EMRE Geschrieben 21. Dezember 2008 Teilen Geschrieben 21. Dezember 2008 YÝRMÝ BÝRÝNCÝ MEKTUB بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ اِمَّ يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَآ اَوْ كِلآهُمَا فَلاَ تَقُلْ لَهُمَا اُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْ هُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا *وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِى صَغِيرًا * رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا فِى نُفُوسِكُمْ اِنْ تَكُونُوا صَالِحِينَ فَاِنَّهُ كَانَ لِلْاَوَّابِينَ غَغُورًا Ey hanesinde ihtiyar bir vâlide veya pederi veya akrabasýndan veya îman kardaþlerinden bir amel- mânde veya âciz, alîl bir þahýs bulunan gafil!.. Þu âyet-i kerîmeye dikkat et, bak: Nasýl ki bir âyette, beþ tabaka ayrý ayrý surette ihtiyar vâlideyne þefkati celbediyor. Evet, dünyada en yüksek hakikat, peder ve vâlidelerin evlâdlarýna karþý þefkatleridir. Ve en âlî hukuk dahi, onlarýn o þefkatlerine mukabil hürmet haklarýdýr. Çünki onlar, hayatlarýný kemâl-i lezzetle evlâdlarýnýn hayatý için feda edip sarfediyorlar. Öyle ise, insaniyeti sukut etmemiþ ve canavara inkýlâb etmemiþ herbir veled; o muhterem, sâdýk fedâkar dostlara hâlisane hürmet ve samimane hizmet ve rýzalarýný tahsil ve kalblerini hoþnud etmektir. Amca ve hala, peder hükmündedir; teyze ve dayý ana hükmündedir. Ýþte o mübarek ihtiyarlarýn vücudlarýný istiskal edip ölümlerini arzu etmek, ne kadar vicdansýzlýk ve ne kadar alçaklýktýr bil, ayýl! Evet, hayatýný senin hayatýna fedâ edenin zeval-i hayatýný arzu etmek ne kadar çirkin bir zulüm, bir vicdansýzlýk olduðunu anla... Ey derd-i maîþetle mübtelâ olan insan! Bil ki senin hanendeki bereket direði ve rahmet vesilesi ve musibet dâfiâsý, hanendeki o istiskal ettiðin ihtiyar veya kör akrabandýr. Sakýn deme: " Maiþetim dardýr, idare edemiyorum." Sh:»(S.N: 76) Çünkü onlarýn yüzünden gelen bereket olmasaydý, elbette senin dýyk-ý maiþetin daha ziyade olacaktý. Bu hakikatý benden inan. Bunun çok kat'î delillerini biliyorum; seni de inandýrabilirim. Fakat uzun gitmemek için kýsa kesiyorum. Þu sözüme kanaat et. Kasem ederim þu hakikat gayet kat'îdir, hattâ nefis ve þeytaným dahi buna karþý teslim olmuþlar. Nefsimin inadýný kýran ve þeytanýmý susturan bir hakikat sana kanaat vermeli. Evet, kâinatýn þehadetiyle, nihayet derecede Rahman, Rahîm ve Lâtif ve Kerîm olan Hâlýk-ý Zülcelâl-i Vel'ikrâm, çocuklarý dünyaya gönderdiði vakit, arkalarýndan rýzýklarýný gayet lâtif bir surette gönderip ve memeler musluðundan aðýzlarýna akýttýðý gibi; çocuk hükmüne gelen ve çocuklardan daha ziyade merhamete lâyýk ve þefkate muhtaç olan ihtiyarlarýn rýzýklarýný dahi, bereket sûretinde gönderir. Onlarýn iâþelerini tama'kâr ve bahil insanlara yükletmez. اِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَبِينُ *وَكَاَيِّنْ مِنْ دَآبَّةٍ لاَتَحْمِلُ رِزْقَهَا اللَّهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْ âyetlerinin ifade ettikleri hakikatý, bütün zîhayatýn enva-i mahluklarý lisan-ý hal ile baðýrýp o hakikat-ý kerimaneyi söylüyorlar. Hattâ deðil yalnýz ihtiyar akraba, belki insanlara arkadaþ verilen ve rýzýklarý insanlarýn rýzýklarý içinde gönderilen kedi gibi bâzý mahlûklarýn rýzýklarý dahi, bereket süretinde geliyor. Bunu te'yid eden ve kendim gördüðüm bir misâl: Benim yakýn dostlarým bilirler ki; iki-üç sene evvel hergün yarým ekmek- o köyün ekmeði küçük idi- muayyen bir tayýným vardý ki, çok def'a bana kâfi gelmiyordu. Sonra dört kedi bana misafir geldiler. O ayný tayýným hem bana, hem onlara kafi geldi. Çok kere de fazla kalýrdý. Ýþte þu hal o derece tekerrür edip bana kanaat verdi ki, ben kedilerin bereketinden istifade ediyordum. Kat'î bir sûrette ilân ediyorum: onlar bana bâr deðil; hem onlar benden deðil, ben onlardan minnet alýrdým. Ey insan! Mâdem canavar sûretinde bir hayvan, insanlarýn hanesine misafir geldiði vakit berekete medar oluyor, öyle ise mahlûkatýn en mükerremi olan insan ve insanlarýn en mükemmeli olan ehl-i iman, ve ehl-i îmanýn en ziyade hürmet ve merhamete þâyân aceze, alîl ihtiyareler, ve alîl ihtiyarlarýn içinde þefkat ve hizmet ve muhabbete en ziyâde lâyýk ve müstahak bulunan akrabalar ve akrabalarýn içinde dahi en hakiki dost ve en sâdýk muhib olan peder ve vâlide, ihtiyarlýk hâlinde bir hanede bulunsa, ne derece vesile-i bereket ve vasýta-i rahmet ve لَوْ لاَ الشُّيُوخُ الرُّكَّعُ لَصُبَّ عَلَيْكُمُ الْبَلآءُ صَبًّا Sh:»(S.N: 77) sýrriyle, yâni: " Belki bükülmüþ ihtiyarlarýnýz olmasa idi, belalar sel gibi üstünüze dökülecekti." Ne derece sebeb-i def'-i musibet olduklarýný sen kýyas eyle. Ýþte ey insan ! Aklýný baþýna al. Eðer sen ölmezsen, ihtiyar olacaksýn. الْجَزَآءُ مِنْ جِنْسِ العَمَلِ sýrriyle, sen vâlideynine hürmet etmezsen, senin evlâdýn dahi sana hizmet etmeyecektir. Eðer Âhiretini seversen iþte sana mühim bir define; onlara hizmet et, rýzâlarýný tahsil eyle, Eðer dünyayý seversen, yine onlarý memnun et ki, onlarýn yüzünden hayatýn rahatlý ve rýzkýn bereketli geçsin. Yoksa onlarý istiskal etmek, ölümlerini temenni etmek ve onlarýn nâzik ve seriütteessür kalblerini rencide etmek ile خَسِرَ الدُّنْيَا وَالاَخِرَةِ sýrrýna mazhar olursun. Eðer rahmet-i Rahman istersen, o Rahmanýn vedialarýna ve senin hanendeki emanetlerine rahmet et. Âhiret kardeþlerimden Mustafa Çavuþ isminde bir zat vardý. Dininde dünyasýnda muvaffakýyetli görüyordum. Sýrrýný bilmezdim. sonra anladým ki, o muvaffakýyetin sebebi: O zât ise, ihtiyar peder ve vâlidelerinin haklarýný anlamýþ ve o hukuka tam riâyet etmiþ ve onlarýn yüzünden rahat ve rahmet bulmuþ. Ýnþâallah âhiretini de tâmir etmiþ. Bahtiyar olmak isteyen ona benzemeli... اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى مَنْ قَالَ : اَلْجَنَّةُ تَحْتَ اَقْدَامِ الاُمَّهَاتِ وَعَلَى اَلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ سُبْحَانَ لاَعِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اٍِنَّكَ الْعَلِيمُ الحَكِيمُ Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge