derguiz Geschrieben 22. Januar 2010 Teilen Geschrieben 22. Januar 2010 PROF. DR. ÞENER DÝLEK HOCAMIZLA NUR’UN TEDRÝS RAHLESÝNDE-2 -“Efendim, müsaade ederseniz sualime dönmek istiyorum. Risale-i Nur, çok önemli bir eser.. Yüz binlerce, milyonlarca insan bu eserleri hiç usanmadan sürekli bir biçimde ve dikkatle okuyorlar. Risaleleri okuyanlarýn da hayatlarýnda büyük deðiþimler oluyor. Ýsterseniz önce bu deðiþimi konuþalým. Risale-i Nur’da ne gibi özellik ve hususiyetler var ki, onu okuyanlar kýsa bir süre içinde gözle görülür bir deðiþim yaþýyorlar. Nedir bu deðiþimin sýrrý? Risale-i Nur’un okuyucularý üzerindeki etkilerini nasýl deðerlendiriyorsunuz?” -Risale-i Nur’un muhataplarý üzerindeki ilk alameti, simalarda görülür, davranýþ kalýplarýnda müþahede edilir. Risalelerle yoðun meþgul olanlarýn simalarýnda salahat ve saffetin, ubudiyet ve ittikanýn, muhabbet ve uhuvvetin tezahürleri kendini gösterir. Kaba, çið, tutarsýz ve dengesiz hareketler; yerini nezaket, zerafet, itidal ve beþuþiyete býrakýr. Þüphesiz, bu farklýlýk ve deðiþimler okuyanlarýn kabiliyet, teveccüh, azim ve iradi cehdleri nispetinde hayata yansýr, aksiyon ve fiilî gayrete dönüþür. Kanaatime göre, bunun sebebi þudur: Risale-i Nur, insan hayatýna en lazým ve en zaruri olan hakikatleri gündeme getirir, dikkatlere sunar. Kalb ve idrakin, ruh ve latifelerin en lüzumlu ve en elzem meselelere tahsis edilmesinin önemini þiddetle vurgular; onlarýn yüzünü en yüksek, en ulvi ve en kudsî manalara çevirir; fýtratý kemale sevk eder. Daha açýkçasý, Risale-i Nur, her þeyden önce, Allah’ý anlatýr. Tevhid’i hakikat dili ve hikmet lisaný ile idraklere tescil ettirir, iman hakikatlerini kalblere nakþ eder, marifet nurlarýný gönüllere indirir, envar ve esrar-ý Kur’aniye ile ruhlarý dinlendirir ve göðüslere inþirah verir. Afakîleþen; malayanî, boþ ve lüzumsuz meselelerle zihnini kirleten, ruhunu karartan, aðzýný geveze, kalbini de periþan eden insanlarýn nazarlarýný bir istihale makinesi gibi yýkar ve temizler. Bitip tükenmeyen afakî meselelerin, siyasi çekiþmelerin ve lüzumsuz meþguliyetlerin insanlarýn iç dünyasýný boþaltacaðýný ve gönül dünyasýný karartacaðýný ibret ve hikmet dili ile açýklar. Fýtratlarý; âlî, ulvî, temiz ve güzel amellere, fiil ve icraatlara yönlendirir. Ýstidat ve kabiliyetlerin yüzlerini hayýrlý ve güzel iþlere çevirir. Hizmet meydanlarýnda hamiyetleri ateþler. Küçük dairede, yani kalb ve ruh dairesinde büyük vazifelerin; büyük dairede, yani afakî, içtimaî ve siyasî dairelerde ise küçük vazifelerin olduðunu beyan eder. Nazarlarý enfüsî tefekküre yoðunlaþtýrýr. Ömür dakikalarýný ahiret adýna mayalar, faniden bakiye yol açar. Evet, Risale-i Nur, Kuran’dan telemmü eden iman nurlarý ile insanlarý maddi ve manevi zararlardan muhafazaya çalýþýr, kilitlenmiþ hissiyatlarý çözer, kirlenmiþ duygularý temizler, hayata ölçü koyar, vicdana muhasebe sorumluluðunu yükler. Risale-i Nur’un dersleri ile ömür bereketlenir, zamanýn kadr u kýymeti anlaþýlýr. Ýstidat ve kabiliyetlerin inkiþafý sürat peyda eder. Hayat tatlýlaþýr, bakýþ güzelleþir, simalar þirinleþir, gönül dostlarý ziyadeleþir, himmetler büyür, hamiyetler yükselir, gayretler artar, dava ruhu inkiþaf eder. Risale-i Nur, afakî, lüzumsuz, kirli, bulanýk fikir ve düþüncelere itibar etmez. Akýl, kalb ve ruhlarý boþ laflar, malayanî konuþmalar, siyasi çekiþme ve cidalleþmelerden uzak tutar. Ruhlarý dinlendirir; kalpleri tesbih ve tazime, akýllarý hikmet ve hizmete, dimaðlarý tefekküre sevk eder. Nazarlarý asýlsýz, boþ ve lüzumsuz meselelerden ebedî ve hayattar meselelere çevirir: “Evet bu zamanda merak ile, radyo vasýtasýyla, ciddî alâkadarane küre-i arzdaki boðuþmalara merak edip bakanlar, dikkat edenler, maddî ve manevî pek çok zararlarý vardýr. Ya aklýný daðýtýr manevî bir divane olur, ya kalbini daðýtýr manevî bir dinsiz olur, ya fikrini daðýtýr manevî bir ecnebî olur. Evet ben kendim gördüm: Lüzumsuz bir merak ile, mütedeyyin iken âmî bir adam -beride ilme mensubiyeti varken- eskiden beri Ýslâm düþmaný olan bir kâfirin maðlubiyetiyle aðlamak derecesinde bir mahzuniyet ve Âl-i Beytten Seyyidler Cemaatinin bir kâfire karþý maðlubiyetinden mesruriyetini gördüm. Böyle âmî bir adamýn, alâkasýz bir geniþ daire-i siyaset hatýrý için, böyle kâfir bir düþmaný mücahid bir seyyide tercih etmek, acaba divaneliðin ve aklý daðýtmaklýðýn en acib bir misali deðil midir? Evet haricî siyaset memurlarý ve erkân-ý harbler ve kumandanlara bir derece vazifece münasebeti bulunan siyasetin geniþ dairelerine ait mesaili; basit fikirli ve idare-i ruhiye ve diniyesine ve þahsiyesine ve beytiyesine ve karyesine ait lüzumlu vazifesini geri býraktýrmakla, onlarý meraklandýrýp ruhlarýný serseri, akýllarýný geveze ve kalblerini de hakaik-i imaniye ve Ýslâmiyeye ait zevklerini, þevklerini kýrýp havalandýrmak ve o kalbleri serseri etmek ve manen öldürmek ile dinsizliðe yer ihzar etmek tarzýnda, kemal-i merak ile onlara göre malayani ve lüzumsuz mesail-i siyasiyeyi radyo ile ders verip dinlettirmek, hayat-ý içtimaiye-i Ýslâmiyeye öyle bir zarardýr ki; ileride vereceði neticeleri düþündükçe tüyler ürperir. Evet herbir adam vatanýyla, milletiyle, hükûmetiyle alâkadardýr. Fakat bu alâkadarlýk, muvakkat cereyanlara kapýlýp millet ve vatanýný ve hükûmetin menfaatini bazý þahýslarýn muvakkat siyasetlerine tâbi' etmek, belki aynýný telakki etmek çok yanlýþ olmakla beraber; o vatanperverlik, milletperverlik hissinden ve vazifesinden herkese düþen vazife bir ise, kendi kalb ve ruhundan, idare-i þahsiye ve beytiye ve diniye ve hâkeza çok dairelerde hakikî vazifedar olduðu hizmet ve alâka ve merak on, yirmi belki yüz'dür. Bu ciddî ve lüzumlu bu kadar çok alâkalarýn zararýna olarak, o bir tek lüzumsuz ve ona göre malayani olan siyaset cereyanlarýna feda etmek, divanelik deðil de nedir?” “Biz de, bütün kuvvetimizle bunu tasdik ediyoruz. Çünki bunu kendimizde ve gördüðümüz dostlarýmýzda tecrübelerle müþahede ettik. Hattâ çoklarý meraklarýndan, cemaati belki de namazý terkeder derecede ifratla, tam namaz vaktinde konuþan radyoyu dinliyor. Mimsiz medeniyetin sefahet ve dalalet ve Ýslâm'a ettiði ihanet cezasý olarak mütemadiyen baþýna gelen tokadlara ve boðuþmalarýna ve geniþ siyaset dairelerine alâkadarane dikkat etmekle; ve nefesi zehirli ve baþý sarhoþ þahýslardan radyoda ders almak, kudsî ve mühim vazifelerine de tam zarar ediyorlar.(Risale-i Nur þakirdlerinden Emin, Feyzi)” Evet, maddi, malayani, afaki meseleler ve siyasi boðuþmalar ile meþguliyetler insaný maneviyata karþý gabileþtiriyor, asýl ve ebedi meselelerin ihmaline sebep oluyor. Risaleler ile meþguliyet ise, insanýn nazarýný fenadan bekaya çeviriyor, kulluk ciddiyetine kuvvet veriyor. - “Risale-i Nur’u, temel nitelikleri ve özellikleri; yüklendiði görevler ve taþýdýðý vasýflar itibariyle daha detaylý ve daha derinliðine bir biçimde nasýl deðerlendirebiliriz? Bu deðerlendirmenizi bir tasnif mantýðý içinde ana baþlýklar þeklinde sýralamanýz mümkün mü?” Evet mümkün.. Ama tahkikî bir tasnif, fikrî bir dirayet ve rusuhiyet ister. Böyle bir tasnife ne derece muktedir olabilirim? Bunu bilemem. Genel çerçeve içerisinde bir deðerlendirme yapmak mümkün.. Þüphesiz, meseleleri tasnifî bir biçimde ele almanýn pek çok güzelliði var; her þeyden önce, tasnif ile farklý boyutlar dikkatlere sunulur. Bu farklýlýklar zihinlere açýlým kazandýrýr. Meselelere deðiþik açýlardan bakmak ve vakalarý farklý pencerelerden izlemek fikirlere derinlik verir, ülfeti daðýtýr. Hem, bilgiler tasnif eleðinden geçince, daha berraklaþýr ve hafýzalarda daha kalýcý olur. Evet, Risale-i Nur’daki hususiyetleri ana baþlýklar altýnda þöyle sýralayabiliriz: BÝRÝNCÝ NOKTA: Risale-i Nur, bu asýrda en alî bir ders-i hakikat, en derin bir ilm-i akide, en yüksek bir marifet-i imaniye ve en hayatdar bir mu'cize-i maneviye-i Kur'aniye’dir. Risale-i Nur, eczane-i Kur’aniye’den bir reçete-i imaniye ve ehl-i imanýn yaralarýný tedavi eden bir iksir-i manevîdir. O iksir mugaddidir, tadý güzeldir, kokusu hoþtur. Her akl-ý selim, ondan istifade eder, her gönül ehli ondan istifaze eder. Risale-i Nur, hamiyet ehlini ayaða kaldýrýr, aþk-ý Ýslamiyet çeraðýný tutuþturur. Dinleyenleri ferahlatýr, gönülleri Firdevsî bir cennete çevirir. Mütehayyirlere yol gösterir, hedef çizer. O dimaðlara ilim olarak akar, lisanlara hikmet olarak dökülür. Evet, Risale-i Nur’un mihverinde iman hakikatleri vardýr. Risale-i Nur, imaný taklitten tahkike yükseltir, tahkim eder. Ta ki, þeytanýn vesvese eli kalblere ulaþmasýn, zihinleri karýþtýrmasýn, göðüsleri daraltmasýn, vicdanlarý karartmasýn, dimaðlarý kemirmesin, kalpleri çürütmesin. Evet, Risale-i Nur, bu asýrda ihtiyacýný tam hisseden ciddi muhataplarýný tahkikî iman derecesine yükseltir. Ýmanýn tahkik derecesine yükselmesi ise, hayatýn en büyük gayesi ve aklý baþýnda her müminin en ehemmiyetli meselesidir. Bakýn, bu mesele, yani, imaný tahkike çýkartmanýn iki yolu Kastamonu Lahikasý’nda þu þekilde beyan edilmiþtir. Birinci yol: “Ýman-ý tahkikî ilmelyakînden hakkalyakîne yakýnlaþtýkça daha selbedilmeyeceðine ehl-i keþf ve tahkik hükmetmiþler ve demiþler ki: Sekerat vaktinde þeytan vesvesesiyle ancak akla þübheler verip tereddüde düþürebilir. Bu nevi iman-ý tahkikî ise yalnýz akýlda durmuyor. Belki hem kalbe, hem ruha, hem sýrra, hem öyle letaife sirayet ediyor, kökleþiyor ki, þeytanýn eli o yerlere yetiþemiyor; öylelerin imaný zevalden mahfuz kalýyor. Bu iman-ý tahkikînin vusulüne vesile olan bir yolu, velayet-i kâmile ile keþf ve þuhud ile hakikata yetiþmektir. Bu yol ehass-ý havassa mahsustur, iman-ý þuhudîdir.” Ýkinci Yol ise, “Ýman-ý bilgayb cihetinde sýrr-ý vahyin feyziyle bürhanî ve Kur'anî bir tarzda, akýl ve kalbin imtizacýyla hakkalyakîn derecesinde bir kuvvet ile, zaruret ve bedahet derecesine gelen bir ilmelyakîn ile hakaik-i imaniyeyi tasdik etmektir. Bu ikinci yol; Risalet-in Nur'un esasý, mâyesi, temeli, ruhu, hakikatý olduðunu has talebeleri görüyorlar. Baþkalar dahi insafla baksa, Risalet-in Nur hakaik-i imaniyeye muhalif olan yollarý gayr-ý mümkin ve muhal ve mümteni' derecesinde gösterdiðini görecekler.” Evet, Risale-i Nur, kuvvetli iman dersleriyle bu asrýn insanlarýna manen Hýzýr gibi yetiþmiþ; müfsit ve habis fikirleri, batýl ve sapýk düþünceleri izale edip, Kur’an hakikatlerini akýl gözüne göstermiþ; göðüsleri inþiraha, kalbleri de itminana yükseltmiþtir. Yakîn nuruna kuvvet verip, latife ve duygularý sürur iklimine sevk ederek, muhataplarýný çok kuvvetli iman ve izan zevkine ulaþtýrmýþtýr. Bu sevk ve þevk Lahika mektuplarýnda þöyle dile getirilmiþtir: “Evliya divanlarýný ve ülemanýn kitablarýný çok mütalaa eden bir kýsým zâtlar taraflarýndan soruldu: "Risale-i Nur'un verdiði zevk ve þevk ve iman ve iz'an onlardan çok kuvvetli olmasýnýn sebebi nedir?" Elcevab: Eski mübarek zâtlarýn ekser divanlarý ve ülemanýn bir kýsým risaleleri imanýn ve marifetin neticelerinden ve meyvelerinden ve feyizlerinden bahsederler. Onlarýn zamanlarýnda imanýn esasatýna ve köklerine hücum yoktu ve erkân-ý iman sarsýlmýyordu. Þimdi ise köklerine ve erkânýna þiddetli ve cemaatli bir surette taarruz var. O divanlar ve risalelerin çoðu has mü'minlere ve ferdlere hitab ederler, bu zamanýn dehþetli taarruzunu def'edemiyorlar. Risalet-in Nur ise, Kur'an'ýn bir manevî mu'cizesi olarak imanýn esasatýný kurtarýyor ve mevcud imandan istifade cihetine deðil, belki çok deliller ve parlak bürhanlar ile imanýn isbatýna ve tahkikine ve muhafazasýna ve þübehattan kurtarmasýna hizmet ettiðinden; herkese bu zamanda ekmek gibi, ilâç gibi lüzumu var olduðunu dikkatle bakanlar hükmediyorlar. O divanlar derler ki: "Veli ol, gör; makamata çýk, bak; nurlarý, feyizleri al." Risalet-in Nur ise der: "Her kim olursan ol; bak, gör, yalnýz gözünü aç, hakikatý müþahede et, saadet-i ebediyenin anahtarý olan imanýný kurtar." Hem Risalet-in Nur, en evvel tercümanýnýn nefsini iknaa çalýþýr, sonra baþkalara bakar. Elbette nefs-i emmaresini tam ikna' eden ve vesvesesini tamamen izale eden bir ders, gayet kuvvetli ve hâlistir ki, bu zamanda cemaat þekline girmiþ dehþetli bir þahs-ý manevî-i dalalet karþýsýnda tek baþýyla galibane mukabele eder. Hem Risalet-in Nur, sair ülemanýn eserleri gibi, yalnýz aklýn ayaðý ve nazarýyla ders vermez ve evliya misillü yalnýz kalbin keþf ü zevkiyle hareket etmiyor; belki akýl ve kalbin ittihad ve imtizacý ve ruh vesair letaifin teavünü ayaðýyla hareket ederek evc-i a'lâya uçar; taarruz eden felsefenin deðil ayaðý, belki gözü yetiþmediði yerlere çýkar; hakaik-i imaniyeyi kör gözüne de gösterir.” ÝKÝNCÝ NOKTA: Risale-i Nur, insan fýtratýna camiiyet sýrrý ile yaklaþýr. Bütün latife ve duygulara birlikte seslenir. Risale-i Nur, ruhlarý inbisata, göðüsleri inþiraha yükseltir; nefisleri tezkiye, akýllarý ikna, kalbleri iþba, vehim ve vesveseleri izale eder. Her bir duygu ve latifeyi, istidad-ý fýtrîsi içinde tekmile sevkeder. Mesela nefsi, mecazî, dünyevî, süflî ve maddî zevklerden alî, ulvî, kudsî zevk ve iklimlere yöneltir; “aþk-ý islamiyet”i ve “dava-yý Kur’aniye”yi nefsin eline verir; hedefi büyütür. Nefs-i insaniyeyi, hakikat-i imaniyenin bir mücahidi, bir fedaisi, bir gönüllüsü kýlar. Evet, Risale-i Nur, serkeþliðe, lakayt ve laubaliliðe yönelen nefs-i emmareyi delil ve hüccet tokmaðý ile tokatlar. Günahlarýn, menfi arzu ve iþtahlarýn içindeki pislikleri, zarar ve ihanetleri gözler önüne serer. Aklý muhasebeye, vicdaný insaf ve hakka, nefsi tövbe, iltica ve istiðfara sevkeder. Hakikat-ý Kur’aniye’nin cazibesiyle, nefsin nazarýný cüzî, süflî ve dünyevî pes düþünce ve faaliyetlerden alî, kudsî ve yüksek hakikatlere, büyük hedeflere çevirir; süfliyattan ulviyete, maddeden manaya, malayanî iþlerden bakî ve uhrevî iþlere yöneltir. Nefsi, daha güzele, daha doðruya ve daha mükemmele doðru harekete geçirir. Nefsin ufûnetli, o bulanýk ve cývýk hali, safiyete, taharete, tasaffî ve tekâmüle inkýlâb eder. O zaman nefs-i insanî, bir mehteran gibi bütün cihazat ve techizatý ile izzet ve istiðna içinde büyük adýmlarla hakikat ve marifet ikliminde yürümeye baþlar. -Devam Edecek- Salih Okur Zitieren Link zu diesem Kommentar Auf anderen Seiten teilen Mehr Optionen zum Teilen...
Empfohlene Beiträge
Dein Kommentar
Du kannst jetzt schreiben und Dich später registrieren. Wenn Du ein Konto hast, melde Dich jetzt an, um unter Deinem Benutzernamen zu schreiben.