Webmaster Geschrieben 4. August 2010 Teilen Geschrieben 4. August 2010 Prof. Dr. (ODTÜ) Yasin Ceylan, Radikal'in 'ÝKÝ' ekinde yazdýðý yazýsýnda Ýslam-Batý ikileminde çözüme giden en doðru yolun Bediüzzaman Said-i Nursi’nin açtýðý yol olduðunu yazdý. Ýslam dininin gelecek kuþaklara tevarüs edecek olan özü ve cevherinin Risale-i Nurlarda olduðuna iþaret eden Ceylan 'Modernite Hýristiyanlýðý ram etmiþken Ýslam’la neden baþ edemedi' sorusuna da cevap verdi. Ýþte Prof. Dr. (ODTÜ) Yasin Ceylan'ýn yazýsý Ýslam dini, hem Ortadoðu’daki baskýcý totaliter rejimlerin hem de bunlara karþý mücadele veren ezilen kitlelerin baþvurduðu bir kurtarýcýdýr. Her türlü zulüm için Ýslam’dan icazet alýnabildiði gibi, her türlü haksýzlýða karþý baþkaldýrýnýn fetvasý da bu dinden alýnabilir. Mustafa Kemal, Kurtuluþ Savaþý’nda, dini hamaset retoriðini kullanarak, iþgal güçlerine karþý, dindar halký arkasýna aldý. Ýç ve dýþ muhaliflere karþý baþarý elde ettikten sonra, modernleþme adýna, Osmanlý’dan devralýnan dini deðerler ve kurumlarýn yerine, Batý dünyasýnýn deðer ve kurumlarýný yerleþtirmeye çalýþtý. Bu radikal reformlarý hazmedemeyen muhafazakâr kesimler, Kemalist mantaliteye karþý, Ýslam adýna büyük bir mücadele baþlattýlar. I. Dünya Harbi’nden sonra emperyalist güçlerin iþgalindeki Libya, Cezayir, Mýsýr, Suriye gibi Müslüman milletler, kutsal Ýslam topraklarýna ayak basan yabancý güçlere karþý Ýslam dininin þan ve þerefini korumak, Müslüman’ýn haysiyet ve kerametini kirletmemek davasýyla, fevkalade bir direniþ hareketi baþlattý. Ancak yabancý güçlerden memleketi kurtaran iktidarlar, totaliter ve hatta dikta rejimleri benimseyerek halklarýna zulmetmeye baþlayýnca, bu sefer Ýslam, bu maðdur kitlelerin imdadýna koþtu. Bugün Ýslam ülkelerinde, kendi devlet ve rejimlerine karþý mücadele veren birçok Ýslami hareket mevcut. Siyaset ve güç Ýslam dininin iktidar mücadelelerinde hem amaç hem de araç olarak kullanýlmasý, hem zalimin hem de mazlumun hesabýna gelmesi, birçok dünyevi teþebbüste referans olarak gösterilmesi, ona yýlmayan bir hayatiyet kazandýrdý. Medeniyetler çatýþmasýnda, Batý’ya muhalif diðer dünya görüþleri arasýnda, Batý’nýn yaþam modeline ve deðerlerine en sert direnci sergileyen, yine Ýslam’dýr. Ýslam dininin bu özelliði, Ernst Gellner’e göre Ýslam’ýn sahip olduðu bir “öz” sebebiyledir. Bu sayede modernite, Hýristiyanlýðý ram etmiþken Ýslam’la baþ edemedi. Dýþarýdan bakýldýðýnda, Ýslam dininin bu dinamik yapýsý, zamana mukavemet açýsýndan, pozitif bir niteliktir. Ancak, Ýslam dininin temel kaynaklarý olan Kuran ve hadislere bakýldýðýnda, bugünkü vaziyet, hedef edinilen ideal insan modelini inþa etmekten uzak. Hatta hedeften bir sapmadýr. Siyaset ve güç mücadelesine bu kadar bulaþmýþ bir din, asýl misyonu olan ruh terbiyesini icra edemez. Bu derece dünyevileþen bir aþkýn deðerler sistemi, Tanrý insan iliþkisini, ruh temizliðini, ahlaki deðerleri nasýl telkin edebilir? Türkiye’deki Ýslami gruplarýn söz ve fiillerine baktýðýmýzda, karþý olduklarý dünyaperestlerden pek de farklý olmadýklarýný görüyoruz. Gazete ve televizyonlarýnda, geçici nimetler uðruna doðru olandan ve erdemlerden nasýl saptýklarýný görüyoruz. Güç mücadelesinde, diðer meþreplerden fark yaratmadan, birçok salim olmayan vasýtayý kullandýklarý bir vakýadýr. Ýslamcý cemaatler ve önderleri, günümüzde, kendi dýþýndaki medeniyetleri etkileyen Batý dünyasýnýn yaþam kodlarý ve deðerleri konusunda, Ýslam’ýn yorumunu ve Müslüman’ýn duruþunu belirlemek durumundadýr. Türkiye ve diðer Ýslam ülkelerindeki din ulemasýnýn, sosyal yaþamda ve devlet yönetimindeki nakýsa ve cürümlere iþaret edip “ideal Ýslam devletinde bunlar olmaz” diye vaaz etmelerinin pek bir anlamý yok. Ýdeal bir devlet ve toplum adýna her þeyi eleþtirebilirsiniz. Ancak o ideal devlet ve erdemli millet nerede diye sorulunca, ya geçekleþmiþ bir örnek veya gerçekleþebilir bir teori sunmanýz gerekir. Günümüzde þeriatla yönetilen Müslüman ülkeler, insanlýða yeni deðerler sunamýyorlar. Bu ülkelerdeki toplumsal yaþam, Müslüman olmayan milletleri cezbetmediði gibi, Müslüman halklarý bile hoþnut etmiyor. Ýmanlý diye erdemsiz bir insaný kendine yakýn sayýp imaný olmayan erdemliyi kendinden uzak saymak, aydýn bir insaný ne derece ikna edebilir? Tanrýya olan inancý bir imtiyaz sayýp günah iþlemeye cesaretlenen ve affedilmeye umutlanan bir mümin ile imaný nakýs olduðu için bu imkândan mahrum kalan insanýn durumu nasýl anlatýlabilir? Farklý dinler Bir mümin çoðulcu bir toplumda nasýl yaþayacaktýr? Kendi inançlarýnýn doðru, diðerlerininkinin batýl olduðunu mu iddia edecek? O zaman onu hak olan dine mi çaðýracak? Batýl bir inanca sahip bir kimseyle dost ve kardeþçe yaþayabilecek mi? Bir Müslüman, baþka bir dinden olan bir kimseye veya hiçbir dine baðlýlýðý olmayan bir kimseye, sýrf insan olmasýndan dolayý, temel hak ve özgürlüklere sahip olduðunu kabullenerek ona saygý duyacak mý? Yoksa onu ikinci derecede bir insan sayýp ýslah ve hidayete muhtaç mý görecek? Ýslam ulemasý, son bir asýrdýr, tüm çabalara raðmen bu sorulara cevap veremedi. Ýslam dinini bir tepki inancý haline getirip güç ve iktidara heveslendirdi. Ortaçaðda bir medeniyet dini haline gelip insanlýða ahlak ve erdem sunan bu din, çaðdaþ Batý medeniyeti karþýsýnda þaþýrýp kaldý. Miladi 8. asýrda iþgal ettiði topraklarda karþýlaþtýðý Helen kültürü karþýsýnda korkuya kapýlmadý, Platon’u ve Aristo’yu kendi diline çevirdi, Farabi, Ýbn Sina ve Ýbn Rüþd gibi büyük düþünürler yetiþtirdi. Ýslam âlemi, yaþamakta olduðumuz bu çaðda, Batý medeniyeti karþýsýnda benzer bir baþarýyý göstermekten uzak. Son bir asýr içinde, Ýslam ulemasýnýn Batý dünya görüþü, yaþam deðer ve pratiklerine karþý tavýrlarý iki þekilde oldu. Bir kýsmý Ýslam’ýn temel dogmalarýndan hareket ederek, Batý’ya ait her þeyi Ýslam’a aykýrý saydý. Bu tavrýn tipik mümessili Seyyid Kutub’dur. Bu zat, çaðdaþ medeniyetin tüm deðer ve kavramlarýný, bilim ve teknoloji sayesinde oluþan yenidünyayý, Ýslam öncesi Arap Cahiliyesi ile eþ tutarak, Müslümanlarý bu medeniyetten uzak tutmaya çalýþtý. Diðer bir kýsým ulema, yenidünyanýn nimetlerinden hareket ederek, Ýslam’ýn geleneksel dogmalarýný yeniden tevil etmeye çalýþtý. Bu ikinci tavrýn tipik temsilcisi, Cemalettin Afgani ile Muhammed Abduh’dur. Günümüz Türkiye’sinde bu misyonu Yaþar Nuri Öztürk yüklendi. Bu iki tavýrdan birincisi, yaþayan büyük bir medeniyetin meyvelerini Müslümanlara yasaklarken, ikincisi bu meyvelerin orijinini ve anlamlarýný tahrif ve tezyif ediyor. Ýslam âleminde, bir çözümmüþ gibi, az çok revaç bulan bu ikinci ekol, aslýnda hem Ýslam dininin esaslarýna hem de Batý dünya görüþünün temel kaynaklarýna yapýlmýþ büyük bir haksýzlýk, derinden bir saptýrma ve intihaldir. Çözülmeyen ikilem Siyasi Ýslam, Ýslam-Batý çýkmazýna bir çözüm arayýþý yerine, güç mevzilerini ele geçirme çabasýdýr. Bu mevzileri ele geçirince, “Ýnsanlara takdim edeceðin ne hediyelerin var?” diye sorulduðunda, bunun cevabý bir “hiç”tir. Toplumda mevcut olan olumsuzluklarý istismar ederek, onlara hayali bir kurtuluþu vaat eden, ahlaki deðerlerden yoksun, bir kandýrma sanatýdýr. Ne yukarýda zikredilen iki yola ne de siyasi Ýslam’a iltifat eden üçüncü bir yol da kýsmen denendi. Bu yol, daha öncekilerin çözemedikleri Ýslam-Batý ikilemini çözebilmiþ deðil. Ancak, ne Seyyid Kutub gibi realiteden kaçmýþ ne de Afgani ve Abduh gibi Ýslamý tahrif ve taðyire yeltenen bir yoldur. Bu yol, büyük mütefekkir Bediüzzaman Said-i Nursi’nin açtýðý yoldur. Bu yolda Ýslam, bir ahlak ve ruh disiplini olarak takdim ediliyor. Ýslam dininin gelecek kuþaklara tevarüs edecek olan özü ve cevheri de budur. Ancak günümüzde, bu mirasa hak iddia edenlerin, onu bariz güzergâhýndan nasýl saptýrdýklarýný müþahede ediyoruz. Fevkalade sinsi bir planla, ahlak ve ruh temizliðinden ibaret olan bu davayý, nasýl tahrif ettiklerini görüyoruz. Bu davanýn yeni, sözde temsilcileri, bu nurlu misyonu, kendi þahsi kapris ve siyasi emellerine alet etti. Bunlar, Said-i Nursi’nin þakirtleri olamazlar. Tüm kadrolarýyla, onun ilim ve fazailine ulaþamazlar. Siyasi Ýslam’ýn dine ve mütedeyyine nasýl bir felaket vaat ettiðini, güzel ahlak ve kâmil insan projesinden ibaret olan din davasýnýn, siyasetin entrikalarýndan uzak tutulmasý gerektiðini, bir asýr önce fark eden bu büyük düþünüre, minnettarlýðýmýzý ifade ederken, ona, Tanrýdan rahmet ve ilahi ihsanla taltif edilmesini dileriz. Radikal Gazetesi, 04.08.2010 Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.