EMRE Geschrieben 21. Dezember 2008 Teilen Geschrieben 21. Dezember 2008 Ýþarat-ý Gaybiye hakkýnda bir takriz [Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh'ýn, Risale-i Nur hakkýnda ihbar-ý gaybîsinden bir parça olan bu kýsým; Sikke-i Tasdik-i Gaybî Mecmuasýnda dercedilen Ýþarat-ý Kur'aniye ve üç Kerâmet-i Aleviye ve Kerâmet-i Gavsiye risaleleriyle birlikte, ehl-i vukuflarýn takdirkâr raporlarýna müsteniden, mahkemelerce sahiblerine geri iade edilmiþtir. Ýmam-ý Ali'nin (R.A.) Celcelutiye'de, Risale-i Nur hakkýndaki üç kerametinden bir kerametinin sekiz remzinden Yedinci ve Sekizinci Remzin bir parçasýdýr. Sikke-i Tasdik-i Gaybî Mecmuasýnýn yüz yirmibeþinci sahifesinden, yüz otuzuncu sahifesine kadar olan kýsýmda münderiçtir.] Yedinci Remiz: Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh, nasýlki وَ بِاْلآيَةِ الْكُبْرَى اَمِنِّى مِنَ الْفَجَتْ*وَ بِحَقِّ فَقَجٍ مَعَ مَخْمَةٍ يَا اِلهَنَا* وَ بِاَسْمَائِكَ الْحُسْنَى اَجِرْنِى مِنَ الشَّتَتْ*حُرُوفٌ لِبَهْرَامٍ عَلَتْ وَ تَشَامَخَتْ وَ اسْمُ عَصَا مُوسَى بِهِ الظُّلْمَتُ انْجَلَتْ diye birinci fýkrasýyla Yedinci Þuâ'a iþaret etmiþ; öyle de: Ayný fýkra ile, âlî bir tefekkürname ve tevhide dair yüksek bir marifetname namýnda olan Yirmidokuzuncu Arabî Lem'aya dahi iþaret eder. Ýkinci fýkrasýyla Ýsm-i Azam ve Sekine denilen Esmâ-i Sitte-i Meþhurenin hakikatlarýný gayet âlî bir tarzda beyan ve isbat eden ve Yirmidokuzuncu Lem'ayý takib eyleyen Otuzuncu Lem'a namýnda Altý Nükte-i Esmâ Risalesine بِاَسْمَائِكَ الْحُسْنَى اَجِرْنِى مِنَ الشَّتَتْ cümlesiyle iþaret ettiðinden; sonra akabinde, Risale-i Esmâ'yý takib eden Otuzbirinci Lem'anýn Birinci Þuaý olarak, otuzüç âyet-i Kur'aniyenin Risale-i Nur'a iþaratýný kaydedip, hesab-ý cifrî münasebetiyle, baþtan baþa Ýlm-i Huruf Risalesi gibi görünen ve bir mu'cize-i Kur'aniye hükmünde bulunan risaleye حُرُوفٌ لِبَهْرَامٍ عَلَتْ وَ تَشَامَخَتْ kelimesiyle iþaret edip, der'akab sh: » (M: 497) وَ اسْمُ عَصَا مُوسَى بِهِ الظُّلْمَتُ انْجَلَتْ kelâmýyla dahi, Risale-i Hurufiyeyi takib eden ve El-Âyet-ül Kübra'dan ve baþka Resail-i Nuriyeden terekküb eden ve Asâ-yý Mûsâ namýný alan ve Asâ-yý Mûsâ gibi, dalaletin ve þirkin sihirlerini ibtal eden Risale-i Nur'un þimdilik en son ve âhir risalesine Asâ-yý Mûsâ namýný vererek iþaretle beraber, manevî karanlýklarý daðýtacaðýný müjde ediyor. Evet وَ بِاْلآيَةِ الْكُبْرَى kelimesiyle Yedinci Þua'a iþareti, kuvvetli karineler ile isbat edildiði gibi; ayný kelime, diðer bir mâna ile elhak Risale-i Nur'un âyet-i kübrasý hükmünde ve ekser risalelerin ruhlarýný cem'eden ve Arabî bulunan Yirmidokuzuncu Lem'aya bu kelâm, "müstetbiat-üt terakib" kaidesiyle ona bakýyor, efradýna dâhil ediyor. Öyle ise; Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh dahi bu fýkradan ona bakýp iþaret eder diyebiliriz. Hem sair iþaratýn karinesiyle, hem Mektubat'tan sonra Lem'alara baþka bir tarz-ý ibare ile ima ederek; Lem'alarýn en parlaðýnýn te'lifi, dehþetli bir zamanda ve hapis ve îdamdan kurtulmak ve emniyet ve selâmet bulmak için, mana-yý mecazî ve mefhum-u iþarî ile, Hazret-i Ali Radýyallahü Anh kendi lisanýný, büyük tehlikelerde bulunan müellifin hesabýna istimal ederek; وَ بِاْلآيَةِ الْكُبْرَى اَمِنِّي مِنَ الْفَجَتْ yani "Ya Rab! Beni kurtar. Eman ve emniyet ver." diye dua etmesiyle, tam tamýna Eskiþehir hapishanesinde îdam ve uzun hapis tehlikesi içinde te'lif edilen Yirmidokuzuncu Lem'anýn ve sahibinin vaziyetine tevafuk karinesiyle, kelâm zýmnî ve iþarî delalet ettiðinden diyebiliriz ki; Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh dahi, bundan ona iþaret eder. Hem Otuzuncu Lem'a namýnda ve altý nükte olan Risale-i Esmâ'ya bakarak بِاَسْمَائِكَ الْحُسْنَى deyip, sair iþaratýn karinesiyle, hem Yirmidokuzuncu Lem'aya takib karinesiyle, hem ikisinin isimde ve esmâ lafzýna tevafuk karinesiyle, hem teþettüt-ü hale ve sýkýntýlý bir gurbete ve periþaniyete düþen müellifi, onun te'lifi bereketiyle teselli ve tahammül bulmasýna ve mâna-yý mecazî cihetinde, Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh lisanýyla kendine dua olan وَبِاَسْمَائِكَ الْحُسْنَى اَجِرْنِى مِنَ الشَّتَتْ yani sh: » (M: 498) "Ýsm-i Azam olan o Esmâ Risalesinin bereketiyle, beni teþettütten periþaniyetten hýfzeyle ya Rabbi!" meâli; tam tamýna o risale ve sahibinin vaziyetine tevafuk karinesiyle kelâm mecazî delalet ve Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh ise, gaybî iþaret eder diyebiliriz. Hem mâdem Celcelutiye'nin aslý vahiydir ve esrarlýdýr ve gelecek zamana bakýyor ve gaybî umûr-u istikbaliyeden haber veriyor. Ve mâdem Kur'an itibariyle bu asýr dehþetlidir ve Kur'an hesabýyla, Risale-i Nur bu karanlýk asýrda ehemmiyetli bir hâdisedir. Ve mâdem sarahat derecesinde çok karine ve emarelerle; Risale-i Nur Celcelutiye'nin içine girmiþ, en mühim yerinde yerleþmiþ. Ve mâdem Risale-i Nur ve eczalarý bu mevkie lâyýktýr ve Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh'ýn nazar-ý takdirine ve tahsinine ve onlardan haber vermesine liyakatlarý ve kýymetleri var. Ve mâdem Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh, Siracünnur'dan zâhir bir surette haber verdiðinden sonra ikinci derecede, perdeli bir tarzda Sözler'den, sonra Mektublar'dan, sonra Lem'alar'dan, risalelerdeki ayný tertib, ayný makam ayný numara tahtýnda, kuvvetli karinelerin sevkiyle kelâm delalet ve Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh'ýn iþaret ettiðini isbat eylemiþ. Ve mâdem baþta بَدَئْتُ بِبِسْمِ اللّهِ رُوحِى بِهِ اهْتَدَتْ اِلَى كَشْفِ اَسْرَارٍ بِبَاطِنِهِ انْطَوَتْ Risalelerin baþý ve Birinci Söz olan Bismillah Risalesine baktýðý gibi; Kasem-i Câmi-i Muazzama'nýn âhirinde, risalelerin kýsm-ý âhirleri olan son Lem'alara ve Þualara; hususan bir âyet-i kübra-yý tevhid olan Yirmidokuzuncu Lem'a-i Hârika-i Arabiye ve Risale-i Esmâ-i Sitte ve Risale-i Ýþarat-ý Huruf-u Kur'aniye ve bilhassa þimdilik en âhir Þua ve Asâ-yý Mûsâ gibi dalaletlerin bütün manevî sihirlerini ibtal edebilen bir mahiyette bulunan ve bir manada Âyet-ül Kübra namýný alan risale-i hârikaya bakýyor gibi bir tarz-ý ifade görünüyor. Ve mâdem birtek mes'elede bulunan emareler ve karineler, mes'elenin vahdeti haysiyetiyle birbirine kuvvet verir, zaîf bir münasebetle bir tereþþuh dahi menbaýna ilhak edilir. Elbette bu yedi aded esaslara istinaden deriz: "Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh, nasýlki meþhur Sözlere tertibleri üzerine iþaret etmiþ ve Mektubat'tan bir kýsmýna ve Lem'alardan en mühimlerine tertible bakmýþ; öyle de: بِاَسْمَائِكَ الْحُسْنَى اَجِرْنِى مِنَ الشَّتَتْ cümlesiyle, Otuzuncu Lem'aya, yani sh: » (M: 499) müstakil Lem'alarýn en son olan Esmâ-i Sitte Risalesi'ne, tahsin ederek bakýyor. Ve حُرُوفٌ لِبَهْرَامٍ عَلَتْ وَ تَشَامَخَتْ kelâmýyla dahi, Otuzuncu Lem'ayý takib eden Ýþarat-ý Huruf-u Kur'aniye risalesini takdir edip, iþaretle tasdik ediyor. وَ اسْمُ عَصَا مُوسَى بِهِ الظُّلْمَتُ انْجَلَتْ kelimesiyle dahi þimdilik en âhir risale ve tevhid ve îmanýn elinde asâ-yý Mûsâ gibi hârikalý, en kuvvetli bürhan olan mecmua risalesini senakârane remzen gösteriyor gibi bir tarz-ý ifadeden bilâperva hükmediyoruz ki: Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh hem Risale-i Nur'dan, hem çok ehemmiyetli risalelerinden mana-yý hakikî ve mecazî ile; iþarî ve remzî ve imaî ve telvihî bir surette haber veriyor. Kimin þüphesi varsa, iþaret olunan risalelere bir kerre dikkatle baksýn. Ýnsafý varsa, þüphesi kalmaz zannediyorum. Buradaki mâna-yý iþarî ve medlûl-ü mecazîlere, karinelerin en güzeli ve latifi; ayný tertibi muhafaza ile verilen isimlerin münasebetidir. Meselâ: Yirmidokuz ve Otuz ve Otuzbir ve Otuziki mertebe-i ta'dadda, Yirmidokuz ve Otuz ve Otuzbir ve Otuzikinci Sözlere gayet münasib isimler ile; baþta, Sözlerin baþý olan Birinci Söz'e, ayný Besmele sýrrýyla ve âhirde, þimdilik risalelerin âhirine mahiyetini gösterir lâyýk birer isim vererek iþaret etmesi gerçi gizli ise de, fakat çok güzeldir ve letafetlidir. Ben itiraf ediyorum ki: Böyle makbul bir eserin mazharý olmak, hiçbir vecihle o makama liyakatým yoktur. Fakat küçük ehemmiyetsiz bir çekirdekten, koca dað gibi bir aðacý halketmek; kudret-i Ýlâhiyenin þe'nindendir ve âdetidir ve azametine delildir. Ben kasemle temin ederim ki: Risale-i Nur'u senadan maksadým, Kur'anýn hakikatlarýný ve îmanýn rükünlerini te'yid ve isbat ve neþirdir. Hâlýk-ý Rahîmime yüzbinler þükrolsun ki; kendimi, kendime beðendirmemiþ, nefsimin ayýblarýný ve kusurlarýný bana göstermiþ ve o nefs-i emmareyi, baþkalara beðendirmek arzusu kalmamýþ. Kabir kapýsýnda bekleyen bir adam, arkasýndaki fâni dünyaya riyakârane bakmasý, acýnacak bir hamakattýr ve dehþetli bir hasarettir. Ýþte bu halet-i ruhiye ile, yalnýz hakaik-i îmaniyenin tercümaný olan Risale-i Nur'un doðru ve hak olduðuna latif bir münasebet söyleyeceðim. Þöyle ki: Celcelutiye, Süryanice bedi' demektir ve bedi' manasýndadýr. Ýbareleri bedi' olan Risale-i Nur, Celcelutiye'de mühim bir mevki sh: » (M: 500) tutup ekser yerlerinde tereþþuhatý göründüðünden, kasidenin ismi ona bakýyor gibi verilmiþ. Hem þimdi anlýyorum ki, eskiden beri benim liyakatým olmadýðý halde bana verilen Bediüzzaman lâkabý, benim deðildi; belki Risale-i Nur'un manevî bir ismi idi. Zâhir bir tercümanýna âriyeten ve emaneten takýlmýþ. Þimdi o emanet isim, hakikî sahibine iade edilmiþ. Demek, Süryanice bedi' manasýnda ve kasidede tekerrürüne binaen kasideye verilen Celcelutiye ismi iþarî bir tarzda, bid'at zamanýnda çýkan bedi-ül beyan ve bedi-üz zaman olan Risale-i Nur'un; hem ibare, hem mana, hem isim noktalarýyla bedi'liðine münasebetdarlýðý ihsas etmesine ve bu isim bir parça ona da bakmasýna ve bu ismin müsemmasýnda, Risale-i Nur çok yer iþgal ettiði için, hak kazanmýþ olmasýna tahmin ediyorum. رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسِينَا اَوْ اَخْطَاْنَا Sekizinci Remiz: Sual: Bütün kýymetdar kitaplar içinde Risale-i Nur, Kur'anýn iþaretine ve iltifatýna ve Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh'ýn takdir ve tahsinine ve Gavs-ý Azam'ýn (K.S.) teveccüh ve tebþirine vech-i ihtisasý nedir? O iki zâtýn kerâmetle Risale-i Nur'a bu kadar kýymet ve ehemmiyet vermesinin hikmeti nedir? Elcevap: Mâlûmdur ki bazý vakit olur, bir dakika; bir saat ve belki bir gün, belki seneler kadar ve bir saat; bir sene, belki bir ömür kadar netice verir ve ehemmiyetli olur. Meselâ: Bir dakikada þehid olan bir adam, bir velayet kazanýr; ve soðuðun þiddetinden incimad etmek zamanýnda ve düþmanýn dehþet-i hücumunda bir saat nöbet, bir sene ibadet hükmüne geçebilir. Ýþte aynen öyle de: Risale-i Nur'a verilen ehemmiyet dahi, zamanýn ehemmiyetinden, hem bu asrýn þeriat-ý Muhammediyeye (A.S.M.) ve þeair-i Ahmediyeye (A.S.M.) ettiði tahribatýn dehþetinden, hem bu âhirzamanýn fitnesinden eski zamandan beri bütün ümmet istiaze etmesi cihetinden, hem o fitnelerin savletinden mü'minlerin îmanlarýný kurtarmasý noktasýndan Risale-i Nur öyle bir ehemmiyet kesbetmiþ ki: Kur'an ona kuvvetli iþaretle iltifat etmiþ ve Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anhü üç kerametle ona beþaret vermiþ ve Gavs-ý Azam (K.S.) kerametkârane ondan haber verip, tercümanýný teþci' etmiþ. Evet bu asrýn dehþetine karþý taklidî olan itikadýn istinad kal'alarý sh: » (M: 501) sarsýlmýþ ve uzaklaþmýþ ve perdelenmiþ olduðundan; her mü'min, tek baþýyla dalaletin cemaatle hücumuna mukavemet ettirecek gayet kuvvetli bir îman-ý tahkikî lâzýmdýr ki dayanabilsin. Risale-i Nur bu vazifeyi; en dehþetli bir zamanda ve en lüzumlu nazik bir vakitte, herkesin anlayacaðý bir tarzda; hakaik-ý Kur'aniye ve îmaniyenin en derin ve en gizlilerini, gayet kuvvetli bürhanlar ile isbat ederek; o îman-ý tahkikîyi taþýyan hâlis ve sadýk þakirdleri dahi, bulunduklarý kasaba ve karye ve þehirlerde -hizmet-i îmaniye itibariyle- âdeta birer gizli kutub gibi, mü'minlerin manevî birer nokta-i istinadý olarak, bilinmedikleri ve görünmedikleri ve görüþülmedikleri halde, kuvve-i maneviye-i itikadlarý cesur birer zabit gibi; kuvve-i maneviyeyi, ehl-i îmanýn kalblerine verip, mü'minlere manen mukavemet ve cesaret veriyorlar. Eðer bir muannid tarafýndan denilse: "Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh, bu umum mecazî manalarý irade etmemiþ." Biz de deriz ki: Faraza Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh irade etmezse, fakat kelâmý delalet eder ve karinelerin kuvvetiyle, iþarî ve zýmnî delaletle mânalarý içine dâhil eder. Hem mâdem o mecazî mâna ve iþarî mefhumlar haktýr, doðrudur ve vakýa mutabýktýr ve bu iltifata lâyýktýr ve karineleri kuvvetlidir; elbette Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh'ýn, böyle bütün iþarî manalarý irade edecek küllî bir teveccühü faraza bulunmazsa; Celcelutiye vahiy olmak cihetiyle hakikî sahibi, Hazret-i Ýmam-ý Ali Radýyallahü Anh'ýn üstadý olan Peygamber-i Zîþan Aleyhissalâtü Vesselâm'ýn küllî teveccühü ve üstadýnýn Üstad-ý Zülcelâlinin ihatalý ilmi onlara bakar, irade dairesine alýr. Bu hususta kat'î ve yakîn derecesindeki kanaatýmýn bir sebebi þudur ki: Müþkilât-ý azîme içinde, El-Âyet-ül Kübra'nýn tefsir-i ekberi olan Yedinci Þua'ý yazmakta çok zahmet çektiðimden, bir kudsî teselli ve teþvike cidden çok muhtaç idim. Þimdiye kadar mükerrer tecrübelerle bu gibi haletlerimde, inayet-i Ýlâhiye imdadýma yetiþiyordu. Risaleyi bitirdiðim ayný vakitte -hiç hatýrýma gelmediði halde- birden bu kerâmet-i Aleviyenin zuhuru, bende hiçbir þübhe býrakmadý ki; bu dahi benim imdadýma gelen sair inayet-i Ýlâhiye gibi, Rabb-ý Rahîm'in bir inayetidir. Ýnayet ise aldatmaz, hakikatsýz olmaz. Said Nursî * * * Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge