Webmaster Posted January 15, 2012 Share Posted January 15, 2012 Ehl-i Sünnet’in dört büyük fıkıh mezhebinden biridir. Mezhep İmam-ı Âzam lâkabıyla tanınan Ebû Hanife’ye izafe edilir. Bu fıkıh ekolü hicrî ilk iki yüzyılda Kûfe merkezli olarak Irak’ta başladı. Daha sonraki yüzyıllarda giderek gelişip yaygınlaştı. İmam-ı Âzam Ebû Hanife, bu fıkhın metodoloji ve sistematiğinin oluşturulmasında en büyük paya sahip bulunduğu için, ona nispetle Hanefî mezhebi olarak adlandırılmıştır. Kûfe şehri Hz. Ömer (r.a.) devrinden itibaren ilim ve kültür merkezi haline geldi. Abdullah ibni Mes’ud ile birlikte 1500 civarında sahabe Kûfe’ye yerleşerek Kur’ân ve hadis öğretmeye başladı. Bunların arasında Sa’d b. Ebî Vakkas, Huzeyfe İbnü’l-Yemân, Selmân-ı Fârisî, Ammâr b. Yâsir, Muğîre b. Şu’be, Ebû Mûsa-Eş’ar gibi sahâbiler de bulunuyordu. Bu eğitimlerle bölgede oluşan fıkıh geleneği ve anlayışı, tâbiîn dönemi fakihlerinden İbrahim en-Nehâi’den itibaren “Irak fıkhı” olarak anıldı. Bu ekol ehl-i re’y olarak da bilinir. Ehl-i re’y ekolü hicrî ikinci yüzyılın ortalarında Ebû Hanife ve öğrencilerinin döneminde sistemleşti. Hanefi Mezhebi, diğer bazı mezheplerde olduğu gibi, Ebû Hanife ve ilk nesil öğrencilerinin vefatlarından çok sonra bu adla anılmaya ve mezhep olarak belirginleşmeye başladı. Ebû Hanife ve öğrencilerinin mezhep kurma gibi bir girişimleri yoktu. Ebû Hanife’nin ders halkasında iki türlü müzâkere vardı: a) Talebeleri için verdiği düzenli fıkıh dersleri. b) Dışarıdan ve halk tarafından cevabı istenilen sorular (istiftâ). Hanefi mezhebi istişâre esasına dayandırılmıştır. Ebû Hanife meseleleri tek tek ortaya atar, öğrencilerini dinler, kendi görüşünü söyler ve onlarla konuyu uzun süre tartışırdı. Bu meclise kırk öğrenci katılırdı. Mecliste bulunanlar düşünce ve içtihatlarını söyledikten sonra, bu mesele hakkında müzâkere bitmiş sayılır ve sıra Ebû Hanife’ye gelirdi. O, meseleyi yeniden izah edip, kendi delillerini ve içtihadını ortaya koyduktan sonra kararı veciz cümlelerle yazdırırdı. Bu yazdırılan vecizeleri daha sonra fıkıh kaideleri hâline gelmiştir. Ebû Hanife’nin bu ilim halkalarında, İslâm’ın bütün hükümleri yani ibâdât, muâmelât ve ukubâta âit emir ve yasakları yeni baştan gözden geçirilerek incelendi. Muhammed b. Hasen eş-Şeybânî, konularına göre tasnîf edilip yazılan hüküm ve meseleleri Zâhiru’r-Rivâye adıyla kaleme aldı (ö.189/805). Eş-Şeybânî daha küçük yaşta iken Ebû Hanîfe’nin ilim meclislerinde hazır bulunmaya başladı; eğitimini daha sonra Ebû Yusuf’un yanında tamamladı. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed gibi Ebû Hanife’nin ilim halkasında bulunan arkadaş ve öğrencilerinin faaliyetleri, Hanefi mezhebinin şekillenmesinde etkili oldu. Mezhep, özellikle doğuya doğru yayılarak Horasan ve Mâverâunnehir’de en büyük gelişmesini gösterdi. Osmanlı döneminde ise, ülke sınırları içinde, halkı başka bir mezhebe bağlı olan yerlere bile, İstanbul’dan Hanefi mezhebine sâlik hâkimlerin gönderilmesi, mezhebe buralarda resmîlik kazandırmıştır (Mısır ve Tunus’ta olduğu gibi). Günümüzde Afganistan, Pakistan, Türkistan, Buhara, Semerkand gibi Orta Asya ülkelerinde Hanefîlik hakimdir. Bugün Türkiye ve Balkan Türkleri, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya Müslümanları genel olarak Halefîdirler. Hicaz, Suriye Yemen’in, Aden bölgesindeki Müslümanların bir kısmı da Hanefîdir. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
K36 Posted January 17, 2012 Share Posted January 17, 2012 Kardesim almança bölümü‘de olsa iyi olur. Hakkinizi helal ettin, türkçem kötü. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Webmaster Posted January 17, 2012 Author Share Posted January 17, 2012 tamamdir bir bakiyorum insaallah. bu özet cok güzeldi, onun icin buraya koydum. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.