Webmaster Geschrieben 9. Januar 2007 Teilen Geschrieben 9. Januar 2007 28-el-KASAS Bu sûre Mekke'de nâzil olmustur. 85. âyetinin hicret esnasinda Mekke ile Medine arasinda, 52 ilâ 55. âyetlerinin ise Medine'de nâzil oldugu rivayet edilmistir. 88 (seksensekiz) âyettir. "Kasas", olaylar, hikâyeler demektir. Ismini 25. âyetinden almistir. Sûrenin baslica konularini, Hz. Musa'nin çocuklugundan itibaren hayati, mücadeleleri; tevhid ehlinnin zaferi ve dünya servetine güvenilmemesi teskil etmektedir. Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla. 1. Tâ. Sîn. Mîm. 2. Bunlar, apaçik Kitab'in âyetleridir. 3. Iman eden bir kavim için (faydali olmak üzere) Musa ile Firavun'un haberlerinden bir kismini sana gerçek sekliyle nakledecegiz. 4. Firavun, (Misir) topraginda gerçekten azmis, halkini çesitli zümrelere bölmüstü. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunlarin ogullarini bogazliyor, kizlarini ise sag birakiyordu. Çünkü o bozgunculardandi. 5. Biz ise, o yerde güçsüz düsürülenlere lütufta bulunmak, onlari önderler yapmak ve onlari (mukaddes topraklara) vâris kilmak istiyorduk. 6. Ve o yerde onlari hakim kilmak; Firavun ile Hâmân'a ve ordularina, onlardan (Israilogullarindan gelecek diye) korktuklari seyi göstermek (istiyorduk). 7. Musa'nin anasina: Onu emzir, kendisine zarar geleceginden endiselendiginde onu denize (Nil nehrine) birakiver, hiç korkup kaygilanma, çünkü biz onu sana geri verecegiz ve onu peygamberlerden biri yapacagiz, diye bildirdik. 8. Nihayet Firavun ailesi onu yitik çocuk olarak (nehirden) aldi. O, sonunda kendileri için bir düsman ve bir tasa olacakti. Süphesiz Firavun ile Hâmân ve askerleri yanlis yolda idiler. 9. Firavun'un karisi (sepetin içinden erkek çocuk çikinca kocasina:) Benim ve senin için göz aydinligidir! Onu öldürmeyin, belki bize faydasi dokunur, ya da onu evlât ediniriz, dedi. Halbuki onlar (isin sonunu) sezemiyorlardi. 10. Musa'nin anasinin yüreginde yalnizca çocugunun tasasi kaldi. Eger biz, (vâdimize) inananlardan olmasi için onun kalbini pekistirmemis olsaydik, neredeyse isi meydana çikaracakti. 11. Annesi Musa'nin ablasina: Onun izini takip et, dedi. O da, onlar farkina varmadan uzaktan kardesini gözetledi. 12. Biz daha önceden (annesine geri verilinceye kadar) onun süt analarini kabulüne (emmesine) müsaade etmedik. Bunun üzerine ablasi: Size, onun bakimini naminiza üstlenecek, hem de ona iyi davranacak bir aile göstereyim mi? dedi. 13. Böylelikle biz onu, anasina, gözü aydin olsun, gam çekmesin ve Allah'in vâdinin gerçek oldugunu bilsin diye geri verdik. Fakat yine de pek çogu (bunu) bilmezler. 14. Musa yigitlik çagina erip olgunlasinca, biz ona hikmet ve ilim verdik. Iste güzel davrananlari biz böylece mükâfatlandiririz. 15. Musa, ahalisinin habersiz oldugu bir sirada sehre girdi. Orada, biri kendi tarafindan, digeri düsman tarafindan olan iki adami birbiriyle dögüsür buldu. Kendi tarafindan olani, düsmana karsi ondan yardim diledi. Musa da ötekine bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu. (Bunun üzerine:) Bu seytan isidir. O, gerçekten saptirici, apaçik bir düsman, dedi. 16. Musa: Rabbim! Dogrusu kendime zulmettim (basima is açtim). Beni bagisla dedi, Allah da onu bagisladi. Çünkü, çok bagislayici, çok esirgeyici olan ancak O'dur. 17. Musa: Rabbim! Bana lütfettigin nimetlere andolsun ki, artik suçlulara (ve suça itenlere) asla arka çikmayacagim, dedi. 18. Sehirde korku içinde, (etrafi) gözetleyerek sabahladi. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardim isteyen kimse, feryat ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona (yardim isteyene) dedi ki: Dogrusu sen, besbelli bir azginsin! 19. Musa, ikisinin de düsmani olan adami yakalamak isteyince, o adam dedi ki: Ey Musa! Dün bir cana kiydigin gibi, bana da mi kiymak istiyorsun? Demek, düzelticilerden olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayi arzuluyorsun sen! 20. Sehrin öbür ucundan bir adam kosarak geldi: Ey Musa! Ileri gelenler seni öldürmek için hakkinda müzakere ediyorlar. Derhal (buradan) çik! Inan ki ben senin iyiligini isteyenlerdenim, dedi. 21. Musa korka korka, (etrafi) gözetleyerek oradan çikti. "Rabbim! Beni zalimler güruhundan kurtar" dedi. 22. Medyen'e dogru yöneldiginde: Umarim, Rabbim beni dogru yola iletir, dedi. 23. Musa, Medyen suyuna varinca, orada (hayvanlarini) sulayan bir çok insan buldu. Onlarin gerisinde de, (hayvanlarini) engelleyen iki kadin gördü. Onlara: Derdiniz nedir? dedi. Söyle cevap verdiler: Çobanlar sulayip çekilmeden biz (onlarin içine sokulup hayvanlarimizi) sulamayiz; babamiz da çok yaslidir. 24. Bunun üzerine Musa, onlarin yerine (davarlarini) sulayiverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: Rabbim! Dogrusu bana indirecegin her hayra (lütfuna) muhtacim, dedi. 25. Derken, o iki kadindan biri utana utana yürüyerek ona geldi: Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanlari) sulamanin karsiligini ödemek için seni çagiriyor. Musa, ona (Hz. Suayb'a) gelip basindan geçeni anlatinca o: Korkma, o zalim kavimden kurtuldun, dedi. 26. (Suayb'in) iki kizindan biri: Babacigim! Onu ücretle (çoban) tut. Çünkü ücretle istihdam edecegin en iyi kimse, güçlü ve güvenilir olandir, dedi. 27. (Suayb) dedi ki: Bana sekiz yil çalismana karsilik su iki kizimdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eger on yila tamamlarsan artik o kendinden; yoksa sana agirlik vermek istemem. Insallah beni iyi kimselerden (isverenlerden) bulacaksin. 28. Musa söyle cevap verdi: Bu seninle benim aramdadir. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayim, demek ki bana karsi husumet yok. Söylediklerimize Allah vekîldir. 29. Sonunda Musa süreyi doldurup ailesiyle yola çikinca, Tûr tarafindan bir ates gördü. Ailesine: Siz (burada) bekleyin; ben bir ates gördüm, belki oradan size bir haber yahut isinmaniz için bir ates parçasi getiririm, dedi. 30. Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sag kiyisindan, (oradaki) agaç tarafindan kendisine söyle seslenildi: Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'im. 31. Ve "Asâni at!" (denildi). Musa (attigi) asâyi yilan gibi deprenir görünce, dönüp arkasina bakmadan kaçti. "Ey Musa! Beri gel, korkma. Çünkü sen emniyette olanlardansin" (buyuruldu). 32. "Elini koynuna sok; kusursuz, bembeyaz çikacaktir. Korkudan (açilan) kollarini kendine çek. Iste bu ikisi Firavun ve onun adamlarina karsi Rabbin tarafindan iki kesin delildir. Çünkü onlar, yoldan çikan bir kavim olmuslardir" (diye seslenildi). 33. Musa dedi ki: Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüstüm, beni öldürmelerinden korkuyorum. 34. Kardesim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni dogrulayan bir yardimci olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancilik ithaminda bulunmalarindan endise ediyorum. 35. Allah buyurdu: Seni kardesinle destekleyecegiz ve size öyle bir kudret verecegiz ki, âyetlerimiz (mucize yardimlarimiz) sayesinde onlar size erisemiyecekler. Siz ve size tâbi olanlar üstün geleceksiniz. 36. Musa onlara apaçik âyetlerimizi getirince: Bu, olsa olsa uydurulmus bir sihirdir. Biz önceki atalarimizdan böylesini isitmemistik, dediler. 37. Musa söyle dedi: Rabbim, kendi katindan kimin hidayet (hakka rehberlik) getirdigini ve hayirli âkibetin kime nasip olacagini en iyi bilendir. Muhakkak ki, zalimler iflâh olmazlar. 38. Firavun: Ey ileri gelenler! Sizin için benden baska bir ilâh tanimiyorum. Ey Hâmân! Haydi benim için çamur üzerine ates yak (ve tugla imal et), bana bir kule yap ki Musa'nin tanrisina çikayim; ama saniyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir, dedi. 39. O ve askerleri, yeryüzünde haksiz yere büyüklük tasladilar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandilar. 40. Biz de onu ve askerlerini yakalayip denize ativerdik. Bak iste, zalimlerin sonu nice oldu! 41. Onlari, (insanlari) atese çagiran öncüler kildik. Kiyamet günü onlar yardim görmeyeceklerdir. 42. Bu dünyada arkalarina lânet taktik. Onlar, kiyamet gününde de kötülenmisler arasindadir. 43. Andolsun biz, ilk nesilleri yok ettikten sonra Musa'ya, -düsünüp ögüt alsinlar diye- insanlar için apaçik deliller, hidayet rehberi ve rahmet olarak o Kitab'i (Tevrat'i) vermisizdir. 44. (Resûlüm!) Musa'ya emrimizi vahyettigimiz sirada, sen bati yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden de degildin. 45. Bilakis biz nice nesiller var ettik de, onlarin üzerinden uzun zamanlar geçti. Sen, âyetlerimizi kendilerinden okuyarak ögrenmek üzere Medyen halki arasinda oturmus da degilsin; aksine (onlari sana) gönderen biziz. 46. (Musa'ya) seslendigimiz zaman da, sen Tûr'un yaninda degildin. Bilakis, senden önce kendilerine uyarici (peygamber) gelmeyen bir kavmi uyarman için Rabbinden bir rahmet olarak (orada geçenleri sana bildirdik); ola ki düsünüp ögüt alirlar. 47. Bizzat kendi yaptiklarindan dolayi baslarina bir musibet geldiginde: Rabbimiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, âyetlerine uysak ve müminlerden olsaydik! diyecek olmasalardi (seni göndermezdik). 48. Fakat onlara tarafimizdan o hak (Peygamber) gelince: "Musa'ya verilen (mucizeler) gibi ona da verilmeli degil miydi?" dediler. Peki, daha önce Musa'ya verileni de inkâr etmemisler miydi? "Birbirini destekleyen iki sihir!" demisler ve sunu söylemislerdi: Dogrusu biz hiçbirine inanmiyoruz. 49. (Resûlüm!) De ki: Eger dogru sözlüler iseniz, Allah katindan bu ikisinden (bana ve Musa'ya inen kitaplardan) daha dogru bir kitap getirin de ben ona uyayim! 50. Eger sana cevap veremezlerse, bil ki onlar, sirf heveslerine uymaktadirlar. Allah'tan bir yol gösterici olmaksizin kendi hevesine uyandan daha sapik kim olabilir! Elbette Allah zalim kavmi dogru yola iletmez. 51. Andolsun ki biz, düsünüp ögüt alsinlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardinca yetistirmisizdir (araliksiz vahiylerimizi göndermisizdir). 52. Ondan (Kur an'dan) önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da iman ederler. 53. Onlara (Kur'an) okundugu zaman: Ona iman ettik. Çünkü o Rabbimizden gelmis hakikattir. Esasen biz daha önce de müslüman idik, derler. 54. Iste onlara, sabretmelerinden ötürü, mükâfatlari iki defa verilecektir. Bunlar kötülügü iyilikle savarlar, kendilerine verdigimiz riziktan da Allah rizasi için harcarlar. 55. Onlar, bos söz isittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: Bizim islerimiz bize, sizin isleriniz size. Size selam olsun. Biz kendini bilmezleri (arkadas edinmek) istemeyiz, derler. 56. (Resûlüm!) Sen sevdigini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah diledigine hidayet verir ve hidayete girecek olanlari en iyi O bilir. 57. "Biz seninle beraber dogru yola uyarsak, yurdumuzdan atiliriz" dediler. Biz onlari, kendi katimizdan bir rizik olarak her seyin ürünlerinin toplanip getirildigi, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerlestirmedik mi? Fakat onlarin çogu bilmezler. 58. Biz, refahindan simarmis nice memleketi helâk etmisizdir. Iste yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmistir. Onlara biz vâris olmusuzdur. 59. Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin ana merkezine göndermedikçe, o memleketleri helâk edici degildir. Zaten biz ancak halki zalim olan memleketleri helâk etmisizdir. 60. Size verilen seyler, dünya hayatinin geçim vasitasi ve süsüdür. Allah katinda olanlar ise, daha hayirli ve daha kalicidir. Hâla buna akliniz ermeyecek mi? 61. Su halde, kendisine güzel bir vaadde bulundugumuz ve ardindan ona kavusan kimse, (sirf) dünya hayatinin geçici menfaat ve zevkini yasattigimiz, sonra kiyamet gününde (azap için) huzurumuza getirilenler arasinda bulunan kimse gibi midir? 62. O gün Allah onlari çagirarak: Benim ortaklarim olduklarini iddia ettikleriniz hani nerede? diyecektir. 63. (O gün) aleyhlerine söz (hüküm) gerçeklesmis olanlar: Rabbimiz! Sunlar azdirdigimiz kimselerdir. Biz nasil azmissak onlari da öylece azdirdik (yoksa onlari zorlayan bir gücümüz yoktu. Onlarin suçlarindan) berî oldugumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslinda bize tapmiyorlardi (kendi arzularina tapiyorlardi), derler. 64. "(Allah'a kostugunuz) ortaklarinizi çagirin!" denir, onlar da çagirirlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karsilarinda) azabi görürler. Ne olurdu (dünyada iken) dogru yola girselerdi! 65. O gün Allah onlari çagirarak: Peygamberlere ne cevap verdiniz? diyecektir. 66. Iste o gün onlara bütün haberler körlesmistir (delilleri tükenmis, söyleyecek sözleri kalmamistir); onlar birbirlerine de soramayacaklardir. 67. Fakat tevbe eden, iman edip iyi isler yapan kimseye gelince, onun kurtulusa erenler arasinda olmasi umulur. 68. Rabbin, diledigini yaratir ve seçer. Onlarin seçim hakki yoktur. Allah, onlarin ortak kostuklarindan münezzehtir ve sâni yücedir. 69. Rabbin, onlarin, sînelerinde gizlediklerini de, açiga vurduklarini da bilir. 70. Iste O, Allah'tir. O'ndan baska tanri yoktur. Önünde de, sonunda da hamd O'nundur, hüküm O'nundur. Ve ancak O'na döndürüleceksiniz. 71. (Resûlüm!) De ki: Düsündünüz mü hiç, eger Allah üzerinizde geceyi ta kiyamet gününe kadar araliksiz devam ettirse, Allah'tan baska size bir isik getirecek tanri kimdir? Hâla isitmeyecek misiniz? 72. De ki: Söyleyin bakalim, eger Allah üzerinizde gündüzü ta kiyamet gününe kadar araliksiz devam ettirse, Allah'tan baska, istirahat edeceginiz geceyi size getirecek tanri kimdir? Hâla görmeyecek misiniz? 73. Rahmetinden ötürü Allah, geceyi ve gündüzü yaratti ki geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) O'nun fazlu kereminden (rizkinizi) arayasiniz ve sükredesiniz. 74. O gün Allah onlari çagirarak: Benim ortaklarim olduklarini iddia ettikleriniz hani nerede? diyecektir. 75. (O gün) her ümmetten bir sahit çikarir, (kâfirlere): Kesin delilinizi getirin! deriz. O zaman bilirler ki hakikat Allah'a aittir ve uydurageldikleri seyler (putlar) da kendilerinden ayrilip kaybolmuslardir. 76. Karun, Musa'nin kavminden idi de, onlara karsi azginlik etmisti. Biz ona öyle hazineler vermistik ki, anahtarlarini güçlükuvvetli bir topluluk zor tasirdi. Kavmi ona söyle demisti: Simarma! Bil ki Allah simariklari sevmez. 77. Allah'in sana verdiginden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettigi gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculugu arzulama. Süphesiz ki Allah, bozgunculari sevmez. 78. Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demisti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftari olan kimseleri helâk etmisti. Günahkârlardan günahlari sorulmaz (Allah onlarin hepsini bilir). 79. Derken, Karun, ihtisami içinde kavminin karsisina çikti. Dünya hayatini arzulayanlar: Keske Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydi; dogrusu o çok sansli! dediler. 80. Kendilerine ilim verilmis olanlar ise söyle dediler: Yaziklar olsun size! Iman edip iyi isler yapanlara göre Allah'in mükâfati daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavusabilir. 81. Nihayet biz, onu da, sarayini da yerin dibine geçirdik. Artik Allah'a karsi kendisine yardim edecek avanesi olmadigi gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de degildi. 82. Daha dün onun yerinde olmayi isteyenler: Demek ki, Allah rizki, kullarindan diledigine bol veriyor, diledigine de az. Sayet Allah bize lütufta bulunmus olmasaydi, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcilar iflâh olmazmis! demeye basladilar. 83. Iste ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculugu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) âkibet, takvâ sahiplerinindir. 84. Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayirli karsilik vardir. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri isleyenler, ancak yaptiklari kadar ceza görürler. 85. (Resûlüm!) Kur'an'i (okumayi, teblig etmeyi ve ona uymayi) sana farz kilan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: Rabbim, kimin hidayeti getirdigini ve kimin apaçik bir sapiklik içinde oldugunu en iyi bilendir. 86. Sen, bu Kitab'in sana vahyolunacagini ummuyordun. (Bu) ancak Rabbinden bir rahmet (olarak gelmis) tir. O halde sakin kâfirlere arka çikma! 87. Allah'in âyetleri sana indirildikten sonra, artik sakin onlar seni bu âyetlerden alikoymasinlar. Rabbine davet et. Asla müsriklerden olma! 88. Allah ile birlikte baska bir tanriya tapip yalvarma! O'ndan baska tanri yoktur. O'nun zâtindan baska her sey yok olacaktir. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz. Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge