Webmaster Posted January 21, 2015 Share Posted January 21, 2015 Basın hürriyeti altında İslam düşmanlığı „Eğer dikkatli olmazsanız, gazeteler sizin mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise sevmenizi sağlar.“ Malcolm X Önce tarifi doğru yapmamız gerekiyor. Basit bir ırkçılık ile karşı karşıya değiliz. Bu düşmanlık ırka değil, İslam dinine yönelik. İslamofobi´den de bahsetmek mümkün değil. Çünkü fobi bir korkudur. Bilmediğinizden korkarsınız. Bu nedenle sorun net bir İslam düşmanlığıdır. Adını böyle koymak lazım. Teşhis yalnış olursa muayene de etkisiz kalır. Bu düşmanlık belli bir ülkeyle sınırlı değil. Uluslararası bir İslam düşmanlığı var. Bu gruplar 2010´dan beri uluslararası kongre ve toplantılarda buluşuyorlar. Çözüm icin toplumdaki bu düşmanlığın sosyolojik ve psikolojik sebebleri araştırılmalı. Toplumu İslam´a düşman yapan faktörler belirlenmeli. Bu faktörlerin başında maalesef siyaset ve medya geliyor. Bu bağlamda siyaset ve medya acilen dilini değiştirmeli. Basın özgürlüğünü hepimiz destekliyoruz. Fakat bu kılıf altında İslam düşmanlarını beslememek gerekir. İfade ve basın özgürlüğü karşıdakini aşağılamak manasına gelmez. Eleştirinin dahi uslubu vardır. Bunu görebilmek için Almanya´daki büyük dergilerin kapaklarına bakmak yeterlidir. Uyum tartışmaları sürekli müslümanlar ekseninde yapılıyor. Müslümanlar tarafından yapılan menfi hareketler dinleri ile bağdaştırılıyor ve farklı bir semantik kullanılıyor. 2014 senesinin Temmuz ayının sonunda büyük bir gazete´de yardımcı genel yayın yönetmeni İslam´ı aşağılayan bir makale kaleme aldı. O gün, böyle yazılar yüzünden camiler yanabilir demiştik. Ardından 14 gün geçti, Almanya´da cami yangınları serisi başladı. Ocak ayındaki Paris saldırısından sonra amerikan bir medya devi çıkıyor ve tüm müslümanları sorumlu tutuyor. Ardından kendi televizyon kanalında müslümanlara küfrediliyor ve müslümanların öldürülmesi isteniliyor. Ve Paris saldırılarından sonra medya´nın haberleri yansıtma şeklinin büyük bir payı ile bir haftada sadece Almanya´da 50´ye yakın ve Fransa´da 50´den fazla cami saldırısı oldu. Okullarda müslüman öğrencilerinin dışlandığını duyuyoruz. İroniktir ifade özgürlüğünden bahseden Paris´deki dergi´den 2008´de 16 senedir bu dergide çalışan Maurice Sinet, „Yahudi karşıtı bir makale“ yazdığı için işten atılıyor. Malcolm X, hem yukarıda verdiğim „Eğer dikkatli olmazsanız, gazeteler sizin mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise sevmenizi sağlar.“, hem de „Dünyadaki en güçlü işletme medya. Suçluyu suçsuz, suçsuzu suçlu yapma güçleri var. Çünkü kitlelerin zihinlerini kontrol ediyorlar.“ diyerek anlatmak istediğimize tam parmak basıyor. Global dünyadaki terörist olaylar´da İslam´a mal edilmeye çalışılıyor. İslam düşman olarak gösterilmek isteniliyor. Neden? Çünkü Orwell´in sözleriyle „Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür.“ Eğer bir düşman olmassa, “güçlüler“ de egemenliklerini sürdüremezler. Topluma korkacakları düşmanlar lazım ki, egemenlere sarılsınlar. Yani zorla Huntington´un „Medeniyetler Çatısması“ gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Halbuki ortada din savaşları diye bir şey yok. Siyasi ve ideolojik savaşlar var. Güç ve egemenlik için yapılan savaşlar var. Arap dünyasında yıkılan ve yok olan devlet yapıları sebebiyle haydutların ilahiyatçı kılıfıyla teröristlik yaptıklarını görüyoruz. Sosyolojinin kurucusu İbn-i Haldun „Tarih, tekerrürden ibarettir“ diyor. Mehmet Akif´de ilave ediyor: „Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?“ Dolayısıyla birşeylerin değişmesi için illa birisimi ölmeli? Kaç tane cami saldırısı oldu son haftalarda. Artık istatistik bile tutamıyoruz. O kadar fazla. İslamdüşmanları, kendileri için özel bir gün olan Noel gününde bile saldırı yapabiliyorlarsa bu durumun aciliyetini gösterir. Bizler yine de sakin ve sağduyulu davranmaya devam ediyoruz. Son olarak biraz da özeleştiri yapalım. Bielefeld´de 10.000´den fazla kişinin önünde yaptığımız konuşmadan sonra bir çok mesaj geldi. Bir çoğu tanımadığım kişilerden ve almanlardan. Benim ilgimi müslümanlardan gelen mesajlar çekti. Neredeyse hepsi aynısını söylüyor. „Çok şükür birisi çıkıp da düşüncelerimizi eğirmeden, kıvırmadan söyledi.“ Facebook'daki tüm yorumlar da neredeyse bu şekilde. Benim böyle bir iddiam yok. Fakat sosyolojik olarak bu mesajlara baktığımızda şunu görüyoruz: Milletimiz, karşısında kravatlı görünce birden düşüncesini değiştiren insanlardan bıktı. Kendi aralarında olduklarında eleştiren, alman siyaset ve medyanın karşısına çıkınca şizofrenik tavırlar gösterenlerden sıkıldı. Daha önce de yazdım: Bazıları aşağılık kompleksi nedeniyle herşeye „evet“ diyorlar, bazıları da makamlarını kaybetmemek için herseyi kabul ediyorlar. Bu sebeple eleştirileri çok sınırlı kalıyor. Halbuki dünyadaki en yüksek makam ahirete nispeten beş para etmez. Dolayısıyla hakikat söylenince ne kaybedilecek? Zaten karşındaki alman olsun, ne olursa olsun, onlar da şeffaflık aramıyor mu? İnsan, psikolojisi gereği seffaflığı sever. Vehim ve vesveseyi sevmez. Güven ister. Toplumdaki ortak sorunlarımızı çözebilmek için bu şeffaflık ve açıklık şart. Kaldıkı Cenab-ı Allah´ı bulan neyi kaybeder ve O´nu kaybeden neyi kazanır? Hareketlerimiz bu prensibe göre olmalı. Benim çıkardığım mesaj bu. Cemil Şahinöz, Arastirmaci Yazarlar, 21.01.2015 http://arastirmaciyazarlar.com.tr/haber/3979-cemil-sahinoz-basin-hurriyeti-altinda-islam-dusmanligi.html Haber Ayna, 22.01.2015 http://www.haberayna.com/yazarlar/cemil-sahinoz_22/basin-hurriyeti-altinda-islam-dusmanligi_597.html Moral FM, 22.01.2015 http://www.moralfm.com.tr/#basin-hurriyeti-altinda-islam-dusmanligi-cn150654.html Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts