Webmaster Geschrieben 29. Januar 2007 Teilen Geschrieben 29. Januar 2007 34-SEBE Mekke'de nâzil olmustur. 54 (ellidört) âyettir. Yalniz 6. âyeti Medine'de inmistir. Sûre adini, Yemen'de bir bölge veya kabile ismi olan Sebe' kelimesinin geçtigi 15. âyetten alir. Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla. 1. Hamd, göklerde ve yerde bulunanlarin hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur. Ahirette de hamd O'na mahsustur. O, hikmet sahibidir, (her seyden) haberi olandir. 2. Yerin içine gireni ve ondan çikani; gökten ineni, oraya çikani bilir. O, esirgeyendir, bagislayandir. 3. Inkârcilar: Kiyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki: Hayir! Gaybi bilen Rabbim hakki için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktari bir sey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyügü de süphesiz, apaçik kitaptadir (yazilidir). 4. Allah, inanip iyi isler yapanlari mükâfatlandirmak için (her seyi açik bir kitapta tesbit etmistir). Onlar için büyük bir magfiret ve güzel bir rizik vardir. 5. Âyetlerimizi hükümsüz birakmak için yarisircasina ugrasanlar için de, en kötüsünden, elem verici bir azap vardir. 6. Kendilerine bilgi verilenler, Rabbinden sana indirilenin (Kur'an'in) gerçek oldugunu bilir; onun, mutlak galip ve övgüye lâyik olan (Allah'in) yoluna ilettigini görürler. 7. Kâfir olanlar (kendi aralarinda) söyle dediler: Çürüyüp paramparça oldugunuz vakit yeniden dirileceginizi söyleyerek haber veren kisiyi gösterelim mi? 8. "Acaba o, yalan yere Allah'a iftira mi etmistir? Yoksa onda delilik mi var?" (dediler). Hayir! Ahirete inanmayanlar azaptadirlar ve derin bir sapiklik içindedirler. 9. Onlar, gökte ve yerde önlerine ve arkalarina bakmiyorlar mi? Dilesek onlari yere batiririz, ya da üzerlerine gökten parçalar düsürürüz. Süphesiz bunda (Rabbine) yönelen her kul için bir ibret vardir. 10. Andolsun, Davud'a tarafimizdan bir üstünlük verdik. "Ey daglar ve kuslar! Onunla beraber tesbih edin" dedik. Ona demiri yumusattik. 11. Genis zirhlar imal et, dokumasini ölçülü yap. (Ey Davud hanedani!) Iyi isler yapin. Kuskusuz ben, yaptiklarinizi görmekteyim, diye (vahyettik). 12. Sabah gidisi bir aylik mesafe, aksam dönüsü yine bir aylik mesafe olan rüzgâri da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimis bakiri kaynagindan sel gibi akittik. Rabbinin izniyle cinlerden bir kismi, onun önünde çalisirdi. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabi tattirirdik. 13. Onlar Süleyman'a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (genis) legenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardi. Ey Davud ailesi! Sükredin. Kullarimdan sükreden azdir! 14. Süleyman'in ölümüne hükmettigimiz zaman, onun öldügünü, ancak degnegini yiyen bir agaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yikilinca anlasildi ki cinler gaybi bilselerdi, o küçük düsürücü azap içinde kalmazlardi. 15. Andolsun, Sebe' kavmi için oturdugu yerlerde büyük bir ibret vardir. Biri sagda, digeri solda iki bahçeleri vardi. (Onlara:) Rabbinizin rizkindan yeyin ve O'na sükredin. Iste güzel bir memleket ve çok bagislayan bir Rab! 16. Ama onlar yüz çevirdiler. Bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik. Onlarin iki bahçesini, buruk yemisli, aci ilginli ve içinde biraz da sedir agaci bulunan iki (harap) bahçeye çevirdik. 17. Nankörlük ettikleri için onlari böyle cezalandirdik. Biz nankörden baskasini cezalandirir miyiz! 18. Onlarin yurdu ile, içlerini bereketlendirdigimiz memleketler arasinda, kolayca görünen nice kasabalar var ettik ve bunlar arasinda yürümeyi konaklara ayirdik. Oralarda geceleri, gündüzleri korkusuzca gezin dolasin, dedik. 19. Bunun üzerine: Ey Rabbimiz! Aralarinda yolculuk yaptigimiz sehirlerin arasini uzaklastir, dediler ve kendilerine yazik ettiler. Biz de onlari, ibret kissalari haline getirdik ve onlari büsbütün parçaladik. Süphesiz bunda, çok sabreden ve çok sükreden herkes için ibretler vardir. 20. Andolsun Iblis, onlar hakkindaki tahminini dogruya çikardi. Inanan bir zümrenin disinda hepsi ona uydular. 21. Halbuki seytanin onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak ahirete inanani, süphe içinde kalandan ayirdedip bilelim diye (ona bu firsati verdik). Rabbin gerçekten her seyi koruyandir. 22. (Müsriklere) de ki: Allah'tan baska tanri saydiginiz seyleri çagirin! Onlar ne göklerde ne de yerde zerre agirliginca bir seye sahiptirler. Onlarin buralarda hiçbir ortakligi yoktur, Allah'in onlardan bir yardimcisi da yoktu. 23. Allah'in huzurunda, kendisinin izin verdigi kimselerden baskasinin sefâati fayda vermez. Nihayet onlarin yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olani buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür. 24. (Resûlüm!) De ki: Göklerden ve yerden size rizik veren kimdir? De ki: Allah! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya dogru yol üzerinde veya açik bir sapiklik içindedir. 25. De ki: Bizim isledigimiz suçtan siz sorumlu degilsiniz; biz de sizin islediginizden sorulacak degiliz. 26. De ki: Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramizda hak ile hükmedecektir. O, en âdil hüküm veren, (her seyi) hakkiyla bilendir. 27. De ki: O'na (Allah'a) kattiginiz ortaklarinizi bana gösterin. Hayir! Bilakis, yegâne galip ve her seyi hikmetle idare eden ancak Allah'tir. 28. Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarici olarak gönderdik; fakat insanlarin çogu bunu bilmezler. 29. Eger sözünüzde dogru iseniz bu vâdettiginiz (kiyamet) ne zaman kopacak? derler. 30. De ki: Size öyle bir gün vâdedilmistir ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz. 31. Kâfir olanlar dediler ki: Biz hiçbir zaman bu Kur'an'a ve bundan önce gelen kitaplara inanmayacagiz. Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmis, birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zayif sayilanlar, büyüklük taslayanlara: Siz olmasaydiniz, elbette biz inanan insanlar olurduk, derler. 32. Büyüklük taslayanlar, zayif sayilanlara (kiyamet gününde): Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç isliyordunuz, derler. 33. Zayif sayilanlar da büyüklük taslayanlara: Hayir! Gece gündüz (isiniz) tuzak kurmakti. Çünkü siz daima Allah'i inkâr etmemizi, O'na ortaklar kosmamizi bize emrederdiniz, derler. Artik azabi gördüklerinde, için için yanarlar; biz de o inkâr edenlerin boyunlarina demir halkalar takariz. Onlar ancak yapmakta olduklari günahlari yüzünden cezalandirilirlar. 34. Biz hangi ülkeye bir uyarici göndermissek mutlaka oranin varlikli ve simarik kisileri: Biz, size gönderilmis olan seyi inkâr ediyoruz, demislerdir. 35. Ve dediler ki: Biz malca ve evlâtça daha çoguz, biz azaba ugratilacak da degiliz. 36. De ki: Rabbim, diledigine bol rizik verir ve (dilediginden) kisar; fakat insanlarin çogu bilmezler. 37. Sizi huzurumuza yaklastiracak olan ne mallarinizdir ne de evlâtlariniz. Iman edip iyi amelde bulunanlar müstesna; onlara yaptiklarinin kat kat fazlasi mükâfat vardir. Onlar (cennet) odalarinda güven içindedirler. 38. Ayetlerimizi bosa çikarmaya çalisanlara gelince, onlar da azapla yüz yüze birakilacaklardir. 39. De ki: Rabbim, kullarindan diledigine bol rizik verir ve (dilediginden de) kisar. Siz hayira ne harcarsaniz, Allah onun yerine baskasini verir. O, rizik verenlerin en hayirlisidir. 40. O gün Allah, onlarin hepsini toplayacak; sonra meleklere: Size tapanlar bunlar miydi? diyecek. 41. (Melekler de:) Sen yücesi, bizim dostumuz onlar degil, sensin. Belki onlar cinlere tapiyorlardi. Çogu onlara inanmisti; diyecekler. 42. Bugün birbirinize ne fayda, ne de zarar vermeye gücünüz yeter. Biz zalim olanlara, yalanlamakta oldugunuz ates azabini tadin! diyecegiz. 43. Onlara apaçik âyetlerimiz okundugu zaman demislerdi ki: Bu, sizi babalarinizin taptigi (putlardan) çevirmek isteyen bir adamdan baskasi degildir. Ve yine bu (Kur'an) da uydurulmus bir yalandan baska bir sey degildir, dediler. Hak kendilerine geldiginde onu inkâr edenler de: Bu, apaçik bir büyüden baska bir sey degildir, dediler. 44. Halbuki biz onlara okuyacaklari kitaplar vermedigimiz gibi senden önce onlara bir uyarici (peygamber) de göndermemistik. 45. Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) inkâr etmislerdi. Bunlar, öncekilere verdiklerimizin onda birine erismemislerdi. (Böyle iken), peygamberimi yalanladilar; ama benim karsilik olarak verdigim nasil olmustu! 46. (Resûlüm! Onlara) de ki: Size bir tek ögüt verecegim: Allah için ikiser ikiser ve teker teker ayaga kalkin, sonra da düsünün! Arkadasinizda (peygamberde) hiçbir delilik yoktur! O ancak siddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir. 47. De ki: Ben sizden bir ücret istemissem, o sizin olsun. Ücretim yalniz Allah'a aittir. O, her seye sahittir. 48. De ki: Kuskusuz, Rabbim gerçegi ortaya koyar. Çünkü O, gaybi çok iyi bilendir. 49. De ki: Hak geldi; artik bâtil ne bir seyi ortaya çikarabilir ne de geri getirebilir. 50. De ki: Eger (haktan) saparsam, kendi aleyhime sapmis olurum. Eger dogru yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyettigi (Kur'an) sayesindedir. Süphesiz O, isitendir, yakindir. 51. (Resûlüm!) Telasa düstükleri zaman, bir görsen! Artik kurtulus yoktur, yakin bir yerden yakalanmislardir. 52. (Is isten geçtikten sonra:) "Ona inandik" demislerdir, ama uzak yerden (dünya hayati gelip geçtikten sonra) imana kavusmak onlar için nasil mümkün olur? 53. Halbuki daha önce onu (hakki) inkâr etmislerdi. Uzak bir yerden gayb hakkinda atip tutuyorlardi. 54. Artik, bundan önce benzerlerine yapildigi gibi, kendileriyle arzu ettikleri sey arasina perde çekilmistir. Süphesiz onlar, kendilerini endiseye düsüren bir korku içindeydiler. Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge