EMRE Geschrieben 21. Dezember 2008 Teilen Geschrieben 21. Dezember 2008 Ýfadet-ül Meram Kur'an-ý Azîmüþþan bütün zamanlarda gelip geçen nev'-i beþerin tabakalarýna, milletlerine ve ferdlerine hitaben Arþ-ý A'lâdan irad edilen Ýlahî ve þümullü bir nutuk ve umumî, Rabbanî bir hitabe olduðu gibi; bilinmesi, bir ferdin veya küçük bir cemaatin iktidarýndan hariç olan ve bilhassa bu zamanda, dünya maddiyatýna ait pek çok fenleri ve ilimleri câmi'dir. Bu itibarla zamanca, mekânca, ihtisasça daire-i ihatasý pek dar olan bir ferdin fehminden ve karihasýndan çýkan bir tefsir, bihakkýn Kur'an-ý Azîmüþþan'a tefsir olamaz. Çünki Kur'anýn hitabýna muhatab olan milletlerin, insanlarýn ahval-i ruhiyelerine ve maddiyatlarýna, câmi' bulunduðu ince fenlere, ilimlere bir ferd vâkýf ve sahib-i ihtisas olamaz ki, ona göre bir tefsir yapabilsin. Hem bir ferdin mesleði ve meþrebi taassuptan hâlî olamaz ki, hakaik-i Kur'aniyeyi görsün, bîtarafane beyan etsin. Hem bir ferdin fehminden çýkan bir dava, kendisine has olup, baþkasý o davanýn kabulüne davet edilemez. Meðer ki bir nevi icmaýn tasdikine mazhar ola. Binaenaleyh Kur'anýn ince manalarýnýn ve tefsirlerde daðýnýk bir surette bulunan mehasininin ve zamanýn tecrübesiyle fennin keþfi sayesinde tecelli eden hakikatlarýnýn tesbitiyle, herbiri birkaç fende mütehassýs olmak üzere muhakkikîn-i ülemadan yüksek bir heyetin tedkikatýyla, tahkikatýyla bir tefsirin yapýlmasý lâzýmdýr. Nitekim kanunî hükümlerin tanzim ve ýttýradý, bir ferdin fikrinden deðil, yüksek bir heyetin nazar-ý dikkat ve tedkikatýndan geçmesi lâzýmdýr ki, umumî bir emniyeti ve cumhur-u nâsýn itimadýný kazanmak üzere millete karþý bir kefalet-i zýmniye husule gelsin; ve icma-ý millet, hücceti elde edebilsin. Evet Kur'an-ý Azîmüþþan'ýn müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nafiz bir içtihada mâlik ve bir velayet-i kâmileyi haiz bir zât olmalýdýr. Bilhassa bu zamanlarda, bu þartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telahuk-u efkârýndan ve ruhlarýnýn tenasübüyle birbirine yardým etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarýndan âzade olarak tam ihlaslarýndan doðan dâhî bir þahs-ý manevîde bulunur. Ýþte Kur'aný ancak böyle bir þahs-ý manevî tefsir edebilir. Çünki sh: » (Ý: 9) "Cüzde bulunmayan, küllde bulunur" kaidesine binaen, her ferdde bulunmayan bu gibi þartlar, heyette bulunur. Böyle bir heyetin zuhurunu çoktan beri bekliyorken, hiss-i kablelvuku kabilinden olarak, memleketi yýkýp yakacak büyük bir zelzelenin arifesinde bulunduðumuz zihne geldi (Haþiye-1). "Birþey tamamýyla elde edilemediði takdirde o þeyi tamamýyla terketmek caiz deðildir" kaidesine binaen, acz ve kusurumla beraber; Kur'anýn bazý hakikatlarýyla, nazmýndaki i'cazýna dair bazý iþaretleri tek baþýma kaydetmeye baþladým. Fakat Birinci Harb-i Umumî'nin patlamasýyla Erzurum'un Pasinler'in dað ve derelerine düþtük. O kýyametlerde, o dað ve tepelerde fýrsat buldukça, kalbime gelenleri, birbirine uymayan ibarelerle, o dehþetli ve muhtelif hallerde yazýyordum. O zamanlarda, o gibi yerlerde, müracaat edilecek tefsirlerin, kitablarýn bulunmasý mümkün olmadýðýndan; yazdýklarým yalnýz sünuhat-ý kalbiyemden ibaret kaldý. Þu sünuhatým eðer tefsirlere muvafýk ise, nurun alâ nur; þayet muhalif cihetleri varsa, benim kusurlarýma atfedilebilir. Evet tashihe muhtaç yerleri vardýr, fakat hatt-ý harbde büyük bir ihlas ile, þehidler arasýnda yazýlýp giydirilen o yýrtýk ibarelerin tebdiline (þehidlerin kan ve elbiselerinin tebdiline cevaz verilmediði gibi) cevaz veremedim ve kalbim razý olmadý. Þimdi de razý deðildir, çünki o zamandaki ihlas ve hulûsu þimdi bulamýyorum. (Haþiye-2) Maahâza kaleme aldýðým þu Ýþârât-ül Ý'caz adlý eserimi, hakikî bir tefsir niyetiyle yapmadým; ancak ülema-yý Ýslâmdan ehl-i tahkikin takdirlerine mazhar olduðu takdirde, uzak bir istikbalde yapýlacak yüksek bir tefsire bir örnek ve bir me'haz olmak üzere o zamanlarýn insanlarýna bir yadigâr maksadýyla yaptým. Said Nursî (Haþiye-1): Evet Van'da Horhor Medresemizin damýnda esna-yý derste, büyük bir zelzelenin gelmekte olduðunu söyledi. Hakikaten söylediði gibi, az bir zaman sonra Harb-i Umumî baþladý. Hamza, Mehmed Þefik, Mehmed Mihri (Haþiye-2): Yeni Said, Risale-i Nur'daki hakikî ihlâs ile yine o ihlâsý buldu. Yeni Said, ayný ihlâs ile baktý, tashih yerini bulamadý. Demek sünuhat-ý Kur'aniye olduðundan, i'caz-ý Kur'aniye onu yanlýþlardan himaye etmiþ. Nur Talebeleri Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge