el-dumano Geschrieben 5. September 2007 Teilen Geschrieben 5. September 2007 18.Söz (Bu Sözün Ýki Makamý Var. Ýkinci Makamý Daha Yazýlmamýþtýr. Birinci Makamý Üç Noktadýr.) BÝRÝNCÝ NOKTA: "Yaptýklarý kötülüklerle sevinen ve yapmadýklari hayýrla övülmekten hoþlanan kimseleri, sakýn azaptan kurtulurlar zannetme. Onlar için pek acý bir azap vardýr." Al-i Imran Suresi, 3:188 Nefs-i emmareme bir sille-i te'dib: Ey fahre meftun, þöhrete mübtela, medhe düþkün, hodbinlikte bîhemta sersem nefsim! Eðer binler meyve veren incirin menþei olan küçücük bir çekirdeði ve yüz salkým ona takýlan üzümün siyah kurucuk çubuðu; bütün o meyveleri, o salkýmlarý kendi hünerleri olduðu ve onlardan istifade edenler o çubuða, o çekirdeðe medh ve hürmet etmek lâzým olduðu, hak bir dava ise; senin dahi sana yüklenen nimetler için fahre, gurura belki bir hakkýn var. Halbuki sen, daim zemme müstehaksýn. Zira o çekirdek ve o çubuk gibi deðilsin. Senin bir cüz'-i ihtiyarýn bulunmakla, o nimetlerin kýymetlerini fahrin ile tenkis ediyorsun. Gururunla tahrib ediyorsun ve küfranýnla ibtal ediyorsun ve temellükle gasbediyorsun. Senin vazifen fahr deðil, þükürdür. Sana lâyýk olan þöhret deðil, tevazudur, hacalettir. Senin hakkýn medih deðil istiðfardýr, nedamettir. Senin kemalin hodbinlik deðil, hüdabinliktedir. Evet sen benim cismimde, âlemdeki tabiata benzersin. Ýkiniz, hayrý kabul etmek,þerre merci olmak için yaratýlmýþsýnýz. Yani fâil ve masdar deðilsiniz, belki münfail ve mahalsiniz. Yalnýz bir tesiriniz var: O da hayr-ý mutlaktan gelen hayrý, güzel bir surette kabul etmemenizden þerre sebeb olmanýzdýr. Hem siz birer perde yaratýlmýþsýnýz. Tâ güzelliði görülmeyen zahirî çirkinlikler size isnad edilip, Zât-ý Mukaddese-i Ýlahiyenin tenzihine vesile olasýnýz. Halbuki bütün bütün vazife-i fýtratýnýza zýd bir suret giymiþsiniz. Kabiliyetsizliðinizden hayrý þerre kalbettiðiniz halde, Hâlýkýnýzla güya iþtirak edersiniz. Demek nefisperest, tabiatperest gayet ahmak, gayet zalimdir. Hem deme ki: "Ben mazharým. Güzele mazhar ise, güzelleþir." Zira, temessül etmediðinden mazhar deðil, memer olursun. Hem deme ki: "Halk içinde ben intihab edildim. Bu meyveler benim ile gösteriliyor. Demek bir meziyetim var." Hâyýr, hâþâ! Belki herkesten evvel sana verildi; çünki herkesten ziyade sen müflis ve muhtaç ve müteellim olduðundan en evvel senin eline verildi. (Haþiye) Hasiye: Hakikaten, ben de bu münazarada Yeni Said nefsini bu derece ilzam ve iskât etmesini cok begendim ve "Bin bârekâllah" dedim. ÝKÝNCÝ NOKTA: "O [Allah] herþeyi en güzel þekilde yaratti." Secde Suresi, 32:7 âyetinin bir sýrrýný izah eder. Þöyle ki: Herþeyde, hattâ en çirkin görünen þeylerde, hakikî bir hüsün ciheti vardýr. Evet kâinattaki herþey, her hâdise ya bizzât güzeldir, ona hüsn-ü bizzât denilir. Veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir. Bir kýsým hâdiseler var ki, zahirî çirkin, müþevveþtir. Fakat o zahirî perde altýnda gayet parlak güzellikler ve intizamlar var. Ezcümle: Bahar mevsiminde fýrtýnalý yaðmur, çamurlu toprak perdesi altýnda nihayetsiz güzel çiçek ve muntazam nebatatýn tebessümleri saklanmýþ ve güz mevsiminin haþin tahribatý, hazîn firak perdeleri arkasýnda tecelliyat-ý celaliye-i Sübhaniyenin mazharý olan kýþ hâdiselerinin tazyikinden ve tazibinden muhafaza etmek için nazdar çiçeklerin dostlarý olan nazenin hayvancýklarý vazife-i hayattan terhis etmekle beraber, o kýþ perdesi altýnda nazenin taze güzel bir bahara yer ihzar etmektir. Fýrtýna, zelzele, veba gibi hâdiselerin perdeleri altýnda gizlenen pek çok manevî çiçeklerin inkiþafý vardýr. Tohumlar gibi neþv ü nemasýz kalan birçok istidad çekirdekleri, zahirî çirkin görünen hâdiseler yüzünden sünbüllenip güzelleþir. Güya umum inkýlablar ve küllî tahavvüller, birer manevî yaðmurdur. Fakat insan, hem zahirperest, hem hodgâm olduðundan zahire bakýp çirkinlikle hükmeder. Hodgâmlýk cihetiyle yalnýz kendine bakan netice ile muhakeme ederek þer olduðuna hükmeder. Halbuki eþyanýn insana aid gayesi bir ise, Sâniinin esmasýna aid binlerdir. Meselâ: Kudret-i Fâtýranýn büyük mu'cizelerinden olan dikenli otlarý ve aðaçlarý muzýr, manasýz telakki eder. Halbuki onlar, otlarýn ve aðaçlarýn mücehhez kahramanlarýdýrlar. Meselâ: Atmaca kuþu serçelere tasliti, zahiren rahmete uygun gelmez. Halbuki serçe kuþunun istidadý, o taslit ile inkiþaf eder. Meselâ: Kar'ý, pek bâridane ve tatsýz telakki ederler. Halbuki o bârid, tatsýz perdesi altýnda o kadar hararetli gayeler ve öyle þeker gibi tatlý neticeler vardýr ki, tarif edilmez. Hem insan hodgâmlýk ve zahirperestliðiyle beraber, herþeyi kendine bakan yüzüyle muhakeme ettiðinden, pek çok mahz-ý edebî olan þeyleri, hilaf-ý edeb zanneder. Meselâ âlet-i tenasül-i insan, insan nazarýnda bahsi hacalet-âverdir. Fakat þu perde-i hacalet, insana bakan yüzdedir. Yoksa hilkate, san'ata ve gayat-ý fýtrata bakan yüzler öyle perdelerdir ki, hikmet nazarýyla bakýlsa ayn-ý edebdir, hacalet ona hiç temas etmez. Ýþte menba-ý edeb olan Kur'an-ý Hakîm'in bazý tabiratý bu yüzler ve perdelere göredir. Nasýlki bize görünen çirkin mahluklarýn ve hâdiselerin zahirî yüzleri altýnda gayet güzel ve hikmetli san'at ve hilkatine bakan güzel yüzler var ki, Sâniine bakar ve çok güzel perdeler var ki, hikmetleri saklar ve pek çok zahirî intizamsýzlýklar ve karýþýklýklar var ki, pek muntazam bir kitabet-i kudsiyedir. ÜÇÜNCÜ NOKTA: "[Ey sevgili Peygamberim] De ki: Eger Allah`ý seviyorsaniz bana uyun ki, Allah da sizi sevsin." Al-i Imran Suresi, 3:31 Madem kâinatta hüsn-ü san'at, bilmüþahede vardýr ve kat'îdir. Elbette risalet-i Ahmediye (A.S.M.), þuhud derecesinde bir kat'iyyetle sübutu lâzýmgelir. Zira þu güzel masnuattaki hüsn-ü san'at ve zînet-i suret gösteriyor ki: Onlarýn san'atkârýnda ehemmiyetli bir irade-i tahsin ve kuvvetli bir taleb-i tezyin vardýr ve þu irade ve taleb ise; o Sâni'de, ulvî bir muhabbet ve masnu'larýnda izhar ettiði kemalât-ý san'atýna karþý kudsî bir raðbet var olduðunu gösteriyor ve þu muhabbet ve raðbet ise, masnuat içinde en münevver ve mükemmel ferd olan insana daha ziyade müteveccih olup temerküz etmek ister. Ýnsan ise, þecere-i hilkatin zîþuur meyvesidir. Meyve ise, en cem'iyetli ve en uzak ve en ziyade nazarý âmm ve þuuru küllî bir cüz'üdür. Nazarý âmm ve þuuru küllî zât ise, o San'atkâr-ý Zülcemal'e muhatab olup görüþen ve küllî þuurunu ve âmm nazarýný tamamen Sâniin perestiþliðine ve san'atýnýn istihsanýna ve nimetinin þükrüne sarfeden en yüksek, en parlak bir ferd olabilir. Þimdi iki levha, iki daire görünüyor. Biri: Gayet muhteþem, muntazam bir daire-i rububiyet ve gayet musanna, murassa bir levha-i san'at... Diðeri: Gayet münevver, müzehher bir daire-i ubudiyet ve gayet vâsi', câmi' bir levha-i tefekkür ve istihsan ve teþekkür ve iman vardýr ki, ikinci daire bütün kuvvetiyle birinci dairenin namýna hareket eder. Ýþte o Sâniin bütün makasýd-ý san'atperveranesine hizmet eden o daire reisinin ne derece o Sâni' ile münasebettar ve onun nazarýnda ne kadar mahbub ve makbul olduðu bilbedahe anlaþýlýr. Acaba hiç akýl kabul eder mi ki: Þu güzel masnuatýn bu derece san'atperver, hattâ aðzýn her çeþit tadýný nazara alan in'amperver san'atkârý, Arþ ve Ferþi çýnlattýracak bir velvele-i istihsan ve takdir içinde, berr ve bahri cezbeye getirecek bir zemzeme-i þükran ve tekbir ile perestiþkârane ona müteveccih olan en güzel masnuuna karþý lâkayd kalsýn ve onunla konuþmasýn ve alâkadarane onu resul yapýp, güzel vaziyetinin baþkalara da sirayet etmesini istemesin? Kellâ! Konuþmamak ve onu resul yapmamak mümkün deðil. "Süphesiz ki, Allah katinda makbul olan din, Islam dinidir." Ah-i Imran Suresi, 3:19 "Muhammed, Allah`in resulüdür. Onunla beraber olanlar da, kafirlere karþi þiddetli, kendi aralarinda ise pek merhametlidirler." Fetih Suresi, 48:29 * * * ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ [Firkatli Ve Gurbetli Bir Esarette, Fecir Vaktinde Aðlayan Bir Kalbin Aðlayan Aðlamalarýdýr] Seherlerde eser bâd-ý tecelli Uyan ey gözlerim vakt-i seherde. Ýnayet hah zidergâh-ý Ýlahî Seherdir ehl-i zenbin tövbegâhý, Uyan ey kalbim vakt-i fecirde, Bikün tövbe, bicû gufran zidergâh-ý Ýlahî. "Seher bir haþirdir. Uyanik ve uyuyan herþey tesbihdedir. Ey sersem nefsim, ne zaman uyanacaksýn? Ömür bir asýr da olsa her canlýnýn kabre seferi gerekiyor. Namaza kalk, ne avazý gibi niyaz eyle. Ya Rab! piþmanim; utanýyorum, sayýsýz günahýmdan ar ediyorum. Zelilim, istikrarsýz yaþamaktan göz yasý döküyorum. Garibim, kimsesizim, yalnýzým, zayýfým, gücsüzüm, sakatým, acisim, hem ihtiyarým, hem iradesizim. El-aman diyorum, Ilahi dergahýndan yardým istiyorum." * * * Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge