Selim Geschrieben 3. März 2008 Teilen Geschrieben 3. März 2008 Cevabýmýz Deðerli Kardeþimiz; Evvela Ýslam, lüzumsuz iþlerle ilgilenmeyi hoþ görmez. Gördüðümüz kadarýyla insanlarýn gafletini artýrmaktan baþka bir faydasý olmayan profesyonelce sürekli þaka iþleriyle uðraþmak hoþ bir meslek deðildir. Çünkü böyle bir mizah konusu bulmak için de zaman israfý olur. Bu iþin takva tarafý. -Ruhsat tarafýna gelince, Ýslam çerçevesi dýþýna çýkmadan -özellikle bir gelir temin etmek zorunluluðu da varsa- hiç olmazsa, insanlarýn biraz stres atmalarýna yardýmcý olmak, özellikle ibret verici, düþündürücü, dine teþvik edici, hak-hukuka özendirici þeyler yapýlabilir. Eðer bir ekonomik zorunluluðunuz yoksa, ondan uzak durmanýzý tavsiye ederiz. Hz. Peygamber (as) þaka/latife yaparken belli ölçülere riayet ederdi. a– Þaka bile olsa sadece doðruyu söylerdi. b– Þaka da olsa, gereksiz yerde münakaþa etmezdi. c– Ýnsanlarý korkutmazdý. d– Alay ederek þakalaþmazdý. Hz. Peygamber gibi, O’nun engin müsamahasýndan bir örneði olsa gerek, sahabe de þaka/latife yapardý. Müslümanýn her hareketi, her davranýþý, her sözü ölçülü ve ciddiyet yörüngeli olmalýdýr, ama ciddiyet ile buz gibi soðuk davranýþlarý da birbirine karýþtýrmamak gerekir. Ýslâm, mizaha farklý bir bakýþ açýsý getirmiþ, latifenin mü’mincesine iþaret etmiþ ve hikmet edalý nüktelere cevaz vermiþtir. Bir mü’min için nükte ve latife, insanlarý güldürmek, onlarýn hoplayýp zýplamalarýný saðlamak ve onlara kahkaha attýrmaktan öte manalar taþýr; bir yandan hikmet ifade eder, diðer yandan da insanlarý tefekkür ufkunda dolaþtýrýr. Gereðinden fazla olan þaka ve latifeler lâubâlîliðe, çok gülmeye, kalbin kararmasýna, zamaný boþa geçirmeye ve bazen de insanlarý kýrmaya sebep olmasý bakýmýndan sakýncalýdýr. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), kahkahaya sebep olan, Allah'ý anmaktan alýkoyan ya da insanlarýn onurunu yaralayarak saygý ve vakarý yok eden latifeleri yasaklamýþtýr. Müslümanlar arasýnda, “Latife latif (nazik, þirin ve ince) gerek” anlayýþý çok önemli bir düstur olagelmiþtir. Ayrýca, latife veya nüktede yalan sözün bulunmamasý gerekir. Rasûl-u Ekrem Efendimiz, “Ben latife yaparým ama doðru konuþurum” buyurmuþ ve latife yaparken dahi sözlerin doðru olmasý gerektiðini vurgulamýþtýr. Evet, Peygamber Efendimiz aleyhi ssalatü vesselam da yer yer latife yapmýþtý. Fakat, O’nun latifeleri ciddiyet televvünlü ve ayný zamanda hak ve hakikat yörüngeliydi. O, bir taraftan, hürmet duygularýný davet eden bir vakar ve heybet, diðer taraftan da sevgiyi celbeden bir tevazu ve mahviyet içinde bulunurdu. Ýnsanlarý sürekli tebessümle karþýlardý. Busîrî, Kaside-i Bürde'sinde bu hususa dikkat çekerek, “Yalnýzken Fahr-i Kainat efendimize mülaki olsan, celâleti hasebiyle O’nu kalabalýk asker arasýnda ve bir ordunun baþýndaymýþ gibi ciddî bulurdun.” dedikten sonra sözlerini meâlen þöyle sürdürür: “Onu ashabýna karþý da öyle mütebessim görürdün ki, sadef içinde saklanan incinin o Nebiy-yi ziþanýn mahall-i kelam ve tebessüm madeninden çýktýðýný sanýrdýn.” Rasûl-ü Ekrem efendimiz öyleydi; sürekli müjde veriyor olma edasýyla hep mütebessim bir çehresi vardý. Fakat, rivayetlere göre, hayatý boyunca sadece üç defa -kendisine yakýþan keyfiyet içinde- gülmüþ ve asla gayr-i ciddiliðe geçit vermemiþti. Bununla beraber, tebessüm etme, insanlara yumuþak davranma, herkese baðrýný açma ve yanýnda herkesin rahat hareket etmesine imkan verme hususlarýnda örnek olmuþ; gerekirse mehafet ve mehabet halini bile baský altýna alarak insanlarý rahat ettirme ve onlarý boðmama esasýna iþaretlerde bulunmuþtu. Peygamber Efendimiz’den öðrendiðimiz ölçülere göre; insan, muhataplarýný marifet ufuklarý zaviyesinden deðerlendirmeli ve onlarýn durumuna uygun bir seviye belirleyerek konuþmalýdýr; yoksa farkýna varmadan onlarý sýkýþtýrmýþ, tazyik etmiþ ve bütün bütün hakikatten soðutmuþ olma ihtimali vardýr. Evet, kasdî ve iradi olarak lâubâlîliðe, birilerini güldürmek için þakalar yapmaya, ölçüsüzce gülmeye ve güldürmeye, dolayýsýyla zamaný israf etmeye müsaade yoktur. Allah Rasûlü, bazý insanlarýn güldüðünü görünce “Cennetten müjde mi aldýnýz?” deyip onlarý ikaz buyurmuþtur. Ne var ki, bazý hak dostlarýnýn, sürekli marifet ufkunda bulunmalarý itibariyle hep mehabet ve mehafet yaþayan talebelerine biraz nefes aldýrmak ve tam canlarý gýrtlaklarýna geldiði sýrada onlara oksijen yudumlatmak için espri ve nüktelere baþvurmalarý türünden, bazen hikmet edalý olan ve belli bir gayeye matuf dile getirilen mizah diyebileceðimiz türden latife, nükte, kýssa ve menkýbelerin anlatýlmasýnda da bir sakýnca olmasa gerektir. Mesela; IV. Murad devrinde, Erzurum’da bir Habib Baba varmýþ. Evliyaullah’tan olduðu söylenen bu zat, hacca gitmeye karar vermiþ. O dönemde hacýlar dört bir taraftan gelip Ýstanbul’da toplanýr, oradan da kervanlar halinde yola çýkarlarmýþ. Habib Baba da, Ýstanbul’a kadar gelmiþ ve “Yola çýkmadan evvel bir temizlik yapayým” deyip bir hamama gidivermiþ. Olacak ya, o gün Padiþahýn vezirleri hamamý kiralamýþ ve kendilerine tahsis etmiþler; dolayýsýyla da onlardan baþka kimse içeri alýnmamýþ. Habib Baba da bu yasaða takýlacakmýþ ki, “Ben þu kurnacýkta yýkanýveririm” diye yalvarýp yakarýnca, oranýn sahibi bu ihtiyarýn haline acýmýþ ve ona bir köþede yýkanmasý için izin vermiþ. Çok geçmeden vezirler bütün ihtiþam ve debdebeleriyle gelmiþler. Bu arada, tebdil-i kýyafet ederek halkýn içinde dolaþmayý itiyad edinen IV. Murad da, bu hamama gelmiþ ve o da yalvarýp yakarýnca bizim Habib Baba’nýn yanýnda yýkanmak þartýyla içeri girmiþ. Bir aralýk, Habib Baba ona sýrtýný keselemeyi teklif etmiþ ve keselemiþ. Sonra sýrt keseleme sýrasý padiþaha gelmiþ. IV. Murad elindeki keseyi Habib Baba’nýn sýrtýnda gezdirirken, “Bir bize bak, bir de þu vezirlere. Bu dünyada padiþaha vezir olmak varmýþ” deyince, Habib Baba : “A dostum, öyle bir Padiþaha vezir ol ki, bütün bu vezirlerin padiþahýna, senin uyuzlu sýrtýný keseletsin” deyivermiþ... Ýþte, bu da bir latife ve bir menkýbedir. Belki de aslý bile olmayan bir menkýbede herhangi bir fasýldýr. Fakat, bunun ifade ettiði çok derin bir mana vardýr; Zât-ý uluhiyete ubudiyet ve hizmetin, dünyalara bedel olduðunu hikmetâmiz bir üslupla vurgulamaktadýr. Dolayýsýyla, bu çerçevede mizah sayýlabilecek latife ve nükteleri anlatmanýn bir zararý olmayacaðý, hatta bazý hakikatleri açýklamada fayda saðlayacaðý da söylenebilir. (Kýrýk Testi, M. F. Gülen) Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Levent Geschrieben 4. März 2008 Teilen Geschrieben 4. März 2008 okuyamiyorum. Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Selim Geschrieben 6. März 2008 Autor Teilen Geschrieben 6. März 2008 http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=44829 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.