Webmaster Geschrieben 17. April 2006 Teilen Geschrieben 17. April 2006 Soru : Cevap: Kelime anlamý itibarýyla Alevî, Hz. Ali’yi seven ve Ona mensup olan kiþi demektir. Hz. Ali’yi sevenler, baþlýca iki gruba ayrýlýr: 1- Hasbi ve samimî taraftarlar, 2- siyasî taraftarlar. Bunlardan birincisi, ona (ra.) Allah için muhabbet göstermiþlerdir. Bu muhabbet sâfi, net ve durudur. Kaynaðýný dinî esaslar oluþturur. Bu samimî taraftarlar, Hz. Ali’ye iki açýdan yönelir. Birincisi, Hz. Ali’nin yüksek kemalâtý ve üstün meziyetleridir. Onun fazilet ve olgunluðu, takvâ ve ubudiyeti, müminlerin kalp ve dimaðlarýnda, muhabbet ve takdire dönüþmüþtür. Ýkincisi, Hz. Ali’nin (ra.) Ehl-i Beyt -Peygamber Efendimizin (asm.) evlat ve torunlarý- zincirinin temsilcisi olmasýdýr. Müslümanlar o silsilenin baþý olan Hz. Ali’ye (ra.) samimî bir muhabbet ve derin bir saygý göstermektedirler. Bu iki cihetten kaynaklanan muhabbet, Kur’an ve Sünnet çizgisine uygundur. Dine gölge deðil, vesile olmaktadýr. Meþrûdur, akla yakýndýr. Fýtri, hasbi ve samimîdir. Hz. Resulüllah (asm.) gelecekte ortaya çýkacak fitne ve fesatlarda, Hz. Ali’yi (ra.) ümmet nazarýnda suçlamalardan korumak için onun kemalât ve üstünlüklerine önemle dikkat çekmekte: “Ben kimin dostu isem, Ali de onun dostudur.” “Ali’yi yalnýz müminler sever, ona yalnýz münâfýklar düþmanlýk eder.” “Ben size iki þey býrakýyorum: Kur’an ve Ehl-i Beyt’im. Bunlara yapýþýrsanýz, kurtulursunuz.” gibi hadis-i þerîfleriyle bu iki unsurun önemini belirtmektedir. Hz. Resulüllah’ýn bu övücü beyanlarý, onun erdemine bir delildir. Peygamberin bu emrinden dolayý baþta Sahabe-i Kirâm olmak üzere bütün Müslümanlar, Hz. Ali’ye ve Ehl-i Beyt’e teveccüh göstermiþler ve o yüce silsileyi samimî olarak sevmiþlerdir. Bu anlamda Hz. Ali’yi sevmek, dini sevmek, Hz. Peygamberi (asm.) sevmek demektir. Ýkinci grup taraftarlar ise, onu siyasî anlamda sevenlerdir. Bunlar arasýnda ciddi bir hedef birliði yoktur; her biri, ayrý bir sebeple Hz. Ali’ye taraftarlýk gösterirler. Bilindiði gibi, siyasî tercih ve taraftarlýðýn kendine mahsus bir mantýk ve bir hedefi vardýr. Genellikle, siyasî faaliyetler, ister istemez siyasî varlýðýn oluþmasýna ve devamýna hizmet edebilecek farklý yönlendiricilerin emir ve kontrolüne girer. Bilhassa siyasî tansiyonun yükseldiði zamanlarda, siyasî faaliyetler içerisinde taraftarlýk, menfaat, rekabet, kýskançlýk, kin, haset, hýrs, soy-sop taraftarlýðý gibi hisler, þiddetli ve acýmasýz bir biçimde ortaya çýkar. Sosyal hayatta bir çatýþma iklimine girilir. Provokatörleri ve hareket noktalarý birbirinden farklý birçok fikirler, ayný hedefte birleþebilir. Siyasi taraftarlýk þekil ve görünen hedefler açýsýndan bir birlik ruhu gösterirken, gerçek cephesiyle, yani gaye ve niyet itibariyle birbirinden farklý ve daðýnýktýr. Siyasi taraftarlar, bir yýðýný andýrýr. Bu yýðýnda farklý konumdaki ekoller, gruplar mevcuttur. Genelde her grup, her siyasî ekol kendi amacýný gerçekleþtirmek için siyasî kitleye güç ve kuvvet katar. Bu sebeple, siyasî tercih ve tarafgirlikte, fikri ve hissi bir uygunluk söz konusu deðildir. Bu tespitler çerçevesinde, Hz. Ali’ye (ra.) taraftar görünenlere baktýðýmýzda hedef ve gayeleri deðiþik birçok siyasî gruplar görürüz. Bu gruplar ana hatlarýyla beþe ayrýlýr: Birinci grup: Hz. Ali’nin (ra.) siyasî taraftarlarý içinde birinci grubu, Ýslâmî ölçülerde oldukça taþkýn ve baðnaz ve o derecede dar görüþlü, ölçüsüz insanlardý. Ýçlerinde sahabeden hiç kimse yoktu. Bunlar Sýffin savaþýndan sonra, Hakem olayýnda Hz. Ali’ye karþý çýkarak onun ordusundan ayrýldýlar. Hz. Ali’nin (ra.) hakemi kabul etmesini küfür olarak kabul ettiler. Onu çok aðýr bir þekilde suçladýlar. Bunlara göre, Hz. Ali (ra.) hakemi kabul etmekle dinden çýkmýþtý. Bu grup, Hz. Ali’nin ordusundan huruç ettikleri için kendilerine “Haricîler” ismi verildi. Haricilerin ortaya çýkmasý ile Ýslâm tarihinde yeni bir fitne ve fesat grubu teþekkül ediyordu. Hz. Ali, bir ordu hazýrlayarak Haricîlerin üzerine yürüdü ve onlara Nehrevan’da büyük kayýplar verdirdi. Bu birinci grup, Hakem olayýna kadar Hz. Ali’yi taþkýn ve ölçüsüz bir surette sevdikleri halde, bu olaydan sonra, onun en büyük ve amansýz düþmaný kesilmiþlerdir. Ýkinci grup: Hz. Ali’nin taraftarlarý içinde ikinci grup, münâfýklar ve Yahudi dönmeleriydi. Bunlar, iki yüzlü, dessas ve karanlýk ruhlu insanlardý. “Hz. Ali’ye muhabbet” ve “âl-i beyt sevgisi” gibi mâsum bir fikrin altýnda gerçek yüzlerini gizliyorlardý. Halkýn içinde takiyye yapýyor, Müslümanlar arasýnda fitne çýkartýyor, sürekli sapýk fikirler üretiyorlardý. Bunlarýn amacý Ýslâmiyet’i içten yýkarak, inanç ve itikatlarý sarsmak, Müslümanlarý birbirlerine düþürüp ayrýlýk çýkarmaktý. Üçüncü grup: Emevîlerin ýrkçý idarelerinden rahatsýz olarak Hasan ve Hüseyin Efendilerimizin yanýnda yer alan gruptur. Bilindiði gibi, Emevîler baþa geçince, icraatlarýnda birinci derecede ýrkçýlýðý esas aldýlar; saltanatlarýný Arap milliyetçiliði üzerine binâ ettiler. Irkçýlýðýn, adalet ve hakperestliði yýkma ve bozma karakteri, Emevîleri diðer kavimlere karþý gayet katý, sert ve acýmasýzca davranmaya yönlendirdi. Bu ise, diðer kavimlerde rahatsýzlýk meydana getirdi. Diðer taraftan, Emevî saltanatýndaki aþýrý israf ve gösteriþle de ikinci bir huzursuzluk kaynaðý oldu. Emevîlerin bu ölçüsüz ve sorumsuz faaliyetlerinden rahatsýz olan diðer kabile ve aþiretler onlardan intikam almak için Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e taraftarlýk gösterdi ve Onlarýn ordusunda yer aldýlar. Dördüncü grup: Bu grubu Ýranlýlar oluþturur. Hz. Ali ve Âl-i Beyt sevgisi Ýranlýlarda ekseriyet itibariyle çok farklý bir þekilde ortaya çýkmýþtýr. Bu sevgi, Kur’an ve Sünnet’in düsturlarý dýþýnda, aþýrý ve ölçüsüzdür. Öyle ki bugün dahi, Ýran’da günlük hayatta, düðün ve þenliklerde, dinî toplantýlarda bu ölçüsüz sevgi, etkisini sürekli olarak göstermektedir. Sazlý sözlü toplantýlarda on dört asýr önce Ehl-i Beyt’in baþýna gelen o elîm fâcialar için gözyaþý dökülmekte, bu fâcialar bahane edilerek sahabelere devamlý kin ve düþmanlýk beslenmektedir. Bu törenler, özellikle Muharrem ayýnda sýklaþtýrýlýr; bu vesile ile ruhlarda ve kalplerde intikam hisleri yeniden filizlendirilir ve halkýn þuuraltýna enjekte edilir. Beþinci grup: Bu grup üç zihniyetin taraftarlarýndan oluþmuþtur. Bunlar, “Ýran’daki Mecusî dininin reis ve ruhanileri”, “Ýran’daki ýrkçýlar” ve “eski saltanat hanedanýn mensuplarý”dýr. Mecusî reis ve ruhânileri, inançlarý Ýslâm’ýn karþýsýnda eridiði ve kendileri de cemiyet bünyesinde eski itibarlarýný kaybettikleri için her hâlükârda Ýslâm’dan intikam almanýn fýrsatýný kolluyorlardý. Hanedan mensuplarý ise, binlerce yýllýk saltanat ve övünç kaynaklarý, Ýslâm ile yerle bir olduðundan, köle olarak baktýklarý ve çýplak telâkki ettikleri köylü Araplarýn, kendilerine hükmetmelerini kat’iyen hazmedemiyorlardý. Ýran ýrkýnýn üstünlüðünü kabul eden ýrkçýlar ise, Ýslâm kültürü ile eski örf ve âdetlerinin bir anda sökülüp atýlmasýndan son derece rahatsýzdýlar. Bu üç zihniyetin mensuplarý, istisnalar bir tarafa býrakýlýrsa, genelde Ýslâm’dan intikam almak için, þeklen Müslüman oldular, Ýslâm’ý içten yýkmanýn plânlarýný yaptýlar ve bu gaye etrafýnda birleþtiler. (Ýbn-i Hâzým, Fi’1-milel Ve’1-Ahvâ Ve’n-nihâl, II. 115, 1975, Beyrut.) Mehmet Kýrkýncý Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.