Jump to content
Qries Qries Qries Qries Qries Qries

Recommended Posts

BEDİÜZZAMAN İLE MOLLA SAİD HEM DIŞ MİHRAKLAR VE HEM DE CUMHURİYET HÜKÜMETİ TARAFINDAN BİRBİRİNE KASDEN KARIŞTIRILMAKTADIR

150'liklerden Molla Said ile Bediüzzaman Said'i ayıramayacak kadar cahil olanlara ne diyelim?

 

Maalesef bir internet sitesinde yine sapla saman birbirine karıştırılmakta ve bu yolla Bediüzzaman'a ve Nur Talebelerine karşı hücumlar yapılmaktadır. Gerçi bu tür hezeyanlara ARŞİV BELGELERİ IŞIĞINDA BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ adlı eserimizin II. Cildinde belgeleriyle susturucu cevaplar verdik. Ancak belgeleri alıp yazıyı uzatmadan bu hezeyanın yalan olduğunu kamuoyuna açıklamak istiyoruz. ( Hezeyan için bkz. http://www.ensonhaber.com/alev-alatli-cemaat-masonik-olculerde-kapali-kutu-2014-01-20.html)

 

Kürd Te’âlî Cemiyeti’nin kurucuları arasında değil, üyelerinin içinde Molla Said diye bi-rinin bulunduğu doğrudur. Ancak bu Molla Said, Bediüzzaman Said değildir; belki 150’likler arasında Cumhuriyet hükümeti tarafından yurtdışına sürülen Molla Said’dir. Cumhuriyet İdarecileri de Aslında Bu farkı Biliyordu; ama hedef Bediüzzaman’ı suçlamaktı; fakat muvaffak olamadılar (Bkz. Said Molla’nın Çuvalı, Vakit Gazetesi, 15 Nisan 1923).

Maalesef hakikat böyle iken hem yerli ve hem de yabancı Bediüzzaman muhalifleri, me-seleyi çarpıtarak Said Molla’yı Bediüzzman Sadi-i Kürdî olarak takdim etmek istemişlerdir. Bunu kısmen görelim:

 

1. Öncelikle Cumhuriyet Hükümeti Kürdistan Te’âlî Cemiyetini kapatma kararı alınca ve Bediüzzaman’ı da gayelerine engel görünce, Said Molla yerine hemen Bediüzzaman’ın koymuşlar ve onu bu cemiyetin kurucu ve destekçisi olarak göstermişlerdir. Devletin istihbarat raporlarına yansıyan bu durum, meseleyi araştırmama hastalığına tutulan Cumhuriyet ya-zar ve aydınlarının eline altın bir fırsat olarak geçmiştir. İşte çarpıtılan listeleriden iki sayfa. Eğer dikkatle bakılırsa, hiç bir alakası yokken ve 3. Sırada önce Molla Said Efendi diye yazılmış ve daha sonra da Bediüzzaman diye tahrifte bulunulmuştur.

 

Ellerinde bulunan ve bizim İKİNCİ CİLDDE YAYAINLAYACAĞIMIZ resmi belgelere dayanan İstiklal Mahkemeleri Müddeiumumisi de Bediüzzaman’ı yargılama ihtiyacı duymamasına rağmen, tahrif edilmiş belgedeki bilgilere dayanarak, yargıladığı kişilere sahte listenin 3. sırasında yer alan Bediüzzaman Said Nursi’yi sormuştur.

 

Soru ve verilen cevap manidardır:

19 Mayıs 1925 tarihinde İstiklâl Mahkemesi Müdeeiumumisi Ali Saib Beyin soruların Kürdistan Te’âlî Cemiyeti olduğu iddia edilen Mehmed arasındaki soruşturma tutanakların-dan Bediüzzaman ile alakalı kısmı aynen alıyoruz:

Bu listede isimleri yazılı olup azalarından hangisi istiklal, hangisi muhtâriyet tarafdarı-dır?.

Bu sual üzerine Ali Saib Beyin sorduğu şahıslar hakkında yanındaki cevap verdi.

- Mevlanzâde ma’lumdur.

- 3 numaralı a’zanız (yukarıda zikrettiğimiz belgeye dayanarak söylüyor) Bediüzzaman ne meslekte idi?

- Mütedeyyindir, ulemadandır. Onun için istiklâl tarafdarı değildir.

Bediüzzaman, “Mütedeyyindir, ulemadandır. Onun için istiklâl tarafdarı değildir”

 

2. Bağımsız bir Kürdistan’ı kendilerine daha yakın bulan İngilizler de boş durmamışlar ve Kürd Te’âlî Cemiyeti kurulur kurulmaz Nizâmnâmesini ve kurucuları İngilizceye tercüme ederek kendi Dışişleri Bakanlığına iletmişlerdir.

Kitapta yayınlayacağımız bu belgedeki, Bediüzzaman’ın adı bu listed de yoktur. Hatta Said Molla da sonradan aza olmuştur.

 

3) Kaldı ki, İngiliz muhipler Cemiyeti kurucusu olam Said Molla, Milli Mücadeleye karşıdır ve Kuvay-ı Milliyeyi bir çete hareketi olarak görmektedir. Buna karşılık Bediüzzaman;

“Başka kâfirlere dost olduğunuz gibi bana da dost ve taraftar olunuz. Neden çekiniyor-sunuz?”

Şu vesveseye karşı deriz:

Muavenet elini kabul etmek ayrıdır. Adâvet elini öpmek de ayrıdır. Bir kâfirin herbir sıfatı kâfir olmak ve küfründen neş’et etmek lâzım olmadığından, İslâmın eski ve mütecaviz bir düşmanını def’ için, bir kâfir muavenet elini uzatsa, kabul etmek İslâmiyete hizmettir.

Senin ise, ey kâfir-i mel’un, senin küfründen neş’et eden teskin kabul etmez husumet eli-ni öpmek değil, temas etmek de İslâmiyete adâvet etmek demektir.

İkinci suret: Senin yüzüne tükürmek, gözüne tokat vurmakla ruh ve kalbimiz sağ kalır, ceset de şehit olur. Akide faziletimiz tahkir edilmez; İslâmiyetin izzetiyle istihza edilmez.

Elhasıl: İslâmiyet muhabbeti, senin husumetini istilzam eder. Cebrail, şeytan ile barışamaz.

Siyasetimizde en acınacak, en ebleh bir akıl varsa, o da öylelerin aklıdır ki, milletinin ihtiras ve menfaatini, İslâmiyetin menfaat ve izzetiyle kabil-i tevfik görüyor. Burada en sefil ve en ahmak kalb, öylelerin kalbidir ki, hayatı onun himayeti altında kabul eder. Hayatımızı onun himayeti altında kàbil görüyor. Çünkü, öyle bir şarta hayatımızı tâlik ediyor ki, muhal ender muhaldir.

Der: “Yaşayınız. Fakat bir tek adam bana hıyânet etse yakarım, yıkarım!”

 

Bu izahlardan sonra, 150'liklerden Molla Said ile Bediüzzaman Said'i ayıramayacak kadar cahil olanlara ne diyelim.

 

Prof. Dr. Ahmed Akgunduz

Link to comment
Share on other sites

MOLLA SAİD'İ BİLMEYENLERE TAKDİM OLUNUR

 

"HİÇ BİLENLERLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?"

 

Said Molla (d. 1880, İstanbul - ö. 1930, Yunanistan) , Osmanlı devlet adamı, Şûra-i Devlet üyesi, Adalet Bakanlığı Müsteşarıdır. Mütâreke Dönemi’nde (1918-1922) Türk Millî Mücadelesi’ne muhâlefeti ve İngiliz taraftarlığıyla öne çıkmış bir isimdir. Yüzellilikler arasında yer alır.

 

1880 yılında İstanbul’da dünyaya ...geldi. Anadolu Kazaskeri Mustafa Neşet Molla'nın oğlu, II. Abdülhamit devri şeyhülislâmı Cemalettin Efendi'nin yeğenidir. Ravza-i Terakki, Şems-ül Maarif ve Numûne-i Terakki okullarında eğitim gördü. 1892’den itibaren saray ve ilim adamlarına verilen “tarik maaşını” almaya başla-dı. Öğrenimine Medreset-ül Kuzat’ta (Kadı mektebi) devam etti. 1900 yılında Mektubî-i Meşihat-ı Ulya Kalemi Hulefalığı’na ve 1902 yılında da bu göreve ilaveten Bâb-ı Fetvâ Sicil Kalemi Müdür Muavinliği’ne tayin edildi. 1903 yılında Medreset-ül Kuzat’tan mezun olduktan sonra eğitimini Fatih Camii müderrisi Tokatlı Şakir Efendi’nin yanında sürdürdü ve icazetname almaya hak kazandı. 1904 yılında Küçük Çekmece Kadı Vekilliği’ne, aynı yıl içinde ayrıca Şura-yı Devlet Bidayet Mahkemesi Aza Mülâzımlığı’na atandı. 1908 yılın-da Şura-yı Devlet İstinaf Mahkemesi Azalığı’na terfi etti. 1909 yılında bu görevden ayrılarak Galata Kadı Müşavirliği’ne atandı. 1910 yılında Mahşer adlı bir gazete çıkarması ve beyânnâmeler yayımlaması üzerine Divân-ı Harb-i Örfî tarafından 2 ay hapse mahkum edildi ve görevden alındı. 1912 yılında Mahkeme-i Evkâf Kadı Muavinliği’ne, 1913 yılında da Anadolu Kazaskerliği Müşavirliği’ne tayin edildi. 1915 yılında Osmanlı Devleti’nin bütün mahkemelerinde avukatlık yapabilme hakkı kazanarak avukat oldu.

 

1918 yılı sonunda Yeni İstanbul (Türkçe İstanbul) gazetesini yayınladı. Gazetenin 9 Kasım 1918 tarihli ilk sayısında “İngiltere ve Biz” adlı bir yazı yayınlayan Said Molla, 1919 yılında İngiliz Muhipler Cemiyeti’ni kurarak cemiyetin başkanlığını yaptı. 1920 yılında bir süre Adliye Müsteşarlığı görevinde bulundu. O yıllarda İngiliz Yüksek Komiserliği'nde üniforma ile dolanan Papaz Frew diye bir ajan vardı. Frew, Sait Molla'yı 300 lira maaşa bağlamış, zamanın Adalet Bakanlığına müsteşar tayin ettirmişti. Bir de Şuray-ı Devlet azası yapmıştı ki hayır kurumu kisvesi altında İngiliz himayesinin bayraktarlığını yürütebilsin. 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz sonucu Türkler tarafından kesin za-fer elde edilmesi üzerine Kuvay-ı Milliye’ye başından beri muhalefet etmiş olan Said Molla, telaşa düşen di-ğer bazı muhalifler gibi İngiliz elçiliğine sığındı. Kendisine İngiliz General Harrington tarafından özel bir pasaport verildi. Bu pasaportla Mudanya Mütârekesi öncesinde ülkeyi terk etti. Ülkeden çıktıktan sonra sıra-sıyla şu ülkelerde bulundu: Romanya, Fransa, İtalya, Mısır, Kıbrıs, Yunanistan.

 

Romanya’da bir yıl kadar kaldı. 1923 yılı Ekim ayı başında bu ülkeden sınırdışı edildi. Kendisi gibi kaçarak Romanya’ya gelmiş olan eski İçişleri Bakanı Mehmed Ali Bey ile anlaşmazlık yaşayan Said Molla’nın Mehmed Ali Bey hakkında yaptığı aşağılayıcı yayınlar Bakanlar Kurulu kararı ile Romanya’dan çıkarıl-masına neden oldu. Romanya’dan ayrıldıktan sonra kısa bir süre Fransa’da kaldı. 3 Aralık 1923 tarihli “Muhaliflere Hitabım” başlıklı risalesini İtalya’da kaleme aldı. Bu risalenin içeriğ zararlı görülerek Türkiye’ye girişi yasaklandı. 1924 yılında TBMM’nin çıkardığı yüzellilikler listesinde yer aldı. TBMM, hazırladığı 150 kişilik liste dışında kalan İngiliz işbirlikçilerini afetti; “Türkçe İstanbul Gazetesi sahibi Said Molla”, listede 98. Sırada yer alan isimdi. Mısır ve ardından Kıbrıs’a gitti. Kıbrıs’ta 5 yıl (1925-1930) bulundu. Burada Kıbrıs Türklerinin Mustafa Kemal devrimlerini takip etme ve uygulamaya koyma girişimlerini baltalamaya çalıştı[3]. Ancak çalışmalarında başarılı olamadı. Kıbrıs’tan sonra gittiği Yunanistan’da 14 Temmuz 1930’da hayatını kaybetti.

 

Bkz. Yrd. Doç Dr. Mehmed Demiryürek, Kıbrıs’ta Bir 150’lik: Said Molla (1925-1930), Mustafa Kemal Araş-tırma Merkezi Dergisi, Sayı 57, Cilt: XIX, Kasım 2003.

 

Prof. Dr. Ahmed Akgunduz

Link to comment
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Create New...