derguiz Posted November 28, 2010 Share Posted November 28, 2010 Bu din Ortadoðu coðrafyasýnýn dini deðil, bütün Kâinat’ýn dinidir. Önemli olan bu dini en güzel þekilde temsil ederek insanlýðýn önüne sunmaktýr. Bediüzzaman Ýstiklal mücadelesi sonrasýnda oluþacak olan yenidünya düzeni hakkýnda fikir yürütür. Birinci Dünya Savaþý’nýn yýkýmlarý, yeni bir yapýlanmayý beraberinde getirmiþ insanýmýz daha iyisini yapmaya muktedir olmuþtur. Bu, Batý için de geçerlidir. Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda büyük bir yýkým yaþayan Avrupa, bu yýkýmýn ardýndan neredeyse þahlanarak ayaða kalkmýþtýr. Yani, yýkýmlar insanoðlunda yeniden bir yapýlanma gayreti meydana getirmektedir. Bediüzzaman, Birinci Dünya Savaþý sonrasýnda Avrupa’da büyük bir ahlaki ve siyasi yýkýntý yaþanacaðýndan bahseder. Ýnsanlýðýn maddi bir kalkýnma içerisindeyken, ciddi manevi yýkýmlar yaþayacaðýný belirtir. Bu yýkýmýn bizi etkilemesi ve bizde de benzer yýkýmýn olmasý kaçýnýlmazdýr. Maddi yýkýmlardan sonra toparlanma istidadý gösteren insanlýk fýtratý, manevi yýkýmlardan sonra da toparlanma içine girmesi kaçýnýlmazdýr. Bu, tarih boyunca böyle olagelmiþtir. Dünya, özellikle Ýkinci Dünya Savaþý’ndan sonra büyük bir soðuk savaþ yaþamýþtýr. Bu soðuk savaþýn ve günümüzde yürütülen psikolojik savaþlarýn sonucunda insanlýk, büyük bir sosyal ve ahlaki çöküntüyle karþý karþýya kalmýþtýr. Bediüzzaman, bu durumu Birinci Dünya Savaþý’nýn arkasýndan görür ve bu yýkýmýn sonundaki ýþýðý da gösterir. ‘’Yalnýz ehemmiyetli bir endiþe ve bir teselli kalbime geliyor ki; bu geniþ boðuþmalarýn neticesinde eski harb-i umumîden çýkan zarardan daha büyük bir zarar, medeniyetin istinadý, menbaý olan Avrupa'da deccalane bir vahþet doðurmasýdýr. Bu endiþeyi teselliye medar; Âlem-i Ýslâm'ýn tam intibahýyla ve Yeni Dünya'nýn, Hýristiyanlýðýn hakikî dinini düstur-u hareket ittihaz etmesiyle ve Âlem-i Ýslâmla ittifak etmesi ve Ýncil, Kur'an’a ittihad edip tâbi' olmasý, o dehþetli gelecek iki cereyana karþý semavî bir muavenetle dayanýp inþâallah galebe eder.’’ (Emirdað Lâhikasý 1 - Mektup No: 31 - s.1700) Bugün, komünizm ve kapitalizmin getirdiði sosyal yýkýmlar sonucu bütün insanlýk ciddi buhranlar geçiriyor. Batý, soðuk savaþ silahýyla kendince düþmanlarýný vururken, kendisi de can evinden vurulmuþtur. Baþka toplumlarý, siyasetle ve çeþitli izm’ lerle bozup yoldan çýkarýrken Batý’nýn kendisi de ayný hastalýklarla ciddi sýkýntýlar yaþamaktadýr. Hýristiyan olduðunu düþündüðümüz Batý dünyasýnda Hýristiyanlýðýn deðerleri de can çekiþmektedir. Bediüzzamanýn yüz yýl önce tespit ettiði bu durumu Batý bugün tam olarak yaþamaktadýr. Bediüzzaman bu durumun sonucunu, Ýncil’in Kuran’a tabi olmasý þeklinde baðlar. Sezai Karakoç’un yetmiþli yýllarda yaptýðý tespit de Bediüzzamanýn tespitleriyle birebir örtüþür durumdadýr. Sezai Karakoç’a göre; ‘’Gelecek çaðda en büyük deðiþimi Hýristiyanlýk geçirecektir. (Hýristiyanlýk) Ya verdiði bütün tavizlerden ayýklanarak gerçeðe dönecek, yani Ýslam’a teslim olacak veya batacaktýr.’’ (Farklar, Diriliþ Y. s.41, 1975, ist.) Hem Bediüzzaman hem de Sezai Karakoç, Batýnýn geçireceði bu süreci bu þekilde tespit ettikten sonra Müslümanlarýn tavýrlarýna dair de benzer ipuçlarý verirler. S. Karakoç; ‘’Gelecek çað, fikir ve ruh çaðýdýr’’ diyerek, Müslümanlarýn tavrýný ona göre belirlemesini tavsiye ederken Bediüzzaman; ‘’Medenilere galebe ikna iledir.’’ diyerek yöntemin çerçevesini çizmektedir. Bugün insanlarýn bir kýsmý Komünizmin getirdiði yýkýmlarla dinden mecburi bir kopuþu yaþarken, bir kýsmý da maddenin ruha hükmetmesini saðlayan kapitalizmin getirdiði yýkýmlarla yoldan çýkmýþtýr. Batý insaný ve onlara yakýn duran toplumlar, bu iki canavarýn pençeleri arasýnda ezilmiþtir. Bediüzzaman hem Batý’yý hem de Ýslam ülkelerini çiðneyip geçen Komünizimin 1950’li yýllarda Nurlar sayesinde Türkiye’de belinin kýrýldýðýndan bahseder. S. Karakoç ise; henüz Komünizmin yýkýlmadýðý yetmiþli yýllarda; ‘’Antik çaðýn, bambaþka þartlarla ve biçimler altýnda tek yaþama fenomeni olan komünizim, karanlýk bir ormana sürülen vahþi, bir hayvan gibi, Avrupa’dan atýlacak’’ diyerek komünizmin akýbetini okur. Ýþte tam burada insanlýðýn kendisini yeniden inþasý söz konusu olmalýdýr. Çünkü iki dünya savaþýnýn enkazý arasýndan muhteþem bir kalkýnmayý gerçekleþtiren insanlýk, kendi ruhundaki yýkýntýlarý da er geç farkedip yeni bir ruhi yapýlanmayý gerçekleþtirecektir. Burada komünizmin tahribatýna karþý ortak hareket eden Hýristiyan dünyasý ile Ýslam dünyasý, çaðýn hastalýðý olan imansýzlýða karþý da ortak bir duruþ sergileyecek gözüküyor. Bediüzzaman’ýn verdiði müjde budur. Bu yýkýmý Müslümanlar ve Hýrisitiyanlar elele vererek durduracaklardýr. Hatta bu yakýnlaþmanýn sonucunda da Hýristiyanlýk bütün bütün Ýslam’a yönelecektir. Kendi toplumumuzdaki çöküntüleri görüp sürekli ümitsizlik naralarý atan, kýyamet senaryolarý yazanlar, Bediüzzaman’ýn müjdelerini iyi deðerlendirmelidir. Bu müjdenin gerçekleþmesinin yolu da hoþgörü ve diyalog süreciyle olacaktýr. Topyekün bir Batý düþmanlýðý, insanýmýzý içine düþtüðü buhranlardan kurtarmaz. Ayrýca insanýmýzýn, salt bir Batý düþmanlýðý yaparak kendi içlerini karartmalarý anlamsýzdýr. Çünkü bu tavýrla, insan sadece kendisini korkutmakta ve manevi kuvvetini zayýflatmaktadýr. Herkesi düþman görme anlayýþý, insanýn manevi sevinçlerini yok eder. Herkesi çivi gören, kendisini çekiç zanneder. Batý’nýn bugünkü durumuna bakarak onlara topyekün düþmanlýk beslemek bir ümitsizliðin iþaretidir. Oysa biz Türkler de bir zamanlar Müslümanlarla savaþ içerisindeydik. Ama sonra yüzyýllarca Ýslam’ýn en büyük savunucusu bir millet olarak þereflendik. Hal böyle olunca, neden Batýlý ülkeler de bizim dinimizle þereflenmesinler. Böyle bir ümit içerisinde olmak batýya topyekün düþmanlýk beslemekten daha Ýslamî olsa gerek. Kaldý ki bu ümit, hayali bir ümit de deðildir. Kur’an’ýn bütün yeryüzünde inkiþaf edeceði bütün Müslümanlarýn bildiði bir konudur. Çünkü ‘’Allah nurunu tamamlayacaktýr’’ Bediüzzaman, yeni dünya düzenini tarif ederken tezini Hantington gibi ‘’Medeniyetler Çatýþmasý ‘’ üzerine kurgulamaz. O, ‘’Allah nurunu tamamlayacak’’ ayet-i celilesinin ýþýðýnda bir yeni dünya kurgular. ‘’Kur'an-ý Mu'ciz-ül Beyan'ýn þiddetli, kuvvetli ve tekrarlý binler âyâtýyla, haber veren ve sarsýlmaz kat'î delillerle, hayat-ý bâkiyeyi (baki hayatý) kat'iyyetle müjde ve saadet-i ebediyeyi ders vermesi, elbette nev-i beþer bütün bütün aklýný kaybetmezse, maddî veya manevî bir kýyamet baþlarýna kopmazsa; Ýsveç, Norveç, Finlandiya ve Ýngiltere'nin Kur'aný kabul etmeðe çalýþan meþhur hatibleri ve Amerika'nýn din-i hakký arayan ehemmiyetli cem'iyeti gibi rûy-i zeminin geniþ kýt'alarý ve büyük hükûmetleri Kur'an-ý Mu'ciz-ül Beyan'ý arayacaklar ve hakikatlerini anladýktan sonra bütün ruh u canlarýyla sarýlacaklar.’’ (Sözler,On Üçüncü Sözün Ýkinci Makamýnýn Zeyli. Emirdað Lâhikasý 2- Mektup No: 89 - s.1869) Bediüzzaman’ýn burada; Ýsveç, Norveç, Finlandiya ve Ýngiltere’nin hatiplerini nazara verirken, Amerikan’ýn halkýný nazara vermesi kayda deðerdir. Neden Amerika, hep Müslümanlara düþman olarak kalsýn? Neden onlar da Kur’an’ýn nuruyla nurlanmasýnlar? Bu din Ortadoðu coðrafyasýnýn dini deðil, bütün Kâinat’ýn dinidir. Önemli olan bu dini en güzel þekilde temsil ederek insanlýðýn önüne sunmaktýr. Bu basiret gözüyle görülüp söylenen müjdeler, demek gerçek olacak. Önemli olan; bu müjde gerçekleþirken bundan pay almaktýr. Güzel gören bir göz için Ýslam’ýn istikbalinde manevi sevinçler çoktur. Arif Akpýnar - Haber 7 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.