Webmaster Geschrieben 15. Dezember 2006 Teilen Geschrieben 15. Dezember 2006 21-el-ENBIYÂ Enbiyâ sûresi, 112 (yüzoniki) âyettir ve Mekke'de nâzil olmustur. Baska konular yaninda bilhassa bazi peygamberler ve onlarin kavimleriyle olan münasebetlerinden bahsettigi için Enbiyâ (Peygamberler) sûresi adini almistir. Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla. 1. Insanlarin hesaba çekilecekleri (gün) yaklasti. Hal böyle iken onlar, gaflet içinde yüz çevirdiler. 2. Rablerinden kendilerine ne zaman yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, hep alaya alarak dinlerler. 3.Kalpleri hep eglencede(gaflette),hem o zalimler su gizli fisiltiyi yaptilar: Bu (Muhammed), sizin gibi bir beser olmaktan baska nedir ki! Siz simdi gözünüz göre göre büyüye mi kapiliyorsunuz? 4. (Peygamber) dedi ki: Rabbim, yerde ve gökte (söylenmis) her sözü bilir. O, hakkiyla isiten ve bilendir. 5. "Hayir, dediler, (bunlar) saçma sapan rüyalardir; bilakis onu kendisi uydurmustur; belki de o, sairdir. (Eger öyle degilse) bize hemen, öncekilere gönderilenin benzeri bir âyet getirsin." 6. Bunlardan önce helâk ettigimiz hiçbir belde iman etmemisti; simdi bunlar mi iman edecekler? 7. Biz, senden önce de, kendilerine vahiy verdigimiz kisilerden baskasini peygamber olarak göndermedik. Eger bilmiyorsaniz bilenlerden sorunuz. 8. Biz onlari (peygamberleri), yemek yemez birer (cansiz) ceset olarak yaratmadik. Onlar (bu dünyada) ebedî de degillerdir. 9. Sonra onlara (verdigimiz) sözü yerine getirdik; böylece, hem onlari hem de diledigimiz (baska) kimseleri kurtulusa erdirdik; müsrifleri de helâk ettik. 10. Andolsun, size içinde sizin için ögüt bulunan bir kitap indirdik. Hâla akillanmaz misiniz? 11. Zalim olan nice beldeyi kirip geçirdik; arkasindan da nice baska topluluklar vücuda getirdik. 12. Azabimizi hissettiklerinde bir de bakarsin ki oralardan (azap bölgesinden) kaçiyorlar! 13. "Kaçmayin! Içinde bulundugunuz refaha ve yurtlariniza dönün! Çünkü size sorular sorulacak!" 14. "Vay basimiza gelenlere! dediler; gerçekten biz zalim insanlarmisiz." 15. Biz kendilerini, kuruyup biçilmis ekine, sönmüs atese çevirinceye kadar bu feryatlari sürüp gider. 16. Biz, gögü, yeri ve bunlar arasindakileri, oyuncular (isi, eglencesi) olarak yaratmadik. 17. Eger bir eglence edinmek isteseydik, onu kendi tarafimizdan edinirdik. (Bu irademizin eseri olurdu. Ama) biz (bunu) yapanlardan degiliz. 18. Bilakis biz, hakki bâtilin tepesine bindiririz de o, bâtilin isini bitirir. Bir de bakarsiniz ki, bâtil yok olup gitmistir. (Allah'a) yakistirdiginiz sifatlardan dolayi yaziklar olsun size! 19. Göklerde ve yerde kimler varsa O'na aittir. O'nun huzurunda bulunanlar, O'na ibadet hususunda kibirlenmezler ve yorulmazlar. 20. Onlar, bikip usanmaksizin gece gündüz (Allah'i) tesbih ederler. 21. Yoksa (o müsrikler), yerden birtakim tanrilar edindiler de, (ölüleri) onlar mi diriltecekler? 22. Eger yerde ve gökte Allah'tan baska tanrilar bulunsaydi, yer ve gök, (bunlarin nizami) kesinlikle bozulup gitmisti. Demek ki Ars'in Rabbi olan Allah, onlarin yakistirdiklari sifatlardan münezzehtir. 23. Allah, yaptigindan sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya çekileceklerdir. 24. Yoksa O'ndan baska birtakim tanrilar mi edindiler? De ki: Haydi delillerinizi getirin! Iste benimle beraber olanlarin Kitab'i ve benden öncekilerin Kitab'i. Hayir, onlarin çogu hakki bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler. 25. Senden önce hiçbir resûl göndermedik ki ona: "Benden baska Ilâh yoktur; su halde bana kulluk edin" diye vahyetmis olmayalim. 26. Rahmân (olan Allah, melekleri) evlât edindi, dediler. Hâsâ! O, bundan münezzehtir. Bilakis (melekler), lütuf ve ihsana mazhar olmus kullardir. 27. O'ndan (emir almazdan) önce konusmazlar; onlar, sadece O'nun emri ile hareket ederler. 28. Allah, onlarin önlerindekini de, arkalarindakini de (yaptiklarini da, yapacaklarini da) bilir. Allah rizasina ulasmis olanlardan baskasina sefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler! 29. Onlardan her kim: "Tanri O degil, benim!" derse, biz onu cehennemle cezalandiririz. Iste biz, zalimlere böyle ceza veririz! 30. Inkâr edenler, göklerle yer bitisik bir halde iken bizim, onlari birbirinden kopardigimizi ve her canli seyi sudan yarattigimizi görüp düsünmediler mi? Yine de inanmazlar mi? 31. Onlari sarsmasin diye yeryüzünde bir takim daglar diktik. Orada genis genis yollar açtik; ta ki maksatlarina ulassinlar. 32. Biz, gökyüzünü korunmus bir tavan gibi yaptik. Onlar ise, gökyüzünün âyetlerinden yüz çevirirler. 33. O, geceyi, gündüzü, günesi, ayi... yaratandir. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler. 34. Biz, senden önce de hiçbir besere ebedîlik vermedik. Simdi sen ölürsen, sanki onlar ebedî mi kalacaklar? 35. Her canli, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayirla da, serle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz. 36. (Resûlüm!) Kâfirler seni gördükleri zaman: "Sizin ilâhlarinizi diline dolayan bu mu?" diyerek seni hep alaya alirlar. Halbuki onlar, çok esirgeyici Allah'in Kitabini inkâr edenlerin ta kendileridir. 37. Insan, aceleci (bir tabiatta) yaratilmistir. Size âyetlerimi gösterecegim; benden acele istemeyin. 38. "Eger, diyorlar, dogru iseniz, ne zaman (gerçeklesecek) bu tehdit?" 39. Inkâr edenler, yüzlerinden ve sirtlarindan (saran) atesi savamayacaklari, kendilerine yardim dahi edilmeyecegi zamani bir bilselerdi! 40. Bilâkis kendilerine o (kiyamet) öyle âni gelir ki, onlari sasirtir. Artik, ne reddedebilirler onu, ne de kendilerine mühlet verilir. 41. Andolsun, senden önceki peygamberlerle de alay edildi; ama onlari alaya alanlari, o alay konusu ettikleri sey kusativerdi. 42. De ki: Allah'a karsi sizi gece gündüz kim koruyacak? Buna ragmen onlar Rablerini anmaktan yüz çevirirler. 43. Yoksa kendilerini bize karsi savunacak birtakim ilâhlari mi var? (O ilâh dedikleri seyler) kendilerine bile yardim edecek güçte degildirler. Onlar bizden de alâka ve destek görmezler. 44. Evet, onlari da, atalarini da barindirdik. Nihayet ömür kendilerine (hiç bitmeyecek gibi) uzun geldi. Oysa onlar, bizim gelip (kâfirlere ait) araziyi çevresinden eksiltecegimizi görmezler mi? Su halde, üstün gelen onlar mi? 45. De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sagir olanlar, ikaz edildikleri zaman bu çagriyi duymazlar. 46. Andolsun, onlara Rabbinin azabindan ufak bir esinti dokunsa, hiç süphesiz, "Vah bize! Hakikaten biz zalim kimselermisiz!" derler. 47. Biz, kiyamet günü için adalet terazileri kurariz. Artik kimseye, hiçbir sekilde haksizlik edilmez. (Yapilan is,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz. 48. Andolsun biz, Musa ve Harun'a, takvâ sahipleri için bir isik, bir ögüt ve Furkan'i verdik. 49. (O takvâ sahipleri ki) onlar, görmedikleri halde Rablerine candan saygi gösterirler. Yine onlar, kiyametten korkan kimselerdir. 50. Iste bu (Kur'an) da, bizim indirdigimiz hayirli ve faydali bir ögüttür. Simdi onu inkâr mi ediyorsunuz? 51. Andolsun biz Ibrahim'e daha önce rüsdünü vermistik. Biz onu iyi tanirdik. 52. O, babasina ve kavmine: Su karsisina geçip tapmakta oldugunuz heykeller de ne oluyor? demisti. 53. Dediler ki: Biz, babalarimizi bunlara tapar kimseler bulduk. 54. Dogrusu, siz de, babalariniz da açik bir sapiklik içindesiniz, dedi. 55. Dediler ki: Bize gerçegi mi getirdin, yoksa sen oyunbazlardan biri misin? 56. Hayir, dedi, sizin Rabbiniz, yarattigi göklerin ve yerin de Rabbidir ve ben buna sahitlik edenlerdenim. 57. Allah'a yemin ederim ki, siz ayrilip gittikten sonra putlariniza bir oyun oynayacagim! 58. Sonunda Ibrahim onlari paramparça etti. Yalniz onlarin büyügünü birakti; belki ona müracaat ederler diye. 59. Bunu tanrilarimiza kim yapti? Muhakkak o, zalimlerden biridir, dediler. 60. (Bir kismi:) Bunlari diline dolayan bir genç duyduk; kendisine Ibrahim denilirmis, dediler. 61. O halde, dediler, onu hemen insanlarin gözü önüne getirin. Belki sahitlik ederler. 62. Bunu ilâhlarimiza sen mi yaptin ey Ibrahim? dediler. 63. Belki de bu isi su büyükleri yapmistir. Hadi onlara sorun; eger konusuyorlarsa! dedi. 64. Bunun üzerine, kendi vicdanlarina dönüp (kendi kendilerine) "Zalimler sizlersiniz, sizler!" dediler. 65. Sonra tekrar eski inanç ve tartismalarina döndüler: Sen bunlarin konusmadigini pek âlâ biliyorsun, dediler. 66. Ibrahim: Öyleyse, dedi, Allah'i birakip da, size hiçbir fayda ve zarar vermeyen bir seye hâla tapacak misiniz? 67. Size de, Allah'i birakip tapmakta oldugunuz seylere de yuh olsun! Siz akillanmaz misiniz? 68. (Bir kismi:) Eger is yapacaksaniz, yakin onu da tanrilariniza yardim edin! dediler. 69. "Ey ates! Ibrahim için serinlik ve esenlik ol!" dedik. 70. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onlari, daha çok hüsrana ugrayanlar durumuna soktuk. 71. Biz, onu ve Lût'u kurtararak, içinde cümle âleme bereketler verdigimiz ülkeye ulastirdik. 72. Ona (Ibrahim'e), Ishak'i ve fazladan bir bagis olmak üzere Ya'kub'u lütfettik; herbirini sâlih insanlar yaptik. 73. Onlari, emrimiz uyarinca dogru yolu gösteren önderler yaptik ve kendilerine hayirli isler yapmayi, namaz kilmayi, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi. 74. Lût'a gelince, ona da hüküm (hakimlik, peygamberlik, hükümdarlik) ve ilim verdik; onu, çirkin isler yapmakta olan memleketten kurtardik. Zira onlar (o memleketin halki), gerçekten fena isler yapan kötü bir kavimdi. 75. Onu (Lût'u) rahmetimize kabul ettik; çünkü o, sâlihlerden idi. 76. Daha önce Nuh da dua etmis, biz onun duasini kabul etmistik. Böylece, kendisini ve (iman eden) yakinlarini büyük sikintidan kurtarmistik. 77. Onu, âyetlerimizi inkâr eden kavimden koruduk. Gerçekten onlar, fena bir kavim idi; bu yüzden topunu birden (suya) gömdük. 78. Davud ve Süleyman'i da (an). Bir zaman, bir ekin konusunda hüküm veriyorlardi: bir gurup insanin koyun sürüsü, geceleyin basibos bir vaziyette bu ekinin içine dagilip ziyan vermisti. Biz onlarin hükmünü görüp bilmekte idik. 79. Böylece bunu (bu fetvayi) Süleyman'a biz anlatmistik. Biz, onlarin her birine hüküm (hükümdarlik, peygamberlik) ve ilim verdik. Kuslari ve tesbih eden daglari da Davud'a boyun egdirdik. (Bunlari) biz yapmaktayiz. 80. Ona, savas sikintilarinizdan sizi korumasi için zirh yapmayi ögrettik. Artik sükredecek misiniz? 81. Süleyman'in emrine de kasirga (gibi esen) rüzgâri verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattigimiz yere dogru eserdi. Biz herseyi biliriz. 82. Seytanlar arasindan da, onun için dalgiçlik eden (ve inciler çikaran) ve bundan baska isler görenler vardi. Biz onlari gözetim altinda tutuyorduk. 83. Eyyub'u da (an). Hani Rabbine: "Basima bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmisti. 84. Bunun üzerine biz, tarafimizdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatira olmak üzere onun duasini kabul ettik; kendisinde dert ve sikinti olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradini, ayrica bunlarla birlikte bir mislini daha verdik. 85. Ismail'i, Idris'i ve Zülkifi de (yâdet). Hepsi de sabreden kimselerdendi. 86. Onlari rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdendi. 87. Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmisti; bizim kendisini asla sikistirmayacagimizi zannetmisti. Nihayet karanliklar içinde: "Senden baska hiçbir tanri yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz etti. 88. Bunun üzerine onun duasini kabul ettik ve onu kederden kurtardik. Iste biz müminleri böyle kurtaririz. 89. Zekeriyya'yi da (an). Hani o, Rabbine söyle niyaz etmisti: Rabbim! Beni yalniz birakma! Sen, vârislerin en hayirlisisin, (her sey sonunda senindir). 90. Biz onun da duasini kabul ettik ve ona Yahya'yi verdik; esini de kendisi için (çocuk dogurmaya) elverisli kildik. Onlar (bütün bu peygamberler), hayir islerinde kosusurlar, umarak ve korkarak bize yalvarirlardi; onlar, bize karsi derin saygi içindeydiler. 91. Irzini iffetle korumus olani (Meryem'i de an.) Biz ona ruhumuzdan üfledik; onu ve oglunu cümle âlem için bir ibret kildik. 92. Hakikaten bu (bütün peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise bana kulluk edin. 93. (Insanlar) kendi aralarinda (din ve devlet) islerinin birligini bozdular. Halbuki hepsi bize döneceklerdir. 94. Bu durumda her kim mümin olarak iyi davranislar yaparsa onun çabasini görmezlikten gelmek olmaz. Zira biz onu yazmaktayiz. 95. Helâk ettigimiz bir belde için artik (yeniden mâmur olmak) imkânsizdir; çünkü onlar geri dönemeyeceklerdir. 96. Nihayet Ye'cûc ve Me'cûc (sedleri) açildigi ve onlar her tepeden akin ettigi zaman; 97. Ve gerçek vaad (ölüm, kiyamet) yaklasinca, birden, inkâr edenlerin gözleri donakalir! "Yaziklar olsun bize! (derler), gerçekten biz, bu durumdan habersizmisiz; hatta biz zalim kimselermisiz." 98. Siz ve Allah'in disinda taptiginiz seyler cehennem yakitisiniz. Siz oraya gireceksiniz. 99. Eger onlar birer tanri olsalardi oraya (cehenneme) girmezlerdi. Halbuki hepsi (tapanlar da tapilanlar da) orada ebedî kalacaklardir. 100. Orada onlara inim inim inlemek düser. Yine onlar orada (hiçbir iyi haber) duymazlar. 101. Tarafimizdan kendilerine güzel âkibet takdir edilmis olanlara gelince, iste bunlar cehennemden uzak tutulurlar. 102. Bunlar onun ugultusunu duymazlar; gönüllerinin diledigi nimetler içinde ebedî kalirlar. 103. En büyük dehset dahi onlari tasalandirmaz. Melekler kendilerini söyle karsilar: Iste bu size vâdedilmis olan (mutlu) gününüzdür. 104. (Düsün o) günü ki, yazili kâgitlarin tomarini dürer gibi gögü toplayip düreriz. Tipki ilk yaratmaya basladigimiz gibi onu tekrar o hale getiririz. (Bu,) üzerimize aldigimiz bir vaad oldu. Biz, (vâdettigimizi) yapariz. 105. Andolsun Zikir'den sonra Zebur'da da: "Yeryüzüne iyi kullarim vâris olacaktir" diye yazmistik. 106. Iste bunda, (bize) kulluk eden bir kavim için bir mesaj vardir. 107. (Resûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. 108. De ki: Bana sadece, sizin ilâhinizin ancak bir tek Allah oldugu vahyedildi. Hâla müslüman olmayacak misiniz? 109. Eger yüz çevirirlerse de ki: (Bana emrolunani) hepinize açikladim. Artik size vâdolunan sey (mahserde toplanma zamaniniz) yakin mi uzak mi, bilmiyorum. 110. Süphesiz Allah sözün açigini da bilir, gizli tuttuklarinizi da bilir. 111. Bilmiyorum, belki de o (azabin ertelenmesi), sizi denemek ve bir zamana kadar sizi (imkânlardan) faydalandirmak içindir. 112. (Muhammed:) Rabbim! (Onlar hakkinda) adaletinle hükmünü ver. Bizim Rabbimiz Rahmân'dir. Sizin anlattiklariniza karsi yardimi umulandir, dedi. Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge