Webmaster Geschrieben 6. April 2011 Teilen Geschrieben 6. April 2011 Mutluluk psikolojisi Bütün dünya´da romanlardan sonra en çok satan kitaplar mutluluk ve başarı vaad eden kitaplar. Kitapçılar ve kütüphaneler “21 günde başarı“, “Oku, mutlu ol“ kitaplarıyla dolu. Bu durum diğer Avrupa ülkelerinde de farklı değildir. Hatta Almanya´nın bir okulunda “Mutluluk“ dersi veriliyor. Bu derse katılan öğrenciler mutlu olma duygusunu hissetmeye (?!) çalışıyorlar. Bununla da kalmıyor Almanya´da ilk defa bir “Gülme Derneği“ kuruldu. Dernekte, mutluluğun gülmekten kaynaklandığı ifade ediliyor. Meğer insanlar gülmeyi beceremiyorlarmış, onun için mutsuzlarmış. Bu dernek de insanlara gülmeyi öğretecekmiş. Derneğin üyeleri her hafta birer saat gülme-antremanı yapıyorlar. İşte beni de mutsuz eden böyle olaylar. Yani gülmek için dernek kuran mutsuz insanların bu konuda ciddi olması beni mutsuz ediyor. Gülmeyi öğrenmeye ihtiyaç duyan tek varlık insandır galiba! Birde halifeyim diye hava atıyoruz…. Kapitalizm elbette insanların huzursuzluğunu ve mutsuzluğunu kendisine kar payı yapma peşinde. Mutluluk ve huzuru adeta bir ürün olarak satma çabasında. Bunu başarabildiğinin en büyük delili, insanlar mutluluklarını banka´daki hesaplarıyla ölçmeleri. Ne kadar çok paran varsa o kadar mutlusun felsefesi. Elbette bu bir kısırdöngüdür. Hiç bir zaman mutlu olamazsın. Çünkü her zaman daha çok para istersin. “Daha çok paran“ olduğu zaman bir anlık mutlu olursun ve bir an sonra yine “daha çok“ olsun diye yine mutsuzluğa düşersin (Not: Kanaatimce en acımasız terörist faizlik sistemidir. Terörist senin fani ve geçici dünya hayatını yok eder, faiz senin ebedi ve kalıcı ahiret hayatını yok ediyor.) Yani kapitalizm bizlere ekmek arası huzur ve pilav yanı mutluluk satma peşinde. Evet, insanlık mutsuzluğu hep beşeri sistemlerde aradı. Kapitalizm, komunizm, sosyalizm ve daha nice sistemler mutluluk peşinde koşan mutsuz insanlar yetiştirdiler. Modernite´nin kalabalığı, hızlı yaşam tarzı, sesler, gürültüler, renkler insanlığı bozmaya namzed oldular…. Halbuki mutluluk dediğimiz olay satın alınamaz, satılmaz. Mutlu olmak işin öyle bin bir türlü gevezeliğe de gerek yok. Mutlu olmanın iki formülü vardır: Hiç bir şeyi takmamak.Hiç bir şeye bağlanmamak. İşte huzur ve mutluluk bu iki kelimenin arkasında gizlidir. Arife fazla söz gerekmez, ama biz yinede bu iki kelimeyi biraz daha açmaya çalışalım (Arifler bu bölümü atlayabilirler). Hiç bir şeyi takmamak. Çocuklar "Dünya hayatı, ancak bir eğlence ve bir oyundan ibarettir" ayetini en iyi anlayanlar. "Büyükler" ise anlamadıkları için dünyayı gerçek zannediyorlar ve herşeyi kafalarına takıyorlar. Madem hayat sadece bir gerzek türk dizisi, hepimiz bu senaryonun içerisindeyiz ve herkes kendi hayatının başrolünde; o zaman bu senaryoyu o kadar da ciddi almamak gerekir. Önemli olan rejisör ile iyi anlaşabilmek. Başımıza ne gelirse gelsin, hepsinin bir imtihan olduğunu kavraya bilirsek, meselenin %50si çözülmüştür zaten. Sadece musibetlerden veya dertlerden bahsetmiyorum, müsbet (pozitif) durumlar da bu sınıfa girer. Dertler nasıl sun-i ise, başarılar da sun-i. Hepsi sahte, geçici, fani…. Onun için musibetler ve başarısızlıklar da mutluluk için gerekli. Novalis der ki, „Mutluluk, musibetlere karşı kabiliyetli olmaktır.“ Bu meseleye Bediüzzaman´in veciz sözü güzel bir şekilde açıklık getirir: „Kader´den emin olan, kederden emin olur.“ İnşirah… inşirah… inşirah… diyen Kur´an, „Gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır“ der ve müjdeler: „Kimseye kaldıramayacağı yükü vermedik.“ Her olan şey O´nun dilediğidir ve dolayısıyla güzeldir. Demekki bu senaryonun rejisörü, herkese taşıyabileceği rolü vermiş. Derdi yollamış, yanında da dermanı. Hiç bir şeye bağlanmamak. İnsanın sahip olduğu şeyler ne kadar çoğalırsa o kadar mutsuz olur. Ne kadar az “senin“ ise o kadar mutlu olursun. Mal, mülk, şan, şöhret… ne olursa olsun. İnsan varlıksız olduğu zaman huzurlu ve mutlu olabilir. Ne kadar çok varlığı olursa, o kadar çok bağımlı ve mutsuz olur. Sahip olduğumuz şeyler zamanla bize sahip olmaya başlarlar. Hayatımızı onlara göre şekillendirmeye ve ayarlamaya başlarız. Sahip olduğumuzu düşündüğümüz mallara bağımlı oluruz. Halbuki herşey kabirde bizi terk edecektir. Malımız hatta sevdiklerimiz dahi bizimle beraber kabre inmeyecekler. Sadece amellerimiz bizimle beraber olacaktır. Allah´ın sevgisini kazanmak için yapılan tüm ameller kabirde bir ışık olacaktır. Aristo konuyu şu sekilde özetler, “Kendi kendilerine yetinenler mutludur“. Aristotelesin formülü ise, kendiyle barışık olmak. Aslında Can Yücel´in ´Bağlanmayacaksın´ şiiri bu fikrimizi özetliyor... Uzun köşe yazılarının kimse tarafından okunmaması korkusuyla mutsuz olmamak için burada sözü kısa kesip sun-i bir romantizm ile hepinize mutluluklar diliyorum…. Cemil Sahinöz, Moral Haber, 06.04.2011 http://www.moralhaber.net/makale/mutluluk-satiyorum-50-indirimli/ Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge