Webmaster Posted November 26, 2009 Share Posted November 26, 2009 Bütün zorluklara raðmen Avrupa'nýn geleceðinden ümitliyim Dokuz senedir Avrupa'da yaþamam ve Türkiye'nin geleceðinden ümitli olduðumu ifade eden makalemden dolayý çok dostlar tarafýnda Avrupa'nýn geleceðinden ümitli misiniz? Sorusu sorulmaya baþlandý. Ben de bu soruya cevap olarak bu makaleyi kaleme alýyorum: 1. Avrupa'nýn Müslümanlarla olan Münasebetlerini Dört Safhaya Ayýrmak Gerekiyor Birinci Safha: Ýslâmiyet'in ilk yayýlýþ asýrlarýdýr ki, Hýristiyanlar bu asýrlarý kendileri için bir yýkým asrý olarak kabul etmektedirler. Ýslâm'ýn bu yükseliþ hareketlerine karþý kendileri de Haçlý Seferlerini baþlatarak öç almak istemiþlerdir. Bu safhada Avrupalýlar Müslümanlarý, tamamen kâfir ve Allah düþmaný olarak vasýflandýrmalardýr. Ýslâmiyet hakkýnda sýfýr bilgi sahibidirler. Kur'an'ýn ilk tercümesi olan Latince ve Felemenkçe tercümelerde Allah'ýn ayetleri tahrif edilmiþtir. Bütün gayretlerine raðmen Müslümanlarý durduramamalar ve hatta ilk defa islâmiyet hakkýnda bu seferlerden sonra bilgi edinmiþlerdir. Ýkinci Safha: Osmanlý Devleti'nin Avrupa'nýn göbeðine kadar geldiði dönemdir. Avrupalýlar buna karþý bütün Müslümanlara Türk demeye baþlamýþlardýr ve onlarý barbarlýkla suçlamýþlardýr. Hatta bu dönemde de Haçlý zihniyeti devam etmiþtir. XVIII. Yüzyýlýn baþýna kadar bu hal devam etmiþtir. Avrupalýlar yine maðlup durumdadýrlar. Üçüncü Safha: Avrupalýlarýn Müslümanlardan intikam aldýklarý ve Müslümanlara karþý kin kustuklarý dönemdir. XVIII. Yüzyýlýn baþýndan itibaren baþlamýþ ve 1960'lý yýllara kadar devam eylemiþtir. Bu dönem sömürgecilik þeklinde kendini göstermiþtir. Kiliseler Birliðinin de 1984 yýlýnda haklý olarak açýkladýðý üzere, bu ihtilaf ve zulüm Müslümanlar ile Hýristiyanlar arasýndaki ilahiyat meselelerinden ziyade ekonomik ve siyasi rekabetten kaynaklanmýþtýr. Avrupa bütün Ýslâm âlemini ve özellikle de Osmanlý Devleti'nin hâkimiyetinden çýkan topraklarý sömürmekle kalmamýþ, katliamlar ve zulümlerle öç almaya çalýþmýþtýr. Bu dönemde Ortadoðu'ya musallat edilen Ýsrail Devleti, batýlý ilim adamlarýnýn ifadesiyle Avrupa'nýn Müslümanlardan intikam devletidir (Lahey'de yapýlan Filistin konulu bir tartýþmada Hollandalý bir profesör çok açýk bir þekilde açýklamýþtýr). Bugünkü Müslüman ülkelerin önemli bir kýsmý, özellikle de Kuzey Afrika, Orta Afrika, Ortadoðu, Orta Asya ve Endenozya gibi nüfusun çoðunluðu Müslüman olan ülkeler Avrupa'nýn ekonomik ve siyasi kontrolü altýna girmiþlerdir. Avrupa Hýristiyanlýðýn üç akýmý yani Roman Katolikler, Protestanlar ve az da olsa Ortodokslar bu bölgelere misyonerler göndermiþlerdir. Bu bölgelerde kiliseler kurulmuþ ve de henüz islâm'ýn ulaþamadýðý ilkel din mensuplarýndan bazýlarý, Hindi ve Müslümanlar arasýndan bazý kimseler ve hatta özellikle Hindistan ve Ortadoðu'da eski kilise mensuplarý eðitilerek Kiliselere üye yapýlmaya çalýþýlmýþtýr ve bu kiliselerin bir kýsmý papazlar tarafýndan inþa olunmuþtur. Bu döneme rastlayan aydýnlanma akýmý, dünya çapýnda bir kültür araþtýrmasý perspektifi ortaya atmasý hasebiyle, büyük ölçüde Müslümanlarý beslemiþ ve oryantal araþtýrmalarý teþvik eylemiþtir. Bu tür araþtýrmalar 16. Yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren birçok Avrupa üniversitelerinde baþlamýþ bulunuyordu. Daha sonraki dönemlerde genel olarak adlandýrýldýðý üzere istiþrak veya oryantalizm, akademik araþtýrma ufkunu geniþ tutmasýna raðmen, maalesef mevcut olan peþin hükümlerden ve Avrupa'nýn enaniyetinden kendini kurtaramamýþtýr. Dördüncü Safha: Yeni dönemdir. Kargaþa, belirsizlik ve tereddütlü de olsa geçmiþin kendi kendini tenkit yoluyla deðerlendirilmesi baþlamýþtýr. Hem Müslümanlar ve hem de Hýristiyanlar yeni dönemin þartlarýna kendilerini adapte etmek durumunda kalmýþlardýr. Eðer "geleceðin misyonu" olabilecek bir þey olacaksa, zor da olsa tarihten dersler alýnmak zorunluluðu ortaya çýkmýþtýr. "Hýristiyan misyonerlerin 19. Yüzyýldan itibaren Müslümanlarý Hýristiyan yapmak için organize edilen misyonerlik hareketleri, benim gördüðüm kadarýyla artýk koloniliðin geride kaldýðý bu dönemde sona ermiþtir. Bu sebeple radikal bir þekilde yeniden düþünebilmek ve yeni bir þekil verebilmek gerçekten ihtiyaç haline gelmiþtir. Tabii ki, "zamanýn iþaretlerinin farkýna varabilirsek" ve de Ýsa'ya itaatin yeni yollarýnda yürümeyi öðrenmek istiyorsak" (The Müslim World. 1960, sh. 250). Artýk Hz. Peygamberin müjde verdiði dönem yani Avrupa'nýn ve Hýristiyanlýðýn Ýslâmiyet'e iltihak edeceði devreye girmiþ bulunuyoruz. Bu dönemde Ýslâmiyet imam olacak ve insanlýðýn mehdisi vazifesini hakkýyla yerine getirecektir. Hýristiyanlar da tabi durumuna geleceklerdir. Eðer bana dünyayý asýrlardýr idare eden Avrupa ve Amerika'nýn siyaset dâhileri ne yapacak derseniz. Bediüzzaman'ýn ifadesiyle 'Gerçi hakikat noktasýnda ahir zamandaki gelecek büyük Mehdi siyaseti tam dindar Ýsevîlere býrakýp yalnýz Ýslâmiyet hakikatlerini ispata, izhara, icraya çalýþýr'. (El Yazma Emirdað Lahikasý, sh.150). Bu arada islâm âlemi ile Avrupa arasýnda temel ihtilaf sebebi olan israil probleminin nasýl çözüleceðini Hz. Peygamber müjdeleriyle bize anlatmýþtýr. Merak edenler kaynaklardan öðrenebilirler. Ýsrail'in zulüm duvarlarý ve insan haklarý ihlallerinin sonu gelmektedir. Bu engelin bertaraf edilmesi bizim deðil Avrupa'nýn problemi olacaktýr. Ahmet Akgündüz, Vakit, 26.11.2009 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.