Webmaster Posted February 23, 2012 Share Posted February 23, 2012 Kusursuz operasyon 18 Şubat 2012 Cumartesi 07:18 haber@taraf.com.tr Daha önceki bilgi ve öngörüleri doğru çıkan Ankaralı dostum son sürece ilişkin ilginç bir analiz yaptı. Sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim: Ankaralı dostuma göre, son bir yıldır Ankara’da cemaatçi bürokrat avı var ve bu av artık sürek avına dönüşmüş durumda. Bu konuda Bilal Çetin’in verdiği “MİT cemaat aleyhinde bilgiler toplamış bu artık operasyon aşamasına gelmiş” bilgisi önemli. Yani MİT cemaate mensup bürokratları fişlemiş. Ahmet Necdet Sezer zamanındakine benzer uygulamalarla kapıcılardan alınan bilgilerle bürokrat fişlendiği iddia ediliyor. MGK’da irtica iç tehdit olmaktan çıkmasına rağmen MİT cemaat üyelerinin peşini bırakmıyor. Bu fişlemelerin hukuksal temelinin bulunmadığı, bunun için de hukuksuz fişlemeleri yapanların “Başbakanlık emri” kılıfı altında kurtarılmaya çalışıldığı iddia ediliyor. Peki, Hakan Fidan veya AKP neden cemaat aleyhinde dosya toplasın? İşte burada KCK süreci devreye giriyor. MİT içindeki bir kanat, cemaatin AKP’nin PKK ile müzakere politikalarını boşa çıkarmak için polis ve yargıyı devreye soktuğunu öne sürüp Başbakan ve çevresine yönelik dezenformasyon yaptı. Böylece cemaat aleyhine bir hava oluşturdu. Bu çabanın arkasında KCK’yı yöneten MİT elemanları var. Bunlar polisin KCK operasyonlarından oldukça rahatsız, çünkü KCK’ya yardım eden MİT’in üst düzey elemanlarının açığa çıması durumunda ihanetleri belgelenir ve kendilerini kurtarmaları zor. Peki, Fidan bu ekibe nasıl izin veriyor? Bu soruma sadece şu sorularla karşılık veriyor: Fidan MİT’e gelmeden evvel acaba MİT içindeki bu ekiple bir irtibatı oldu mu? Bu ekiple –bilerek veya bilmeyerek– bazı konularda bilgi paylaşımı mı yaptı? Bu bilgiler Fidan’ın önüne konulup birlikte hareket etme talebi iletildi mi iletilmedi mi? Ankaralı dostuma göre, MİT-PKK görüşmelerini internete sızdıran ekip de bizzat KCK ile ilişki kuran ekip. Dikkat et o kayıtlarda Fidan aleyhinde olabilecek hiçbir şey yok. Özenle ayıklanmış bir metin sızdırıldı. Hatta o kayıttan sonra Fidan’ın AKP nezdindeki değeri hayli arttı, çünkü Fidan orada AKP ve Başbakan’ı çok etkili bir şekilde savunuyor. Yayınlanmayan kısımlarında o ekip aleyhine olabilecek çok feci şeylerin olduğu iddiaları var. O kaydı internete verenler MİT veya Fidan’ı hedef alsa o feci kısımları koyarlardı. O ekip kayıtları sızdırarak Fidan’ın AKP nezdindeki yeri sağlamlaştırıldı, ekibin yeri de Fidan’ın nezdinde sağlamlaştırıldı. Böylece o ekip Fidan’ı avuçlarının içine alıp yollarına yürümeye devam etti. Ankaralı dostuma göre, KCK’yı yöneten-yönlendiren o ekip, Fidan’ı kendilerine kalkan yapmak için bu işe bulaştırdılar. Amaçları Fidan’ın AKP ile olan ilişkisini kullanıp KCK operasyonlarını durdurmak ya da operasyonları yapan polisi tasfiye etmek. Zira KCK’yı kazdıkça pislik çıkıyor. KCK operasyonlarına karşı her yolu deniyorlar. Bazı AKP’lileri ve müzakereci aydınları yönlendirip KCK operasyonlarını itibarsızlaştırmaya çalıştılar. KCK operasyonları ve PKK’ya karşı nokta operasyonları çok etkili sonuç vermeye başlayınca KCK operasyonlarını durduramayacakları ortaya çıktı. Bunun için de Uludere olayını planladılar ve bunun amacı da insansız hava araçlarının siviller için riskli olduğundan hareketle PKK’ya karşı hava harekâtlarını durdurmaktı. Kısmen başarılı da oldular. Bu ekibin temel bir amacı var. TCK 250 ve 251’i değiştirip KCK’lıları serbest bıraktırmak. Zira içerideki MİT’çi KCK’lılar konuşursa MİT içindeki bu ekibin işi zor. MİT Yasası’ndaki değişiklik bile bunları kurtaramayabilir. İşte bunun için KCK ve PKK operasyonları başarı ile sürdürülürken aralık ayında Sabah gazetesinde 2. Açılım Paketi diye bir haber çıktı. Paketin içinde Kürt sorununa ilişkin hiç bir şey yoktu ama KCK ve Ergenekoncuları kurtaracak TCK 250 ve 251. maddelerin değişikliği öneriliyordu. Bu paket AKP tabanında tepki toplayınca beklemeye alındı. Ancak bu ekip KCK’lıları kurtarmazlarsa kendilerini yakacaklar; bu nedenle de TCK 250 ve 251 mutlaka değişmeli diye düşünüyor. Bunun için de Başbakan’ı özel yetkili savcıların çok ileri gittiğine ikna etmek için bir plan yaptılar. BDP Diyarbakır teşkilatından çıkan Oslo görüşmeleri ve MİT-KCK ilişkileri çok işe yaradı. Zira bu belgelerin içinde hem MİT Müsteşarı olması nedeniyle Fidan’ı hem Oslo görüşmeleri zabıtlarının içeriği nedeniyle hükümeti yıpratacak çok vahim bilgiler vardı. Bu aşamadan sonra, KCK operasyonlarına karşı fitne çarkını döndürmeye başladılar. Ankara’da Hakan Fidan’a operasyon yapılacağı, KCK belgelerini oraya polisin koyduğu gibi fitne tohumları ektiler. Bu konuda özellikle Fidan’ı ikna edip değişik arayışların içine soktular. O belgeler adli kayıtlara girdikten sonra nasılsa bir gün soruşturmaya dönecekti. MİT’in KCK’yı yönetip yönlendirdiği açıkça görülen bu belgelere göre savcıların haliyle MİT’in üst yönetimini sorgulaması gerekiyor yoksa KCK’yı yönetmek alt kademe MİT mensuplarının kendi başına yapacağı iş değil. Belgelere bakan savcı da haliyle MİT yöneticilerini çağırdı. Bu duruma hazırlıklı olan bu grup, savcının telefonla verdiği bilgiyi, ânında Hürriyet’e sızdırdı ve aynı anda bir medya kampanyası için düğmeye basıldı. Fidan da hükümet de uzun süredir bu âna hazırlandığından, olay büyüdü. Zaten son bir yıldır Ankara’da yaratılan “cemaatfobi” nedeniyle Başbakan ile KCK operasyonlarını yürüten ekibin karşı karşıya getirilmesi böylece sağlandı. Medya kampanyasıyla olay önce cemaatin sonra da İstanbul’daki KCK operasyonlarını yapan polisin ve savcının üstüne yıkıldı. KCK operasyonunu yapan polisler tasfiye edildi. TCK 250, 251 değiştirilecek. AKP tabanı da itiraz etmiyor artık buna. 28 aralıkta duyurulan ancak tepkiler nedeniyle geri çekilen 2. Açılım Paketi diye sunulan Ergenekon ve KCK’yı kurtarma paketi tıkır tıkır işliyor. Tereyağından kıl çeker gibi bir operasyon. Kusursuz operasyon (2): MİT kaybetti 22 Şubat 2012 Çarşamba 06:55 haber@taraf.com.tr MİT krizi aşıldı görünüyor. Analistlere bakılırsa MİT ve ona destek veren AKP (içindeki kanat) savaşı kazandı. Ancak ben böyle düşünmüyorum. Bir kazanım olması için operasyonu yapanın sonuç alması gerekiyordu. Pazartesi gününe kadarki yazılarda eğilim de bu yöndeydi. Ancak salı günü itibariye MİT’in operasyonu istediği hedefe ulaşamadığını gösteriyor. Nitekim daha önce üstü örtülü tehdit savuran, AKP yazarları farklı bir noktaya geldiler. Özel Mahkemeleri kapatırız ha (sanki babamın bakkal dükkânı, kapatırsan kapat) tehdidiyle piyasaya ayar vermeye çalışan yazarlar “düzeltme yazıları” yazmaya başladılar. Sürecin başından beri tv tv dolaşıp adeta “vur vur inlesin” diye amigoluk yapan, Başbakan’ın uçağında uçuşa geçen yazar, bile yelkenleri indirmiş, ortalığı toparlamaya çalışıyor. Bu tutum MİT ve AKP içindeki müzakerecilerin bu operasyonda da amaçlarına ulaşamadıklarını gösteriyor. Daha önce de yazdım. İddia edildiğinin aksine bu operasyonun arkasında Emniyet ve Savcılık yok. Bu operasyonun arkasında KCK sanıklarını salıverip PKK protokollerindeki maddeyi yürürlüğe koyup Oslo müzakerelerini yeniden başlatmak isteyen MİT ve AKP içindeki müzakereci kanat var. Bir kısmı eski yazının tekrarı olacak ama operasyonu madde madde anlatmakta yarar var: 1- Bu operasyon MİT ile AKP içindeki müzakereci kanat tarafından bir yıl önce başlatıldı. KCK operasyonlarını destekleyen Emniyet ve Cemaat’in pozisyonunu zayıflatmak için düğmeye basıldı. Bunun için de MİT hukuksuz fişlemeler yaptı. Her ne kadar Yalçın Akdoğan bunu fitne çıkarmak diye yalanlasa da Ankara’da herkes “bürokrat havuzu”nun ne için kurulduğunu, o havuzun hangi fişlemeler neticesinde doldurulduğunu biliyor. 2- Operasyonun ilk fişeği 27 aralıkta Sabah gazetesinin manşetinden çakıldı. 2. Açılım paketi diye verilen paketin bu operasyonu ilgilendiren en kritik maddesi TCK 250, 251 ve 252. Maddelerin gözden geçirilmesiydi. (Bkz. Beşir Atalay’ın Ergenekon Açılımı, Taraf, 28 Aralık 2011) 3- KCK ve (bu arada Ergenekon’un) serbest bırakılmasına AKP tabanından gelecek itirazların önü alınması için konu KCK bağlamından çıkarılıp “seçilmiş iktidara karşı Emniyet ve Yargı vesayeti” bağlamına oturtuldu. 4- Oysa Emniyet veya Savcılık vesayeti teknik olarak mümkün değildir. En güçlü Emniyet müdürünün bile koltuğu bir bakanın iki dudağı arasındayken Emniyet seçilmiş irade üstünde nasıl vesayet kurabilir? Nitekim ânında görevden almalar da Emniyet vesayetinin imkânsız olduğunu gösterdi. Peki, Savcılık vesayeti mümkün mü? Deniz Feneri savcılarının başına gelenler henüz hafızalarda canlıyken savcıların iktidar üzerinde böyle bir vesayet kurması mümkün mü? Elbette değil. İktidarın iki saat içinde değiştirebileceği bürokratların vesayet kurması mümkün değilse o halde nedir bu “sivil iradeye vesayet kurma” iddiaları? Hükümet yanlısı medya bilerek, operasyonun planı gereği böyle bağırdı. 5- KCK operasyonlarının en yoğun olduğu günlerde, üstelik PKK tehdit üstüne tehdit savururken, Öcalan görüşe çıkmayı protesto ederken, hükümet ve MİT çevrelerinden iyi haber alabilen gazeteciler “iyi şeyler olacak” diye yazılar yazdılar. Avni Özgürel Başbakan’ın nisan ayı içinde Kandil’e balkon konuşması yapmayı planladığını söyledi. Bu parçalar birleştiğinde aslında şu görünüyor: MİT Oslo görüşmelerini başlatabilmek için PKK-MİT protokollerinde verilen KCK sanıkları serbest bırakılacak sözünü tutmak için AKP içindeki müzakerecilerle birlikte KCK’ya tavize direnen Emniyet ve Cemaat çevrelerine yönelik de bir operasyon planladı. Böylece TCK 250-251 ve 252’yi değiştirince gelecek tepkileri Emniyet ve Cemaat’in üstüne kanalize etti ve AKP tabanını Cemaat argümanlarının etkisine karşı aşıladı. Şimdi TCK’nin ilgili maddeleri değişse bile bu KCK’lıları salıvermek için değil iktidar üstündeki vesayete son vermek için yapılıyor diye sunuldu kamuoyuna. Eğer Adalet Bakanı’nın dediği gibi Oslo görüşmeleri yeniden başlayacaksa KCK sanıkları serbest bırakılmadan bu mümkün değil. Bu nedenle de MİT bir kamuoyu operasyonu yaptı ve bütün günahları Emniyet, Savcılık ve Cemaat’in üstüne yıkmaya çalıştı. 6- Abdulkadir Selvi kusursuz operasyonunun varacağı noktayı şu şekilde açıkladı: “Başbakan Erdoğan’ın Ankara’ya dönüşü bu kez biraz farklı olacak. Hasta yatağından yönettiği sürece bizzat el koyacak. ...Bu kez önümüze özel yetkili mahkemeler krizi çıkarıldı. Ülkemiz terör ve çetelerle mücadele ettiği sürece bu tür mahkemelere ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Ama bunu bizimle bir hesaplaşmaya çevirmek isterlerse, bir maddelik bir yasa çıkarır ve özel yetkili mahkemeleri kaldırırız.” Star’ın önemli isimlerinden İbrahim Kiras operasyonun niyetini daha net açıkladı: “Siyasi iktidarın uyarıları yargı cephesinde nedense karşılık bulamadı. Hâlâ görevinin başında olan bir savcının skandal kararı söz konusu olmasa da bugün alınan önlemler alınacaktı.” 7- Peki, pazartesi bunu yazan Abdulkadir Selvi salı günü bu yazısını neden düzeltme ihtiyacı hissetti? İki nedeni var: Başbakan frene bastı, (Yalçın Akdoğan’ın yazısı bunun işareti). Daha da önemlisi Yargıtay pazartesi itibariyle KCK’nın silahlı terör örgütü olduğunu onayladı. Böylece MİT’in KCK’yı kurtarma planı bitti. Yani MİT ve müzakereci AKP’liler Yargıtay’dan büyük gol yedi. Zaten 27 aralıktan bu yana acele bir şekilde TCK’nın ilgili maddelerini gündeme getirme nedenleri de Yargıtay’da bekleyen dosyaydı. (Yargıtay’ın bu hızda karar vermesi de ayrıca anlamlı.) Yani bu operasyonu savcı başlatmadı. Savcı (bilerek veya bilmeyerek) bubi tuzağına dokundu ve kurulu mekanizma çalışmaya başladı. Bunun için hazırlıklı olan medya ânında seçilmiş iradeye karşı vesayet girişimi diye yaygara kopardı. Ama Yargıtay’ın kararı müzakereciler adına her şeyi altüst etti. Bu nedenle MİT ve müzakereci AKP’liler kaybetti. Vazgeçtiler mi? Sanmıyorum... Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.