Webmaster Posted February 28, 2010 Share Posted February 28, 2010 Askerden atýldýktan sonra Ömrümün "Ýki Darbe Arasýnda" kalan hüzünlerinden birkaç satýrý sizlerle paylaþmak geçti içimden. 28 Þubat'ýn yýldönümünde esen rüzgârlarýn þiddetini hatýrladým yeniden. Çok þey olmuþtu. Bunlarý size yeniden hatýrlatacak deðilim. Hayýr, olanlarý hatýrlatýp içinize yeniden kor býrakmak deðil niyetim. Bunun için o zaman baþýma neler geldiðini, neler yaþadýðýmý anlatmayacaðým size. On beþ yýl boyunca giydiðim beyaz üniformayý hiçbir leke sürmeden çýkardýktan sonraki hissiyatýmý paylaþacaðým yalnýzca. Belki askerden atýlmýþ olan insanlarýn bugünkü hissiyatlarýna tercüman olabilirim diye... Belki sona ermesi gereken bir sýzýya dikkat çekebilirim diye... Belki gözlerden boþalýp gelen yaþlardan bir damlasýný olsun dindirebilirim diye... Ýlginç zamanlardý ve savrulan insanlar vardý. Olanlarý anlatmak zordan da zor... "Ne diyeyim bilmem ki... Bazen bir haber dinliyorum ve eski komutanlarýmdan birinin öldüðünü duyuyorum. Cenazesine gidip onu bir de musalla taþýnda görmek ve helalleþme faslýnda imam "Merhumu nasýl bilirdiniz?!" diye sorduðunda tek baþýma "Kötü bilirdim!" diye baðýrmak geçiyor içimden. Ýyi niyetimi bozmuyorum, varsýn o da affedilenlerden olsun diyorum. Ama yine de vicdaným onu affetmekte zorlanýyor. Bazen bir emekli komutan, hani ordudan ihracýma sebep olduktan veya en azýndan onay verdikten sonra kendisi de emekli olunca günah çýkartýr eda ile benimle görüþme talep ettiðinde gidip gitmemekte, yüzüne bakýp bakmamakta tereddüt ediyorum ve çok kötü bir hastalýðýn pençesinde ýstýraplar çektiðini düþünüp merhameten görüþmeyi kabul ediyorum ama yanýna giderken içimden kendisiyle yine kendisi gibileri bu ülke çocuklarýna yaþattýklarý acýlardan dolayý ötelerden de öteye, gerçek mahkemeye havale ediyor, hüzünleniyorum ama yüz yüze gelince asla "Beter ol!.." diyerek kendimce teselli aramýyorum. Bazen telefonum çalýyor ve çoook eskiden TSK'da beraber çalýþtýðýmýz birisi bana selam verip kendisini hatýrlayýp hatýrlamadýðýmý soruyor. Anlýyorum ki emekli olmuþ!.. Vaktiyle ben askerden atýlýnca hemen sýrtýný dönüverenlerden biri... Nezaketimi bozmuyorum, güler yüz gösteriyorum. Ama içimdeki kýrgýnlýk kaybolmuyor. Bazen bahriye için yayýnladýðým kitaplardan biri elime geçiyor, aralarýna hatýralarýmýn sýkýþýp kaldýðý sayfalarýný hüzünle karýþtýrýyorum ve bu kitaplarý hazýrladýðým sýralarda masamda, eski Türkçe yazý ile orijinal nüshalarýný gören bazý yobaz amirlerimin "Herif odasýnda Kur'an okuyor!" diye þikâyete baþladýklarýný hatýrlýyor, üzülüyor, "Hey gidi günler hey!" diyorum. Dudaðýmda bir küçük tebessüm kalýyor, ama bir ucunda mutlaka acýtan bir hüzün yaþýyor. Bazen benimle ayný kaderi paylaþan birilerinin aç kaldýðýný, ailelerinin daðýldýðýný, çocuklarýnýn okula bile gidemediðini, bulduklarý iþlerden sýrayla ve tekrar tekrar atýldýklarýný, hatta belki birilerinin de artýk dayanamayarak intihar ettiklerini duyuyorum. Ýçimden, varýp sebep olanlarýn yakasýndan yapýþmak geliyor, týpký onlar gibi gücün kanunu ile bunu bir de onlar hissetsin istiyorum, ama öfkem çabuk geçiyor, kendimi toparlýyorum ve hatta dilim varýp bir beddua bile edemiyorum. Bazen benim veya çocuklarýmýn bir saðlýk sorunu yüzünden bir hastaneye baþvuruyoruz ve saðlýk fiþimizi kontrol eden hemþire þaþkýn þaþkýn yüzümüze bakýp "Sandýk Emeklisi ne demek?" diye soruyor. Ýzahta zorlanýyoruz. Çünkü saðlýk karnelerimizde ve benim emekli cüzdanýmda ne anlama geldiðini bizim de çözemediðimiz "Sandýk Emeklisi ibaresi yer alýyor. Kaçak veya sahte bir cüzdan taþýyormuþ gibi algýlanmanýn mahcubiyetiyle bunu soran hemþireye veya hekime yorumlar yapýyor, bazen de açýkça TSK'dan atýldýðýmýzý söylüyoruz. Ama eski günleri hatýrlatan bu karttan için için nefret ettiðimizi birbirimize hiç itiraf etmiyoruz. Bazen, düþünce ve dünya görüþü benimkiyle çatýþanlar, sýrf bana üstünlük saðlamak veya bana ideolojik güvensizliklerini göstermek için, týpký medya mensuplarýnýn hedefteki adam hakkýnda haber yakalama heyecanýyla mikrofon uzatýþlarý gibi soruyorlar; "Ordudan atýlmýþ biri olarak..." Ve gariptir, bu cümleyi söylerken sanki ben devlete ve millete karþý ihanet içindeymiþim gibi küçümseyici ve suçlayýcý bir tavýr da takýnýyorlar. Böyle baþlayan bir cümle benim yüreðimi her defasýnda yeniden kanatmaya yetiyor ama ben o kanamayý hiç kimseciklere göstermiyorum!.. Bazen, devlete ve millete küsmem gerekirken bilakis onlar için gece ve gündüz demeden çalýþarak ve bu sözleri söyleyenlerden daha fazla gayret ve çaba sarf ederek vatana ve millete olan sevgimi gösterirken yüreðimi yokluyorum ve hani birisini seversiniz... Onun için yanar yakýlýrsýnýz... Öyle iþte... Sonra vatana küsmem gerektiðini söyleyenlere, "Sevgilinin lûtfunu gördüðünüz zaman onu sevmek kolaydýr, peki ya kahrýný görünce de sevebilir misiniz?!.." diye sormak geçiyor içimden, ama bu aþk yüreðimi çizik çizik ediyor, sözler boðazýma düðümleniyor, söyleyemiyorum!.. Bazen býçaðýn kemiðe dayandýðý anlar oluyor, sonucunu alamayacak olsam bile mahkemelere verip içimdeki öfkeyi kusmayý düþünüyorum. Ta ki Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi'ne kadar gideyim istiyorum. Sonra kendi ülkemi kendimden olmayan birine þikâyet etmeyi nefsime yediremiyorum... Bazen bana kötülüðü dokunanlardan bir yolla da olsun intikam almayý istediðim oluyor; ama "Deðmez..." diyorum, "Enerjini boþa harcama, üretmeye bak, madem bir gün gelip tarih, o acýmasýz hükmünü verecek, o vakit onlar kötü bellenip unutulurken senin adýn iyiler arasýnda anýlsýn ve senden bu dünyaya bir þeyler kalsýn!" Onlarýn unutulma sürecine inat ben durmadan çalýþýyorum, çalýþýyorum ve her çalýþmadan bir parça elem, içimde yeniden yer ediniyor, ama yine de bunu kimseyle paylaþamýyorum. Bazen kaybolmuþ on beþ yýl gibi on beþ yýllýk hatýralarýmý unutmak, ömrümün on beþ yýlýný kayýtlardan silmek, hafýzamý temizlemek ve bir daha askerliðin adýný anmamak istiyorum. Ama hayýr, böyle bir anlayýþ benim seciyeme uymaz, diyorum, askerlik anýlarýmýn da hayatýma yeniden dönmesini bekliyorum ve "Mehmetçik, adýyla, ruhuyla, anlayýþ ve þecaatiyle benimdir!" deyip bayraðým kadar, vataným kadar onu da yeniden seviyor, baðrýma basýyor ve huzurunda yeniden topuk selamý veriyorum. Bazen bir düþünce alýp götürüyor beni;... Bazen bir hayalin peþinde... Bazen bir olay... Bazen bir... Bazen... Bazen neler olmuyor ki!... Konfüçyüs, "Artýk karanlýða sövmeyi býrak! Kalk, Allah aþkýna bir mum da sen yak!" der. Galiba YAÞ kararlarýna yargý yolu açýlýp da aklandýðým güne kadar bu böyle sürüp gidecek diye bu satýrlarý yazdým... Iþýðý görmek isteyenler için bir mum niyetine... Merak ediyorum; acaba bencileyin 1665 kiþinin "bazen"lerle bekletilen trajedisi bu defa sona erecek mi; birileri bunun için bir þeyler yapacak mý?!.." Yýl 2010. Türkiye'deyiz. Ýnanýyorum ki YAÞ maðdurlarýna yargýlanma hakkýnýn verilmesi topluma karþý 28 Þubat ayýbýndan kurtulmanýn da bir göstergesi olacak. Ve yine inanýyorum ki YAÞ kararlarý yargýya açýlmadan 28 Þubat sendromu semalarýmýzý terk edip gitmeyecek. 27 Mayýs ve 12 Eylül darbelerinin yargýdan geçirilen sanýklarýna bile itibarlarý iade edilen, demokratik açýlým ile herkesi kucaklamayý hedef alan, faili meçhul cinayetlerin diyetini ödemeye azmeden bu güzel ülkede, maðduriyetleri gün kadar âþikar olan bu insanlara da yargýlanma hakký verilmesini istemek çok mudur sizce? Ýstemek benden!.. Ýcraatý yapacak olan ise ya sizsiniz, yahut sözünüzün ulaþtýðý kiþidir. Iskender Pala, Zaman, 28.02.2010 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.