Webmaster Posted January 10, 2010 Share Posted January 10, 2010 Mevlânâ ocaðýndan Bediüzzaman uçsuz bucaklýðýna Hz. Mevlânâ bir aralýk býrakýp gitti. Sonsuzluðun kapýsýný araladý sürekli. Ve o kapýyý açýk tuttu, hep. Aralýk en güzel zaman dilimlerinin kapýsý gibidir. Yýllarýn dün'ü biter, bugün'ü baþlar, oradan. Yeni bir yýl, yeni bir günler kervaný koyulur, yollara. Her gün bir yerden göçmek ne iyi. Her gün bir yere konmak ne güzel. Bulanmadan, donmadan akmak ne hoþ. Dünle beraber gitti, cancaðýzým, ne kadar söz varsa düne ait. Þimdi yeni þeyler söylemek lâzým. der, Hünkâr, Hz. Mevlânâ. Bir yýlýn bembeyaz kefenlere sarýlýp asýrlarýn sýr sandýðýna döndürüldüðü aralýk hep açýktýr, hiç kapanmaz. Zira her dem ölmekte ve her dem yeniden dirilmektedir âlem. Aralýðýn hemen ardýnda bir ocak vardýr. Mevlânâ mektebinde ocak çok önemlidir. Matbah'ýn kalbidir, ocak. Orada yanar, orada piþer, orada kemale erersiniz. Hamdým, yandým, piþtim dersiniz. Dünya matbahýnýn ocaðý da ilk ve orta yaz sofralarýnýn yemeklerini piþirir; sonbahar harmanlarýnýn taamlarýný hazýrlar. Anadolu'da düðünler son baharlarda yapýlýr genellikle. Ocak, düðün kazanlarýnýn kaynadýðý, ruhlarýn düðünlere hazýrlandýðý yerdir. Mevlânâ çok zengin, bembeyaz bir aralýktan sizi (nâr-ý beyzada, o bembeyaz ateþte, aþk ateþinde piþmeðe) ocaða çaðýrýr, bekler. Gel, der. Ne olursan ol, gel, der. Bir düðüne, çaðýrýr herkesi. Vuslata çaðýrýr, kavuþmaya koþun, der. Birlik olun, birliðin zevkine erin, der. Hünkârýn çaðrýsýna uyar da besmele ipine yapýþýrsanýz, baþýnýz ferþten arþa ulaþýr. Ýnsandan dünyaya, dünyadan kâinata açýlan bir dairelenme içinde geniþler, büyürsünüz. Mülkten, melekûta erer, melekûttan ceberut soluklarýný duyarsýnýz. “Bu adýn tadýný alanýn himmetine karþý, arþýn ta yücesinden ferþin ta altýna dek ne varsa, bir sinek kanadý deðerinde bile deðildir. Bu ad, güzelliðiyle kimi avlamýþsa, hiçbir güzellik, hiçbir þöhret, hiçbir renk ve koku artýk onu avlayamaz.” (Mecâlis-i Seb'a, Birinci Meclis) diyen Hünkârýn baktýðý yerin, hiç de Bediüzzaman'ýn baktýðý yerden farklý olmadýðýný görürsünüz. (Bu güzeller hep ne güzel, ne hoþ bakýþýrlar!..) Bu zamanýn güzeli ne diyor bakýn: "Bismillahirrahmanirrahîm"in bir cilvesini þöyle gördüm ki: Kâinat sîmasýnda, arz sîmasýnda ve insan sîmasýnda birbiri içinde birbirinin nümunesini gösteren üç sikke-i rububiyet var. Biri: Kâinatýn heyet-i mecmuasýndaki teavün, tesanüd, teanuk, tecavübden tezahür eden sikke-i kübra-i uluhiyettir ki, "Bismillah" ona bakýyor. Ýkincisi: Küre-i arz sîmasýnda nebatat ve hayvanatýn tedbir ve terbiye ve idaresindeki teþabüh, tenasüb, intizam, insicam, lütuf ve merhametten tezahür eden Sikke-i Kübra-i Rahmaniyettir ki, "Bismillahirrahman" ona bakýyor. Sonra insanýn mahiyet-i câmiasýnýn sîmasýndaki letaif-i re'fet ve dekaik-ý þefkat ve þuaat-ý merhamet-i Ýlahiyeden tezahür eden sikke-i ulya-i rahîmiyettir ki, "Bismillahirrahmanirrahîm"deki "Er-Rahîm" ona bakýyor. Demek "Bismillahirrahmanirrahîm" sahife-i âlemde bir satýr-ý nuranî teþkil eden üç sikke-i ehadiyetin kudsî ünvanýdýr. Ve kuvvetli bir haytýdýr ve parlak bir hattýdýr. Yani "Bismillahirrahmanirrahîm" yukarýdan nüzul ile semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i musaggarasý olan insana ucu dayanýyor. Ferþi arþa baðlar. Ýnsanî arþa çýkmaða bir yol olur. “Evet, Þems ve Kamer'i, anasýr ve maadini, nebatat ve hayvanatý; bir nakþ-ý a'zamýn atký ipleri gibi o binbir isimlerin þualarýyla tanzim eden ve hayata hâdim eden ve nebatî ve hayvanî olan umum vâlidelerin gayet þirin ve fedakârane þefkatleriyle þefkatini gösteren ve zevilhayatý hayat-ý insaniyeye müsahhar eden ve ondan rububiyet-i Ýlahiyenin gayet güzel ve þirin bir nakþ-ý a'zamýný ve insanýn ehemmiyetini gösteren ve en parlak rahmetini izhar eden o Rahman-ý Zülcemal, elbette kendi istiðna-i mutlakýna karþý, rahmetini ihtiyac-ý mutlak içindeki zîhayata ve insana makbul bir þefaatçi yapmýþ. Ey insan, eðer insan isen "Bismillahi-rrahmanirrahîm" de. O þefaatçiyi bul!” “Ey insan! Bil ki: O rahmetin arþýna yetiþmek için bir mi'rac var. O mi'rac "Bismillahirrahmanirrahîm"dir. Ve bu mi'rac ne kadar ehemmiyetli olduðunu anlamak istersen, Kur'an-ý Mu'ciz-ül Beyan'ýn yüzondört surelerinin baþlarýna ve hem bütün mübarek kitablarýn ibtidalarýna ve umum mübarek iþlerin mebde'lerine bak. Ve Besmele'nin azamet-i kadrine en kat'î bir hüccet þudur ki: Ýmam-ý Þafiî (R.A.) gibi çok büyük müçtehidler demiþler: "Besmele tek bir âyet olduðu halde, Kur'anda yüzondört defa nâzil olmuþtur." (Sözler - Birinci Söz) Aralýktan çýkanlarý ocak karþýlar. Ocakta piþenleri nisan ve mayýsýn salâvatý güller selamlar. Sene, bir semavi sicim gibi gül kokularýyla sarar insaný ve Sevgiliye baðlar. Mehmet Dogan, Yeni Safak, 10.01.2010 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
carpe_fortunam Posted January 10, 2010 Share Posted January 10, 2010 Kur'an-ý Mu'ciz-ül Beyan'ýn yüzondört surelerinin baþlarýna Mehmet Dogan, Yeni Safak, 10.01.2010 114 surenin baslarinda degil hocam, acizane düzeltiyorum müsaadenizle : 113 surenin basinda gecer ya "besmele-i serife" - tevbe suresinin basinda besmele yazili degildir, hatirlarsaniz ilginc bir bilgiyi sizlere hatirlatma babinda aktarmak istiyorum: Besmele 19 harfdir. Buda Cehennem Zebanilerinin sayisina denktir. Kim Besmeleyi cok okur, bunu adet haline getirirse, Allah; okuyani Zebanilerden korur. Ayrica okuyanin rizkini cogaltir, dünya ve ahirette makam ve mevkisini arttirir. üstelik ölüm acisini hafifletir, kabir sorularini basitlestirir, kabir azabindan korur, hesabi kolay ve zahmetsiz olur. üstelik rizki artar ve bollasir. vs. http://forum.islamiyet.gen.tr/kuran-i-kerim/49831-besmelenin-sirri.html besmeleyi, hassaten "euzu"yu, insaAllah vird haline getirelim. hürmetlerle efendim! firdevste bulusmak dilegi ile, vesselam Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.