Webmaster Geschrieben 19. Januar 2010 Teilen Geschrieben 19. Januar 2010 Cinsel Özgür(süz)lük “Aşırı özgürlük, gerek devlette ve gerekse bireylerde köleliğe dönüşür“ Eflatun Bazı çevrelerde özgürlük kavramı “istediğini yapabilirsin, sana kimse karışamaz“ olarak algılanıyor. Bu çevrelerin ilim adamları, toplum bilimcileri özgürlük ve hürriyet kavramlarını bu yönden benimsiyorlar. Yani adeta bir kuralsızlık olarak algılıyorlar. Bunun en bariz ve açık örneğini cinsellik konusunda müşahede edebiliriz. “Cinsellikte özgürlük olsun“ derken, dejenere edilmiş bir gençlik tam anlamıyla özgürsüzleşiyor. Çünkü her yerde yaygın olan müstehcenlik, fikirleri ve zihinleri alt-üst ediyor. Özgür değil, özgürsüzlük haline getiriyor. Başlıkta Eflatundan kullandığım söz gibi: aşırı cinsel özgürlük, bireyleri cinsel kölelere çeviriyor. Aslına bakılırsa “Cinsel Özgürlük“ konusu bazı çevreler tarafından istismar edilen bir mesele. Öncelikle kendi nefis ve arzularına hakim olamayan taifeler için, bu şekilde uydurulmuş bir palavra kaçınılmaz bir fırsat. Bunların özgürlük olgusu, “Cinsel tercihini özgürce yaşayabilmek“ten ibaret. Şehvani isteklerini tatmin edemeyenler için böyle bir “özgürlük“ olgusu tam bir nimet. Yani mesele özgürlük değil, mesele hayvanca nefsini tatmin etme duygusu. Kadını köle gibi kullanmak isteyen çevreler için de “Cinsel Özgürlük“ yalanı, tam yerinde. Bu çevreler kadına, “Tabiki soyunacaksın, bu senin özgürlüğün“ diyebilme imkanı buluyorlar. Hatta çoğu zaman bunu bizzat kadınlara, yine kendi kurdukları sözde feminist derneklere, söylettiriyorlar. Ve nihayetinde sokakta, plajda, reklamda, televizyonda, haberde, gazetede ve kısacası heryerde “kadını soyma“ operasyonu – hem fiziki hem manevi anlamda – başarılı bir şekilde işlenebilir hale geliyor. Pazarlama şirketleri de bu durumdan istifade ediyorlar. Çünkü “Ne kadar et gösterirsek, o kadar çok satıyoruz“ denileceğine, “Yok efendim. Herkes özgür. Biz buna dikkat ediyoruz. Yoksa niyetimiz kötü değil“ deme imkanı doğuyor. Medya sektörü bu durumdan istifade eden başka bir grup. Çikolata veya banka reklamlarında dahi uygulanan “et gösterileri“ hiç bir mantık ile açıklanamaz. Ancak “Cinsel Özgürlük“ diyerek, işin içinden sıyrılabilinir. Bu nedenle, medya sektörü de bu meseleyi destekliyor. Bu çevreler “Cinsel Özgürlük“ propagandasını yapabilmek için, belli sınırları zorluyorlar, toplumda geçerli olan ahlak ve kültürel kuralları alt-üst ediyorlar. Halbuki basit bir futbol oyununda dahi kurallar olduğu gibi, elbette toplumsal yaşamda da kurallar ve sınırlar gerekiyor. Kimse bir futbol oyununda, “Ben artık topa ayağımla değil, elimle vuracağım. Ayağımla vurmamı isteyenler, benim özgürlüğümü sınırlamak istiyorlar“ diyemez. “Cinsel Özgürlük“ derken tüm sınırları ve kuralları kaldıranlar, aslında cinselliği yok ettiklerinin farkında değiller. Erkek ve kadın vücudunu psikolojik algı olarak birbirinden farksız hale getirdiklerinin ve bu şekilde toplumda bir adaletsizlik ve eşitsizlik ortamının oluştuğunun farkında değiller. Eşitlik olsun derken, tamamen bir eşitsizlik ortamı hazırlanıyor. “Vücudunu“ istediği gibi sergilemeyi ve “müstehcen filimlerin hızla yayılmasını“ özgürlük olarak nitelendiren toplumlar, tecavüzlerle, aile dramlarıyla, cinsel skandallarla ve çocuk pornografisiyle uğraşmaktan başlarını kaldıramaz haldeler. Bu sorunlara çözüm üretmektede aciz kalıyorlar. Çünkü ürettikleri çözüm – yani cinsel özgürlük – zaten sorunun temeli. Bu şekilde tam bir kısırdöngüsüne girmiş oluyorlar. Cemil Sahinöz, Moral Haber, 20.01.2010 http://www.moralhaber.net/yazidetay.php?Yazi_id=14234&yazar=493 Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge