlediðini biliyoruz. �Çünkü,� der. �Bu zamanda, hiçbir þeye âlet ve tâbi olmayan ve her gayenin fevkinde olan hakaik-i imaniyeyi [iman hakikatlerini] fýtrî ubûdiyetle bilmeyenlere, bilme ihtiyacýnda olanlara tesirli bir sûrette bildirmek, bu keþmekeþ dünyasýnda imaný kurtaracak ve muannitlere kat�î ders verecek bir tarzda�yani hiçbir þeye âlet olmayacak bir tarzda�bir Kur�ân dersi vermek lâzýmdýr ki, küfr-ü mutlaký ve mütemerrid ve inatçý dalâleti kýrsýn; herkese kat�î kanaat verebilsin.�1 Risâle-i Nur�un onca baský ve zulme raðmen dünyanýn dört bir yanýna yayýlmasýnýn sýrrý iþte budur. Dipnotlar: 1. Tarihçe-i Hayat, s. 595. Saban Dögen Yeni Asya, 08.02.2006 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.