EMRE Geschrieben 21. Dezember 2008 Teilen Geschrieben 21. Dezember 2008 S- يُصَلُّونَ kelimesine bedel, itnablý يُقِيمُونَ الصَّلَوةَ nin zikrinde ne hikmet vardýr? C- Namazda lâzým olan ta'dil-i erkân, müdavemet, muhafaza gibi ikamenin manalarýný müraat etmeye iþarettir. Arkadaþ! Namaz, kul ile Allah arasýnda yüksek bir nisbet ve ulvî bir münasebet ve nezih bir hizmettir ki, her ruhu celb ve cezbetmek namazýn þe'nindendir. Namazýn erkâný, ''Fütuhat-ý Mekkiye''nin þerhettiði gibi, öyle esrarý hâvidir ki, her vicdanýn muhabbetini celbetmek, namazýn þe'nindendir. Namaz, Hâlýk-ý Zülcelal tarafýndan her yirmidört saat zarfýnda tayin edilen vakitlerde manevî huzuruna yapýlan bir davettir. Bu davetin þe'nindendir ki, her kalb kemal-i þevk ve iþtiyakla icabet etsin. Ve mi'racvari olan o yüksek münacata mazhar olsun. Namaz, kalblerde azamet-i Ýlahiyeyi tesbit ve idame.. ve akýllarý ona tevcih ettirmekle adalet-i Ýlahiyenin kanununa itaat.. ve nizam-ý Rabbânîye imtisal ettirmek için yegâne Ýlahî bir vesiledir. Zaten insan medenî olduðu cihetle, þahsî ve içtimaî hayatýný kurtarmak için, o kanun-u Ýlahîye muhtaçtýr. O vesileye müraat etmeyen veya tenbellikle namazý terkeden veyahut kýymetini bilmeyen; ne kadar cahil, ne derece hâsir, ne kadar zararlý olduðunu bilâhare anlar, ama iþ iþten geçer. وَ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ :Bu kelâmýn makabliyle nazmýný îcab ettiren münasebet ise: Namaz عِمَادُ الدِّينِ yani dinin direði ve kývamý olduðu gibi, zekat da Ýslâmýn kantarasý, yani köprüsüdür. Demek birisi dini, diðeri asayiþi muhafaza eden Ýlahî iki esastýrlar. Bunun için birbiriyle baðlanmýþlardýr. sh: » (Ý: 44) Zekat ile sadakanýn lâyýk olduklarý mevkilerini bulmak için birkaç þart vardýr: 1- Sadakayý vermekte israf olmamasý. 2- Baþkasýndan alýp baþkasýna vermek suretiyle halkýn malýndan olmayýp kendi malýndan olmasý. 3- Minnetle in'amýn bozulmamasý. 4- Fakir olmak korkusuyla sadakanýn terkedilmemesi. 5- Sadakanýn yalnýz mala ve paraya münhasýr olmadýðý bilinmesiyle ilim, fikir, kuvvet, amel gibi þeylerde de muhtaç olanlara sadakanýn verilmesi. 6- Sadakayý alan adam, o sadakayý sefahette deðil, hacat-ý zaruriyesinde sarfetmesi lâzýmdýr. Kur'an-ý Kerim bu þartlarý, bu nükteleri insanlara sadaka olarak ihsan ve ihsas etmek için يُزَكُّونَ veya يَتَصَدَّقُونَ veyahut يُؤْتُونَ الزَّكَوةَ gibi îcazlý bir ifadeyi terkedip, وَ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ gibi itnablý bir cümleyi ihtiyar etmiþtir. 1- Teb'izi ifade eden مِنْ israfýn reddine. 2- مِمَّا nýn takdimi, sadakanýn kendi malýndan olduðuna. 3- رَزَقْنَا minnetin olmamasýna. Çünkü veren Allah'týr, kul ise bir vasýtadýr. 4- Rýzkýn نَا ya olan isnadý, fakirlikten korkulmamasýna. 5- Rýzkýn âmm ve mutlak olarak zikredilmesi, sadakanýn ilim ve fikir gibi þeylere de þamil olmasýna. 6- ''Nafaka'' maddesi; alanýn, sefahete deðil, hâcât-ý zaruriyesine sarfetmesine iþaretlerdir. sh: » (Ý: 45) Bütün muavenet ve yardým nevilerini hâvi olan zekât hakkýnda sahih olarak Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan اَلزَّكَوةُ قَنْطَرَةُ اْلاِسْلاَمِ Hadîs-i Þerifi mervidir. Yani müslümanlarýn birbirine yardýmlarý, ancak zekât köprüsü üzerinden geçmekle yapýlýr. Zira yardým vasýtasý, zekattýr. Ýnsanlarýn heyet-i içtimaiyesinde intizam ve asayiþi temin eden köprü zekattýr. Âlem-i beþerde hayat-ý içtimaiyenin hayatý, muavenetten doðar. Ýnsanlarýn terakkiyatýna engel olan isyanlardan, ihtilâllerden, ihtilaflardan meydana gelen felâketlerin tiryaký, ilâcý muavenettir. Evet zekâtýn vücubu ile ribanýn hurmetinde büyük bir hikmet, yüksek bir maslahat, geniþ bir rahmet vardýr. Evet eðer tarihî bir nazarla sahife-i âleme bakacak olursan ve o sahifeyi lekelendiren beþerin mesavîsine, hatalarýna dikkat edersen, heyet-i içtimaiyede görünen ihtilâller, fesatlar ve bütün ahlâk-ý rezilenin iki kelimeden doðduðunu görürsün. Birisi: "Ben tok olayým da, baþkasý açlýðýndan ölürse ölsün bana ne." Ýkincisi: "Sen zahmetler içinde boðul ki, ben nimetler ve lezzetler içinde rahat edeyim." Âlem-i insaniyeti zelzelelere maruz býrakmakla yýkýlmaða yaklaþtýran birinci kelimeyi sildiren ancak zekâttýr. Nev-i beþeri umumî felâketlere sürükleyen ve bolþevikliðe sevkedip terakkiyatý, asayiþi mahveden ikinci kelimeyi kökünden kesip atan, hurmet-i ribadýr. Arkadaþ! Heyet-i içtimaiyenin hayatýný koruyan intizamýn en büyük þartý, insanlarýn tabakalarý arasýnda boþluk kalmamasýdýr. Havas kýsmý avamdan, zengin kýsmý fukaradan hatt-ý muvasalayý kesecek derecede uzaklaþmamalarý lâzýmdýr. Bu tabakalar arasýnda muvasalayý temin eden, zekât ve muavenettir. Halbuki vücub-u zekât ile hurmet-i ribaya müraat etmediklerinden, tabakalar arasý gittikçe gerginleþir, hatt-ý muvasala kesilir, sýla-yý rahim kalmaz. Bu yüzdendir ki, aþaðý tabakadan yukarý tabakaya ihtiram, itaat, muhabbet yerine ihtilâl sadalarý, hased baðýrtýlarý, kin ve nefret vaveylâlarý yükselir. Kezalik yüksek tabakadan aþaðý tabakaya merhamet, ihsan, taltif yerine zulüm ateþleri, tahakkümler, þimþek gibi tahkirler yaðýyor. Maalesef tabaka-i havastaki meziyetler, tevazu ve terahhuma sebeb iken, tekebbür ve gurura bâis oluyor. Tabaka-i fukaradaki acz ve fakirlik, ihsan ve merhameti mûcib iken, esaret ve sefaleti intac ediyor. Eðer bu söylediklerime bir þahid istersen âlem-i medeniyete bak, istediðin kadar þâhidler mevcuddur. sh: » (Ý: 46) Hülâsa: Tabakalar arasýnda musalahanýn te'mini ve münasebetin tesisi, ancak ve ancak erkân-ý Ýslâmiyeden olan zekât ve zekâtýn yavrularý olan sadaka ve teberruatýn heyet-i içtimaiyece yüksek bir düstur ittihaz edilmesiyle olur. Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge