Webmaster Posted December 8, 2014 Share Posted December 8, 2014 Kur’ân’ın “465 tefsiri” mi, “350.000 tefsiri” mi yapılmış? Bildiğimiz meşhur Kur’ân tefsirleri, iki elin iki katı parmakları kadardır. Bediüzzaman Said Nursî, “350 bin tefsir” yapıldığını söyler. Allamelerden, müfessir Ömer Nasuhi Bilmen, BÜYÜK TEFSİR TARİHİ (TABAKATÜ’L-MÜFESSİRİN) isimli eserinde Sahabe-i Kiram’dan başlayarak (Tabiin, Tebeuttabiiin, Etbeuttabin ilaahir), kendisi de dahil 465 müfessirin biyografi ve tefsirlerinin özelliklerini ele alır. 1 Her asra bir tabaka diyerek, “on dört tabaka” olarak 1400 yılda yazılan tefsirleri nazara verir. Bediüzzaman ise, “350 bin tefsir” yapıldığını ifade eder. Şöyle ki: “(1926’lardan başlayıp 1932 ve 1937’ye kadar) Tekke ve zaviyelerin ve medreselerin kapatılması ve lâikliğin kabulü, İslâmiyet yerine milliyet esaslarının konulması, şapka giyilmesi, tesettürün kaldırılması, Lâtin harflerinin huruf-u Kur’âniye yerinde cebren kabulü, Türkçe ezan ve kamet okunması, mekteplerde din derslerinin kaldırılması, kadınlara erkekler derecesinde irsiyet ve hak tanınması ve teaddüd-ü zevcatın kaldırılması gibi inkılâp hareketlerini bid’at, dalâlet, ilhaddır diyen, irtica ile suçludur’ diye yazanlara” şöyle seslenir: “Ey insafsız hey’et! Eğer her asırda üç yüz elli milyonun kudsî ve semâvî rehberi ve bütün saadetlerinin programı ve dünyevî ve uhrevî hayatın mukaddes hazinesi olan Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyânın tesettür ve irsiyet ve teaddüd-ü zevcat ve zikrullah ve ilm-i dinin dersi ve neşri ve şeâir-i diniyenin muhafazası haklarında gelen ve tevil kaldırmaz sarih çok âyât-ı Kur’âniyeyi inkâr etmek ve bütün İslâm müçtehidlerini ve umum şeyhülislâmları suçlu yapmak mümkünse ve mürûr-u zamanı ve müteaddit mahkemelerin beraatlerini ve af kanunları ve mahremiyet ve mahrem veçhini ve hürriyet-i vicdan ve hürriyet-i fikri ve fikren ve ilmen muhalefeti memleketten ve hükûmetlerden kaldırabilirseniz, beni bu şeylerle suçlu yapınız. Yoksa siz hakikat ve hak ve adâlet mahkemesinde dehşetli suçlu olursunuz. Ben de adliyenin mahkemesine derim ki: Bin üç yüz elli senede ve her asırda üç yüz elli milyon Müslümanların hayat-ı içtimaiyesinde en kudsî ve hakikatli bir düstur-u İlâhîyi üç yüz elli bin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinaden ve bin üç yüz elli seneden geçmiş ecdadımızın itikadlarına iktidaen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette rû-yi zeminde adalet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakz edecektir.”2 Ömer Nasuhi Bilmen 465 büyük tefsirden bahsetmektedir. Birkaç bin de pek meşhur olmamış küçük tefsir kabul edersek, Bediüzzaman’ın bahsettiği “üç yüz elli bin tefsir” hangileridir? Kur’ân’ın “465 tefsiri” mi, “350.000 tefsiri” mi yapılmış? Yarın: Ulûmü’l-Kur’ân (Kur’ân ilimleri) ve “350.000 tefsir” Dipnotlar: 1- Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, 1974, İstanbul, B.T.Y. OFSET. 2- Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 373-374. Ali FERŞADOĞLU fersadoglu@yeniasya.com.tr Yeni Asya 06 Aralık 2014, Cumartesi Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Webmaster Posted December 8, 2014 Author Share Posted December 8, 2014 Kur’ân ilimleri ve “350.000 tefsir” Ulûmü’l-Kur’ân; Kur’ân’la doğrudan ilgili olan ilmi disiplinleri muhtevidir. Bunlar: Hadis, tefsir, kelâm, fıkıh, tasavvuf, ahlâk, siyer, alet ilimleri, ali ilimler vs. şeklinde sıralanabilir. Alt disiplinler de olmak üzere Kur’ân’da 77 bin ilim dalından, lafzen, imaen, remzen, işareten, hafiyen vs. bahsettiği ifade edilmektedir. Kur’ân ile direkt ilgisi olmayan, yorumunda dolaylı olarak yararlanılan ilimlerin Kur’ân ilmi saydığı anlaşılmaktadır. Dolaylı da olsa Kur’ân’ın tıp, astronomi, matematik, fizik, kimya, coğrafya, biyoloji, jeoloji gibi fen ilimleri, Ruhiyat (psikoloji), içtimaiyat (sosyoloji), talim-terbiye (eğitim), edebiyat, dil, folklor gibi sosyal ilimler olarak ele alınmalı. Evet, bu ilimler, Kur’ânî oldukları halde, her ne kadar, direkt Kur’ân ilimlerinden sayılmamışsa da, Kur’ân ilmi muhtevasındadırlar. Zira, Kur’ân’da, “Yaş ve kuru ne varsa apaçık bir kitapta yazılmıştır.”1 ferman edilir. “Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.”2 mealindeki Âyet de, buna işaret ediyor olmalıdır. Bu değerlendirmelere göre Bediüzzaman Said Nursî; Müslümanların yazdığı kelâm, fıkıh, tasavvuf, ahlâk, edebiyat, dil, siyer, tarih, psikoloji (ruhiyat), pedagoji, eğitim, sosyoloji (içtimaiyat) coğrafya, tıp, astronomi, fizik, kimya, biyoloji, ilm-i hayvanat (zooloji) vs. bütün mânevî, fen ve sosyal ilimleri tefsir kabul etmektedir. Yani, Müslümanlar, tefekkür, ilim, araştırma, gözlem; atom (zerre), hücre, unsur, uzuv, beden, kalp, duygular, mide, yani tıp, fizik, kimya; kalem, kâğıt, kitap, yazı (hat), kuşlar, balıklar, denizler vs., vs. hakkında da binlerce kitap yazmışlardır. Bunlar hakkında binlerce kelime, yüzlerce âyet-i kerime mevcuttur. Bunlar da Kur’ân’ın tefsiri sayılmaz mı? Hatta, seyahat (kültürel gezi) kitapları da tefsir sayılabilir. Ki, Kur’an, 15 asır önce, “turistik”, geziye, “gözlem” ve özellikle “inanç ile ibret ve kültürel” boyutları katarak derinlik kazandırmıyor mu? Teşvik etmiyor mu? Birkaçının meali şöyledir: “De ki: “Yeryüzünde dolaşın da önceki milletlerin sonlarının nasıl olduğuna bakın.”3 Dipnotlar: 1- En’am Sûresi: 59. 2- Nahl Sûresi, 43. 3- Rum Sûresi, 42. Ali FERŞADOĞLU fersadoglu@yeniasya.com.tr Yeni Asya 08 Aralık 2014, Pazartesi Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.