Adem Geschrieben 18. Mai 2004 Teilen Geschrieben 18. Mai 2004 Müslümanlar arasýnda barýþ nasýl saðlanabilir? Bunun için neler yapýlabilir? Cevap: Bu soru, ilk bakýþta insana garip gelebilir. "Müslüman, diðer müslümanlarla zaten barýþ halindedir. Bu soruya ne lüzum var?" denilebilir. Fakat realiteye baktýðýmýzda, müslümanýn müslümanla, müslüman cemaatlerin diðer müslüman cemaatlerle, müslüman devletlerin diðer müslüman devletlerle zaman zaman problemleri olduðunu görürüz. Cihan barýþýný hedefleyen müslümanlarýn, kendi aralarýnda barýþý saðlamadýkça bu hedeflerine ulaþmalarý düþünülemez. Asr-ý Saadetin hemen peþinden, Hz. Osman'ýn þehit edilmesiyle baþlayan dahili fitnenin faturasý, müslümanlara çok pahalýya mal olmuþtur. Cemel ve Sýffin Savaþlarý'nda onbinlerce müslüman, hayatýný kaybetmiþtir. Ancak, Hz. Hasan'ýn hilafetten belli þartlarla feraðat etmesi neticesi fitne yatýþmýþ, o zaman Ýslam ordularý tekrar dýþarýya açýlarak, Ýstanbul önlerine kadar gelmiþlerdir. Dokuz yýl devam eden Irak-Ýran Savaþý, müslümanlar arasýndaki mücadelenin zararlarýnýn, günümüzdeki canlý örneklerindendir. Irak ve Ýran savaþmýþ, bir milyondan fazla kiþi hayatýný kaybetmiþ; savaþý silah satan ülkeler kazanmýþtýr. Halbuki Ýslamiyet, dahilde çekiþme ve ihtilaf istemiyor. "Ey iman edenler! Hepiniz toptan barýþa girin" diyor (Bakara Sûresi, 208). Müslümanlarý bir vücudun azalarý gibi görüyor(1). Onlarý, birbirine kenetlenmiþ, saðlam bir binaya benzetiyor. (2) Durum böyleyken, günümüzde alem-i Ýslam'ýn bir araya gelememesi, Kur’an'ýn açýk bir emrine muhalefetten baþka bir þey deðildir. Hasta, reçeteyi okumuyor, ilaçlarý kullanmýyorsa, kusuru reçetede deðil, hastada aramak gerekir. Kur'an eczanesinde bütün dertlerimizin reçetesi ve ilaçlarý vardýr. Ýhtilafýn reçetesi ise, þu gibi ayetlerdir: "(Ey iman edenler) Hepiniz toptan Allah'ýn ipine sarýlýn ve ayrýlýða düþmeyin..." (Àl-i Ýmran Sûresi, 103) "Mü'minler ancak kadeþtirler..." (Hucurat Sûresi, 10) "Dinlerini ayrý ayrý fýrkalara bölüp de, parçalananlara gelince: Senin onlarla hiçbir alakan yoktur..." (En'am Sûresi, 159) "Dinlerini ayrý ayrý fýrkalara bölen ve gruplar haline gelip, herbir grup kendilerinde olanla öðünen müþrikler gibi olmayýn." (Rum Sûresi, 31-32) "Dini doðru tutun ve onda tefrikaya düþmeyin!" (Þura Sûresi, 13) "(Ey iman edenler !) Kendilerine apaçýk beyanat geldikten sonra, bölünen ve ihtilafa düþenler gibi olmayýn ." (Al-i Ýmran Sûresi, 105) Bu noktada þunu da belirtmekte yarar görüyoruz : Ýslamiyette farklý mezheplerin ve cemaatlerin ortaya çýkýþý, bölünmek, parçalanmak deðildir. Kur'an ve sünnete dayanan bütün mezhep ve cemaatler, hak yolun yolcularýdýr. Bu mezhep ve cemaatler, geniþ bir caddede, ayný istikamette giden araçlara benzerler. Birbirlerine çarpmadýklarý müddetçe, araçlarýn farklý olmasý önemli deðildir. Bütün Ýslami cemaatler, gayede ve hedefte bir olmalý, birbiriyle uðraþmak yerine Kur’an hakikatlerinin muhtaç gönüllere ulaþmasý için gayret göstermelidirler. Bir baþka teþbihle, bu farklý cemaatler bir orduya benzer. Orduda farklý bölümlere ve birimlere ihtiyaç olduðu gibi, Ýslam ordusunda da, farklý cemaatlere ihtiyaç vardýr. Hz. Peygamber'in (asm.), "Ümmetimin ihtilafý rahmettir"(3) hadisine bu noktadan bakmak gerektir. Tehlikeli ve yasak olan, bu ordunun birbirine girmesi, birbiriyle boðuþmasýdýr. Hýristiyanlýktaki farklý mezhepler, zamanla adeta farklý birer din haline gelmiþ; Hýristiyanlýk dünyasý, asýrlar süren kanlý mezhep çatýþmalarýna sahne olmuþtur. Birkaç olay dýþýnda, Ýslami mezhepler arasýnda bu tür çatýþmalar olmamýþtýr. Bir kaç asýrdýr zor dönemler yaþayan Ýslam alemi, günümüzde her zamankinden çok daha fazla bir ihtiyaçla birlik ve beraberliðe mecburdur. Bediüzzaman'ýn dediði gibi, "Bu zamanýn en büyük farz vazifesi, ittihad-ý Ýslamdýr." (4) Müslümanlar, Ýslam Birliði için bütün himmetlerini sarfetmeli ve birkaç yüzyýldýr sergiledikleri daðýnýk manzaradan artýk kurtulmalýdýrlar. Ýslam Birliði, Ýslam Devletlerinin tek bir devlet olmasý þeklinde anlaþýlmamalýdýr. Zira, bu kadar geniþ bir coðrafyaya daðýlmýþ, bir milyarý aþan müslümanýn bir tek devlet çatýsý altýnda toplanmalarý mümkün deðildir. Ýslam Birliði, müslüman ülkelerin ortak hareket etmesi, ayný hedefe birlikte yürümeleri demektir. Askeri, siyasi, ekonomik, kültürel... sahalarda iþbirliði yapmalarý, birbirlerine destek olmalarý anlamýndadýr. Bu birlik saðlandýðýnda, müslümanlar dünyada en büyük caydýrýcý güç olacak, sözgelimi; Bosna faciasý gibi bir olayla karþýlaþýldýðýnda "Niye Batý müdahale etmiyor?" denilmeyecek, gereken müdahale, tarafýmýzdan yapýlacaktýr. Ayrýca, Irak'ýn Kuveyt'i ilhaký meselesinde olduðu gibi, bir müslüman devlet, bir baþka müslüman devlete saldýrýrsa, baþka din mensuplarýnýn "müttefik kuvvetleri" gelmeyecek, Ýslam ordusu problemi halledecektir. Nitekim, þu ayet-i kerime, bunu bize emreder: "Eðer mü'minlerden iki taife birbiriyle savaþýrsa, hemen aralarýný düzeltin. Eðer onlardan biri diðerine saldýrýrsa, o vakit Allah'ýn emrine gelinceye kadar saldýrganla savaþýn. Allah'ýn emrine geldiðinde, aralarýnda adil bir þekilde barýþ yapýn ve adaletli olun. Þüphesiz Allah, adil olanlarý sever." (Hucurat Sûresi, 9) Kaynaklar: 1-Buhari. Edeb, 27; Müslim, Birr, 66; Ýbnu Hanbel, IV, 270 2-Buhari, Salat, 88; Müslim, Birr, 65; Tirmizi, Birr, 18 3-Acluni, I, 64 4-Nursi, Hutbe-i Þamiye, s., 90 Þadi Eren (Doç Dr.) Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.