Webmaster Posted January 14, 2010 Share Posted January 14, 2010 Türkiye-Ýsrail iliþkileri (1) Medyanýn haklý olarak ‘Alçak Diplomasi’ þeklinde deðerlendirdiði Ýsrail Dýþiþleri Bakan Yardýmcýsý’nýn yaptýðý rezillikler ve Ýsrail Dýþiþleri Sözcüsü’nün, ‘Türkler, Ýsrail’e ve dünyanýn en ahlâklý ordusuna vaaz verecek son kiþiler’ demesi, aslýnda Ýsrail’in bütün tarihiyle tezada düþen bir dönüm noktasýndan geçtiðini göstermektedir. Zira, Yahudilerin tarihlerini inceleyecek olursanýz, herkesin onlara sýrt çevirdiði, ayrýmcýlýk yaptýðý ve zulmettiði en zor dönemlerde, Türklerin Yahudilere sahip çýktýðýný ve onlarý himaye ettiklerini görürsünüz. Ýlk Çað’da, Orta Çað’da, Yakýn Çað’da bu hep böyle olmuþtur. Lâkin bu son olaylardan anlaþýlýyor ki, bazý ýrkçý Yahudiler, aþaðýlýk kompleksinden (inferiorite) kaynaklanan bir tepkiyle Türkiye’ye ve Türklere dil uzatmaktadýrlar. Yahudi milletinin ve Ýsrail halkýnýn dostluk duygularýyla çeliþmeye düþen ve iç siyasî hesaplarýn da etkili olduðu bu tepki, ne yazýk ki uluslararasý iliþkilere bir ‘tarihî nankörlük’ olarak geçecektir. Büyükelçimize reva görülen muameleyi düþünürken aklýmýza Ömer Seyfettin’in ‘Pembe Ýncili Kaftan’ hikâyesindeki Þah Ýsmail’e elçi olarak gönderilen Muhsin Çelebi geldi. Kendisine oturacak yer gösterilmeyince, pembe incili kaftanýný çýkarýp nasýl üzerine vekarla kurulduðunu, sonra da kaftanýný almadan döndüðünü hatýrladýk. Buna mukabil, Büyükelçimizin, niçin çaðrýldýðýný tahmin ederek hazýrlýklý olmasý gerekirken gafil avlanmasýný, kapýda beklemesini, alçaða oturmasýný ve oradan tepkisiz ayrýlmasýný, Muhsin Çelebi’nin torununa yakýþtýramadýk. *** Peygamberimiz Hz. Muhammed dýþýnda, hemen bütün peygamberlerin niçin ‘Ýsrailoðullarý’ndan geldiðini hiç düþündünüz mü?... Kurân’ý Kerîm baþtan sona, Allah’ýn ‘Ya Benî Ýsrâil!..’ hitabýyla doludur. Yahudiler, ikibin yýl önce Filistin’den sürülmüþlerdi. Tam ikibin yýllýk bir mâceradan sonra, 1948 yýlýnda ‘Ýsrail Devleti’ kuruldu ve bütün dünyaya daðýlmýþ bulunan Yahudiler Ýsrail’de toplanmaya baþladýlar. Hâlen dünyadaki tahminen 28 milyon Yahudinin 7 milyonluk kýsmý, yani dörtte biri Ýsrail’de yaþamaktadýr. Diðer semavî dinlerden farklý olarak Musevîlik ýrk-din olma özelliði taþýr; yani ýrken Yahudi olmayanýn Musevîliði pek mümkün görülmez. Tarihte büyük bir imparatorluk kurmuþ olan Hazar Türkleri’nin (Karaimler ) bir kýsmý 9. yüzyýl baþlarýnda Musevîliði kabul etmiþler, ancak Yahudi asýllý Musevîlerden tamamen farklý ve serbestiyetçi bir uygulamada bulunmuþlardýr. Ünlü yazar Arthur Koestler’in ‘Onüçüncü Kabile’ isimli kitabýnda Musevî Türkler anlatýlýr. Bir rivayete göre, Hitler Nazizmi tarafýndan jenoside tâbi tutulan Yahudilerin büyük bir kýsmý Türk asýllýdýr. Bizim tarihimizde hiçbir ýrka ve dine karþý düþmanlýk yoktur. Ýslâmiyette ýrkçýlýk yasaklanmýþtýr. Ýslâmý en iyi anlayan ve uygulayan Türkler, Hýristiyan Batý’nýn antisemitizmine ve Ortadoðu ülkelerindeki ideolojik Yahudi düþmanlýðýna kapýlmamýþlardýr. Bilâkis, Uygur, Hazar, Selçuk ve Osmanlý dönemlerinde Yahudiler hep himaye görmüþlerdir. Cumhuriyet döneminde de Ýsrail ile iyi iliþkiler kurulmasýna itina edilmiþtir. II. Beyazýd’dan itibaren, Hýristiyan engizisyonu’ndan kaçarak Osmanlý’ya sýðýnan Yahudiler hakkýndaki ayný isimli kitabýnda Campanella, Osmanlý Devleti’ni ‘Civitas Solis’ (Güneþ Ülkesi ) olarak tavsif etmiþtir. Vatansýz geçen uzun asýrlardan sonra Yahudiler ‘arz-ý mev’ûd’ (vaad edilmiþ topraklar) olarak kabul ettikleri Filistin’e, 19. asrýn sonundan itibaren yerleþmeye baþlamýþlardýr. Arz-ý mev’ûdu, bütün Ortadoðu coðrafyasýna yaygýn þekilde düþünen ve dünyada bir Yahudi hâkimiyetini esas alan ‘Siyonizm’in kurucusu Teodor Herzl, Sultan Abdülhamid Han’dan bugünkü Ýsrail topraklarýný satýn almak istemiþ fakat bu talepleri kesin þekilde reddedilmiþtir. Bazý tarihçiler, II. Abdülhamid’in hâllinde ‘Yahudi parmaðý’ olduðu görüþündedirler. *** Ýsrail’in dünyadaki varlýðýný bir aysberge benzetebiliriz. Dünyanýn en büyük para, banka, sermaye ve finans çevreleri ile en yoðun basýn-yayýn, televizyon, iletiþim, kýsaca medya kuruluþlarýnda Yahudi hâkimiyeti, en azýndan aðýrlýðý, bilinen bir gerçektir. Bugün ABD’de, -özellikle de finansman ve medyanýn merkezi olan New York’ta- Ýsrail’den daha fazla sayýda Yahudi yaþamaktadýr ve ABD’nin finans ve medya çevrelerinde büyük ölçüde hâkimiyet kurmuþlardýr. Buna karþýlýk Amerika’nýn temelini teþkil eden WASP (White, Anglo-Sakson, Protestant), bu egemenliðin yükü altýnda edilmektedir. Bugün ABD, bir ‘WASP-Yahudi’ koalisyonu tarafýndan yönetilmektedir. Ancak, sön dönemde WASP’ýn dizginleri ele geçirmeye baþladýðý müþahade edilmektedir. Bunu inkâr etseler de, Siyonizm’in Ýsrail’in dýþ politikasýnda tesiri büyüktür. Ýsrail’in saldýrgan tutumu, sadece kapýldýðý paranoya ve kalestrofobi ile izah edilemez. Bu tutumun altýndaki diðer bir unsur da hiç þüphesiz Siyonizm, yani Yahudilerin, arz-ý mev’ûd’un sýnýrlarýný çok aþan ‘dünya hâkimiyeti’ sevdasýdýr. (Yarýn yazýmýza devam edeceðiz). Hasan Celal GÜZEL - RADÝKAL, 14.01,2010 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.